Paragraf Genel Tekrar Soruları

5. Yaşlı Kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbirleriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyor- lardı. Köpeklerden biri beyaz, diğeri ise siyahtı. Çocuk kulü- beyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, ikinci köpeğe neden ihtiyaç olduğunu ve renklerinin neden illa siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu.Dedesine merakla sordu. Yaşlı reis bilgece gülümsemeyle torununun sırtını sivazladı. "Onlar" dedi, “Benim için iki simgedir evlat." "Neyin simgesi?” diye sordu çocuk. “İyiliğin ve kötülüğün simgesi. İyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımdalar onlar." Çocuk; “Mücadele varsa kazanan da olmalı." diye düşündü ve bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi; Peki, dedi. “Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?” Yaşlı reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa. "Hangisi mi evlat" "Ben hangisini daha iyi beslersem." Bu parçaya en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir? A) Kızılderili Ailesi B Yaşlı Kızılderilinin Cevabı C Bir Kızılderili Hikayesi D) Kizilderililerden Hayat Tavsiyeleri E) Kurt ve Çocuk

b) (1) Bugünkü Kırgız edebiyatını besleyen iki kaynak vardır. (1) Birincisi eski edebiyat geleneği, özellikle eski destanlar, masallar. (III) Bunların en önemlisi Manas destani. (IV) Manas, Çin'e karşı yapılan savaşlarda halka önderlik etmiş bir kahramandır. (V) İkinci kaynaksa çağdaş toplumların kültürel ve sanatsal ürünleri.

[ 34. Tsundoku hastalığı, kişinin okuyabileceğinden fazla sayıda kitap satın alarak evde biriktirmesi olarak karşımıza çıkan bir istifleme bozukluğudur. Tsundoku hastalığı olan birey, okumak için kitap satın alır, aldığı kitapları vakit bulamama ya da erteleme gibi nedenlerle bir türlü okumaz, evinde raflarda, kitaplıkta ve çeşitli mobilyalarda depolar. Okumadığı kitaplarla ilgili suçluluk duyan bu kişinin kitaplarını sergilemek gibi bir amacı yoktur ama bir kitap kurdu olduğunun bilinmesinden büyük keyif alır. Kişi, okumaya değer ve ilginç bir kitap bulduğunda o kitabı hemen almayı tercih eder çünkü bir daha gelişinde onu bulamayacağından korkar. Bu nedenle kitaplar satın alıp gelecekte okumak üzere evde biriktirir. Satın aldığı kitaplara baktığında kendini daha iyi ve mutlu hisseden bir tsundoku hastası, eskisini okumadan hemen yeni kitapların peşine düşer. Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi bir tsundoku hastasında görülmez? A) Satın aldığı kitapları günün birinde mutlaka okuyacağını düşünme B) Bir kitap fuarında veya kitapçıdaki kitapları seyrederken zevk alma c) İyi bir okuyucu olduğunun düşünülmesinden hoşlanma D) İlginç kitaplardan oluşan bir koleksiyon sahibi olma amacı gütme E) Okuyabileceğinden çok daha fazla sayıda kitap alma

ak ca 19. (1) Tarihçilere göre, günümüzden binlerce yıl önce Anadolu'da, Çatalhöyük'te insanlık tarihinin en eski uygarlıklarından biri kurulmuştur. (II) Bu uygarlığı kuran insanlar, tarihin ilk çiftçileri sayılmaktadır. (III) Bugünkü aile ve kent düzenini dünyada ilk kez onlar kurdular. (IV) Daha sonra Kibele ve Artemis adlarını alacak olan ana tanrıça ve bereket tanrıçasına tapinma ilk kez burada ortaya çıktı. (V)Tarihte ilk kez, evlerini sanat eseri sayılacak güzellikte duvar resimleriyle, kabartmalarla onlar süslediler. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra düşüncenin akışına göre, ('Bu insanlar, tarımla uğraşmayı, evcilleştirdikleri hayvanlarla, yetiştirdikleri bitkilerle beslenmeyi öğrendiler." cümlesi getirilmelidir? A) ) 0) C) III D) IV E V

17. Kahramanız bir gun matematik dersinde uyudu dan sonradan tahtada görduğu bir problemi ev adevi sanıp defterine ahir. Uzun uğraşlar sonucu problemi çözer ve bir sonraki matematik dersinde agremenine gösterir. Oğretmen sok olur. Çünkü o soru daha önce matematik tarihinde çözülememiş sorulardan biridir. Kahramanımız belki de sorunun bu özelligini bilse soruyu çözemeyecekti. Demek ki On yargıl davranmak bizleri olumsuz sonuçlara itebilir. Öğrenilmiş çaresizliğe karşı durmak gereklidir. II. Emeksiz yemek olmaz. Bu metin aşağıdakilerden hangisi ile devam etti- rilebilir? A) Yalnız! B) Yalnız ili Yalnız C) Yalnız III D) I- E) I11

Es Kişisel dünyayı doğ 3D yayınları 8. Bu kitap çeşit çeşit okuruna edebi zevk verir, okurunu duşundürür, yetiştirir ama sevecen bir metin dedildir hic. Adi gibi karanlıktu anlatım ve tema açısından Metnin merkezini hemen kavramaya hevesli okuru oynak ve akışkan yapısıyla tedirgin edebilir. Bir kısım okur ise civa gibi başka tarafa kaydıkça kendisini de peşinden surakleyen bu belirsizliğin ardında sürüklenmekten keyif duyacaktır. Bu anlamda kitap, okurunu klasik bir sona ulaştırmaz, kurduğu labirentten çıkarmaz ama daha değerli bir kazanç sağlar sonunda Okur, Mantıku't-tayr in kuşları gibi onca gayreti boşuna göstermemiş olduğunu anlar. Kısacası bu kitap, menzili olmadığını bildiğiniz hâlde tekrar çıkmaya can atacağınız maceralı bir yolculuğa benzer. Bu parçada ele alınan kitapla ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Estetik haz içerdiğine B) Maceraya dayalı bir içeriği olduğuna ET Adi, içeriği ve üslubu arasında ilişki olduğuna D) Farklı okur kitlelerine hitap edebildiğine E) Okura bilinen bir son sunmadığına 79

9. Çocuk-televizyon etkileşiminin ölçüsünü belirleyen kurum ailedir. Ailenin televizyon izleme bilinci ve alışkanlığı, çocuğun televizyon izleme süresini ve televizyondan etkilenme biçimini doğrudan etkiliyor. Çocuklar, televizyonda sadece çocuk programlarını değil, yetişkinlerin izlediği her şeyi iz- leme eğilimi gösteriyor. Dolayısıyla anne ve babaların tercihleri çocuğun tercihlerini büyük oranda etkiliyor. Ayrıca günümüzde ailelerin televizyona "çocuk bakıcılığı" rolünü vermesi, çocukların uzun süre televizyonun etkisine maruz kalmasına sebep oluyor. Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır? A) Televizyonun çocukların yaratıcılığını olumsuz yönde etkilemesinden 8) Televizyonlarda çocuklara yönelik programların az olmasından St Ailelerin okul dışındaki aktivitelere daha çok önem vermesinden D Çocukların televizyonla etkileşiminde ailelerin bilinçsiz davranmasından

10. Insan, her çağda ve her yerde aynı insandır; hayal- leri, duyguları, özlemleri hep aynıdır. Şiir işte bunla- ri sunmalıdır bize. Bu cümlelerde anlatılmak istenen düşünce aşa- ğıdakilerden hangisidir? A) Duygulara seslenmeyen şiir, şiir değildir. B) Şair, insanın duygularına ulaştığında başarılıdır. C) Şiir, insanın gerçekleri görmesini sağlamalıdır. D) Şiir, insanı değişmez yönleriyle anlatmalıdır. 8

URKÇE 31. Disleksi ve yaratıcılık arasında derin bir bağlantı ol- 33. S duğunu; disleksik bireylerin, hepimizden çok daha farklı bakış açıları ve değişik alanlardaki özel yete- nekleri sayesinde sanatın ve bilimin birçok alanına büyük katkılar sağladığını, kapsamlı bir araştırma yapmadan önce pek bilmiyordum. Bu "nörolojik bo- zukluk" ya da "öğrenme güçlüğü" olarak adlandırı- lan duruma sahip insanlara özel yeteneklerine göre yaklaşıldığı takdirde, disleksik kişilerin, potansiyel- lerini keşfederek ne kadar büyük başarılara ulaşa- bileceklerini, hem yaptığım araştırmalardan hem de disleksik bir müzisyen öğrencimle yaşadığım dene- yimler sayesinde öğrenme şansım oldu. Aşağıdaki yargılardan hangisi bu parçanın ana düşüncesiyle örtüşür? A) Bilim ve sanatta kaliteli ürünler ortaya koymak ancak çoğulcu ve yaratıcı ortamda mümkün olabilir. B) Göremediklerimizi görebilen gözlere, hayal edemediklerimizi tasarlayabilen beyinlere, yani farklılıklara çok ihtiyacımız var. C) Dikleksi rahatsızlığı olan kişiler yeterli düzeyde eğitim alabildikleri taktirde iyileşebilirler. D) Hepimiz aynı şekilde düşünerek ya da aynı şeyleri yaparak icatlar geliştiremez ve ilerle- yemeyiz. E) Zayıf yönlerinden ziyade güçlü yönlerine odaklanmaları sağlanabilirse dikleksik kişiler de entelektüel üretim yapabilir. TA YAYINLARI

35 - 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevap- layınız. Oğuz Atay'ın kitapları okuru yoracak kadar yüklüdür. Mektup, şiir, oyun, ansiklopedi maddesi gibi çeşitli an- latım tekniklerini bir arada kullanan Atay, bilinç akışı ve iç konuşmalarla kişilerin iç dünyalarında dolaşırken oku- ru ciddi bir atıf yığını ve kavram dünyasıyla karşı kar- şiya bırakır. Dile getirmek istediği duyguyu, düşünceyi bir başka romana, filme, kurgu karaktere, şarkiya, şiire yaptığı göndermelerle hatta çoğu defa bunları, konuyu melodrama dönüştürecek şekilde deforme ederek kul- lanan Atay'ın kitapları, okurundan hatırı sayılır birikim ister. Okurunun bu metinlerle uygun adım yürüyebilmesi için usta bir tenisçi gibi gelen her topu karşılayabilmesi gerekir. Hazırlıksız okur, bu nedenle Atay kitabını elinde epeyce dolaştırır, kolay tamamlayamaz ancak bir yan- dan da edebî kamuoyunun üzerinde yarattığı baskıyla (edebiyata meraklı her gencin kendini okumak zorun- da hissettiği yazarlardan biridir Atay) kitapla savaşmayı sürdürür. 35. Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağı- dakilerden hangisidir? AKültürel birikim kazanıp eserlerdeki düşünceleri an- lamlandırabilmek B) Metinlerin nasıl yazıldığını anlayıp ona göre okuma yapmak C Anlatım tekniklerini öğrenip başka metinlerle karşı- laştırmak D) Yazarın didaktik anlatımını düşünerek ona göre araştırma yapmak E) Eserleri hızlı bir şekilde okuyup edebî baskıdan kur- tulmak

Osman Oğuz, Peyami Safa, Attila ilhan, Şerif Hulusi, Başar Sabuncu varoluşçuluğu değişik açıdan ele alarak eleştirir- ler. Muzaffer Erdost, Osman Oğuz'un, Ferit Edgü ile Fikret Ürgüp, Şerif Hulusi'nin eleştirilerine cevap verirler. Ayrıca Pulat Tacar, varoluşçuluğu doğrudan doğruya savunmaya girişir(Oktay Akbal se varoluşçuluğa yöneltilen eleştirileri Simone de Beauvoir'dan yaptığı bir çeviriyle karşılamaya çalışır. Demir Özlü, varoluşçu kuşağı daha doğrusu bunaltı edebiyatını eleştirenlere yumuşatıcı bir yazıyla karşı çıkar. Varoluşçuluğun edebiyatımızda da bazı etkileri görülür. Genç yazarlarımızdan Demir Özlü, Bunaltı ve Soluma adlı hikâye kitabını bu etkiyle kaleme alır. Ferit Edgü'nün birkaç hikayesi de aynı etkiyi taşır. Orhan Duru ve Bilge Karasu ile Adnan Özyalçıner ve Leyla Erbil'de de parça parça va- roluşçuluğun izlerine rastlanır. Varoluşçu olmadıkları hâlde, şairlerimizden bazıları (Edip Cansever, Turgut Uyar, Ahmet Oktay) şiirlerinde yalnızlık, bunaltı, yabancılaşma gibi va- roluşçuluğa özgü temlere ara sıra yer verirler. Ama unutul- mamali ki sanatçılar bu anlayışa hep ferdî bir yaklaşımla yönelmişlerdir. 35. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ula- şılamaz? A) Oktay Akbal, varoluşçuluğu savunurken yabancı yazar- ların görüşlerini baz almıştır. B) Aynı ulusun sanatçıları içerisinde kimi felsefi sistemleri hem benimseyenler hem de yerenler bulunabilir. C) Ferit Edgü'nün kimi yapıtlarında varoluşsal felsefenin izlerine rastlamak mümkündür. D) Bazı şairler, bu doktrinin temalarindan faydalanmakta- dirlar. E) Demir Özlü, varoluşsal konulara öykü kitabında yer ver- miştir.

TYT Dener 24 23. Köpek balıkları et yemeleriyle bilinir. Ancak bilim insanları yakın bir zamanda bitkilerle beslenebilen bir köpek balığı türü keşfetti. Çekiç başir köpek balığı ailesinden olan bu köpek balığı türü, sığ sularda avlanıyor ve genellikle küçük yengeçler, karides ve küçük balıklarla besleniyor. Bilim insanları 2007'de bu türün yavrusunun bağırsağında deniz yosununa rastlayınca bu konuya merak arttı. Bu köpek balığı türü üzerinde yapılan bir araştırmanın sonucunda üç haftalık %90'ı deniz yosunu ağırlıklı beslenme diyeti ile balıkların kilo kaybetmek yerine kilo aldıkları görüldü. Bitkilerle de beslenebilen bir köpek balığı türünün bağırsakları bitkilerle beslenen hayvanlarınkinden farklı olarak uzun değil, kısadır. Araştırmacılar bu köpek balıklarının bağırsaklarında bulunan mikroorganizmalar sayesinde bitkilerin sindirimini gerçekleştirdiklerini düşünüyorlar. Bu parçada “köpek balıkları" ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Farklı türde beslenme alışkanlıkları vardır. B) Vücut yapıları beslenme alışkanlıklarından etkilenmiştir. C) Çekiç başlı köpek balıkları hem et hem bitkiyle beslenen oldukça dayanıklı bir türdür.- = D) Deniz yosunu, beslenme sürecinde et kadar etkilidir. E) Bağırsaklarda bulunan mikroorganizmalar tüm köpek balıklarında aynı değildir.

Ben dil konusunda doğru yolun yine kitaplarda aran- masından yanayım. Kirlenen denizin kendi kendisiy- le temize çıkması gibi, bütün etrafını saran atıklara karşın dil, şair ve yazarlarla kendisini ayakta tutar. Yahya Kemal, Necip Fazıl, Ahmet Hamdi Tanpınar, Asaf Halet Çelebi, Nezihe Meriç, Tomris Uyar, Sait Faik, Haldun Taner, Nermi Uygur, Abdülhak Şinasi Hisar, Nazım Hikmet, Refik Halit Karay, Yakup Kadri gibi şair ve yazarların dil lezzetini tadan bir insanın kendi diline daha çok kıymet vereceğine inanırım. Insandan kopan bir mimari nasıl betonlaşmaya ka- yarsa edebî eserle irtibatını kaybetmiş dil tartışmaları da uzun vadede tatsızlaşır. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Tanik gösterme B) Benzetme C) Somutlama D) Örnekleme E) Karşılaştırma

dir. (11) 1. sa so- ye bir sanat- geçir- ayni e yö- erir. kinci siyle 7. Meksika'da “Her Şeye Rağmen" gibi alışılme. mış bir isim taşıyan çok güzel bir heykel vardır Bu isim heykelin konusunu yansıtmaz, heykelture. şi onurlandırmak amacıyla verilmiştir. Bu heykelin Meksika'da yapimi sırasında heykeltıraş bir kaza geçirmiş ve sağ elini kaybetmiş. Ancak heykeli ta mamlamakta çok kararlıymış ve kendini buna ada mış. Bu nedenle sol eli ile taş yontmayı öğrenmiş. Tüm problemlere rağmen heykelini tamamladığı için bu esere "Her Şeye Rağmen" ismi verilmiştir. Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur? A) Heykel nerede yapılmıştır? B) Heykelin konusu nedir? C) Heykeltıraş elini ne zaman kaybetmiştir? D) Neden heykele "Her Şeye Rağmen" adı veril- miştir? VI. E) Heykeltıraş yapıtını hangi eliyle bitirmiştir? AYINLARI

( 13:27 & 1 23 Bu parçada D) IV E) V si düşüncenin akışını bozina C) III B) II A) 7 geçmişten gelen ede yaşadığımız toplumu lar soruyor. Solstad, mak için mizahı da mi'nin, "Çok tuhaf ra zar" dediği Solstad, da yörenizde bir yer zi dürtecek bir kahr APQISMI 10. Bu parçadas gidakilerden A) Güldürü ö B) Kendi türü Okuru dus D) Eleştirmer E Kahtamar Barselona; göze hitap eden, insanı alıp başka di- yarlarda yolculuğa çıkaran, eşsiz ve neşeli bir şe- hirdir. Akdeniz'in gelenekleri, 3 bin yıllık geçmişi, limandan esen deniz kokusu, yayalara ayrılmış sokaklarıyla İspanya'nın bu en hareketli şehri, da- ha ilk bakışta çarpıcıdır . Denizden ormanlık tepe- lere doğru uzanan bir düzlükte yer alan kentin es- ki kısmı, Avrupa'daki gotik mimarinin en etkileyi- ci örnekleriyle doludur. Mimar Gaudi'nin bir rüya- daymışsınız duygusu veren ve kente açıkça dam- gasını vuran, modernizm dönemine ait malikâne- leri , dünyanın en sıra dışı binaları arasında sayıl- mıştır. Hiç durmadan çalışan, dinamik bir yer olan Barselona'nın sirri, kendine özgü dilinde ve ka- rakterinde saklıdır. 11. Bu parçada hangisi getir Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han- gisi yoktur? A) İkilemelerle anlatımı tekdüzelikten kurtarma B) Anlatıma duyguları katma C) Cağrışım yaptırma D) Farklı duyulardan yararlanma E) Karşılaştırma yapma A) Bu kahran niz Surekh B) Cinayetler Siya anlat unutmani C) Bu neden lan etkiley D) Aslında ya cak bir kal E) Bu kahran hayatınızın PARAGRAF

6. ÇAP / TYT - 07 1. 6 5. (1) Arılar, çiçeklerden nektar toplayarak bal yapar, nek- tar toplama işlemi esnasında aynı zamanda polenle- me işlemini gerçekleştirerek çiçeklerin canlı kalmasın- da önemli rol oynar. (II) Mükemmel yaratılışa sahip bu mucizevi böcekler, iki midelidir. (III) Midenin birinde, özel bir enzimle nektarı karıştırarak bal yapar, diğer midesiyle de yaşamını devam ettirir. (IV) Arılar, nekta- ri 'bal midesinde' topladıktan sonra bal üretimi devam eder, bu aşamadan sonra dışarıda nektar toplama görevini üstlenen ari, nektarı kovanın içinde çalışan arılara nakleder. (V) Petek görevlisi bu ari, gelen bu nektarı bal mumu peteğe aktarır, petek dolana kadar işlem bu şekilde devam eder. Arılarla ilgili bu parçada yer alan numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylene- mez? bulunulmu Al 1. cümlede doğadaki bir başka varlıkla ilgili işlevin- den söz edilmiştir. BA) II. cümlede öznel bir çıkarımda bulunulmuştur. El1. cümlede nasıl bal yaptıklarına değinilmiştir. DJ W. cümlede bal üretiminden sonraki aşamadan söz edilmiştir. E) V. cümlede nektarın bal mumu peteğe aktarıldığı ifade edilmiştir.