Paragrafta Yardımcı Düşünceler Soruları

ederiz. 1. Felsefe; insanın kendini, toplumu, evreni anlama ve açıklama çabasının sonucudur. İlgilenilen konu ve alanlar bakımından eleştirel ve sistemli düşünmeyle düşündüklerini ifade etme sürecidir. Felsefede asıl olan, hakikatin aranmasıdır. Gerçeğin doğru bilgisini bulma çabası; kişiyi kimi zaman evreni araştırmaya, kimi zaman da kendi veya başkalarının düşünceleri üzerine düşünmeye yönlendirir. Felsefe tarihine bakıldığında felsefenin her çağda diğer alanlarla etkileşim içinde olduğu görülür. Bu etkileşimde alanlara atfedilen değer, çağlara göre değişiklik gösterse de felsefe, insan yaşamındaki bütünlüğü anlamlandırmayı sürdürmüştür. Bu parçadan hareketle felsefeyle ilgili olarak I. İnsanın düşünsel uğraşısıyla orta çıkan bir süreçtir. II. Geçmişte iletişim kurduğu alanlar olmuştur. III Yönlendirilmeye açık işlevleri vardır. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) Yalnız 1 B) Yalnız II D) I ve II C) Yalnız III Ucl E) I, II ve III

17. Din; ferdî ve içtimai yanı bulunan, fikir ve uygulama açısından sistemleşmiş olan, inananlara bir yaşam tarzı sunan, onları belli bir dünya görüşü etrafında toplayan bir kurumdur. O; bir değer koyma, değer biçme ve yaşama tarzıdır. Yüce ve aşkın bir varlığa isteyerek. bağlanma ve ona teslim olmadır. Bu tanımdan hareketle dinle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Birey ve topluma yön verdiğine B) Ölüm sonrası ebedî bir hayat vadettiğine C) Teorik ve pratik yönü olduğuna D) İnsanın anlam arayışına cevap verdiğine E) Bilinçli bir tercih olduğuna

27. Aşağıdaki parçalardan hangisi "Neden bazı insanlar ak sanlı konuşur?" sorusuna cevap vermektedir? A) Aksan, belirli sözcüklerin ya da seslerin telaffuzu sırasın- da ortaya çıkan vurgu ya da boğumlanma farklılığı de- mek. Aslında bölgesel farklılıklar yanında kişisel aksan- lardan da söz edebiliriz. B) Duyduğumuz bir aksan, bizim kullandığımıza, kulağımı- zın alıştığına uymuyorsa mimiklerimiz aracılığıyla farkın- da olmadan tepki veririz. Biz fark etmesek de genelde karşımızdaki insan bu tepkimizi yakalar. C) Konuşmayı aile ve yakın çevremizden öğreniriz. Bu çev- rede doğal yolla edindiğimiz söyleyiş alışkanlığının kar- şılığıdır aksan, beynimizin bu dili otomatik konuşuyor ol- ması nedeniyle de zor değişir. D) Sonradan öğrendiğimiz dillerdeki aksanımız çok daha belirgindir. Fakat otomatik bir konuşmaya dayanmayan yabancı dildeki aksanı değiştirmek ana dildekinden ko- laydır. E) Sözcüklerin nasıl telaffuz edilmesi gerektiğine dair resmî olarak belirlenmiş bir kural bulunmuyor. Yani aksansız konuşmak diye bir durum söz konusu bile değil.

33. Teknolojik İş Kolları! Dünya Ekonomik Forumu'nun yayımladığı rapora göre, teknoloji 2030 yılında beş milyon iş kolunun ölmesine neden olacak. Buna bağlı olarak yeni iş alanları da oluşacak. Bugünlerde yapay zeka, robotik ve biyo-teknoloji alanlarında yapılan gelişmeler sonucu iş dünyasının değişmesi konuşulmaktadır. Farklılaşan iş alanları, eğitimde de değişikliklere neden olacak. Bugün ilkokula başlayan çocukların %65'inin henüz ortaya çıkmamış iş alanlarında çalışacağı da söylenmektedir. Yeni iş kolları için çocukları eğitmenin kritik önem taşıdığı da belirtilmektedir. Bir ekonomi dergisinden alınan bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez? A) Bir durumun ilerisini kestirmeye dönük ifadelere yer verilmektedir. B) Teknolojinin mesleki gelişimdeki etkileri sunulmaktadır. C) iş alanlarındaki değişimin, eğitimin geleceğinde rol oynayacağı öne sürülmektedir. D) Farklı istihdam alanlarının oluşacağı iddia edilmektedir. E) Yeni iş alanları oluşturmanın gerekliliği vurgulanmaktadır. UcDört Besh Diğer sayfaya geçiniz. B

Bazı tarihçiler, çeşitli sebeplerle bilinçli olarak öznelliği tercih eder. Seçerek veya bazıları hakkındaki bilgileri karartarak ol- gular üzerinde bilinçli bir tasarrufta bulunan tarihçilere örnek olarak vakanüvisleri hatırlayabiliriz. Resmî devlet tarihçileri olan vakanüvislerin amacı, tahtta oturanın yaptıklarını güzel göstermek, övgüye değer gördükleri gelişmeleri öne çıkara- rak hükümdarı ve onun yardımcılarını yüceltmekti. Yazılanlar, resmî ilişkiler çerçevesinde kaleme alındığı için vakanüvislerin özenle dokunmuş nakışlar işlemeleri kaçınılmazdı. Bu nedenle bugüne kadar tarihin bilimsel temellendirilmesinin nasıl yapı- labileceği konusunda yüzlerce yazı yazılmış, tarihin bilim olup olmadığı da pek çok yazıda ve bilimsel toplantıda tartışılmıştır. Bu parçadan vakanüvislerle ilgili aşağıdakilerin han- gisine ulaşılamaz? A) Nesnellikten uzaklaşmaları, bilinçli bir tereihin sonucu- dur. + A B Tarihçilerin çok ciddiye alınamayacak kesimini oluştu- rurlar. +Tahtta oturan kişiyle doğrudan ilişkileri bulunmaktadır. D) Tarihle ilgili tartışmalara yol açmışlardır. EÖvgülerini, sanatsal güclerinin arkasına gizlemişlerdir. Övgülerini 2 Sonet sol gos

TÜRKÇE 2019 6. 2018 TYT 4-5. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. Tambora 1815 yılının nisan ayında Endonezya'daki Yanardağı'nda büyük bir patlama oldu. Yanardağın yakının daki yerleşim bölgeleri volkanik külle kaplandı, atmosfere mil- yonlarca ton toz ve volkanik kül karıştı. Yanardağdan çıkan gazlar yoğunlaşarak aeorsol bulutları oluşturdu. Bu bulutlar yeryüzünün soğumasına neden oldu. Küresel sıcaklık düş- tü, iklimler geçici olarak değişti. 1816 yılında Kuzey Yarım Küre'nin büyük bölümünde sıcak bir yaz mevsimi yaşan- madı. Avrupa ve Kuzey Amerika'da soğuk havanın ekinleri tahrip etmesiyle başlayan kitlik nedeniyle salgın hastalıklar baş gösterdi. Yeryüzündeki etkileri zamanla azalsa da pat- lama, edebiyat ve sanat dünyası üzerinde kalıcı izler bıraktı. Patlamanın edebiyat dünyasına kazandırdığı eserlerin ba- şında ise Frankenstein adlı roman geliyordu. 1816 yazında İngiliz yazar Mary Shelley, bu doğa olayı yüzünden günlerce kapalı alanda yaşamak zorunda kaldı ve 1818'de yayımlanan ünlü korku romanını işte bu günlerde kaleme aldı. 4. Bu parçada Tambora Yanardağı'nın patlamasıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? Solvasama olan etkilerine 251 LOTOS 5. Tambora Yanardağı patlaması sonrasında Mary Shelley'nin ünlü romani Frankenstein'ı yazmasıyla aşa- ğıdaki sözlerden hangisi ilişkilendirilebilir? A) Dalgaların kıyıya sürüklediği çer çöp, issız adadaki kişi için hazine değerindedir. B) Rüzgârın uğultusu sadece kulübesinin korunaklı duvarla- n arasındaki kişiye güzel gelir. C) Bir çöl bedevisi için kum fırtınası, gündelik hayatın küçük cilvelerinden biridir. D) Burada sel olup akan yağmurun hangi köydeki güle can suyu olduğunu bilemezsin. Yangının küle çevirdiklerini, ne kadar zaman geçerse geçsin yeniden yeşertemezsin. 46

Türkçe ar doğu- "Hiçbir GDO'lu değer- =meler, helidir. verdi- bek- mdır. ların ade, A 9. Insanın olduğu her yerde sanat da vardır. Geçmiş dönem- Nér incelendiğinde insanoğlunun ortaya çıkışı ile birlikte sanat eserlerinin de varlığı görülür. Bu durum, insanın herhangi bir araçla kendini ortaya koymak istemesinden kaynaklanır. Çünkü sanat, insanın duygu ve düşüncele- ni herhangi bir araç yoluyla bir şekle yansıtabilmesidir. Tolstoy "insanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu kendinde canlandırdıktan sonra aynı duyguyu başkaları- nin da hissedebilmesi için hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerle ifade etme ihtiyacından sanat ortaya çıkmıştır." demektedir. Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisi cıkarıla- maz? iril- ki- Al Sanatın tarihi, insanın tarihi kadar eskiye dayanmak- tadır. BX Şanat, insanın kendini ifade etmesinde önemli bir araçtır. C) Sanat, tarih boyunca kendini değişik şekillerde göster- miştir. Di Insanlar, deneyimlerini sanat yoluyla anlatmaya çalış- mışlardır E) Sanatın malzemesi yalnız doğadaki varlıklar ve olay- lardır.

7. Likya Birliği'nin başkenti Patara ve aynı adı taşıyan sahili Antalya'nın Kaş ilçesinde. Likya dilinde "Pitara" olarak bilinen şehir MÖ 8. yüzyılda kurulmuş. Bizans İmparatorluğu zamanında 400 metre genişliğinde ve 1600 metre derinliğindeki Patara Limanı kumla dolmuş ve gemiler limana yanaşamaz olmuş. Dolayısıyla şehir, önemini giderek kaybetmiş ve her şeyin üzerini kum tabakası örtmüş. Ta ki arkeologlar "Uyuyan Güzel" dedikleri Patara'yı 1988'den itibaren yoğun kazılarla gün yüzüne çıkarana kadar. Patara kazılarında 11 metrelik kum tabakasını temizleyen arkeologlar, her geçen gün, heyecan verici başka bir keşifte bulunuyorlar. Bu parçada Patara ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Tarihine yön veren felakete B) Sahilinin etkileyiciliğine 6) Alaninda başka bir adla anıldığına Q) Buluntularının zenginliğine E) Tarih sahnesine ne zaman çıktığına

38. Bu parçanın yazarı için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir A) Okuru merkeze alan bir bakış açısına sahiptir. Eseri merkeze alan bir bakış açısına sahiptir. Okurun eğitimini merkeze alan bir bakış açısına sa- hiptir. B Eserin üretildiği çevreyi merkeze alan bir bakış açı- sina sahiptir. Yazan merkeze alan bir bakış açısına sahiptir. merke Bi Yazan

A 24. Sadık Yalsizuçanlar, Deli Tomarı'ndan itibaren delileri, mec- zupları, sokakta yaşayanları, sokak hayvanlarını, yetim, ök- süz, kimsesiz ve yoksulları merkeze alan öyküler yazdı. Ali'nin Parçaları, bu üçlemenin son kitabi. Diğer iki kitapta olduğu gibi uzun bir hikâyenin de yer aldığı Ali'nin Parçaları'nda yi- ne deliler, kimsesizler, yoksullar ve sıra dışı yaşamı olanlar yer alıyor. Kitaptaki Gelin Gidelim Efendim isimli hikâyede ise yer yer ironik, yer yer hüzünlü bir üslupla yakın dönem müzik tarihimizin renkli ve sayıları hızla azalan tiplerini tem- sil eden İsmail Rüşdü Bey anlatılıyor. Kitapta gerçekten ya- şamış delilerin ve meczupların da öykülerine rastlıyoruz, kur- gu etkisi uyandıran yaşam öykülerine de: + Bu parçadan hareketle Ali'nin Parçaları adlı hikâye kita- bi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Yazarın daha önce yayımlanmış kitaplarıyla benzerlikler taşıdığı B) Gerçek olayların ele alındığı hikâyelere kurgu izlenimi verilmeye çalışıldığı C) Alışılmışın dışında olan insanları ve hayatları konu edin- diği D) Yaşadığı bilinen ve hayatın içinden alınmış kişiliklere yer verildiği E) Aynı hikâyede farklı anlatım olanaklarından yararlanıldığı

20. Modern anlamda devletlerin kurulması ile eğitim ve öğretim işi devletin asli görevi olmuştur. Bu bağlamda özellikle 19. yüzyıldan başlayarak belirli yaş grupları zorunlu eğitim ve öğretime tabi tutulmuşlardır. Bilimsel ve teknik anlamda var olan bilgi değişiminin hayli yavaş olduğu bu dönemde, eği- tim kurumları aracılığıyla kazanılan bilgi ve beceriler, ortala- ma bir insana yaşamı boyunca yetmiştir. Ancak özellikle ge- çen yüzyılın ortalarından itibaren yaşanan gelişim ve deği- şim, öğretilen bilgilerin kişiler için ileriki dönemlerde geçer- liğini ve yararlılığını yitirmesine neden olmuştur. Böylece bi- linenlerin yeni nesillere aktarılması olarak görülen eğitimin yetersizliği tartışılmaya başlanmıştır. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada savunulanları des- tekler nitelikte değildir? A) Klasik tarzda eğitim veren pek çok eğitim kurumunun kapanması, çağımız insanın gerçek bilgiye önem verme- diğinin göstergesidir. B) Günümüz insanının ihtiyaçlarına karşılık vermekte zor- luk çeken eğitim anlayışı, yavaş yavaş etkinliğini yitirme- ye başlamıştır. C) Ortalama insanın iş bulma, yaşamını sürdürme gibi zo- runluluklarına cevap veremeyen eğitim anlayışının de- vam etmesi beklenemez. D) Yeni dönem eğitimi de yeni dönem insanı gibi yenilikle- re ve değişimlere açık olmalı, çağının gereklerine ayak uydurmalıdır. E) Ömrün ilk yıllarında kazanılan bilgilerle kişinin hayatını sürdürememesi, bilginin hızla değiştiğinin önemli bir gös- tergesidir.

A A 8. Sınıf TÜRKÇE TESTİ 6. Son zamanlarda çok fazla duyduğumuz ve oldukça ilgimizi çeken bir konu var: "robotik kodlama." Peki, bu kavram nereden geliyor? "Robot" kelimesi ile ilk kez 1920'de Çek bir yazar tarafından yazılan tiyatro eserinde tanışmış olduk Bundan 22 yıl sonra ise Amerikalı bilimkurgu yazarı Profesör Isaac Asimov'la "robot" kelimesinden türetilen "robotik kavramıyla tanıştık. Araştırmalara göre insanlığın hayatına Eski Mısırlıların otomatik su saatleriyle giren robotlar, hayatın neredeyse her alanında kullanılabilecek teknolojik unsurlar halini aldı. Gelişim aşamalarında tarihe düşülen önemli notlardan biri Isaac Asimov'un 1942'de yayımladığı üç maddelik robot yasası oldu. Bu üç maddelik robot yasasına göre, I. Bir robot bir insanı yaralamaz veya kayıtsız kalarak zarar görmesine neden olmaz. Bir robot, birinci kanunla çelişmemesi şartıyla, insanların verdiği emirlere uymak zorundadır. III. Bir robot, birinci veya ikinci kanunla çelişmediği sürece kendi varlığını korumalıdır. Yukarıdaki parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? II. A) Robot kelimesinin ilk olarak nerede kullanıldığına B) Robotların edebiyat eserlerine konu olduğuna C Robotların insanlara zarar verebileceğinin düşünüldüğüne D) Robotların gelecekte hayatımızı daha da kolaylaştıracağına

VE) Gerçek gelişmiş 39. ve 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız (1) 400 milyon yıllık balik keşfedildi, balığa, "Hydrola- kanadını andıracak kadar gelişmiş durumda. Çimae- yakın bir tür olduğu belirtilen balığın, yüzgeçleri kuş gus Mattallansi" adı verildi. (11) Köpekbalığı ailesine ra türünün ilk olarak 400 milyon yıl önce ortaya çık- kaydedildi. (III) Balığın diğer balıkların varlığını, elek- tığı ve yaşayan en eski canlı türlerinden biri olduğu gözleri sayesinde işığı algıladığı belirtildi. (IV) Bilim tromanyetik alanını tarayarak fark ettiği ve önemli bir buluş olduğunu vurguluyorlar. (V) Derin su adamları keşfin deniz canlılarının tasnifi açısından balıkları üzerine araştırma yapmanın pratik zorluk- larından dolayı, türlerin keşfinin yapılması oldukça denizlerdeki kirlilik nedeniyle tükeniyorlar. (VII) Şim- güç. (VD Bu canlıların soyu henüz keşfedilemeden, diye dek bilinen 25 bin balık türüne karşın, 40 binden fazla tür keşfedilmeyi bekliyor. pa- 39. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci ragraf hangi cümleyle başlar? C) IV V. E) VI. B) III. A) II. 40. Bu parçada sözü edilen buluşla ilgili olarak aşa- ğıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Deniz canlılarının tasnifi için önemli olduğuna B) Yaşayan en eski canlı türlerinden biri olduğuna Derin su balıklarının keşfinde bir dönüm noktası olduğuna Elektromanyetik alanı tarayarak kendi varlığın- dan haberdar olduğuna E) Köpek balığı ailesine yakın bir tür olduğuna TÜRKÇE TESTİ BİTTİ. SOSYAL BİLİMLER TESTİNE GEÇEBİLİRSİNİZ.

31. Hemen her konuda şiir söylemiştir Aşık Veysel. Söyle- 32 yişi kendisine hastir. Bunu ezgileri ile de bütünleştirince ister istemez şöhrete ulaşmıştır. Şiirlerinde, her ferdin düşüncesine, duygusuna, inancına ve dünya görüşüne yer vermiş birisi olarak "aşk, tabiat, dert, taşlama, yer- gi-eleştiri, dinî-tasavvufi-mistik, milli, kendisiyle ilgili, ünlü kişiler, gurbet, gönül, yurt-belde, öğüt, fanilik, zümre" gibi konuları ele almıştır. İşlediği konular göz önünde tutulduğunda Aşık Veysel'in dert, tabiat, vatan-millet ve birlik şairi olduğunu söyleyebiliriz. Onun hakkında bu- güne kadar yüzlerce makale, bildiri, konferans, radyo ve televizyon yayini, anma günleri de dâhil olmak üzere çok çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bugüne kadar ozanla ilgili 35 kitap yayımlanmıştır. Milliyet Sanat, Sivas Folkloru, Türk Folklor Araştırmalari, Maya, Halk Ozanlarının Sesi gibi dergiler "Aşık Veysel Özel Sayısı" yapmıştır. Bunların dışında ülke dışında da onun hakkında ingilizce ve Fran- sizca makaleler çıkmıştır. Bunlara bakarak edebiyatımız- da hakkında en fazla çalışma yapılan âşığın Âşık Veysel olduğunu söyleyebiliriz. Bu parçadan hareketle, I. Yurt dışı ve yurt içinde önemli bir üne kavuşan Âşık Veysel'in şiirleri, Fransızca ve İngilizceye de çevril- miştir. II. Hakkında çalışmalar yapılan sanatçılar arasında önemli bir yere sahip olan Âşık Veysel, şiirlerini bir araya getirerek kitaplaştırmıştır. III. Bir ozan olarak hakkında basılı ve sözlü en çok çalış- ma yapılan Âşık Veysel, zengin bir içeriği olan şiirlerin sahibi bir şairdir. IV. Özgün bir söyleyiş ustası olan Âşık Veysel, ezgili şiir- leriyle halkın beğenisini kazanmış bir halk ozanıdır. yargılarından hangisine/hangilerine ulaşılabilir? A) I, II ve IV B) Yalnız II C) II ve III D) III ve IV E) Yalnız IV

34. (0) Dünya'nın yüzeyi, Ekvator'da Güneş ışınlarına nere- deyse dik, kutuplarda ise paralel olduğundan birim alan başına en fazla enerjiyi Ekvator alır; kutuplara doğru da alınan enerji miktarı düşer. (D) Farklı enlemlerin farklı mik- tarlarda isinması sıcaklık ve basınç değişimlerini ortaya çıkarır. (III) Böylece Ekvatorda daha düşük hava yoğun- luğuna sahip sıcak hava, atmosferin üst taraflarına doğ- ru yükselerek kutuplara doğru hareket eder. (IV) Yoğun- luğu fazla olan soğuk hava ise kutuplardan Ekvator'a doğru akar, bu hareketler, Dünya'nın kendi etrafındaki dönü- şü ve coriolis (saptırma) etkisini dikkate almaksızın, me- ridyenlere bağlı dolaşımlar oluşturur. (V) Farklı isinmaya yol açan etkilerden bir diğeri de mevsimsel değişiklik- lere de yol açan Dünya'nın dönme ekseninin yörünge düzlemine göre yaklaşık 23,5 derece eğimli olmasıdır. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akısını bozmaktadır? A) I B) || C) III D) IV E)

17. Hava kararmıştı. Yuvalarına çekilmekte olan irili ufaklı kuşların çığlıklarından başka bir şey duyulmuyordu. Börtü böcekten eser bile yoktu. Rüzgâr, sabahk hırçınlığından ve hışmından vazgeçerek dinlenmeye koyulmuştu. Gri bir baykuş gerindi önce. Kanatlarını birkaç kez çırptı devamında. Sonra gözlerini olabildiğince açarak ormana doğru kanat çırptı. Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) kişileştirmeye başvurulmuştur. B) Betimlemeden yararlanılmıştır. c) Karşılaştırmaya yer verilmiştir. Karsilastirma değil mi? D) Anlatım tit. kişi ağzından yapılmıştır. E) Doga devinim hâlinde yansıtılmıştır. rle