Cümlede Anlam İlişkileri Soruları

3. 1950 yılı Türk edebiyatı açısından bir dönüşümün habercisidir. Edebî yenilik, kendini hem şiirde hem öyküde hem de romanda göstermeye başlar. Bu ye- nilik hareketleri elbette yayın hayatında yankısını bulur ve yenilik taraftarları ile karşıtları, dergi ve ga- zete yazılarında bazen kısa bazen uzun soluklu tar- tışmalara girişirler. 1950'li yılların sanat gündemine damgasını vuran önemli yayın organlarından olan Pazar Postası, yenilik taraftarı bir tavır sergilerken Türk Sanatı dergisi, daha gelenekçi bir tutum göste- rir. Bu parçada edebiyat dergileriyle ilgili olarak Edebiyatta yenilik hareketini dergiler başlatmış- tır. 2010 Edebiyatta yeniliğe yönelik zıt görüşler farklı der- www.gilerle kendini göstermiştir. HH. Edebî yenilik tüm dergilerde kendisine yer bulur- ken yazar ve şairlerden karşı çıkanlar olmuştur. hangisine/hangilerine değinilmiştir? A) Yalnız I (B) Yalnız II DI ve III C) Yalnız III EX, 11 ve III YT-A

Deneme - 1 23. Tat tomurcukları, özel kimyasal uyarıların hızla ayırt edilmesini sağlayarak canlıların hayatlarını sürdürebilmeleri için gerekli besinleri bulmak ve algılamak için özelleşen, bu besinlerin vücut içine alınması ya da geri çevrilmesinde görev alan duyu alıcılarıdır. Tat tomurcuklarının esas yapıları, tüm omurgalılarda benzerdir ancak genel anlamda balıklardaki tat alma duyusunun insanlara göre daha gelişmiş olduğu bilinmektedir. Balıklarda diğer omurgalılara göre tat tomurcuklarının sayısı daha fazladır. Balıklarda bu alıcıların yapılaşması, başka önemli farklılıklar da göstermektedir. Bu parçadan Balıklar, tüm canlılar içinde en iyi tat alma duyusuna sahiptir. Canlılarda, besinlerin alınması veya reddedilmesinde tat tomurcukları belirleyicidir. VII. II. Tat duyusu alıcıları, bazı canlılarda benzerlik göstermektedir. yargılarından hangileri kesin olarak çıkarılabilir? A) Yalnız I B) I vel C) Yalnız II D) II ve III Yalnız III

B 9. (I) Türkiye'de edebiyat ortamına öteden beri egemen olan ideolojik tavrın anlamsızlığı ve meydana getir- diği sonuçlar üstüne pek çok yazı yazdım bu köşede. (II) Oldum olası, bir edebiyat eserini değerlendirme ölçü- tünün "edebî kriterler" olması gerektiğini savunanlarda- nim. (III) Soğuk savaş dönemlerinden kalma kati ideolo- jik anlayışların ürünü olan bölünmüşlük, edebiyat ürünle- rinin sağlıklı bir şekilde dolaşıma girmesine imkân vermi- yor. (IV) Bu yüzden Türkçeyi çoğaltan ve geliştiren nice değerli eser, hak ettiği yeri bulamıyor; yalnızca üretildiği kesimin takipçileri tarafından okunmak gibi bir talihsizliği yaşıyor. (V) Bu durumda kendi çabasıyla bu yapay du- varı aşamamış bir edebiyat okuru, yaşayan edebiyatı bir bütün olarak görme ve tanıma şansına sahip olamıyor. Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıda- kilerin hangisi söylenemez? A) I. cümlede, edebiyat ortamına hâkim olan zihniyetten yakınılmıştır. B) II. cümlede, edebiyatı değerlendirmede edebiyat dışı yaklaşımların doğru bulunmadığı belirtilmiştir. III. cümlede, ideolojik tutumların edebiyat yapıtlarının yaygınlık kazanmasına engel olduğu ifade edilmiştir. DNV. cümlede, nice değerli edebiyat yapıtının Türkçenin sınırları içinde kaldığından, ülke dışında tanınmadı- ğından söz edilmiştir. EXV. cümlede ideolojik sınırların dışına çıkamayan okur- ların güncel edebiyatın bütününe vakıf olamadığı söy- lenmiştir.

aşağıdakı parçaya göre cevaplandırınız. Ahmet Kekeç daha çok gazeteci kimliği ile bilinmesi- ne rağmen nitelikli edebiyatseverlerin yakından tani- diği, takip ettiği yazarlardan biri. (1) Ne var ki Kekeç, az yazan ve uzun aralıklarla edebiyat eseri yayınla- yan yazarlardan. (II) Ahmet Kekeç'in daha önce "Son lyi Şeyler" öykü kitabı 1985 yılında, ardından da "Yağmurdan Sonra" romanı 1999 yılında yayım- lanmıştı. (III) Öyküye, romana en üst basamaktan başlayan Ahmet Kekeç hep edebiyatın içinde kalma- sına karşın kitap yayımı konusunda israr etmeyen yazarlardan. (IV) Ahmet Kekeç "Yağmurdan Son- ra"dan 20 yıl sonra yayımladığı yeni romani "Ulu- fer"de nitelikli, başarılı bir kitaba imza atmış. (V) Ro- man, 1970'lerden başlayarak 1980'lere kadar uza- nan bir zaman dilimindeki değişimi/dönüşümü gün- deme getirirken, Türk toplumunun son dönemde ya- şadığı siyasal, toplumsal, teknolojik serüvenin de iz- lerini sürer. 37. Bu parçada "Ahmet Kekeç" ile ilgili olarak aşağı- dakilerden hangisi söylenemez? A) Yazar, edebi çalışmalara uzak kalmamış fakat çok fazla eser yayımlamamıştır. B) Ahmet Kekeç, edebiyat camiasında beğenilen bir kişi olmasının yanında en çok gazeteci olarak ismini duyurmuştur. C) Iki romanı arasında uzun zaman bekledikten sonra yetkin bir eser meydana getirmiştir. D) Yazar, önceki yıllarda peş peşe önce öykü kitabı sonra roman yayımlamıştır E) Yazar, gazetecilik yaptığı yıllarda bir öykü ve bir roman yayımlamıştır. 38. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci pa- ragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle baş- lar? A) I TYT-AVRASYA B) II C) III D) IV E) V Göktürklerin çük farklar d trolojisinin to göre oluşuy- Çinlilerin hem ları sebebiyle layan yeni yı dini gösteriy- nin anlamı n element tara elementi ise mentidir. Ele güye göre at çift değildir. riyle uyumsu geçmesi bek 39. Bu parçayla nebilir? A) Anlatım, Parganin miştir C) Söylenen miştir. D) Devrik cü E) Öyküleyic 40. Bu parçada den hangisin A) Cin takvim ru esas al B) 2017 yılın miştir. L C) Çin takvim kutlanır. D) Horoz yılır zursuz geç E) Çin takvim arasında b

9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "-ki" ilgi zamiri ola- rak kullanılmıştır? A) Sendeki kitapların aynılarının bende olması doğrusu şaşırtıcı oldu. BOkuldaki dersler bizi çok yoruyor üstadım. C) Madendeki patlamadan bütün işçiler yara dahi alma- dan kurtuldu. p azobl D) Bahçedeki çiçekleri sevgiyle koklar, işe daha sonra giderdi. E) Bütün cevaplar yanlıştı, sadece Burcu'nunkiler doğ- ruydu. 13.

4. I. Özellikle 1930'lu yıllarda yapılan kazılarda ortaya çı- kan mozaiklerde Antakya'da yaşamış uygarlıkların görkemli dönemlerinin izleri görülmekte. II. Ünlü tarihçi Ammianus Marcellinus: "Dünyada hiç- bir kent, ne topraklarının bereketi ne de ticaretteki zenginliği bakımından bu kenti geçemezdi." sözle- riyle tanımlar Antakya'yı. III. MÖ 1000'den günümüze kadarki sayısız uygarlığın, kültürün ve inancın izlerini taşıyan Antakya tarihi zenginliğiyle görenlerin hayran kalacağı kentlerin başında gelir. IV. Müzede sergilenen mozaikler, sayılarının çokluğu, kalitesi ve büyüklüğü açısından dünyada çok önemli ve değerli bir yere sahip. V. Bugün Hatay Arkeoloji Müzesinde daha çok MS 2. ve 5. yüzyıllar arasında yapılmış Roma ve Bizans yapılarından çıkarılan mozaikler sergileniyor. Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında baştan dördüncü hangisi olur? A) I B) II C) III 11-IV-1 - V D) IV E) V

TYT/ Türkçe 4. (1) İnsan, doğadan edindiği malzemeleri yine doğaya karşı korunmak için kullanarak kültürü inşa etmiştir. (II) Bu bağlamda insanın ilk ortaya çıktığı dönemden itibaren doğayı tahrip ettiği söylenebilir. (III) Ancak 18. yy.a kadar insanın doğaya verdiği zarar doğanın kendi kendisini yeniden onaracağı düzeyde olduğundan ciddi bir sorun oluşturmamıştır. (IV) Sanayi Devrimi sonrasında ise doğa tahribatı büyük ölçekte ve geri dönülmez nitelikte olmuştur. (V) Atmosfere salinan sera gazlarının neden olduğu hava kirliliği, suların çeşitli kimyasallarla zehirlenmesi, kentlerin kalabalıklaşması ile ormanlık alanların yapılaşmaya açılması insanın doğaya verdiği zararlar arasında sayılabilir. Inight Doğa tahribatının ele alındığı bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) 1. cümlede, insanın doğadan yararlanma amacına yer verilmiştir. 2017 BY 11. cümlede, I. cümlede anlatılanlarla ilgili bir varsayım dile getirilmiştir. C). cümlede, insanların 18. yy.a kadarki faaliyetlerinin doğa için bir tehdit oluşturmadığı belirtilmiştir. Home D) IV. cümlede, sanayi toplumunun doğa üzerindeki olumsuz etkisinin ciddi boyutlarda olduğuna değinilmiştir. LEV EXV. cümlede, insanlığın doğaya verdiği zararlar örneklendirilmiştir. eg ABUDOV (3 Paraf Yayınları

Deneme - 2 İyi yaşlanmak ve yaşlılığımızı bir "düşkünlük dönemi" olmaktan çıkarıp bir "zarafet ve olgunluk dönemi" hâline getirmek istiyorsak 40'lı ve 50'li yaşlardan sonra hayatımızı değiştirmek, ona bir çeki düzen vermek zorundayız. Bu, başkalarının değil, bizim yapabileceğimiz bir şey. Unutmayalım ki hayat bizim yaşadıklarımız ve yaptıklarımızdan ibarettir. Ayrıca uzun ömrün gizemi, birilerinin iddia ettiği gibi sırlarla dolu değildir. Şu basit formüle uymak, yaşlılık sorunlarımızın çoğunu hafifletecektir: Sağlık kontrollerimizi zamanında yaptırmak, gelişen sağlık sorunlarını vaktinde çözmek, beslenmemize özen göstermek, kaliteli uyumak. Bunlara riayet edildiğinde gerisi kendiliğinden gelecektir. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Karşılaştırmalarla anlatım somutlaştırılmıştır. B) Tartışmacı anlatımdan yararlanılmıştır. alipoed nabie C) Koşul ileri sürülmüştür. LD) Kişisel görüşlere yer verilmiştir. EXKimi sözler gerçek anlamının dışında kullanılmıştır.

S ü. 8. Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi. kui alı Bu dizelerdeki isim tamlamasının benzeri aşağıdaki- lerin hangisinde vardır? A) Evimizin arka bahçesi piknik alanımız gibiydi âdeta. B) Bu akşam, çocukluk arkadaşımın düğününe davetli- yim. C) Güzel bir yemeğin ardından çaylarımızı yudumluyo- ruz. D) Eski günlerin bitmeyen özlemi sardı yine gönlümüzü. E) Başarılı iş insanları, o gün çeşitli ödüllerle onurlandı- rıldı. k Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Mü 018 - 2019 11.

hgisinden ndan değişmesin- alaştıklarına rken gerekli 011-YGS) ndiye de- yazılıyor. da üç kez Ela hare- olmaya Cısından yapıtın olarak n han- duğu L rallar olduğu AJ Kişileri değerlendirmede ayırıcı bir ölçüt ol B) Davranışları ve ilişkileri düzenléyen ana ku- c) likelerinin kişiden kişiye değişen, göreceli bir D) Toplumdan topluma farklı özellikler taşıdığı E) Yasaların öngördüğü yaptırımları içerdiği nitelik taşıdığı (2011-YGS) uğu eceği 1 açıla- YGS) Bu pal in hangisi çik A A Y 1 Yirminci yüzyılın ikinci yarısından bu yana nos- gittikçe yaygınlaşıyor. Bu, bir bakıma insanların talji, başka bir deyişle eskiye duyulan özlem yaşamlarından giderek daha fazla yakındıkları- nin bir göstergesi. Artık her kuşak yaşamın daha az mekanik, doğallığın daha yaygın olduğu bir dönemi özlüyor. Bu özlem hiç bitmeyecek gibi görünüyor. Çünkü teknolojik gelişmeler yaşamı kolaylaştırdığı ölçüde daraltıyor da. Bu yüzden günümüz insanı gözlerini geçmişe çeviriyor. Söz gelimi eski trenler böyle miydi, diye başlıyor, in- sanların atlı arabalarla yolculuk ettikleri günlere kadar gidiyor. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarıla- bilir? A R A) Bug A) içinde bulunduğumuz koşulların geçmişi gü- zelleştiren çağrışımlar yarattığı insanlar arasındaki içtentikli ilişkilerin yitip gittiği B) Aldr C) Mutluluk anlayışının insandan insana değiştiği D) Insanların gelecek kaygısı çekmediği E) Günümüzde, yaşama sevincinin azaldığı (2011 - YGS) Ti s C) Oc D) O S E) $20 2

5. Büyük yazarlar eserlerini okurlarına emanet bırakarak ayrılır- lar. Varlıklarını, bıraktıkları eserlerle sürdürürler. Yılları aşan eserleri her okunuşta farklı tatlar bırakıyor damaklarda. Ve bu eserler zamanla olgunlaşıyor ve daha da büyüyor. Bir şiir kitaba, bir kitap ansiklopediye, ansiklopedi ise bir kütüpha- neye dönüşüyor zamanla. Aşağıdakilerden hangisi altı çizili cümlede anlatılmak is- tenenle anlamca aynı doğrultudadır? A) Uzun yıllar elden düşmeyen eserlerin değerli olduğu B) Edebî eserleri akademik bir bakış açısıyla ele almanın gerekliliği Maby C) Bazı eserlerin anlatmak istediğinin sonradan anlaşıldığı D) Eserin okurun elinde gün geçtikçe gelişip zenginleştiği E) Bir ansiklopedinin şiirden daha fazla bilgiler aktardığı

2. Bu kitaba yönelik eleştirilerimin amacı, yazarın önüne hen- dekler kazmak değil; metnin aksayan yerlerine işaret etmek, eleştirinin rolünü belirginleştirmek ve biraz da mıntıka temiz- liği yapmaktı. Eleştirinin el yordamıyla yürüdüğü bir ortam- da bunun kolay olmadığını biliyorum. Buna rağmen ben, bir yandan arazi temizliği yaparken bir yandan da bir sistem kurmaya çalıştım. Bu parçada geçen "el yordamıyla yürümek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Duygulara yenik düşmek B) Eksik yönleri öne çıkarmak C) Belli ölçütlere dayanmamak D) Aynı görüşleri tekrarlamak E) Genelgeçer ifadeler kullanmak TÜRKÇE 4. 3

Ikilome kullanılır d Genellikle ikilemelerin arasına noktalama işareti, ek ya da kelime gelmez. (Istisnai durumlar olabilir.) 1. Atasözleri özlü sözlerdir. Her zaman doğruyu tavsiye geçmişin birikimi insanlara yol göstericilik açısından eder ve insanları doğruya yönlendirir. Atasözlerinde özlü bir şekilde paylaşılır. Bu atasözlerinden bazıları anlam yönüyle çelişebilir. ştirmek için Bu açıklamaya göre; 1. Derdini söylemeyen derman bulamaz. II. Sırrını verme dostuna o da söyler dostuna. C) III ll. Her koyun kendi bacağından asılır. IV. lyi insan lafının üstüne gelirmiş. V. İti an çomağı hazırla. yukarıdaki atasözleri birbiriyle çelişmesi yönüyle ikişerli gruplandığında hangisi anlam yönüyle dışta kalır? A) I B) II D) IV do dan CSEM 3. E) V

n Ali anları nsuz eleri, 1. Ali ölçü- uştu- ama şağı- sellik mek DENEME-12 19. Yazınsal yaratı, edebî eser demektir ve her yazınsal yaratı, sözcükler savaşının bir ürünüdür. Bu savaştan söz eden yazar, Rus romancı Konstantin Paustovsky şöyle diyor: "Sözcükleri bir türlü mat edemiyorum. Dediklerini anlıyorum, tadına varıyo- rum, bütün özelliklerini tanıyorum, gelgelelim onları dilediğim gibi kullanamıyorum. Her birinin çok ve ayrıntılı anlamı var. İşte güçlük de burada, bir sözcüğü öbürünün yanına öyle bir getire- ceksin ki okuyucunun yüreğini titretsin." Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söyle- nemez? Tanık göstermeden yararlanılmıştır. B Tanımlamaya yer verilmiştir. C) Sayıp dökmelere başvurulmuştur. D Deyimler kullanılmıştır. Çoğullaştırmalara yer verilmiştir.

24. Resim eleştirmenliği yapmamayı isterdim. Keşke bu işe hiç bulaşmasaydım, diyorum. Çünkü resim alanında renklilik yok denecek kadar az. Çoğu belli dünya görüşüne ait ve birbiriyle alakalı birkaç isim, ürettiklerinin niteliğine bakmadan kendilerini ressam olarak tanıtıyorlar. Ne kimse onları biliyor ne onların kendilerini tanıtma kaygıları var. Zira dünyayı ait oldukları çevreden ibaret biliyorlar ve o çevrede de yeteri kadar biliniyor hatta ne çizseler alkışlanıyorlar. Bu parçada; 1. yadırgama, 11. küçümseme, III. özenme tutumlarından hangileri en belirgindir? A) Yalnız I B) Yalnız II Ditve tit C) I ve II El ve III

sular çekilip azalınca, gemi bir dağın tepesine oturdu. Hazreti Nuh ve oğullan küreklere asıldılarsa da gemiyi yü- rütemediler. Bu arada Nuh Peygember "Ne ağır dağ!" dedi. Sonradan bütün sular çekilince, gemiden indiler ve secdeye vardılar. Gemideki son erzak kırıntılan ve kalıntılarını Sürmeli Çukuru'ndan çıkanp buğday, arpa, pirinç, nohut, mercimek, üzüm, ceviz, fındık, fıstık, incir, dut kurusu, pekmez ve balı otifleri karıştırarak son yemeği (aşure aşı) yediler. Nuh Peygember, sofrasını silkeleyip Sürmeli Çukuru'na döktüğünde bu Iğdır Ovası çok bereketli oldu. Dağın adı da geçen zaman içinde Ağn'ya dönüştü. ozkurt uygun r. miyet Isla- it bir iler- 14) # TEE Bu metnin bir efsaneden alındığının göstergesi aşağı- dakilerden hangisi olabilir? A) Bir inanışa dayanması B) Olağanüstü nitelik taşıması C) Olay çevresinde gelişmesi D) Dinî ve millî unsurlar içermesi E) Söyleyeninin belli olmaması 15)