Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Anlatım Biçimleri Soruları

32 Sinema eleştirisi sustu artık ülkemizde. Bir Çetin Özkı-
rim'la Atilla Dorsay'ın dışında film eleştirisi yapan pek
yok. Oysa 1950'lerde durum ne kadar değişikti. Her ga-
zetede, her dergide film eleştirisi sütunu vardı. Peki bu
bolluktan bu yokluğa nasıl geldik dersiniz? Bence en
önemli ögeyi, halkı unuttuk eleştiride. Brighton Okulu,
yeni gerçekçilik, pan, travelling gibi terimlerle boğuşur-
ken halka karşı itibarımızı bütün bütün yitirdik. Nüfusu-
nun % 60'ı okuryazar olmayan; okumayı bilenlerin için-
de de kitap, dergi, eleştiri okumayan bir toplum için yaz-
dık bunları. Üstelik bunları -çoğunlukla- kolayından, ba-
sitinden değil de zorundan aldık. Sonunda da bağ kop-
tu doğal olarak.
Bu parçadan sinema eleştirisi ile ilgili olarak aşağı-
dakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Bir çıkmaza girdiğine
BY Anlaşılması güç teknik bilgiler içermemesi gerektiği-
ne
Bir yöntem sorunu olduğuna
Sinema eleştirmenlerinin olmadığına
E) Eskiye göre ciddi bir farklılık olduğuna
ligeet hear wallets
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
32 Sinema eleştirisi sustu artık ülkemizde. Bir Çetin Özkı- rim'la Atilla Dorsay'ın dışında film eleştirisi yapan pek yok. Oysa 1950'lerde durum ne kadar değişikti. Her ga- zetede, her dergide film eleştirisi sütunu vardı. Peki bu bolluktan bu yokluğa nasıl geldik dersiniz? Bence en önemli ögeyi, halkı unuttuk eleştiride. Brighton Okulu, yeni gerçekçilik, pan, travelling gibi terimlerle boğuşur- ken halka karşı itibarımızı bütün bütün yitirdik. Nüfusu- nun % 60'ı okuryazar olmayan; okumayı bilenlerin için- de de kitap, dergi, eleştiri okumayan bir toplum için yaz- dık bunları. Üstelik bunları -çoğunlukla- kolayından, ba- sitinden değil de zorundan aldık. Sonunda da bağ kop- tu doğal olarak. Bu parçadan sinema eleştirisi ile ilgili olarak aşağı- dakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Bir çıkmaza girdiğine BY Anlaşılması güç teknik bilgiler içermemesi gerektiği- ne Bir yöntem sorunu olduğuna Sinema eleştirmenlerinin olmadığına E) Eskiye göre ciddi bir farklılık olduğuna ligeet hear wallets
Paragraf
(1) Toplumların en önemli yapı taşı gençlik oldu-
ğuna göre, gençliğin çok önemli hususiyetlerinin
olmasticap eder. (H) Sadece iş gücü değil, beyin
gücünden tutun da her türlü üretkenliği artıran te-
mel dinamik gençlik olduğu için bütün toplumlar
için genc nüfus hayati öneme sahiptir. (H) Eğitim,
ahlak, cesaret, adalet, merhamet, çalışkanlık, sev-
gi, vefa gibi kavramlar gençliğin taşıması gereken
temel özellikler olarak ifade edilmelidir. (IV) Çürük
bir fert ile sağlam toplum inşa edilemeyeceği bili-
nen bir gerçektir. (V) Bu bakımdan, toplumumuzu
inşa ederken her bakımdan sağlıklı gençliğin mu-
hafaza edilmesi zorunludur.
ant
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangi-
leri yer değiştirirse parçanın anlam akışı sağ-
lanmış olur?
A) 1. ve II.
C) III. ve LV.
IV. ve
IV. ve V.
t. ve III.
D) III. ve V.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
Paragraf (1) Toplumların en önemli yapı taşı gençlik oldu- ğuna göre, gençliğin çok önemli hususiyetlerinin olmasticap eder. (H) Sadece iş gücü değil, beyin gücünden tutun da her türlü üretkenliği artıran te- mel dinamik gençlik olduğu için bütün toplumlar için genc nüfus hayati öneme sahiptir. (H) Eğitim, ahlak, cesaret, adalet, merhamet, çalışkanlık, sev- gi, vefa gibi kavramlar gençliğin taşıması gereken temel özellikler olarak ifade edilmelidir. (IV) Çürük bir fert ile sağlam toplum inşa edilemeyeceği bili- nen bir gerçektir. (V) Bu bakımdan, toplumumuzu inşa ederken her bakımdan sağlıklı gençliğin mu- hafaza edilmesi zorunludur. ant Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangi- leri yer değiştirirse parçanın anlam akışı sağ- lanmış olur? A) 1. ve II. C) III. ve LV. IV. ve IV. ve V. t. ve III. D) III. ve V.
6.
Pisa kenti Italya'nın orta kesiminde, Arno Irmağı kıyı-
sındadır. Akdeniz kıyısından 11 km uzaklıkta bataklık
bir ovanın ortasında yer alır. Orta Çağ'da zengin bir
kent devleti ve liman olan Pisa, Cenova'nın en büyük
rakibiydi. Filosu 1284'te Cenevizlilerce yakıldı. Gide-
rek Arno Irmağı doldu ve Pisa önemini biraz güneyin-
deki Livorno'ya kaptırdı. Pisa surlarla çevrili bir kenttir.
Kuzeybatı köşesinde, kentin zengin ve gücünün doru-
ğunda olduğu günlerde yapılmış katedral, vaftizhane
ve eğik çan kulesi yer alır. Katedral, siyah ve beyaz
mermerden görkemli bir yapıdır. 1564'te Pisa'da do-
ğan bilim insanı Galileo Galilei, Pisa Katedralinin ta-
vanında asılı bir lambanın sallanışını izledikten yıllar
sonra, bu gözleminden yola çıkarak zaman ölçümün-
de sarkaçtan yararlanabileceğini saptamıştır.
Bu parçada Pisa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi-
ne değinilmemiştir?
A) Pisa'nın önemini kaybetmesinde bir ırmağın etkisi-
nin olduğuna
B) Pisa'da yer alan bir katedralin zamanın ölçümü ko-
nusunda fayda sağladığına
C) Pisa'nın güvenlik için surlarla çevrilmiş bir yer oldu-
ğuna
D) Pisa'nın Orta Çağ'da zengin bir liman olarak kulla-
nıldığına
E) Pisa'nın bir bölgenin de rakibi olarak görüldüğüne
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
6. Pisa kenti Italya'nın orta kesiminde, Arno Irmağı kıyı- sındadır. Akdeniz kıyısından 11 km uzaklıkta bataklık bir ovanın ortasında yer alır. Orta Çağ'da zengin bir kent devleti ve liman olan Pisa, Cenova'nın en büyük rakibiydi. Filosu 1284'te Cenevizlilerce yakıldı. Gide- rek Arno Irmağı doldu ve Pisa önemini biraz güneyin- deki Livorno'ya kaptırdı. Pisa surlarla çevrili bir kenttir. Kuzeybatı köşesinde, kentin zengin ve gücünün doru- ğunda olduğu günlerde yapılmış katedral, vaftizhane ve eğik çan kulesi yer alır. Katedral, siyah ve beyaz mermerden görkemli bir yapıdır. 1564'te Pisa'da do- ğan bilim insanı Galileo Galilei, Pisa Katedralinin ta- vanında asılı bir lambanın sallanışını izledikten yıllar sonra, bu gözleminden yola çıkarak zaman ölçümün- de sarkaçtan yararlanabileceğini saptamıştır. Bu parçada Pisa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi- ne değinilmemiştir? A) Pisa'nın önemini kaybetmesinde bir ırmağın etkisi- nin olduğuna B) Pisa'da yer alan bir katedralin zamanın ölçümü ko- nusunda fayda sağladığına C) Pisa'nın güvenlik için surlarla çevrilmiş bir yer oldu- ğuna D) Pisa'nın Orta Çağ'da zengin bir liman olarak kulla- nıldığına E) Pisa'nın bir bölgenin de rakibi olarak görüldüğüne
2.
Türkiye'de birçok peynir çeşidi vardır ama en çok
üretilenler sırasıyla beyaz peynir, kaşar peyniri ve tu-
lum peyniridir. Beyaz peynir için genellikle koyun sütü
kullanılır. Beyaz peynir için 70 santigrat dereceye ka-
dar ısıtılan süt soğuduktan sonra mayalanır. 1,5 saat
sonra oluşan teleme, bezlere sarılarak özel kasalarda
süzülmeye bırakılır. 3-4 saat sonra alınan büyük ka-
liplar 2 saat süreyle tuzlu suya yatırılır. Sonra küçük
kalıplara bölünür ve tuzlu su dolu tenekelere yerleştiri-
lir. Lehimlenen tenekeler 45 gün süreyle buzhanelerde
bekletilir, sonra piyasaya sürülür. Dünyaca ünlü Fran-
sız peynirlerinin pek çoğu yumuşak ve olgunlaştırılmış
peynirlerdir. Bu peynirler, başka birçok peynir çeşidi
gibi preslenmez ve yapımı sırasında küf mantarları ek-
lenir. Sıcaklığı ve nemi duyarlı bir biçimde ayarlanmış
olgunlaştırma odalarına bırakılır.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine
varılamaz?
A) Ünlü Fransız peynirlerinin, diğer peynirlerden yapı-
lış yönünden bir farkı vardır.
B) Türkiye'de en çok üreten peynir çeşitleri belirlidir.
C) Beyaz peynirin koyun sütüyle yapılmayanı da var-
dır.
D) Peynir yapımında çeşitli saatsel veriler gereklidir.
E) Peynirlerin tamamının yapımında 70 santigrat de-
recelik bir ısıya ihtiyaç vardır.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
2. Türkiye'de birçok peynir çeşidi vardır ama en çok üretilenler sırasıyla beyaz peynir, kaşar peyniri ve tu- lum peyniridir. Beyaz peynir için genellikle koyun sütü kullanılır. Beyaz peynir için 70 santigrat dereceye ka- dar ısıtılan süt soğuduktan sonra mayalanır. 1,5 saat sonra oluşan teleme, bezlere sarılarak özel kasalarda süzülmeye bırakılır. 3-4 saat sonra alınan büyük ka- liplar 2 saat süreyle tuzlu suya yatırılır. Sonra küçük kalıplara bölünür ve tuzlu su dolu tenekelere yerleştiri- lir. Lehimlenen tenekeler 45 gün süreyle buzhanelerde bekletilir, sonra piyasaya sürülür. Dünyaca ünlü Fran- sız peynirlerinin pek çoğu yumuşak ve olgunlaştırılmış peynirlerdir. Bu peynirler, başka birçok peynir çeşidi gibi preslenmez ve yapımı sırasında küf mantarları ek- lenir. Sıcaklığı ve nemi duyarlı bir biçimde ayarlanmış olgunlaştırma odalarına bırakılır. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine varılamaz? A) Ünlü Fransız peynirlerinin, diğer peynirlerden yapı- lış yönünden bir farkı vardır. B) Türkiye'de en çok üreten peynir çeşitleri belirlidir. C) Beyaz peynirin koyun sütüyle yapılmayanı da var- dır. D) Peynir yapımında çeşitli saatsel veriler gereklidir. E) Peynirlerin tamamının yapımında 70 santigrat de- recelik bir ısıya ihtiyaç vardır.
7. Geleneksel romana karşı ortak bir tepki gösteren çe-
şitli yazarları bir araya toplayan edebiyat hareketine
Yeni Roman adı verilmektedir. Daha 1949'da Sartre
tarafından sezilmiş olan bu tepki Balzac öncesi roma-
nın ruhsal yapısı ve gelişimi çizgisel bir olay dizisiyle
ortaya çıkan tipik kişi kavramına karşı çıkar. Öte yan-
dan hikâyenin zaman ve mekânının parçalanması bu-
gün birçok yazar ya da kuramcida devrimci bir eylem
olarak görünse de hiç değilse başlangıçta öğreticiliği
ve bağlamı reddetmiştir. Yeni Roman'ı savunan yazar-
lar, doğrusunu söylemek gerekirse her ne kadar tek
tük derginin çevresinde toplanıp tartışmışlarsa da bir
edebiyat okulu oluşturamamışlardır. Yeni roman baş-
langıç noktasındadır ve kabul edilmiş öncülerine rağ-
men bir kuram değil bir deneyimdir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine
ulaşılamaz?
A) Eskiden var olan birtakım özellikleri eserde devam
ettirme anlayışı Yeni Roman anlayışının kabul ede-
ceği bir durum değildir.
B) Öykünün yapı unsurlarındaki değişiklik Yeni Ro-
man anlayışında var olan bir değişikliktir.
C) Dergi üzerinden bir anlayışın tartışılması bir okul
oluşturulması için yeterli olmayabilir.
D) Balzac öncesi roman karakteri çeşitli özellikleri ba-
kımından sürekli değişim içindedir.
E) Hikâyenin zaman ve mekânının değişmesi kimi ku-
ramcılar için devrim niteliğinde değildir.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
7. Geleneksel romana karşı ortak bir tepki gösteren çe- şitli yazarları bir araya toplayan edebiyat hareketine Yeni Roman adı verilmektedir. Daha 1949'da Sartre tarafından sezilmiş olan bu tepki Balzac öncesi roma- nın ruhsal yapısı ve gelişimi çizgisel bir olay dizisiyle ortaya çıkan tipik kişi kavramına karşı çıkar. Öte yan- dan hikâyenin zaman ve mekânının parçalanması bu- gün birçok yazar ya da kuramcida devrimci bir eylem olarak görünse de hiç değilse başlangıçta öğreticiliği ve bağlamı reddetmiştir. Yeni Roman'ı savunan yazar- lar, doğrusunu söylemek gerekirse her ne kadar tek tük derginin çevresinde toplanıp tartışmışlarsa da bir edebiyat okulu oluşturamamışlardır. Yeni roman baş- langıç noktasındadır ve kabul edilmiş öncülerine rağ- men bir kuram değil bir deneyimdir. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Eskiden var olan birtakım özellikleri eserde devam ettirme anlayışı Yeni Roman anlayışının kabul ede- ceği bir durum değildir. B) Öykünün yapı unsurlarındaki değişiklik Yeni Ro- man anlayışında var olan bir değişikliktir. C) Dergi üzerinden bir anlayışın tartışılması bir okul oluşturulması için yeterli olmayabilir. D) Balzac öncesi roman karakteri çeşitli özellikleri ba- kımından sürekli değişim içindedir. E) Hikâyenin zaman ve mekânının değişmesi kimi ku- ramcılar için devrim niteliğinde değildir.
6. Mozaiğe ilk kez Ön Tarih Dönemi'nde, Mezopotam-
ya'da Uruk'taki bir tapınakta, siyah, beyaz ve kırmızı
geometrik desenler oluşturan, renkli başlı kil çivilerle
süslenmiş yarı gömme sütunlar biçiminde rastlanır.
Mozaik yapımına Yunanistan'da MÖ 5. yüzyılda baş-
landıysa da günümüze ulaşan en eski örnek, çeşitli
renklerde yassı çakıllarla yapılmış Oliynthos'taki ze-
min mozaikleridir. Helenistik dönemin en güzel moza-
ikleri Iskender'in Pella'daki sarayında bulunur. Delos
evlerinde de güzel örneklere rastlanır. Mozaik, Ro-
ma'ya MÖ 2. yüzyılda İskenderiyeli sanatçılar tarafın-
dan getirilmiştir. MÖ 200'e doğru, işlenmemiş çakılla-
rin yerini, genellikle kenar uzunluğu yaklaşık 0,50-1,50
cm arasında değişen taş küpler almıştır. Romalılar, bu
tür mozaiklere opus tesselatum adını vermişlerdir.
Bizans'ta duvar mozaiği, mermer kaplamayı tamam-
layan doğal bir öge durumuna geldi. Düz bir zemin
üzerinde yer alan parlak renkli figürler ve sahneler,
kabartma duygusunu uyandırır.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisinin
söylenmesi doğru olmaz?
A) Mozaiğin sıra dışı algısı Bizans duvar yapımında
yerini bir sıradanlığa bırakmıştır.
B) En eski mozaik, ifade edilişinde bir yer barındıran
mozaiktir.
C) Mozaiğe Roma'da, Yunanistan'dan daha sonraki
bir tarihte rastlanmıştır.
D) Mozaiklerin boyutsal değişiklikleri beraberinde ad
değişikliğini de getirmiştir.
E) Mozaiğe ilk başlarda Uruk'taki bir tapınakta, siyah,
beyaz ve kırmızı geometrik desenler şeklinde rast-
lanmıştır.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
6. Mozaiğe ilk kez Ön Tarih Dönemi'nde, Mezopotam- ya'da Uruk'taki bir tapınakta, siyah, beyaz ve kırmızı geometrik desenler oluşturan, renkli başlı kil çivilerle süslenmiş yarı gömme sütunlar biçiminde rastlanır. Mozaik yapımına Yunanistan'da MÖ 5. yüzyılda baş- landıysa da günümüze ulaşan en eski örnek, çeşitli renklerde yassı çakıllarla yapılmış Oliynthos'taki ze- min mozaikleridir. Helenistik dönemin en güzel moza- ikleri Iskender'in Pella'daki sarayında bulunur. Delos evlerinde de güzel örneklere rastlanır. Mozaik, Ro- ma'ya MÖ 2. yüzyılda İskenderiyeli sanatçılar tarafın- dan getirilmiştir. MÖ 200'e doğru, işlenmemiş çakılla- rin yerini, genellikle kenar uzunluğu yaklaşık 0,50-1,50 cm arasında değişen taş küpler almıştır. Romalılar, bu tür mozaiklere opus tesselatum adını vermişlerdir. Bizans'ta duvar mozaiği, mermer kaplamayı tamam- layan doğal bir öge durumuna geldi. Düz bir zemin üzerinde yer alan parlak renkli figürler ve sahneler, kabartma duygusunu uyandırır. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisinin söylenmesi doğru olmaz? A) Mozaiğin sıra dışı algısı Bizans duvar yapımında yerini bir sıradanlığa bırakmıştır. B) En eski mozaik, ifade edilişinde bir yer barındıran mozaiktir. C) Mozaiğe Roma'da, Yunanistan'dan daha sonraki bir tarihte rastlanmıştır. D) Mozaiklerin boyutsal değişiklikleri beraberinde ad değişikliğini de getirmiştir. E) Mozaiğe ilk başlarda Uruk'taki bir tapınakta, siyah, beyaz ve kırmızı geometrik desenler şeklinde rast- lanmıştır.
Omurgalılarda mide, tek kat epitelyumlu mukozasıy-
la ve içindeki boşluğun, kardiya düzeyinde birdenbire
genişlemesiyle daha önce bulunan yemek borusun-
dan ve yutaktan ayrılır. Bir büzgenkas ya da bir kapak-
çık bu geçiş yerini belirleyebilir. Mideye özgü tipik salgı
bezleri ilk kez sürüngenlerde ortaya çıkar. Bunlardan
önce balıklarda ve amfibiyumlarda klorhidrik asit ve
başta proteaz ve lipaz olmak üzere çeşitli enzimler
salgılayan yalın salgı bez hücreleri bulunur. Mideden
bağırsağa geçiş mide kapısında gerçekleşmekte olup
burası genellikle kapakçıkla belirlenir ve bağırsak epi-
telyumu mideden villuslarla ayrılır. Omurgasızlarda,
sindirim kanalının yeteri kadar farklılaştığı her du-
rumda, mukozasında sindirim bezleri ya da hücreleri
olan her genişlemeye mide adı verilir. Fakat kuşkusuz
şubeler arasında hiçbir benzerlik yoktur. Solucan ve
sülüklerde olduğu gibi mide işlevine sahip olmayan
bölgelere de mide denildiği olur.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine
varılamaz?
A) Proteaz ve lipaz başta olmaz üzere çeşitli enzimler
salgılayan salgı bez hücrelerine ilk kez sürüngen-
lerde rastlanır.
B) Sindirim bezlerinin nerede yer aldığı bilgisi mide
tanımında önemli bir etkendir.
C) Omurgalı ve omurgasızların mide ile ilgili yaklaşım-
ları birbirinden farklıdır.
D) Mideden bağırsağa geçiş organların belirli bir nok-
tasında oluşur.
't
E) Omurgasızların mide tanımlaması omurgalılara
göre daha geneldir.
pelikankitabevi.com.tr
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
Omurgalılarda mide, tek kat epitelyumlu mukozasıy- la ve içindeki boşluğun, kardiya düzeyinde birdenbire genişlemesiyle daha önce bulunan yemek borusun- dan ve yutaktan ayrılır. Bir büzgenkas ya da bir kapak- çık bu geçiş yerini belirleyebilir. Mideye özgü tipik salgı bezleri ilk kez sürüngenlerde ortaya çıkar. Bunlardan önce balıklarda ve amfibiyumlarda klorhidrik asit ve başta proteaz ve lipaz olmak üzere çeşitli enzimler salgılayan yalın salgı bez hücreleri bulunur. Mideden bağırsağa geçiş mide kapısında gerçekleşmekte olup burası genellikle kapakçıkla belirlenir ve bağırsak epi- telyumu mideden villuslarla ayrılır. Omurgasızlarda, sindirim kanalının yeteri kadar farklılaştığı her du- rumda, mukozasında sindirim bezleri ya da hücreleri olan her genişlemeye mide adı verilir. Fakat kuşkusuz şubeler arasında hiçbir benzerlik yoktur. Solucan ve sülüklerde olduğu gibi mide işlevine sahip olmayan bölgelere de mide denildiği olur. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine varılamaz? A) Proteaz ve lipaz başta olmaz üzere çeşitli enzimler salgılayan salgı bez hücrelerine ilk kez sürüngen- lerde rastlanır. B) Sindirim bezlerinin nerede yer aldığı bilgisi mide tanımında önemli bir etkendir. C) Omurgalı ve omurgasızların mide ile ilgili yaklaşım- ları birbirinden farklıdır. D) Mideden bağırsağa geçiş organların belirli bir nok- tasında oluşur. 't E) Omurgasızların mide tanımlaması omurgalılara göre daha geneldir. pelikankitabevi.com.tr
8.
Metre, önceleri yer meridyeninin kırk milyonda birine
eşit olarak kabul ediliyordu. Tüm ağırlıklar ve ölçüler
sistemine temel oluşturmak üzere önce Fransa daha
sonra da tüm ülkeler -bazılarında isteğe bağlı ola-
rak- tarafından benimsendi. Ağırlıklar ve ölçüler genel
konferansından Ekim 1960'a kadar iridyumlu platin-
den uluslararası ilk örneğin üzerine çizilmiş iki koşut
çizgi arasındaki 0 santigrat derece sıcaklıkta ölçülen
uzaklıkla temsil edildi. Bu ilk örnek o tarihten bu yana
Sevres'teki Breteuil adı verilen yerdedir. 1960 yılın-
da 86 numaralı izotopu içeren bir deşarj lambasının
yayımladığı ışınım, metreyi tanımlamada kullanıldı.
Işık girişimleri sayesinde 1 metrelik bir uzunluğun bu
ışınım dalga boyuyla karşılaştırma yoluyla ölçümü,
uluslararası ilk örnekten yararlanarak gerçekleştirilen
ölçümden yüz defa daha duyarlı olan milyarda birkaç-
lık bir doğrulukla yapılabiliyordu.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisinin
söylenmesi doğru olmaz?
A) İsteğe bağlılık gözetilse de metrenin kullanımını is-
temeyen bir ülke olmamıştır.
B) Metrenin benimsenmesinin temelinde diğer ağırlık
ve ölçüler sistemine örnek olması anlayışı yatıyor-
du.
C) Belli bir tarihe kadar metrenin sembolik olarak bir
şeyi karşıladığı kabul ediliyordu.
D) Metreyi tanımlamada kullanılan ışınım, bir deşarj
lambası içermektedir.
E) Işık girişimleri, ilk örneğe göre çok daha fazla doğ-
ruluk payı içeriyordu.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
8. Metre, önceleri yer meridyeninin kırk milyonda birine eşit olarak kabul ediliyordu. Tüm ağırlıklar ve ölçüler sistemine temel oluşturmak üzere önce Fransa daha sonra da tüm ülkeler -bazılarında isteğe bağlı ola- rak- tarafından benimsendi. Ağırlıklar ve ölçüler genel konferansından Ekim 1960'a kadar iridyumlu platin- den uluslararası ilk örneğin üzerine çizilmiş iki koşut çizgi arasındaki 0 santigrat derece sıcaklıkta ölçülen uzaklıkla temsil edildi. Bu ilk örnek o tarihten bu yana Sevres'teki Breteuil adı verilen yerdedir. 1960 yılın- da 86 numaralı izotopu içeren bir deşarj lambasının yayımladığı ışınım, metreyi tanımlamada kullanıldı. Işık girişimleri sayesinde 1 metrelik bir uzunluğun bu ışınım dalga boyuyla karşılaştırma yoluyla ölçümü, uluslararası ilk örnekten yararlanarak gerçekleştirilen ölçümden yüz defa daha duyarlı olan milyarda birkaç- lık bir doğrulukla yapılabiliyordu. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisinin söylenmesi doğru olmaz? A) İsteğe bağlılık gözetilse de metrenin kullanımını is- temeyen bir ülke olmamıştır. B) Metrenin benimsenmesinin temelinde diğer ağırlık ve ölçüler sistemine örnek olması anlayışı yatıyor- du. C) Belli bir tarihe kadar metrenin sembolik olarak bir şeyi karşıladığı kabul ediliyordu. D) Metreyi tanımlamada kullanılan ışınım, bir deşarj lambası içermektedir. E) Işık girişimleri, ilk örneğe göre çok daha fazla doğ- ruluk payı içeriyordu.
6.
Ingiliz yazar Montagu... Beşinci Kingston Lordu ile
Lady Fielding'in kızıydı. Özel öğrenim ve eğitim gördü.
Latince ve Fransızca öğrendi. Edebiyat ve sanatla ilgi-
lendi. Montagu, kentin edebiyat çevrelerine girdi. Şair
Alexander Pope'la tanıştı. Kocasının Istanbul'a elçi
olarak gönderilmesinin üzerine Türkiye'ye geldi. Lond-
ra'ya dönünce Türkiye'de öğrendiği çiçek aşısıyla ço-
cuklarını aşılattı. Doktorların çoğunu hatta kral ailesini
bu aşının yararına inandırdı. III. Ahmet Dönemi'nde
Istanbul ve Edirne'yi gezmiş, dolaştığı yerlerdeki Türk
mimari yapılarını incelemiştir. İngiltere'deki arkadaşına
yazdığı mektuplarda dönemin Osmanlı saray giysileri-
ni, hamamları, çarşıları canlandırdı. Edindiği bilgileri
aktardı. Türklerin yaşayışını, gelenek ve göreneklerini,
toplumsal davranışlarını, kadınların dünyasını Avru-
pa'ya tanıttı. Osmanlı kültür ve toplum tarihinin önemli
kaynakları arasında yer alan mektuplardan bazıları A.
R. Altınay tarafından Türkçeye çevrildi.
Bu parçada Montagu ile ilgili olarak aşağıdakiler-
den hangisine değinilmemiştir?
A) Montagu'nun, yazdığı mektuplarda içinde bulundu-
ğu yerin ve dönemin kültürel ögeleri hakkında bilgi-
ler aktardığına
B) Çiçek aşısı ile ilgili olarak anlattıklarına inanmayan
doktorların varlığına
C) Yazdığı mektupların, Osmanlı tarihi hakkında belge
niteliği taşıdığına
D) Montagu'nun mektuplarının Osmanlı'nın mimari
açıdan en gelişmiş olduğu döneme rastladığına
E) Montagu mektuplarının A. R. Altınay tarafından ka-
leme alınmayanlarının da olduğuna
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
6. Ingiliz yazar Montagu... Beşinci Kingston Lordu ile Lady Fielding'in kızıydı. Özel öğrenim ve eğitim gördü. Latince ve Fransızca öğrendi. Edebiyat ve sanatla ilgi- lendi. Montagu, kentin edebiyat çevrelerine girdi. Şair Alexander Pope'la tanıştı. Kocasının Istanbul'a elçi olarak gönderilmesinin üzerine Türkiye'ye geldi. Lond- ra'ya dönünce Türkiye'de öğrendiği çiçek aşısıyla ço- cuklarını aşılattı. Doktorların çoğunu hatta kral ailesini bu aşının yararına inandırdı. III. Ahmet Dönemi'nde Istanbul ve Edirne'yi gezmiş, dolaştığı yerlerdeki Türk mimari yapılarını incelemiştir. İngiltere'deki arkadaşına yazdığı mektuplarda dönemin Osmanlı saray giysileri- ni, hamamları, çarşıları canlandırdı. Edindiği bilgileri aktardı. Türklerin yaşayışını, gelenek ve göreneklerini, toplumsal davranışlarını, kadınların dünyasını Avru- pa'ya tanıttı. Osmanlı kültür ve toplum tarihinin önemli kaynakları arasında yer alan mektuplardan bazıları A. R. Altınay tarafından Türkçeye çevrildi. Bu parçada Montagu ile ilgili olarak aşağıdakiler- den hangisine değinilmemiştir? A) Montagu'nun, yazdığı mektuplarda içinde bulundu- ğu yerin ve dönemin kültürel ögeleri hakkında bilgi- ler aktardığına B) Çiçek aşısı ile ilgili olarak anlattıklarına inanmayan doktorların varlığına C) Yazdığı mektupların, Osmanlı tarihi hakkında belge niteliği taşıdığına D) Montagu'nun mektuplarının Osmanlı'nın mimari açıdan en gelişmiş olduğu döneme rastladığına E) Montagu mektuplarının A. R. Altınay tarafından ka- leme alınmayanlarının da olduğuna
Müsadere, kimi zaman bir ceza kimi zaman da zabıta
önlemi niteliği taşırdı. Bir ceza mahkûmiyetiyle birlik-
te suçta kullanılan ya da suçun işlenmesinden doğan
mallara devletçe el konulması durumunda, söz konu-
su müsadere ceza niteliğindedir. Bu tür müsaderenin
şu özellikleri vardır: Eşya ancak suça karışmış olan-
lara aitse alınabilir, eşyanın müsaderesine karar ve-
rilebilmesi için işlenen suçtan dolayı bir mahkumiyet
kararının bulunması gerekir. Zabıta önlemi niteliğinde-
ki müsaderede ise yapılması, kullanılması, taşınması,
bulundurulması ve satılması suç olan eşyaya devletçe
el konulmasıdır. Zabıta önlemi niteliğindeki müsade-
renin özelliği şunlardır: Sahibi kim olursa olsun eş-
yaya el konulur, bu eşyanın müsaderesi için bir ceza
mahkûmiyetine gerek yoktur. 1982 Anayasası'na göre
süreli ya da süresiz yayınların suç soruşturması ya da
kovuşturması nedeniyle zapt ve müsaderesinde genel
hükümler uygulanır.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine
varılamaz?
A) Suçtan dolayı bir mahkûm olma durumu yoksa eş-
yanın suç işleyene ait olup olmamasının bir önemi
yoktur.
B) Zabıta önlemi niteliğindeki müsaderenin temelinde
suçun işlenmesi değil, suç teşkil eden malın taşın-
ması vardır.
C) Malın kime ait olduğu mahkûmiyet kararının varlığı
ile ön plana çıkan bir durum değildir.
D) Müsaderenin yapılış amacı, hangi mallara el konu-
lacağını belirler.
bevi.com.tr
E) Ceza amaçlı da olsa zabıta önlemi amaçlı da olsa
müsaderede ortak bir nokta vardır.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
Müsadere, kimi zaman bir ceza kimi zaman da zabıta önlemi niteliği taşırdı. Bir ceza mahkûmiyetiyle birlik- te suçta kullanılan ya da suçun işlenmesinden doğan mallara devletçe el konulması durumunda, söz konu- su müsadere ceza niteliğindedir. Bu tür müsaderenin şu özellikleri vardır: Eşya ancak suça karışmış olan- lara aitse alınabilir, eşyanın müsaderesine karar ve- rilebilmesi için işlenen suçtan dolayı bir mahkumiyet kararının bulunması gerekir. Zabıta önlemi niteliğinde- ki müsaderede ise yapılması, kullanılması, taşınması, bulundurulması ve satılması suç olan eşyaya devletçe el konulmasıdır. Zabıta önlemi niteliğindeki müsade- renin özelliği şunlardır: Sahibi kim olursa olsun eş- yaya el konulur, bu eşyanın müsaderesi için bir ceza mahkûmiyetine gerek yoktur. 1982 Anayasası'na göre süreli ya da süresiz yayınların suç soruşturması ya da kovuşturması nedeniyle zapt ve müsaderesinde genel hükümler uygulanır. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine varılamaz? A) Suçtan dolayı bir mahkûm olma durumu yoksa eş- yanın suç işleyene ait olup olmamasının bir önemi yoktur. B) Zabıta önlemi niteliğindeki müsaderenin temelinde suçun işlenmesi değil, suç teşkil eden malın taşın- ması vardır. C) Malın kime ait olduğu mahkûmiyet kararının varlığı ile ön plana çıkan bir durum değildir. D) Müsaderenin yapılış amacı, hangi mallara el konu- lacağını belirler. bevi.com.tr E) Ceza amaçlı da olsa zabıta önlemi amaçlı da olsa müsaderede ortak bir nokta vardır.
Tarih Öncesi dönemden beri önemli olan ve Karadeniz
yolu bulunan Midilli adası halkı, erken bir tarihte Trak-
ya ve Troas'ta sömürgeler kurdu ve adalı tacirler Na-
ukratis'e dek gitti. Birkaç rakip site arasında paylaşıldı.
Midilli, nüfuzunu Methymna dışında öbürlerine kabul
ettirdi. Arkaik dönemde aristokrasinin çeşitli kesimleri
arasında şiddetli siyasal çatışmalar meydana geldi.
Midilli'de düşün yaşamı canlıydı. Kültür sadece erkek-
lerin tekelinde değildi. Adanın siyasal tarihi İyonya'nın-
kiyle iç içedir. Perslere boyun eğen Midilliler sonra
ayaklandılar ve Delos konfederasyonuna katıldılar.
MO 428'de Midilli, Atina egemenliğine karşı ayaklan-
dı. Adada yaşayan herkesi öldürmeyi planlayan Ati-
nalılar, sonra Midilli'ye uyarı göndermekle yetindiler.
Roma'nın ikiye bölünmesiyle Midilli, Bizans'ın payına
düştü. Londra Antlaşması sonrası Yunanistan'a bıra-
kıldı. Bu denli zengin bir tarihe karşı Midilli tiyatrosu,
bir Roma su kemeri, Menandros'un komedilerini tasvir
eden mozaikler ve özellikle 1373'te kurulan bir Cene-
viz kalesi dışında Midilli, arkeolojik kalıntılar bakımın-
dan pek ilgi çekici değildir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisinin
söylenmesi doğru olmaz?
A) Londra Antlaşması sonrası Midilli, bağımsızlıkları-
na kasteden bir millete verildi.
B) Kadınlar da Midilli'nin düşünce hayatında söz sahi-
bi olmuştur.
C) Midilli'nin etki gücünü gösterebildiklerinin sayısı
gösteremediklerinin sayısından fazladır.
D) Midilliler bir yenilgi sonrası birden fazla federasyo-
nun yer aldığı bir topluluğa katıldılar.
E) Midilli, kalıntıları ve tarihi arasında doğru orantı bu-
lunan bir yer olarak göze çarpmaktadır.
www.pelikankitabevi.com.tr
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
Tarih Öncesi dönemden beri önemli olan ve Karadeniz yolu bulunan Midilli adası halkı, erken bir tarihte Trak- ya ve Troas'ta sömürgeler kurdu ve adalı tacirler Na- ukratis'e dek gitti. Birkaç rakip site arasında paylaşıldı. Midilli, nüfuzunu Methymna dışında öbürlerine kabul ettirdi. Arkaik dönemde aristokrasinin çeşitli kesimleri arasında şiddetli siyasal çatışmalar meydana geldi. Midilli'de düşün yaşamı canlıydı. Kültür sadece erkek- lerin tekelinde değildi. Adanın siyasal tarihi İyonya'nın- kiyle iç içedir. Perslere boyun eğen Midilliler sonra ayaklandılar ve Delos konfederasyonuna katıldılar. MO 428'de Midilli, Atina egemenliğine karşı ayaklan- dı. Adada yaşayan herkesi öldürmeyi planlayan Ati- nalılar, sonra Midilli'ye uyarı göndermekle yetindiler. Roma'nın ikiye bölünmesiyle Midilli, Bizans'ın payına düştü. Londra Antlaşması sonrası Yunanistan'a bıra- kıldı. Bu denli zengin bir tarihe karşı Midilli tiyatrosu, bir Roma su kemeri, Menandros'un komedilerini tasvir eden mozaikler ve özellikle 1373'te kurulan bir Cene- viz kalesi dışında Midilli, arkeolojik kalıntılar bakımın- dan pek ilgi çekici değildir. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisinin söylenmesi doğru olmaz? A) Londra Antlaşması sonrası Midilli, bağımsızlıkları- na kasteden bir millete verildi. B) Kadınlar da Midilli'nin düşünce hayatında söz sahi- bi olmuştur. C) Midilli'nin etki gücünü gösterebildiklerinin sayısı gösteremediklerinin sayısından fazladır. D) Midilliler bir yenilgi sonrası birden fazla federasyo- nun yer aldığı bir topluluğa katıldılar. E) Midilli, kalıntıları ve tarihi arasında doğru orantı bu- lunan bir yer olarak göze çarpmaktadır. www.pelikankitabevi.com.tr
Amyant terimi özellikle beyaz ve parlak lifler için kulla-
nılır. Yabancı maddeler yüzünden hafifçe yeşilimsi ya
da grimsi olanlara asbest adı verilir. Ocak ateşlerinden
etkilenmeyen bu lifler ancak hamlaçla eritilir. Mineral,
dökme demirden yapılmış değirmen taşları arasında
ezilerek amyant lifleri çıkarılır. Daha sonra yün tarama
işlemini andıran bir teknikle dövülür. Taranır ve eğilir.
Liflerin uzun olmaması ve birbirine eklenmesini güç-
leştiren sertliği nedeniyle ancak kalınca ipler oluştu-
rulur. İplerin dayanımını artırmak için çoğunlukla bir
metal özü amyantla kaplanır. Amyant ipler yanmaz ku-
maşların dokunmasında kullanılır. Metal özlü iplerde
dokunan kumaşlardan, sentetik reçineler emdirildikten
sonra otomobil fren balataları yapılır. Kordon ya da
örgü biçimindeki kalın amyant iplerden ısı geçirmez
malzeme yapımında yararlanılır. Amyant üreten başlı-
ca ülkeler Kanada, Güney Afrika, Çin ve Zimbabve'dir.
Amyant ya da asbest tozlarının solunması asbestoza
yol açar.
Bu parçada amyant ile ilgili olarak aşağıdakilerden
hangisine değinilmemiştir?
A) Kalın iplerin oluşturulmasında etkili olan nedenin
bir maddenin var olmayan fiziki durumuyla ilgili ol-
duğuna
B) Amyantın farklı bir adla anılmasında görüntü farklı-
lığının etkili olduğuna
C) Iplerin dayanıklı olması içi amyantın bir metal özüy-
le kaplandığına
D) Fren balatalarının yapımında metal özlü kumaşla-
rin varlık gösterdiğine
E) Amyant üretiminde sayılan ülkeler dışında da ülke-
lerin bulunduğuna
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
Amyant terimi özellikle beyaz ve parlak lifler için kulla- nılır. Yabancı maddeler yüzünden hafifçe yeşilimsi ya da grimsi olanlara asbest adı verilir. Ocak ateşlerinden etkilenmeyen bu lifler ancak hamlaçla eritilir. Mineral, dökme demirden yapılmış değirmen taşları arasında ezilerek amyant lifleri çıkarılır. Daha sonra yün tarama işlemini andıran bir teknikle dövülür. Taranır ve eğilir. Liflerin uzun olmaması ve birbirine eklenmesini güç- leştiren sertliği nedeniyle ancak kalınca ipler oluştu- rulur. İplerin dayanımını artırmak için çoğunlukla bir metal özü amyantla kaplanır. Amyant ipler yanmaz ku- maşların dokunmasında kullanılır. Metal özlü iplerde dokunan kumaşlardan, sentetik reçineler emdirildikten sonra otomobil fren balataları yapılır. Kordon ya da örgü biçimindeki kalın amyant iplerden ısı geçirmez malzeme yapımında yararlanılır. Amyant üreten başlı- ca ülkeler Kanada, Güney Afrika, Çin ve Zimbabve'dir. Amyant ya da asbest tozlarının solunması asbestoza yol açar. Bu parçada amyant ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Kalın iplerin oluşturulmasında etkili olan nedenin bir maddenin var olmayan fiziki durumuyla ilgili ol- duğuna B) Amyantın farklı bir adla anılmasında görüntü farklı- lığının etkili olduğuna C) Iplerin dayanıklı olması içi amyantın bir metal özüy- le kaplandığına D) Fren balatalarının yapımında metal özlü kumaşla- rin varlık gösterdiğine E) Amyant üretiminde sayılan ülkeler dışında da ülke- lerin bulunduğuna
www.pelikankitabevi.com.tr
6.
Yosunlar daha çok yerde yetişen, çiçeksiz küçük bit-
kilerdir. Büyüyen kısmı yapraklı saplardan oluşur. Bu
sapların hücresel yapısında iki bölge göze çarpar:
oldukça eş çaplı bir dış bölge, çok uzun ve ince çe-
perli küçük hücrelerden oluşan bir iç bölge. Yapraklı
bitkiler bunlarda gametofite tekabül eder. Yani genetik
varlıklarında yalnız n sayıda kromozom bulunur. Oysa
üstün yapılı bitkilerde yapraklı bitki 2n kromozomludur.
Yosunlar ve ciğeryosunları çiçeksiz bitkilerin bryophy-
ta ya da yosunlar şubesini oluşturur. Birbirlerine sıkı
sıkıya bitişik olan yapraklı saplar gerek tepelerinde
gerek yanlarında erkek organlar ya da dişi organlar ta-
şırlar. Bir takkeyle korunan bir kapsüle sahiptirler. Kuru
bir günde takke uçar, kapakçık patlar, sporlar etrafa
saçılır. Bu salıvermeden sonra sporlar yere düşer ve
çimlenerek üzerine köksü uzantılar bulunan yeşil uzun
haploit bir iplikçik hâlindeki protonemayı verir. Yapraklı
saplar buradan gelişir. Gerçek köklerin ve damarların
bulunmayışı yosunların bol miktarda yer altı suyu kul-
lanmalarını engeller. Daha çok yapraklarıyla yağmur
sularını emerler.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine
ulaşılamaz?
A) Yosunların büyüyen kısımlarında iç ve dış olmak
üzere iki bölge vardır.
B) Yosunların yer altı sularını kullanmalarına engel
olan durumlardan biri gerçek köklerinin olmaması-
dır.
C) Yapraklı sapların gelişimi için protonemaya ihtiyaç
vardır.
D) Kromozom sayısı bazı bitkilerin bir nitelik kazan-
malarında etkin rol oynar.
E) Yapraklı sapların gelişmesinin nedeni sürekli olarak
yağmur sularını emmeleridir.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
www.pelikankitabevi.com.tr 6. Yosunlar daha çok yerde yetişen, çiçeksiz küçük bit- kilerdir. Büyüyen kısmı yapraklı saplardan oluşur. Bu sapların hücresel yapısında iki bölge göze çarpar: oldukça eş çaplı bir dış bölge, çok uzun ve ince çe- perli küçük hücrelerden oluşan bir iç bölge. Yapraklı bitkiler bunlarda gametofite tekabül eder. Yani genetik varlıklarında yalnız n sayıda kromozom bulunur. Oysa üstün yapılı bitkilerde yapraklı bitki 2n kromozomludur. Yosunlar ve ciğeryosunları çiçeksiz bitkilerin bryophy- ta ya da yosunlar şubesini oluşturur. Birbirlerine sıkı sıkıya bitişik olan yapraklı saplar gerek tepelerinde gerek yanlarında erkek organlar ya da dişi organlar ta- şırlar. Bir takkeyle korunan bir kapsüle sahiptirler. Kuru bir günde takke uçar, kapakçık patlar, sporlar etrafa saçılır. Bu salıvermeden sonra sporlar yere düşer ve çimlenerek üzerine köksü uzantılar bulunan yeşil uzun haploit bir iplikçik hâlindeki protonemayı verir. Yapraklı saplar buradan gelişir. Gerçek köklerin ve damarların bulunmayışı yosunların bol miktarda yer altı suyu kul- lanmalarını engeller. Daha çok yapraklarıyla yağmur sularını emerler. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Yosunların büyüyen kısımlarında iç ve dış olmak üzere iki bölge vardır. B) Yosunların yer altı sularını kullanmalarına engel olan durumlardan biri gerçek köklerinin olmaması- dır. C) Yapraklı sapların gelişimi için protonemaya ihtiyaç vardır. D) Kromozom sayısı bazı bitkilerin bir nitelik kazan- malarında etkin rol oynar. E) Yapraklı sapların gelişmesinin nedeni sürekli olarak yağmur sularını emmeleridir.
Tipik bir yumuşakçanın bedeni bir baş, bir iç organ-
lar kütlesi ve bir ayaktan oluşur. Bunların hepsi man-
to denen bir zarla kaplıdır. Mantonun başlıca görevi
kavki salgılamaktır. Yumuşakçalarda bakışım hemen
hemen iki yanlıdır. Beden bölütlü değildir. Ama bazı
organlarda bölütlenme izlerine rastlanır. Genellikle etli
olan ayak çoğunda sürünerek yürümeye, yeri delme-
ye, yüzmeye ve besinleri yakalamaya yarar. Manto bir
kavki salgılar: Kavkı iki çenetli, koni biçiminde, hele-
zonik gibi kıvrık, deri altında körelmiş durumda, birçok
levhaya bölünmüş, sarmal bölgelere ayrılmış olabilir.
Kavkı, erişkinde büsbütün yok olabilir. Ama embriyoda
muhakkak bulunur. Sinir sistemi, birbirine birleşekler-
le ve bağlarla bağlı üç çift gangliyondan oluşur. Beyin
gangliyonları başta, ayak gangliyonları ayağın yakı-
nında, iç organ gangliyonları iç organların yakınında
yer alır. Ama bütün sinirler, kafadan bacaklılarda oldu-
ğu gibi merkezî bir kütle hâlinde bir araya gelerek çok
gelişmiş tam bir beyin hâlini alabilir. Yemek borusu,
daima beyin ve ayak gangliyonlarından ve onları birbi-
rine bağlayan birleşek ve bağlardan bir halkanın orta-
sından geçer. Yumuşakçaların çoğunda gözler, işitme
kesecikleri, tat alma papillaları ve dokunma kesecikleri
gibi duyu organları çok gelişmiştir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisinin
söylenmesi doğru olmaz?
A) Kafadan bacaklılar ile yumuşakçanın fiziki anlamda
bir benzerlikleri bulunmaktadır.
B) Mantonun önemli görevlerinden biri, erişkinler söz
konusu olduğunda gündeme gelmeyebilir.
C) Yumuşakçaların ayaklarının sürünerek yürüme,
yeri delme gibi işlevleri yapmadığı da olur.
D) Gangliyonların bulunduğu yer ile adları arasında bir
ters orantı söz konusudur.
E) Yumuşakçanın bedenini saran zarın görevi kavkı
salgılamaktır.
abevi.com.tr
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
Tipik bir yumuşakçanın bedeni bir baş, bir iç organ- lar kütlesi ve bir ayaktan oluşur. Bunların hepsi man- to denen bir zarla kaplıdır. Mantonun başlıca görevi kavki salgılamaktır. Yumuşakçalarda bakışım hemen hemen iki yanlıdır. Beden bölütlü değildir. Ama bazı organlarda bölütlenme izlerine rastlanır. Genellikle etli olan ayak çoğunda sürünerek yürümeye, yeri delme- ye, yüzmeye ve besinleri yakalamaya yarar. Manto bir kavki salgılar: Kavkı iki çenetli, koni biçiminde, hele- zonik gibi kıvrık, deri altında körelmiş durumda, birçok levhaya bölünmüş, sarmal bölgelere ayrılmış olabilir. Kavkı, erişkinde büsbütün yok olabilir. Ama embriyoda muhakkak bulunur. Sinir sistemi, birbirine birleşekler- le ve bağlarla bağlı üç çift gangliyondan oluşur. Beyin gangliyonları başta, ayak gangliyonları ayağın yakı- nında, iç organ gangliyonları iç organların yakınında yer alır. Ama bütün sinirler, kafadan bacaklılarda oldu- ğu gibi merkezî bir kütle hâlinde bir araya gelerek çok gelişmiş tam bir beyin hâlini alabilir. Yemek borusu, daima beyin ve ayak gangliyonlarından ve onları birbi- rine bağlayan birleşek ve bağlardan bir halkanın orta- sından geçer. Yumuşakçaların çoğunda gözler, işitme kesecikleri, tat alma papillaları ve dokunma kesecikleri gibi duyu organları çok gelişmiştir. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisinin söylenmesi doğru olmaz? A) Kafadan bacaklılar ile yumuşakçanın fiziki anlamda bir benzerlikleri bulunmaktadır. B) Mantonun önemli görevlerinden biri, erişkinler söz konusu olduğunda gündeme gelmeyebilir. C) Yumuşakçaların ayaklarının sürünerek yürüme, yeri delme gibi işlevleri yapmadığı da olur. D) Gangliyonların bulunduğu yer ile adları arasında bir ters orantı söz konusudur. E) Yumuşakçanın bedenini saran zarın görevi kavkı salgılamaktır. abevi.com.tr
Çin kaynaklarında Türk efsanelerindeki aslan motifiy-
le ilişkili olarak Tang hanedanı döneminde oynanan
bir aslan dansından söz edilir. Bu dansın Soğdlular
aracılığıyla Çin'e getirilmiş eski bir Türk oyunu oldu-
ğu sanılır. Aslan sözcüğünün eski Türk toplumlarında
ad olarak kullanıldığı bilinmektedir. İslamlıktan sonra
da Türkler, aslan adını yaygın biçimde kullandılar. Ka
rahanlılar, Gazneliler, Selçuklular gibi birçok devlette
aslan adında hükümdarların, prenslerin, emirlerin bu-
lunduğu görülmektedir. Sözcük bazen yalın biçimde
bazen de Alp Arslan, Kılıç Arslan gibi birleşik ad olarak
kullanılmıştır. Çağrı Bey'in kızlarından birinin bu adı
taşımasından genellikle erkeklere verilen aslan adının
seyrek de olsa kadınlara da verildiği anlaşılmaktadır.
Karahanlılarda aslan sözcüğüne hükümdar unvanı
olarak da rastlanılmaktadır.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine
varılamaz?
A) Türklerde İslamiyet'ten önce de kullanılan bir kav-
ramın yöneticiler için de tercih edildiği görül
B) Aslan sözcüğü verilirken insanların cinsiyetine dik-
kat edilmemiştir.
C) Karahanlılarda aslan sözcüğü hükümdar unvanı
olmanın ötesinde de kullanılmıştır.
D) Aslan dansının eski bir Türk oyunu olduğu düşün-
cesi öznelliğini korumaktadır.
E) Türk efsanelerinde yer alan bir motifin temeli konu-
sunda Soğdlular tek sorumludur.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
Çin kaynaklarında Türk efsanelerindeki aslan motifiy- le ilişkili olarak Tang hanedanı döneminde oynanan bir aslan dansından söz edilir. Bu dansın Soğdlular aracılığıyla Çin'e getirilmiş eski bir Türk oyunu oldu- ğu sanılır. Aslan sözcüğünün eski Türk toplumlarında ad olarak kullanıldığı bilinmektedir. İslamlıktan sonra da Türkler, aslan adını yaygın biçimde kullandılar. Ka rahanlılar, Gazneliler, Selçuklular gibi birçok devlette aslan adında hükümdarların, prenslerin, emirlerin bu- lunduğu görülmektedir. Sözcük bazen yalın biçimde bazen de Alp Arslan, Kılıç Arslan gibi birleşik ad olarak kullanılmıştır. Çağrı Bey'in kızlarından birinin bu adı taşımasından genellikle erkeklere verilen aslan adının seyrek de olsa kadınlara da verildiği anlaşılmaktadır. Karahanlılarda aslan sözcüğüne hükümdar unvanı olarak da rastlanılmaktadır. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine varılamaz? A) Türklerde İslamiyet'ten önce de kullanılan bir kav- ramın yöneticiler için de tercih edildiği görül B) Aslan sözcüğü verilirken insanların cinsiyetine dik- kat edilmemiştir. C) Karahanlılarda aslan sözcüğü hükümdar unvanı olmanın ötesinde de kullanılmıştır. D) Aslan dansının eski bir Türk oyunu olduğu düşün- cesi öznelliğini korumaktadır. E) Türk efsanelerinde yer alan bir motifin temeli konu- sunda Soğdlular tek sorumludur.
www.pelikankitabevi.com.tr
Türk edebiyatında anı türünün en önemli örneği, Ba-
bürşah'ın Çağatay lehçesiyle yazdığı Vakayi (Babürna-
me) adlı yapıtıdır. Yazar burada, hükümdar, komutan
ve ozan olarak başından geçenleri anlatır. Türkiye'de
bağımsız bir tür olarak anı türünde ancak Batı ede-
biyatının etkisiyle, Tanzimat'tan sonra ürün verilmeye
başlanmıştır. Divan nesrinde, bağımsız olarak bu tür
yoktur. Evliya Çelebi'nin Seyahatname'si ve benzer
yapıtlarda anı niteliğinde bazı parçalara rastlanır. Yal-
nız, II. Mahmut Dönemi'nde, Hafiz Hızır İlyas adlı bir
yazarın Enderun'da bulunduğu 1812-1830 yıllarına ait
on dokuz yıllık olayları anlatan Vakayi-i Latif-i Enderun
adlı yapıtı, bütünüyle anı niteliği göstermektedir. Ayrı-
ca Malta korsanlarına esir düşen Kadı Macuncuzade
Mustafa Efendi'nin Sergüzeşt-i Esir-i Malta'sı, Viyana
kuşatmasıyla Avustralyalılara tutsak düşen Temeşvarlı
Osman Ağa'nın hatıraları, önemli devlet hizmetlerinde
bulunmuş olan Zarif Paşa'nın Hatırat'ı önemli eserler-
dendir. Yeni Türk edebiyatında anı türünde yazılan ilk
yapıt Ziya Paşa'nın Rousseau'dan çevirdiği Emile adlı
romanının başına konmak üzere yazdığı ve Türkiye'de
çocuk eğitimini, kendi çocukluk yıllarını anlattığı Def-
ter-i Amal'dir.
Bu parçada anı türüyle ilgili olarak aşağıdakiler-
den hangisine değinilmemiştir?
A) Babürşah'ın çeşitli kisveler altında deneyimlerini
anlatan eserinde Batı etkisinin olmadığına
B) Divan edebiyatında yazılan anı türündeki eserlerin
hiçbir türe bağlı olmadıklarına
C) Anı türünde eser verenlerin sadece yazarlar değil
devlete hizmet eden kişilerden de çıktığına
D) Tanzimat edebiyatından önce anı parçalarının ol-
duğu eserlerin yazıldığına
E) Ziya Paşa'nın Defter-i Amal adlı yapıtının bağımsız
bir tür olarak yazılmadığına
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
www.pelikankitabevi.com.tr Türk edebiyatında anı türünün en önemli örneği, Ba- bürşah'ın Çağatay lehçesiyle yazdığı Vakayi (Babürna- me) adlı yapıtıdır. Yazar burada, hükümdar, komutan ve ozan olarak başından geçenleri anlatır. Türkiye'de bağımsız bir tür olarak anı türünde ancak Batı ede- biyatının etkisiyle, Tanzimat'tan sonra ürün verilmeye başlanmıştır. Divan nesrinde, bağımsız olarak bu tür yoktur. Evliya Çelebi'nin Seyahatname'si ve benzer yapıtlarda anı niteliğinde bazı parçalara rastlanır. Yal- nız, II. Mahmut Dönemi'nde, Hafiz Hızır İlyas adlı bir yazarın Enderun'da bulunduğu 1812-1830 yıllarına ait on dokuz yıllık olayları anlatan Vakayi-i Latif-i Enderun adlı yapıtı, bütünüyle anı niteliği göstermektedir. Ayrı- ca Malta korsanlarına esir düşen Kadı Macuncuzade Mustafa Efendi'nin Sergüzeşt-i Esir-i Malta'sı, Viyana kuşatmasıyla Avustralyalılara tutsak düşen Temeşvarlı Osman Ağa'nın hatıraları, önemli devlet hizmetlerinde bulunmuş olan Zarif Paşa'nın Hatırat'ı önemli eserler- dendir. Yeni Türk edebiyatında anı türünde yazılan ilk yapıt Ziya Paşa'nın Rousseau'dan çevirdiği Emile adlı romanının başına konmak üzere yazdığı ve Türkiye'de çocuk eğitimini, kendi çocukluk yıllarını anlattığı Def- ter-i Amal'dir. Bu parçada anı türüyle ilgili olarak aşağıdakiler- den hangisine değinilmemiştir? A) Babürşah'ın çeşitli kisveler altında deneyimlerini anlatan eserinde Batı etkisinin olmadığına B) Divan edebiyatında yazılan anı türündeki eserlerin hiçbir türe bağlı olmadıklarına C) Anı türünde eser verenlerin sadece yazarlar değil devlete hizmet eden kişilerden de çıktığına D) Tanzimat edebiyatından önce anı parçalarının ol- duğu eserlerin yazıldığına E) Ziya Paşa'nın Defter-i Amal adlı yapıtının bağımsız bir tür olarak yazılmadığına