Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler Soruları

37. Bu parçadan şirketler ile ilgili olarak aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir? A) Şirketler, toplumun ihtiyaçları ve değerlerini yansıtan bir araçtır. B) Şirketler, belli bir amaç doğrultusunda kendilerini sürekli yenilemeli ve etkilerini kalıcı tutmalıdır. C) Şirketlerin toplumun ihtiyaçlarına göre şekillenmesi gerektiğini birçok bilim insanı söylemektedir D) Insanın üretimi için de şirketler yaygın ve kuşatıcı olmalıdır. E) Şirketlerin iç yapısı doğada gerçekleşen olaylarla No benzerlik göstermektedir. B

9 32. ---. Zaman zaman duyduğumuz "Filancanın romanında veya öyküsünde kendimi buldum." ifadesi, edebiyatın insanı anlamada gösterdiği başarının en yalın ifadesidir. Sanat eserinde insan olarak kendimizi buluruz. Çünkü her sanat eseri, ne kadar imge ve tasarım yüklü de olsa varoluştan türer ve yine varoluşa döner. Bütün bu yönelimler insandaki farklı ögelerin açılımı ve ifade bulmasıyla varlık kazanır. Bilim, felsefe ya da ahlak bunu doğrudan gerçekleştirirken sanat, dolaylı olarak estetik bir duyarlıkla ve haz vererek yapar. Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Sanat ve edebiyat; insanı anlamada bilim, felsefe ve ahlak kadar önemlidir B) Edebiyat eserlerinde insan, hem iç hem dış dünyasıyla verilmeye çalışılır C) Sanat-edebiyat-insan ilişkisi ilk çağlardan beri birlikteliğini korumaktadır D) İster toplumsal ister bireysel anlayışla yapılsın edebiyat yaşama renk katar E) Sanat ve edebiyatın değiştirici ve dönüştürücü bir özelliği vardır Diğer sayfaya geçiniz.

TYT 37-38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. Kitaplarımın, elli yıldır kuşaktan kuşağa ilgiyle okunması gezilerden kaynaklanma, değişik kültür zenginliğinin etkisi ve okur sayısının düzenli artmasında, eserlerimde yer alan yadsınamaz. 1970 1971 yıllarından 2014 yılına kadar süren dünya gezileri, kültürel zenginliğimi artırırken dünya görüşümü de değiştirdi. Yaşam biçimi edindiğim "dünya barışı" düşüncem güçlendi, insan sevgim arttı, kalemim bilendi. 1980'lerin başından beri, düzenli olarak izlediğim Frankfurt Kitap Fuarı da beni çok zenginleştirdi. Orada at gözlüğü takınmaktan kurtuldum. Uzak ufuklara bakmayı, dolu dolu hedefler edinmeyi öğrendim. Kültürler arası geziler, ileride kurgu yaparken değerlendirilecek pek çok kazanım sağlıyor. Gezilerim sırasında durmadan aldığım notlar eserlerime renk, ses, koku, tat katıyor; okurlara yeni ufuklar açıyor. Yabancı insanlara ve onların yaşam bicimlerine, duygu ve düşüncelerine ön yargısız, hoşgörülü olma bilinci veriyor. 37. Yazarın bu sözlerinden, kendisiyle ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? A) Farklı bakış açıları geliştirdiği B) Hayat felsefesine yeni bir içerik kazandırdığı Okur kitlesinin beklentilerinin kendisi için ölçüt olduğu Kitaplarına duyulan ilgide kalıcılığı yakaladığı E) Eserleri için her fırsatta malzeme topladığı 38. Bu parçada yazar, başarısını aşağıdakilerin hangisine bağlamaktadır? Altürler arasılıktan beslenmesine t B) Konuları gezdiği yerlerle sınırlı tutmasına C) Anlatıda yakaladığı öznellik ve nesnellik dengesine Belirli bir yazınsal turün ilkelerine bağlı kalmasına E) Toplumun kültür değerlerini öne çıkarmasına

SİVRİ DENEME-4 24. Sokrates, tartışmaya gireceği kişiyi önce över ve abartılı bir mütevazılık ile kendini ondan daha değersizmiş gibi hissettirerek gardını düşürürdü. Sonra ondan, sorduğu sorulara kısa ve hızlı cevaplar vermesini isteyerek o kişinin konu hakkında derin düşünceye dalmasını engellerdi. Bu noktada karşısındaki kişi tamamen tuzağa düşmüş olurdu. Sokrates devamında konuşmayı kendi istediği yöne doğru çekerdi. Onu bir çıkmaz içine sokar ve oradan kendi çabası ile çırpınarak çıkmaya çalışmasını izlerdi. İşin asıl tuhaf tarafı, bu yöntemi bilip de bu tuzağa düşmek istemeyen kurnaz tartışmacılar dahi ne olduğunun farkına varamadan kendilerini bu çıkmazın içinde bulurlardı. Bu da Sokrates'in tartışmalarda üstün görünmesinin sebeplerinden biridir. Bu parçadan çıkarılabilecek en kapsamlı yargı aşağıdakilerden hangisidir? A) Sokretes'in tartışma yöntemi başkaydı; tartışmacılar, onun yöntemini bilmesine rağmen ne olduğunu anlayamadan içinden çıkılamayan bir duruma düşerlerdi. B) Sokrates hep karşısındaki kişileri över ve onlara katılmayı, onların fikirleri ile bir noktaya gelmeyi isterdi. C) Sokrates'in tartışmalardaki amacı, bir şeyleri irdelemenin yanı sıra etrafına toplanan genç öğrencilere bir nevi gösteri yapmak olduğunu çekinmeden söylemekti. Sokrates, çağının tanınmış veya tanınmamış kişileriyle tartışır, haklı ya da haksız olsa da tartışmada ağırlık koyan taraf olmayı hep başarırdı. E) Sókrates için önemli olan bir tartışmada kazanmaktan ziyade o tartışmadan bir lezzet alabilmektir.

25. Gün gelecek, soğuk hava gelsin, kar yağsın diye duacı olacaksın, deselerdi... Burnunun kızarıp don- masını, kulaklarının ayazdan yanmasını özleyeceksin, deselerdi... Yok derdim, beni tanımamışsınız... Güler geçerdim. Siz hangi mevsimi isterseniz alın, beni sıcakla kundaklayın, derdim. Oysa şimdi birçok insan e gibi ben de "Acaba soğuklar İstanbul'a hiç uğrama- ud yacak mı?" diye dertlenmeye başladım. Sen misin güzelim kışları insan eliyle çamura, batağa, trafik sıkışıklığına, yokluğa yoksulluğa ve şehir çilesine dönüştürmemizin acısını mevsime kızarak çıkartan, sen misin durmadan şikâyet eden!.. Al sana iklim deği- şikliği! Al sana kuraklık! Bu parçanın yazarı için aşağıdakilerin hangisi soylenemez? A) Iklim değişikliğinden, kuraklıktan insanları sorumlu tutmaktadır. B) Kişi sevemeyişinin asıl nedeni kent yaşamındaki sorunlardır. Kışın gelmeyeceği kaygısına kapılması kendisi için şaşırtıcı bir değişikliktir. DY Geçmişteki tutumundan pişmanlık duymaktadır. E) En çok sevdiği mevsimin yaz olduğunu belirtmiştir.

21. Türk yazını şiir üzerine kurulmuştur. Tüm zamanlar içinde şiirin hep ön planda oluşu bunu kanıtlamaktadır. Çok ciddi konularda bile düşünceler şiirle anlatılmıştır çoğu kez. Duyguların dile getirilişinde ise şiir vazgeçil- mez bir araçtır. Türk yazını deyince önce şiir akla gelir. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarıla maz? A) Sir, her dönemde varlığını sürdürmüştür. B) Duyguların anlatımında şiir vardır. C) Toplumsal konular da şiire konu olmuştur. D) Edebiyatımızın şiirle başladığını görmekteyiz. E) Şiir belli bir dönemde çok etkili olmuştur.

ragmatizm E) Entuisyonizm İbn Rüşd'e göre felsefeyle din aynı yolun yolcusudur; aynı hedefe giden yolda yürüyen bu disiplinler, sadece farklı araçları kullanır. Aynı hakikat felsefede bilimsel bir tarzda, dinde ise hitabet yoluyla ifade edildiğinden onlar yalnızca aynı hakikati farklı şekilde dile getiren disiplinlerdir. Bundan dolayı felsefe, dinin ikiz kardeşidir ya da onlar birbirlerini ta- biatları gereği seven iki arkadaş gibidir. Bu parçaya göre İbn Rüşd'ün akıl-inanç görüşü aşağı- dakilerden hangisi olabilir? A inancı, akli bilginin koşulu saymıştır. B) Aki, inanca ait bilgileri kesin olarak kavrayamaz. inancın ve aklın etki alanları farklıdır. D Hakikat, akılla da inançla da bilinir E) Al, inancı anlamayı kolaylaştırır. 15. "Bütün yoncalar üç yapraklıdır." önermesine, gözlemlenen yoncaların hepsinin üç yapraklı olmasından ötürü ulaşılmış olabilir. Ancak sınırlı sayıda gözleme dayanarak ulaşılan bu yargının kesinliği mutlak değildir. Çünkü yeryüzünün olma ihtimali

ŞUBAT CHECK UP / 13. Dünyada bilinen dil sayısı yaklaşık üç, dört bin. Yazılanlar ise birkaç yüz civarında. Kaldı ki her yazılmış dilin edebi- yatı da yok. Her dilin bir edebiyatı varsa dünyada aşağı yukarı dört bin sözlü edebiyat var demektir. İnsanlık bu edebiyatların dörtte üçü hakkında hiçbir şey bilmiyor. Geriye kalanları çok mu biliyor sanki! Bu parça ile ilgili olarak, 1. Samimi bir üslupla yazılmıştır. II. Düşünceleri kanıtlama amaçlanmıştır III. Öğretici bir metinden alınmıştır. yargılarından hangisi ya da hangileri söylenebilir? A) Yalnız I BYalnız II Dil ve III C) I ve III EXI, II ve III 15. A

kesin rindan eten Vecihi uçağını e savaş uçağı mış K la uçuş Mir Son yirmi yıldır toprağın ve suyun kontrolsüz ve aşını kullanımının yanı sıra hızla artan nüfus sebebiyle Konya Ovası'nda binlerce yıldır devam ettirilen tarımın geleceği tehlikeye girmiştir. A) Yirmi yıl önce verimliliği artırmak amacıyla Konya Ovası'nda su ve toprak aşırı kullanılmaya başlanmıştır. B) Konya Ovası'nda terimin geleceğini hızlı nüfus artışından ziyade yoğun kaynak kullanımı tehlikeye sokmaktadır. C) Konya Ovası'nda tarım geleneğinde yirmi yıl içinde farklılıklar meydana gelmesi beklenmektedir. Son yirmi yılda değişen tüketim aka sizin Ovası'nda tarımın geleceğini tehdit E) Artan nüfus ve kaynakların plansız 91. sömürgeçilYM'nin yazılı 1 kullanılamaz. Konya etkilemektedir. Karanlığın Yümi ular indan dünyayı 2020-

21. Doğal ve tarihî güzelliklerinin yanı sıra eşsiz mutfağıyla da gastronomi turizmi denince Türkiye'de belki de artık akla gelen ilk şehir Gaziantep. Gastronomi turizmi veya yemek turizmi -kısaca özetlemek gerekirse- gıdanın keşfedilmesi amacıyla yapılan seyahatlerdir. Son yıllarda turizm deneyiminin önemli bir bileşeni olarak kabul edilmektedir. Gaziantep'in zengin mutfağı sayesinde bu tarz bir turizmin en gözde adresi olması, aslında pek de şaşırtıcı değil. Tarihî açıdan da turistlerin büyük ilgisini çeken Gaziantep, aslında yemeklerindeki zenginliği de bu tarihî mirastan almaktadır. 6000 yıllık tarihin getirdiği zenginlik, coğrafi konumun getirdiği verimlilik, ticaret merkezi olmasından dolayı oluşan malzeme çeşitliliği Antep mutfağının kendine ait çeşitler içermesine olanak sunmuştur. Ayrıca yörede pek çok farklı milletten insan olması ve bu farklı toplulukların getirdiği zenginlik, Antep mutfağına da yansımıştır. Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi Gazian- tep'in gastronomi şehri olmasının sebeplerinden biri değildir? A) Özgün bir yemek kültürünün olması B) Farklı kültürlerin lezzetleri harmanlaması C) Şehrin köklü bir tarihe sahip olması Çeşitli yemek malzemelerinin olması E) Gıda ithalatına önem verilmesi TYT Diğer sayfaya geçiniz.

9. - Söz gelimi, köyü köylüyü anlatıyorsanız diliniz şiveli ve argolu bir dil olmalı. Bu açıdan Yılanların Öcü'nde yöresel söyleyişlere yer vermemde ve argodan yararlanmamda anlattığım bu konunun önemli bir etkisi var. Kaplumbağalar'da ele aldı- ğım kahramanlar öfkeli ve acılı. Dolayısıyla dilinin de öfkeyi en iyi ifade edebileceğim sözcüklerden kurulu olması gerekiyor çünkü romanın temel me- selesi böyle bir dili gerektiriyor. Hatta kullandığım cümleler de kısadır çünkü öfkeli olduğumuz za- man uzun cümle kurmayız, yüklemi veya özneyi yok ettiğimiz ya da sadece öfkemizi dışa vuraca- ğımız temel sözcükleri seçeriz. 1111 nin basina de Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uy- gundur? A) Her yapıtımda farklı konuları yeni ve özgün bi- nhit çimlerde dile getirmeyi seviyorum. B) Bir yazarın yapay bir dil kullanınca başarılı ola- cağına inanmadığım için sade bir dil kullanı- yorum. C) Ben her yapıtımda farklı bir dil kullanmayı öz- gürlüğümün bir gereği sayıyorum. D) Yapıtlarımda ele aldığım konular inandırıcılık gerektiriyorsa ben de o doğrultuda alıntılar kullanıyorum. E) Yapıtlarımda gerçek yaşamdan kopmamaya ve içeriğe uygun bir dil kullanmaya çalışıyo- rum. 10. TWSOEV C

2. Aynı toplum içinde yaşayan bireyler, birbirlerinden çok farklı özelliklere sahiptirler. Ancak belli durumlarda gös- terdikleri davranışlar büyük oranda birbirine benzer. Bu benzerlik bireylere toplum içinde yaşama, ilişki ve iş birliği kurma kolaylığı sağlar. Birey bu benzer davranışları, ya- şantısı içinde toplumsal değerleri, normları gözetleyerek ve yaşayarak kazanır. Bu kazanımlar okul eğitimi ve aile ile güçlendirilir ve yenilenir. Bu parçaya göre bireylerin yapısıyla ilgili 1. Bireyler farklılıklar taşısa da bazı davranışlarının ta- mamen örtüştüğü II. Davranışsal özelliklerin bireye sosyal yaşam içinde nalaman kolaylık sağladığı III. Davranışsal kazanımların çeşitli etkiler ile sağlamlaş- tiği özelliklerinden hangilerine ulaşılabilir? Diu. A) Yalnız I B) Yalnız II D) II ve III C) I ve II E) I, II ve III

TÜRK EDEBİYATINA GİRİŞ 7. Dil, konuşma ve yazma becerileri aracılığıyla insan- lar arasındaki iletişimi sağlarken edebî metinler ara- cılığı ile de estetik bir iletişim alanı oluşturur. Şiir, ro- man, hikâye ve tiyatro gibi edebî eserler aracılığı ile dilin çok anlamlı yapısıyla karşılaşır ve güzelliklerini sezeriz. Güzel sanatların bir dalı olan edebiyat, mal- zemesinin dil olmasıyla diğer sanat etkinliklerinden ayrılır. Edebiyat, bilim dallarında olduğu gibi herhan- gi bir gerçeği kanıtlamayı amaçlamaz. Edebî eserler daha çok duygulara seslenir. Bu parçaya göre edebiyatın diğer güzel sanatlar- dan ayrılan yönü aşağıdakilerden hangisidir? A) Estetik bir amaç taşıması B) Ürünlerinin sadece söze dayalı olması C) Malzemesinin dil olması D) İnsan hayatını konu alması E) Gerçeği kanıtlamayı amaçlaması TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI HIZ VE RENK SORU BANKASI H CIN Z E RENK 16

cùn le IV er e J Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşün cenin akışını bozmaktadır? A) II B) III C) IV 24, Sabahın ilk ışıkları etrafı aydınlatmaya başladı. Artık uyku tu- lumunun sıcacık kollarından ayrılma vakti. Oysa soğuğun etkisiyle bütün gece bir çocuğun annesine sarılması gibi sa- rılmıştım ona. Sabah ayazına alışmak için çadırımın kapısın- dan, önce başımı uzatıyorum. Deniz Gölü'nün mavi suları, hareketsiz, öylece duruyor. Arkasında bir kuleyi andıran de- vasa dağın gölgesi, pürüzsüz göl yüzeyinde sere serpe yan- sıyor. Ansızın ışıltılı yüzünü gösteren günes, benimle birlik- te karşı tepelerin de gözlerini kamaştırıyor. Gün içinde siyah olarak görünen dağın zirvesi kırmızı-turuncu bir elbise kuşa- niyor kuşluk vaktinde. TÜRKÇE E) VI Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden han- gisi söylenemez? E (A) Doğa devinim halinde aktarılmıştır. B) Gerçek kişili anlatımla oluşturulmuştur. C) Kişileştirmeye başvurulmuştur. D) Günün belli bir aralığı aktarılmıştır. Yinelemelere başvurulmuştur. B) Tan Da E) Ka 26. Geç büt ald bili ģi Serpe serpe 101 ma g sa B

22. Her insan, kendini var edebileceği bir toplumda yaşamak ister çünkü insan toplumla var olur. Var olmayı başaran insan, toplumu da var eder. Aynı amaçlar doğrultusunda hareket etmek için aynı istikamette yürüyen kitlenin her noktasını şekillendirir. Toplumun temel unsuru olan her bireyle duygusal bir bağ kurar ve oluşan dayanışma ortamında insanlık için bir fayda alanı oluşturur. Her insan da bu fayda havuzundan nasibini alır. Bu bakımdan insana değer biçileceği zaman duygu olgusunun üzerinde yeterince durulmalıdır. Duygu, insanı tanımlayan ve insanın farklı özelliklerini kavramayı sağlayan ana değişkendir. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Varlık kavramını oluşturan esas noktalara B) İnsanın duygusal yönünün belirleyiciliğine V C) Toplumu meydana getiren ana ögeye D) İnsanı değerlendirmede kullanılacak temel dinamiğe E) İnsanın birlikteliğe önem veren bir varlık olduğuna

40. Edebiyat, yazgılarına boyun eğen ya da yaşadıkları ha- yattan hoşnut olan insanlara hiçbir şey anlatmaz. Hayat- la derdi olanların sığınağıdır. İnsan, mutsuz olmamak ve bütünlenmek için edebiyata sığınır. La Mancha kırlarında kemik torbası Rosinante ve şaşkın Şövalye'yle birlikte at sürmek, Kaptan Ahab'la birlikte bir balinanın sırtında denizlere açılmak, Gregor Samsa'yla birlikte böceğe dö- nüşmek... Bütün bunlar, bu adaletsiz hayatta benliğimizi saran birçok özlemi dindirebilmek için birçok farklı insan olmak istememize karşın bizi hep aynı insan olmaya zor- layan hayatın yanlışlarından ve dayatmalarından arınmak amacıyla icat ettiğimiz yollardır. eletan Bu parçada aşağıdakilerden hangisi söylenmek isten- memiştir? A) Kitabı kapayıp edebiyatın yanılsamasından çıktığımız- da gerçek hayata döner, onu az önce ayrıldığımız o güzelim ülkeyle karşılaştırır ve düş kırıklığına uğrarız. B) Edebiyatla sıradan hayatın dayatılmış tekdüzeliğinde olduğumuzdan daha güçlü, daha zengin, daha karma- şık, daha mutlu ve daha duru oluruz. C) Edebi eserlerdeki fantastik hayat, kendimizdeyken dinin yaşadığımız hayattan daha güzel, daha renkli, daha kapsamlı ve daha yetkindir. D) Bir eseri okurken aldığımız sanatsal keyif, eserin ilet- mek istediği mesajla birleştiğinde edebiyat asıl işlevini okur için yerine getirmiş olur. E) İyi bir edebiyat, gerçek bir edebiyat eseri her zaman yı- kıcı, boyun eğmez ve asidir; var olana bir karşı duruş, bir meydan okumadır.