Anlatım Biçimleri Soruları

eme-1 2. Bazen bu ücra dağ köyüne ne vakit geldiğimi hatırlama- ya çalışırım. Yıl tamam da aylardan ne idi? Hangi gün, hangi mevsimdi yaşanan? Sonra bu soruların da onla- ra verilecek cevapların da ne kadar manasız olduğuna hükmederim. Ben kaderi bu köyle yazılmış, toprağı bura toprağı ile karılmış bir kişiyim. Buradan yüzlerce kilomet- re uzaktaki bir kasabada doğmuş olsam da gerçek yur- dumun burası olduğuna yürekten inanmışım. O yüzden bu dağları, bu uğultulu ormanları, bu bakir dereleri, bu yalnızca keçilerin tırmanabildiği yamaçları kendimden bir parça sayarım. O yüzden kendimi on yıllardır âşık oldu- ğum bu diyarın çocuklarını eğitmeye adamışım. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A Duygusal değerlendirmelere yer verme Betimlemelerde yansız bir tutum sergileme Kendini yaşadığı çevreyle özdeş kılma D) Bulunduğu çevreye içten bir bağlılık duyma E Konuşma havası içinde yazılma

cul 11 T@stokul 14. Küçük bir çam ormanı. Vakit sabah. Arı, sinek, kuş sesi. Bir siyah gözlükten görülen yerde ve ağaçlarda güneş parçaları. Sonra uzak, göğün, kendi renginden biraz daha koyu kıyılara giden hudutlu bir deniz... İşte böyle bir yerde köyün insanlarını düşünüyorum. Kitaplar, bir zaman bana, insanları sevmek lazım geldiğini, insanları sevince tabiatın, tabiatı sevince dünyanın sevileceğini, oradan yaşama sevinci duyulacağını öğretmiştiler. II. İpek fabrikasının geniş cephesi ay görününce ışıldadı. Kapının önünden birkaç kişi acele acele geçti. Ben isteksiz, nereye gideceği meçhul adımlarla yürürken kapıcı, arkamdan seslendi: - Nereye? - Şöyle bir gezineyim, dedim. - Cambaza gitmiyor musun?" - Hiç niyetim yok, dedim. Yalvardı, yalvardı, beni, fabrikayı beklemeye razı etti. Ive H numaralı parçalarda aşağıdakilerden hangisinin ortak bulunduğu söylenebilir? A) Iç monolog B) Diyalog C) Bilinç akışı D) Kahraman bakışı açısı E) Tartışmacı anlatım 3 EN Ad Soyad: Sinif - No: 15. 1. Tartışmanın kurallarını açıklayarak tartışmanın sağlıklı hir ortamda gerçekleşmesini sağlar.

33. "Güzelliğin görece olduğu doğru değildir. Toplumu oluş- turan bireyler birçok' güzel' tanımında birleşiyor. Bir ba- kıma moda konusuna benziyor bu. Moda, başlangıçta bir tür kişisel ve yaratılan güzelliktir; yeni olduğu için de görecedir. Ancak bu yaratılan güzellik gerçekte ortak bir çabanın ürünüdür. Eliot'un dediği gibi 'Bugün geçmişle yönetilir; geçmiş de bugünle değişime uğrar. Nitekim bunun böyle olduğunu, güzelliğin ortak bir çabadan kay- naklandığını, son yıllarda yapılan on araştırmadan sekizi doğruluyor." Bu parçada öne sürülen düşünceyi açıklamak için şu yollardan hangisine başvurulmamıştır? A) Tanımlamaya yer verme B) Örneklendirmeye gitme C) Karşılaştırmaya başvurma D) Tanık gösterme E) Sayısal verilerden yararlanma

TYT - Türkçe 29. 1973 yılı Barış Manço için de Türk müzik tarihi için de önemli bir olaya sahne olur. Barış Manço sürekli, beraber çalıp söyleyeceği, müzikal anlayışını birlikte belirleyeceği bir grup kurma çalışmalarına başlar. 1999'daki ölümüne dek Barış Manço adıyla beraber anılan o grup, Kurtalan Ekspres'tir. Siirt'in bir ilçesi olan Kurtalan, Türkiye'de demir yollarının ulaştığı en doğudaki istasyondur. En uzun tren seferi Haydarpaşa ile Kurtalan arasında yapılmaktadır. Adını bu seferi gerçekleştiren trenden alan grup, Anadolu'nun tamamını kucaklayan, Anadolu'nun her yöresinden ezgiler taşıyan bir müzik yapar. Bu süreçte Manço'nun çocuklar için bestelediği "Günaydın Çocuklar", "Bugün Bayram", "Arkadaşım Eşek" gibi şarkıları da grubun unutulmazları arasına girer. Bu parçada tanıtılan "Kurtalan Ekspres" ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Ortak bir çalışmanın ürünü olduğu ve bir döneme damga vurduğuna B) Adını bir yerleşim biriminden ve hangi nedenden ötürü aldığına C) Müziklerinin kaynağını hangi coğrafyanın oluşturduğuna D) Daha çok çocuklar için besteledikleri şarkılarla tanındıklarına E) Zihinlerde iz bırakan ezgilere imza attığına LİMİT YAYINLARI 30.

28. (1) Sanayi devrimi ile birlikte dünya endüstrisi hızla gelişti, tüm insanlık tarihinden fazla üretim yapıldı son yüz yılda. (II) Bir şeyler üretilince doğal olarak tüketilmesi de gerekiyordu ve aynı hızda tüketim çılgınlığı baş gösterdi. (III) Bunun yanına teknolo- jik gelişmeler de eklenince özellikle son yirmi yılda dünya koca bir alışveriş merkezine dönüştü. (IV) Bu gelişmeler doğal olarak Türkiye'yi de etkiledi ama Türkiye tüketiyor, pek üretmiyordu. (V) Çözüm ola- rak öncelikle insanlar bilinçlendirilmeli, aksi takdirde bu çılgınlık hiç bitmeyecek. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi- sinden sonra, "Bana göre bu ülkenin en büyük bir- kaç sorunundan biri bu." cümlesi getirilmelidir? A) I B) II C) III D) IV E) V

5. Yunus Emre'nin yaşadığı yüzyıldaki beyleri, paşalanı bilmeyiz ama Türkçenin süt dişlerinin sahibini unutmayız, unutamayız. Bu cümlede geçen "Türkçenin süt dişlerinin sahibi" sözüyle Yunus Emre'nin hangi yönü vurgulanmak istenmiştir? A) Unutulan kimi sözcüklere işlerlik kazandırdığı B) Oz Türkçe sözcükler kullanmaya özen gösterdiği Halk dilinin olanaklarından yararlandığı D) Türkçenin gelişimine katkılarının olduğu E) Eserlerinin doğal bir söyleyişe sahip olduğu

TYT / TÜRKÇE X Konfüçyüs'e sorarlar: Bir milleti yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu? Büyük filozof şöyle cevap verir: "Hiç kuşkusuz işe dili düzeltmekle başlardım. Çünkü dil kusurlu olursa kelimeler düşünceyi iyi anlatamaz, düşünce iyi anlatılmazsa yapılması gerekenler doğru yapılmaz. Görevler doğru yapılmazsa töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa adalet yoldan çıkar. Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye vara- cağını bilemez." Bu parçadan çıkarılacak sonuç aşağıdakilerin hangisin- de verilmiştir? A) Dil, milleti oluşturan en önemli unsurdur. BY Dil, toplumsal düzen ve birliği sağlayan en önemli unsur- dur. e) Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan en önemli un- surdur. L 29 D) Dil, toplum üzerinde direkt etkili olan bir unsurdur. E Dil, bir toplumun kültürünü oluşturan önemli bir unsur- dur.

I 7. I Süre tutmadan sadece çöz! Empati kurabilmek, işin püf noktasıdır. Edebiyat, illa da kendi hikâyeni anlatmak demek değildir. Şu ana kadar yedi kitabım yayımlandı. Her biri gerek üslup gerekse içerik bakımından birbirinden tamamen farklı. Zira benim hayatımın farklı dönemlerinde, farklı ruh hâlleriyle yazıldı. Bu nedenle de kendini zaman içinde tekrarlayan bir yazar sayılmam. Hayatta başıma hep bela olan tutarsızlığımın ve değişkenliğimin belki de tek faydası budur bana. goyub, 1.68 18c25 Aşağıdakilerden hangisi bu parçada yazarın anlatmak istediğine ters düşer? A) Yazarın içinde bulunduğu psikolojik durum, onun yazdığı esere de yansır. B) Tekrara düşmek istemeyen yazar, içerik ve anlatım bakımından farklı kitaplar yazmayı amaçlamalıdır. C) Bir yazar hangi alanda uzmanlaşmışsa romanlarını da hep o tarz ve içerikle yazmalıdı D) Yazarların kendi hikâyelerini anlatmak gibi olmaz olmaz bir yaklaşımı olmamalıdır. E) Empati kurarak ötekini anlayabilenler, yazarlığın çok önemli bir noktasını da yakalamış olurlar. ar fid PA 9. Bes

4. Çiçek, Türk yaşamının da içine sokulmuştur. Hele İstan- bul, iyisinden çiçek ve ağaç vurgunudur. XVII. yüzyılın ilk yıllarında İstanbul'a gelen Polonyalı Simon, İstanbul'da- ki her bahçenin bir servilik olduğunu söyler. Fransız gez- ginlerinden Jean Thevenot da ondan 60 yıl sonra bütün Boğaz'ın bahçelerle dolu olduğunu belirtecektir. Bayram yerlerinde kurulan salıncaklar bile çiçek ve ağaç dallarıy- la süslüdür. Bu parçada yazar düşüncesini inandırıcı kılmak için aşağıdakilerden hangisine başvurmuştur? A) Tanık göstermeye C) Tanımlamaya nek göstermeye D) Karşılaştırmalara E) Betimlemeye

EYİNDE ANLAM Günümüz yazarları yaşamı imbikten geçirmeden yapıtlarında işliyorlar. Bu yüzden edebiyat, yaşama teklifsizce girmiş oluyor ve "popüler edebiyat" çıkı- yor ortaya. Edebiyat; yaşamı zenginleştirme, önden gitme işlevini yitiriyor ve ona eşlik etme niteliğini kazanıyor. Tekrar tekrar okunan, her okumada bir katman daha zenginleştiren olmaktan çıkıyor, bir okumada bitiriliyor, oradan oraya çekiştirilen türden metinler toplamı oluyor edebiyat. puntu TEST 13 Bu parçadaki altı çizili bölümlerin anlamı aşağı- dakilerden hangisinde sırasıyla verilmiştir? A) Sorgulayıcı olmama - akıcı bir dille yazma B) Nitelikli yazılar ortaya koyamama - duru bir Türkçe kullanma Destetik Estetik kaygısı taşımama - öğretici olma C) D) İçerik seçiminde seçici olmama - yoğun bir içeriğe sahip olma E) Okuru etkileyememe - sıradan konuları işleme Asağıdakilerin hangisinde, ayraç içerisinde

1. Şeyyat Hamza'nın yazdığı mesnevi, Anadolu saha- sındaki ilk Yusuf u Züleyha mesnevisidir. II. 13 - 14. yüzyılda kaleme alınan eserde devrine göre sade bir dille yazılmış 1549 beyit vardır. III. Oğuz Türkçesiyle yazılmıştır, dil ve tarih bakımından önem arz etmektedir. IV. Kur'an-ı Kerim'in en bilinen kıssalarından birinden konusunu almıştır. V. Farsça kaleme alınan eserin değişik çevirileri de bu- lunmaktadır. Numaralanmış cümlelerin hangisinde "Yusuf u Zü- leyha" adlı eserle ilgili yanlışlık yapılmıştır? A) I B) II C) III D) IV E) V

7. I. Bu konuda bilim tarihçilerinin ortaklaşa işa- ret ettikleri ilham kaynağının da Newton ve onun genel kuramı olduğunu söyleyebiliriz. II. Hangi yöntemle yaklaşırsak yaklaşalım, modern toplumsal bilimler tarihinin bize öğrettiği bir şey vardır. III. O da bunların doğa bilimlerinin etkisiyle, onlardan esinlenerek, onları taklit ederek doğmuş olduklarıdır. IV. Newton'un düşüncesi, muhakeme tarzı, hesapları XVIII. yüzyıla olduğu gibi, hemen hemen bütün XIX. yüzyıla da egemendir. V. Bu bakımdan Newton demek, bilim demek- tir. Yukarıdaki numaralanmış cümleler, anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

zelt- akti. yak- eştiği Türk arının ağlan- wdi. On 25. Dar kapısından başka aydınlık girecek hiçbir yeri olmayan dükkânında tek başına, gece gündüz kıvılcımlar saçarak çalışan Koca Ali, tıpkı kafese konmuş terbiyeli bir arslanı andırıyordu. Uzun boylu, iri pençeli, kalın pazılı, geniş omuzlu bir pehlivandı. On yıldır bu karanlık in içinde ham demirden dövdüğü kılıç ve namluları tüm Anadolu'da, tüm Rumeli'de sınır boylarında büyük bir ün kazanmıştı. Yanına çırak almaz, kimseyle çok konuşmaz, dükkânından dışarı çıkmaz, durmadan uğraşırdı. Bekârdı. Hısımı, akrabası yoktu. Kentin yabancısıydı. Kılıçtan, demirden, çelikten, ateşten başka söz bilmez, pazarlığa girişmez, müşterileri ne verirse alırdı. Yalnız savaş zamanları ocağını söndürür, dükkânının kapı- sını kilitler, kaybolur, savaştan sonra ortaya çıkardı. Kentte onunla ilgili birçok hikâye söylenirdi. Ama kimdi? Nereliydi? Nereden gelmişti? Bunları bilen yoktu. Halk onu seviyordu. Kentte böyle tanınmış bir ustanın bulunması herkes için ayrı bir övünç kaynağıydı. Bu parça ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Betimlemelere sıkça başvurulmuştur. B) Ilahi bakış açısıyla yazılmıştır. C) Merak unsuru ikinci plandadır. D) Koca Ali'nin kişisel portresine yer verilmiştir. E) Yer ve zaman ögeleri bellidir.

36. Türk mektuplarının en güzellerini-Namık Kemal'le okumaya başladığımızı söyleyebiliriz. Onlardan yazarın coşkun ruhunu, keskin gerçeklik duygusunu, kültürünün sağlamlığını buluruz. Onun mektupları bu yönleriyle gerçek anlamda bir sanat adamının mektuplarıdır. Namık Kemal'in, bilhassa hususi mektuplarında sitem, tenkit ve alay etme önemli bir yer tutmakta ve böylece kendisinin edebiyat tarihi noktasından meçhul sayılabilecek yönlerine açıklık getirmektedir. Söz konusu mektuplarında şairimiz zaman zaman amiyane diyebileceğimiz bazı tabirler kullanmıştır. Ancak bu çeşit mektuplarını yakın bildiği, iyi niyetine ve dostluğuna güvendiği kimselere yazdığını hiç hatırdan çıkarmamamız ve böylece kullanılan ifadeleri de samimiyetine bağlamamız gerekir. Yukarıdaki parçada Namık Kemal'in mektuplarıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Mektuplarında kişisel özelliklerine dair ipuçları olduğuna B) Mektuplarının kendisiyle ilgili bilinmeyene ışık tuttuğuna C) Mektuplarında bazen sıradan ifadelere yer verdiğine D) Edebiyatımızdaki en güzel edebî.mektupları i axísüzal yazdığına E) Mektuplarını içten bir üslupla kaleme aldığına adığına

ce öze uç o ğini duğu 17. Edebiyatla felsefeyi en iyi kaynaştıran yazım türü dene- medir. Montaigne'den günümüze kadar pek çok dünya yazarının ortaya koyduğu denemeler edebiyat ve fel- sefenin en güzel harmanlandığı yazılar olarak düşünce dünyamızı aydınlattılar. Kişisel duygu ve düşüncenin belli bir bilinç süzgecinden geçirilerek yazılan deneme yazılarının ülkemizde en güzel örneklerini Nurullah Ataç, Nermin Uygur, S. Eyüboğlu, M.C. Anday'ın yazı- larından okuduğumu söyleyebilirim. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır? A) Açıklama - örnekleme B) Tartışma - benzetme C) Açıklama - öyküleme D) Karşılaştırma - tanımlama E) Örnekleme - tanımlama

TÜRKÇE TESTİ 32-33 soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız (1) Benim gazetecilik yaşamımdaki altmış yıllık panoramayı yansıtan bu çalışmanın farklı bir yerde durduğunu düşünüyo- rum. (II) Şöyle ki şimdiye kadar bu tür yayınlarda çoğunlukla katı ve sert bir dil kullanımı hâkimdi. (III) Dahası, kimilerinde hakarete varan ifadeler görülüyordu. (IV) Bu kitapta ise hos görülü, sevecen bir yaklaşımla gazetecilerin, yazarların ken- dini ve başka gazetecilerle yazarlar hakkındaki düşüncelerini yansıtmaya çalıştık. (V) Ayrıca öteden beri bir arşiv merakım olduğu için kitabım titiz bir arşiv çalışmasına da dayanıyor. (VI) Gazeteciliğe başladığım ilk yıllarda -daha acemi bir mu- habirken- olayların derinine inmeyi, geleceğe bir şeyler bırak- mayı hiç düşünmezdim. (VII) Aldığım ödülleri de pek önemse- mezdim ama şimdilerde öyle değilim. (VIII) Ödüllerin sıradan hâle gelenler dışında olanlarını çok önemsiyorum. Bu parçada konuşan kişinin anlattıklarından 1. Çalışmalarının kaybolmaması konusunda özen göster- mektedir. Yapıtında iyimser bir hava yakalamaya çalışmıştır. III. Yaptığı çalışmayı herkesin değerlendirmesini istemek- tedir. B IV. Gazetecilikte belli bir döneme damgasını vurmuştur. yukarıdakilerden hangileri çıkarılamaz? A) I ve II B) Il vell D) Yalnız III E) III ve IV C) II ve V