Anlatım Biçimleri Soruları
Lise Türkçe
Anlatım BiçimleriI
28. Sinemada bakmak gerekir. İzleyici ışığın kendisi-
ne sağladığı görüşle ve kameranın ona gösterdiği
kadar bakar. Ancak edebiyat öyle değildir. Edebiyat
karanlıktan beslenir. Okur, kahramanla aynı karan-
lığın içindedir. Kahramana bakmaz, onun ta kendisi
olur. "Ey şair bana gösterme, bana yaşat!" sözünü
bilirsiniz. Her okur, metni yeniden yazar ve metni ye-
niden yorumlar. Ancak okuru hesaba katan bir metin
yazmıyorum. Çünkü akabinde şöyle bir soru sormak
gerekecek: "Hangi okur?" Kimi okur var ki metinle
özdeşlik kurmak ister, kimisi metne dışarıdan bak-
mayı tercih eder. Mevlana'nın dediği gibi herkes ka-
bının büyüklüğü ölçüsünde su alır.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılabi-
lir?
A) Her metnin, okura anlatacağı bir hikâyesi mut-
laka vardır.
B) Okur, okuduğunun bir kurmaca olduğunu unut-
mamalı.
C) Karakterle özdeşlik kurmayan bir okur, metni
tam çözemez.
3
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri38. I. Açıklayıcı anlatımdan yararlanılmıştır.
II. Olumsuz eleştirilere yer verilmiştir.
III. Karşılaştırmaya başvurulmuştur.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak yukarıda
verilenlerden hangileri söylenebilir?
A) I ve II
B) Yalnız I
D) Yalnız III
E) I, II ve III
C) ve III
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleriragrafın Yapısı - Po
X
o olay birisi tarafın-
ıldığı eserlerde bu
layın zamanı oldu-
manı vardır.
hiçbir şey yoktur.
e ki bir fark olması
tün oluşturacak
stan de
ştan dördüncü
E) V
man ve herkesin
atılmasını yer-
konu hakkın-
onra dilimizin
Iması anlayış-
irmeler yapı-
kça yeni gö-
Cümlenin Sırası
1. Bu sanat, 18. yüzyılda dokuma makinelerinin yapım
na kadar el dokuma tezgahları ile yapılmıştır.
II. Kumaş, döşemelik, halı, kilim, keçe gibi ürünler (
mek için kullanılan çeşitli teknikleri ve türleri bulu
nan, günümüzde ticareti de yapılan el sanatına do
kumacılık denir.
nCebir
III. Buna rağmen dokumacılık Türk kültürünün çok esk
zamanlardan beri bir parçasıdır ve kültürün parçası
olmaya devam etmektedir.
IV. El emeği göz nuru bu uğraşta en çok kullanılan ham-
madde yündür fakat kıl, tiftik, kenevir ve ipek de ham
madde olarak kullanılır.
V. Anadolu Selçuklu Devleti Zamanı'nda Anadolu'da
Türkler tarafından kullanılmaya başlanmış, Osmanlı
İmparatorluğu ile birlikte hemen her yerde kullanılan
bir el sanatı haline gelmiştir.
Yukarıdaki cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak
biçimde sıralandığında, hangisi baştan üçüncü olur?
A) I
B) II
C) III
DIV
E) V
>
2
-8-0
Değiş
L Tanpınar'ın
gibi haya
dir.
+
II. İstekleri
mak içi
ken ya
III. Tanpi
sayed
linde
IV. Çoc
de
O
ru
Nun
rac
yer
A)
Lise Türkçe
Anlatım Biçimlerit
66
5
1. Ya da eleştirmenin yanlış sonuçlara varacağının bir
işareti değildir.
II. Böylece eseri, farklı sistemlerle inceleme yoluna gide-
bilir.
III. Eleştirmen, eleştirisini yaparken öznel ya da nesnel
bir bakış açısına sahip olmayı seçebilir.
IV. Bu yöntem, eleştirmenin kafa karışıklığı anlamına
gelmemektedir.
V. Çünkü eleştiri, eleştirmenin objektif olmasını şart ko-
şan bir bilim olmaktan uzaktır.
Yukarıdaki cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak
biçimde sıralandığında, hangisi baştan üçüncü olur?
A)
B) II
D) IV
E) V
C) III
2
G
okçula
II. İki tar
sabah
III. Beya
luk b
başla
IV. Tim
otlu
li ol
zor
V. Bay
orc
Yukar
biçim
A) I
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri31. Günümüzde Batı toplumlarının ahlak anlayışının
ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarının odağında yer alan "şeref"
kavramının kökleri ve kaynakları, Eski Yunan
felsefesine değin uzanmaktadır. Eski Yunan'ın
kent devletlerinde toplumsal konumla ilgili
olarak şerefli duruş, soylulara özgü en yüce
değer sayılmıştır. Bu nedenlerle sorgulanıp
eleştirilmeyen yaşam, yaşanmaya değmez diyen;
insanı kendisine ve başkalarına akılcı bir soru
sorulduğunda akılcı yanıtlar verebilen sorumlu bir
varlık, bir ahlak ve hukuk öznesi olarak algılayan
Sokrates, ilkelerinden ve şerefinden hiç ödün
vermemiş; ölüm cezasına hüküm giydiği zaman,
yargılamanın adil olmadığına inanmasına karşın,
devletin yasalarına uymak gerektiğini belirterek
kendisine verilen baldıran ağısını duraksamadan
içmiştir.
Bu parçaya göre Sokrates'te çelişki ortaya
çıkaran durum aşağıdakilerden hangisinde
doğru açıklanmıştır?
A) Ahlak anlayışının zamanla değişmesi
BY Şerefli bir insan olması
Kanunları her şeyden üstün görmesi
DY Toplumsal sınıflamayı reddetmemesi
E) Yargılanmaktan hoşlanmaması
Paragrafın Şifresi - TURKÇE DENEMELERİ
32.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri22. Millî bir gelenektir mahya. Sultan I. Ahmet devrinde
ilk defa Sultanahmet Cami'nin minareleri arasında
kurulmuştur. Avrupalı seyyahların bu ışık sanatına özel
bir ilgi gösterdiklerini yazdıklarından biliyoruz. Mesela
Fransız şair Théophile Gautier 1854 yılı ramazanında,
bir gece Tepebaşı'ndan seyreder İstanbul'u. İstanbul'un
bir imparator tacı gibi ışıldadığını, şerefeleri kandillerden
bileziklerle bezeli minareler arasında ateşten harflerle
yazılmış Kur'an ayetlerinin parıldadığını belirtir.
Sarayburnu'ndan Eyüp sırtlarına kadar ışıklara boğulmuş
camilerinin mahyalarla İslam'ın formüllerini yeryüzüne ilan
ettiğini ve hilalin hemen yanındaki yıldızla imparatorluğun
armasını gök bayrağına nakşetmiş gibi göründüğünü
yazarak bu şehrin kimliğine işaret eder.
1
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden
hangisi söylenemez?
(A) Konuşma havası içinde yazılmıştır.
B) Devrik cümlelere yer verilmiştir.
Benzetmelerden yararlanılmıştır.
D) Sözcükler arasında sessel yinelemeler kurulmuştur.
E Tekdüzelikten kaçınılmıştır.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri6. (1) Valiliklerin şehri tanıtan yayınlarına bakıldığında, o
şehrin mutlaka tarihi ticaret yollarının kavşak nokta-
sında bulunulduğuna değinilir. (II) Genellikle tarihi bir
kervansaray "İşte Baharat Yolu!" diye gösterilir. (III)
Böylelikle, Baharat Yolu dendiğinde D-100 türü bir ka-
ra yolu anlaşılmaktadır. (IV) Aslında algısal açıdan Ba-
harat Yolu bir ulaşım hattını değil, baharat ticaretinin
tüm boyutuyla ekonomik, kültürel, siyasal özelliklerini
çağrıştırmaktadır. (V) Bu bakımdan Baharat Yolu bir-
çok bilimin çalışma alanına girer.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak
aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bir saptama yapılmıştır.
B) II. cümlede, bir adlandırmanın neden kaynaklan-
dığı açıklanmıştır.
C) III. cümlede, bir adlandırmadan ne anlaşıldığı be-
lirtilmiştir.
D) IV. cümlede, bir bilginin yanlışlığı dile getirilmiştir.
E) V. cümlede, bir kavramın farklı alanlarla bağlantı-
si üzerinde durulmuştur.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri3. O, olaylara objektif bir bakış açısıyla yaklaşırdı.
Değerlendirmelerinde subjektiflikten, kişisellikten kaçınırdı.
Hükümlerinde akıl ve sağduyudan ödün vermezdi. Büyük
bir dehaya sahip olduğu hâlde böbürlenmezdi. Bir varlık
hakkında görüş bildirirken onun değerini teslim ederdi.
Dolayısıyla "-
gibi bir hataya düşmezdi.
====
33
Bu parçadaki boşluk, aşağıdaki deyimlerden
hangisiyle tamamlanırsa sözü edilen kişinin "bir şeyi,
olduğundan daha önemsiz görmediği" anlaşılır? vax
B
A) dünyayı toz pembe görmek
dürbünün tersiyle bakmak
hakkını vermek
D) güçlük çıkarmak
E) hallaç pamuğu gibi atmak
60 (A
(8
Lise Türkçe
Anlatım BiçimleriA
NOT
23.
Nazan Bekiroğlu; öykülerinde, tasavvuf ve klasik
metinlerin temalarından yararlanarak tümüyle ta-
rihsel, dönemsel olaylara, durumlara, olgulara eği-
lir. Sanatçının öyküleri tarihe dönüktür. Ama hikâye
edilen, tarih disiplini değildir; tarihteki insana, duy-
gulara bakar, oradan sonuçlar üretir. Tarihi insan-
ların acıları, sevinçleri arasında gezinir; onların ev-
rensel insani yanlarını yakalar. Saray ve çevresini,
dönemin sanatçılarını gündeme getirerek bir masal
dilinde, kadim insanlık sorunlarını tartışır. Zamanlar,
dönemler, mekânlar değişse de insanlık durumları-
nın değişmediğini vurgular.
Bu parçaya göre Nazan Bekiroğlu ile ilgili olarak
aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Öykülerinde titiz bir dil işçiliği sergilediği
BY Tarihten yansıyan insanlık hâllerinin sesi, dili ol-
duğu
4
C) Öykülerinde değişmeyen duyguları irdelediği
D) Evrensel gerçekleri masal diliyle aktardığı
E) Öykülerinin yüzünün hep geçmişe dönük olduğu +
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri8.
Ben tabir yerindeyse edebiyat âlemine paraşütle indim.
Amcam benden habersiz bir şekilde şiirlerimden birini bir
yarışmaya göndermiş. İkinci olmuşum yarışmada. Birinci
Cahit Sıtkı Tarancı, üçüncü ise Fazıl Hüsnü Dağlarca'ydı.
Her ikisini de tanımışlar ama beni tanıyamamışlar üslu-
bumdan çünkü ben yeniyim. Bu yarışmadan kazandığım
parayla kendime bir daktilo aldım. Yazmak benim için bü-
yük bir tutkuydu. Tutku olmadan zaten olmaz.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir?
A) Cahit Sıtkı ve Fazıl Hüsnü Dağlarca şiir yarışmalarıyla
ünlenmişlerdir.
B) Ancak tutkuyla ve içten yazanlar başarılı olur.
C) $iir yarışmalarımızdaki başarılarımız bizi daha güzele
ulaşmaya iter.
D) Şiirle uğraşan gençler daha çabuk ün kazanır.
E) Şiir yarışmalarında bir daktilo alabilecek kadar para
ödülü verilmektedir.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimlerimiş. Bu
arettir.
cünü
7.
ak
lerini
diye
itaba
Türkçe
25. Şiir ne bir düşüncenin doğruluğunu göstermek, ne de
bir gerçeği öğretmek kaygısındadır. Bu kaygıda olan
şiirlerin nesre çevrilince düşünce yönünden hiçbir şey
kaybetmedikleri doğrudur. Ama doğuşunu şairin türlü
etkilerle kaynaşan iç varlığından, biçimini bu varlığın bir
nabız gibi atan ritminden alan şiir, anlamlıdır ve bu anlam,
şiirin nesre çevrilmesiyle kayboluverir. Çünkü bu anlam, bir
iç varlığın akışına uyarak günlük görevlerinden uzaklaşan
kelimelerin bizim olmasından doğmaktadır.----
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre
aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Şiirin düzyazıya çevrilmesine olanak hazırlayan da
şairin kendisidir
B) Bu bakımdan gerçek bir şiir nesre çevrilince yani
biçimden ayrı düşünce anlamını da kaybeder
C) Şiir, duyguyu yansıtmanın dışında bir görevi olmayan ve
anlam içermeyen anlatım türüdür
D) Bu yüzden şiire bir anlam yüklemenin kişiden kişiye
değişkenlik gösterdiğini unutmayın
E) Böyle olunca da şiirin iç dünyayı yansıtma görevi daha
da bir önemsizleşiyor
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri23. Kimi yazarlar, benden farklı çalışıyor; çok daha
disiplinli, yazma sürecinden önce kararlar alabili-
yor ve onlara sadık kalıyor. Masaya oturduğunda
yazdığı eserin sonunu dahi hesaplamış oluyor,
bir iskeleti oluyor elinde en başta, yazdıkça onu
etlendiriyor. Bense evden Ankara'ya gidiyorum
diye çıkıp kendimi İzmir'de bulabiliyorum. Kararlar
alabilen ve uygulayabilen biri değilim. Sanırım
yazarken de daha çok gidişata izin veriyorum. Bir
duygunun ucundan tutup başlıyorum yazmaya
genelde. Sonra onun beni serbest şekilde yönlen-
dirmesine izin veriyorum. Bazen işe yarıyor, bazen
çöp oluyor.
Bu parçada konuşan yazar ile ilgili olarak aşa-
ğıdakilerin hangisi söylenemez?
A Kendi zayıf noktalarının farkında olduğu
B) Yaşamında da kararlı biri olmadığı
C) Düzensiz, savurgan bir üslubu olduğu
DY Planlı programlı bir yazma sürecini benimse-
mediği
E) Kendini yazının akışına bıraktığı
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri9.
(1) Kendi işlerimizi düşünmek, kendi dertlerimizin ilacını ara-
mak hakkımızdır ama bunları yaparken başkalarının neşesi-
ni kaçırmaya hiç hakkımız yoktur. (II) Ben bir insan tanırım.
(III) Başından çok nadir insanların başına gelebilecek çok
büyük bir felaket geçmiş. (IV) O felaketin acısını da yaşama
ümidini bile yok edebilecek şekilde ruhunda çok derinden
duymuş. (V) Fakat bu kişi o kadar iyi bir insandır ki bu olay-
dan ve bu olayın onda yarattığı acılardan hiç kimselere bah-
setmez. (VI) Yaşadıklarını, yaşananların ardındaki gerçek-
leri, kederini hep kendi içine gömer ve başkalarıyla iletişim
hâlindeyken hep güler hatta yanındakiler acısını açmaya,
olayları değerlendirmeye kalkışacak olsalar hemen o konu-
yu kapatmaya çalışır.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf
numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlar?
Aboner
e) III
DY IV
A) I
Test-6
B) II
NJ (8
E) X
Lise Türkçe
Anlatım BiçimleriH
1
E
R
E
N
K
4.
Oyunun kahramanı, yaşamı boyunca elini attığı her
işte başarılı olmuş, medya dünyasında en yüksek
noktaya ulaşmış, istediği her şeyi elde etmiş bir in-
san. İçinde bulunduğu durum ve koşulların gerektir-
diği kılığa bürünen bir bukalemun, yerine göre her
söylediğini reddedebilen bir dönektir. Ne var ki şimdi
bine kadar sayacağım ve intihar edeceğim, diyen
de o.
Bu parçada tanıtılan oyun kahramanı için aşağı-
dakilerden hangisi söylenemez
AL
ilkeleri olan ve bu ilkelerle başarılı olan biridir.
B) Başarılı bir iş yaşamı olmuştur.
C) Arzuladığı her şeye kavuşmuş biridir.
D) Nabza göre şerbet veren biridir.
E) Kendini öldürmenin eşiğine gelmiştir.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri(1) İnkumu'nun bu kadar popüler olmasının birçok nedeni
vardır. (II) İnkumu'nun yaz aylarında dahi sizleri bunaltma-
yan havası vardır. (III) Akşamları denizden esen ilık.rüzgârı
nefes aldırır sizlere, yazın kavurucu sıcağında. (IV) İnkumu
altın sarısı, incecik kumu ile çeker plajına tatilcileri, (V) Deniz
de bir o kadar pırıl pırıldır İnkumu'nda. (VI) Denizden başını-
zı arkanıza doğru çevirdiğinizde her yer orman İnkumu'nda.
(VII) Günümüzde İnkumu Türkiye'nin her yerinden hayranları
ile özellikle yaz aylarında dolup taşmaktadır.
25. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi İnku-
mu'nun popüler olmasının bir sonucudur?
B) IV
C) V
D) VI
Guj
A) III
E) VII
H
1
N
RENK
Lise Türkçe
Anlatım Biçimlerieden
VI ÖV-
kav-
i dinî
-i sa-
ince
deni
pey-
nin
le-
si-
e-
dükkânı
28. Türler arasındaki kökensel zincirlemeye karşın ede-
biyat kuramcıları ve eleştirmenler, şiir ve düzyazı
yoluyla oluşturulan ürünler, benzeşen, benzeşme-
yen yönlerine göre kümelendirmişlerdir. Biçim ve
içerik özelliklerine bağlı kalınmıştır bu kümelendir-
mede. Söz gelimi, öteden beri şiirler içeriklerine ba-
kılarak lirik, epik, dramatik, öğretici, pastoral gibi tür-
lere ayrılmıştır. Ne ki bu ayrımlamanın kesin ve de-
ğişmez olduğunu söyleyemeyiz. Bir şiirin dokusun-
da, içeriğinde lirik, epik, dramatik, didaktik ve pasto-
ral ögeler bulunabilir.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinil-
miştir?
A Türler arasındaki ayrımların çok önceleri oluştu-
ğuna
B) Edebî türler arasında kesin çizgiler bulunmadı-
ğına
C) Edebî eserlerde farklı türlere ait ögelerin buluna-
bileceğine
6) Pastoral ögelerin her şiirde ağırlıklı olduğuna
EX Yapılan kümelendirmelerin kişisel görüşler içer-
diğine
ul
29. Sanat daima bir baskının sonucudur. Onu, ne ka-
dar serbestse o kadar yukarılara yükselir sanmol
30. 1.
3-