Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler Soruları

UNITE OLÇME
PARKTA BİR SONBAHAR GÜNÜYDÜ
(Birbirlerini seven, emekli ve dul olan Sadi Bey ve Meserrot Hanım evlenmek isterler. Sadi Beyin
torunu Ergin ile Meserret Hanim'in torunu Sevcan da aşk yaşamaktadır. Gençlerin büyükleriyle diya
loglan aşağıdaki şekildedir. )
(...)
SEVCAN-Gittiler.
ERGIN-Gittiler.
n
SEVCAN-
ERGİN
neşeli konuşuyorlar.
(Şakir ve Belma da aksi yönden girerler.)
SEVCAN-(Sitemli) Annel
BELMA- Sus kızım, sus.
SEVCAN
Baba, ne oldu böyle.
ŞAKİR - Sorma kızım. Oldu bir kere.
(Sadi Bey'le Meserret Hanım yaklaşınca Ergin
ve Sevcan koşup boyunlarına sarılırlar. Şakir ve
SADİ BEY - (Belma ve Şakir'e) Siz de gelin ba-
Belma başları önlerinde oldukları yerde kalırlar)
kalım. Şöyle bir aile fotoğrafı çektirir gibi. Birbir
lerini seven ve sayan insanların oluşturduğu bir
aile fotoğrafı...
SEVCAN-Mutluydular.
ERGIN-Çocuklar gibi.
SEVCAN -Biz ne yaptık böyle?
ERGIN-Çok ileri gittik.
SEVCAN-Yani, biz, ikimiz, birer asalak mıyız?
ERGİN -Değiliz.
SEVCAN -Annelerimizle babalanmiz, beyinleri
mizi yıkadılar sanki.
ERGİN -Ve aklımızda olmayan bir şeyi yaptır-
dilar bize..
SEVCAN -Biz sömürüye karşı değilmiyiz?
ERGİN -Karşıyız.
SEVCAN -Niçin sevgi sömürücülüğü yaptık
öyleyse? En çok sevdiğimize, bizi en çok seven
insanlara karşı!
ERGİN -Keşke yapmasaydık.
SEVCAN -Keşke yapmasaydık.
SEVCAN-Şimdi kendimden utanıyorum.
ERGIN-Bende.
ERGIN-Buraya geliyorlar.
Buraya geliyorlar.
Babamla annem de yanlarında. Neşeli
SEVCAN -Hata ettik.
ERGIN-Şimdi bu hatayı nasıl düzeltsek. (Uzak-
tan Sadi Bey'le Meserret Hanım görünür, yanla-
rinda Sedat ve Fitnat vardır.)
oyunund
Absürt
ma de
Türk e
copica
(Ergin'le, Sevcan, Meserret Hanımla Sadi Bey'in
ayaklan dibine otururlar. Ötekiler, iki yana sıra
olurlar. Meserret Hanım'la, Sadi Bey'in kolları ya-
nindakilerini omuzlarından sarar.)
MESERRET HANIM -Sadi Bey konuş, yoksa
ağlayacağım.
SADİ BEY -Çocuklar, her şey geride kaldı. As-
linda bu dünya mutluluklarla ve iyiliklerle dolu.
Yeter ki paylaşmasını bilelim.
C
di Bou "Dünya mutluluklarla dolu." derken neleri vurgulamak istemiştir? Açıklayınız.
Aşa
L
Recep Bilginer, Parkta Bir Sonbahar Günüydü
A. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız.
1. Oyunun türü nedir? Açıklayınız.
2. Ergin ile Sevcan'ın büyüklerine karşı konuşma tarzları ve takındıkları tavırları nasıldır? Bu tavırlan
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
UNITE OLÇME PARKTA BİR SONBAHAR GÜNÜYDÜ (Birbirlerini seven, emekli ve dul olan Sadi Bey ve Meserrot Hanım evlenmek isterler. Sadi Beyin torunu Ergin ile Meserret Hanim'in torunu Sevcan da aşk yaşamaktadır. Gençlerin büyükleriyle diya loglan aşağıdaki şekildedir. ) (...) SEVCAN-Gittiler. ERGIN-Gittiler. n SEVCAN- ERGİN neşeli konuşuyorlar. (Şakir ve Belma da aksi yönden girerler.) SEVCAN-(Sitemli) Annel BELMA- Sus kızım, sus. SEVCAN Baba, ne oldu böyle. ŞAKİR - Sorma kızım. Oldu bir kere. (Sadi Bey'le Meserret Hanım yaklaşınca Ergin ve Sevcan koşup boyunlarına sarılırlar. Şakir ve SADİ BEY - (Belma ve Şakir'e) Siz de gelin ba- Belma başları önlerinde oldukları yerde kalırlar) kalım. Şöyle bir aile fotoğrafı çektirir gibi. Birbir lerini seven ve sayan insanların oluşturduğu bir aile fotoğrafı... SEVCAN-Mutluydular. ERGIN-Çocuklar gibi. SEVCAN -Biz ne yaptık böyle? ERGIN-Çok ileri gittik. SEVCAN-Yani, biz, ikimiz, birer asalak mıyız? ERGİN -Değiliz. SEVCAN -Annelerimizle babalanmiz, beyinleri mizi yıkadılar sanki. ERGİN -Ve aklımızda olmayan bir şeyi yaptır- dilar bize.. SEVCAN -Biz sömürüye karşı değilmiyiz? ERGİN -Karşıyız. SEVCAN -Niçin sevgi sömürücülüğü yaptık öyleyse? En çok sevdiğimize, bizi en çok seven insanlara karşı! ERGİN -Keşke yapmasaydık. SEVCAN -Keşke yapmasaydık. SEVCAN-Şimdi kendimden utanıyorum. ERGIN-Bende. ERGIN-Buraya geliyorlar. Buraya geliyorlar. Babamla annem de yanlarında. Neşeli SEVCAN -Hata ettik. ERGIN-Şimdi bu hatayı nasıl düzeltsek. (Uzak- tan Sadi Bey'le Meserret Hanım görünür, yanla- rinda Sedat ve Fitnat vardır.) oyunund Absürt ma de Türk e copica (Ergin'le, Sevcan, Meserret Hanımla Sadi Bey'in ayaklan dibine otururlar. Ötekiler, iki yana sıra olurlar. Meserret Hanım'la, Sadi Bey'in kolları ya- nindakilerini omuzlarından sarar.) MESERRET HANIM -Sadi Bey konuş, yoksa ağlayacağım. SADİ BEY -Çocuklar, her şey geride kaldı. As- linda bu dünya mutluluklarla ve iyiliklerle dolu. Yeter ki paylaşmasını bilelim. C di Bou "Dünya mutluluklarla dolu." derken neleri vurgulamak istemiştir? Açıklayınız. Aşa L Recep Bilginer, Parkta Bir Sonbahar Günüydü A. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1. Oyunun türü nedir? Açıklayınız. 2. Ergin ile Sevcan'ın büyüklerine karşı konuşma tarzları ve takındıkları tavırları nasıldır? Bu tavırlan nasıl değerlendiriyorsunuz?
0. Dil, bir incelikler dizgesidir. Bu dizgenin sınırları dışına
çıkmak, bir başka deyişle sözcükleri anlam inceliklerine
dikkat etmeden kullanmak, hem yanlış anlaşılmalara
hem de olumsuz değerlendirmelere yol açar.
Parçada söz edilen bu durum
1. Gelir düzeyi fazla, okumuş ailelerin çoğu, çocukları-
na akıllı telefon almaktadır.
II. Araştırmalar, akıllı telefon kullanan çocukların, bek-
lenenin aksine okul başarısında düşme olduğunu
göstermektedir.
III. Çocuk; telefonla oynayabilmek için ödevlerini çala-
kalem yapmakta, derslerine yeterince çalışmamakta
ve sınavlara iyi hazırlanamamaktadır.
IV. Çocuklarda akıllı telefonla oynama alışkanlığı, sade-
ce okul başarısını etkilemekle kalmıyor; çocukların
fiziksel, sosyal, zihinsel ve duygusal gelişimlerini de
yavaşlatıyor
numaralanmış cümlelerin hangisinde vardır?
C) I ve II
A) Yalnız I
D) II ve III
B) Yalnız II
E) III ve IV
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
0. Dil, bir incelikler dizgesidir. Bu dizgenin sınırları dışına çıkmak, bir başka deyişle sözcükleri anlam inceliklerine dikkat etmeden kullanmak, hem yanlış anlaşılmalara hem de olumsuz değerlendirmelere yol açar. Parçada söz edilen bu durum 1. Gelir düzeyi fazla, okumuş ailelerin çoğu, çocukları- na akıllı telefon almaktadır. II. Araştırmalar, akıllı telefon kullanan çocukların, bek- lenenin aksine okul başarısında düşme olduğunu göstermektedir. III. Çocuk; telefonla oynayabilmek için ödevlerini çala- kalem yapmakta, derslerine yeterince çalışmamakta ve sınavlara iyi hazırlanamamaktadır. IV. Çocuklarda akıllı telefonla oynama alışkanlığı, sade- ce okul başarısını etkilemekle kalmıyor; çocukların fiziksel, sosyal, zihinsel ve duygusal gelişimlerini de yavaşlatıyor numaralanmış cümlelerin hangisinde vardır? C) I ve II A) Yalnız I D) II ve III B) Yalnız II E) III ve IV
ÇAP / TYT
4. Dünya edebiyatının dev eserlerinden biri sayılan Gio-
vanni Boccaccio'nun Decameron'u, günümüzden yüz-
yıllar öncesindeki insanlarla aynı kaderi yaşadığımıza
bir delil sayılabilir. Sekiz yüz sayfayı aşan kitapta bu-
gün yaşadıklarımızla neredeyse bire bir olan pek çok
durumu görmek mümkün.
Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Insanlığın ortak sorunlarının bir yansıması sayılabi-
lecek Decameron'u Giovanni Boccaccio yazmıştır.
B) Boccaccio'nun eseri yüzyıllar öncesinden bugüne
işık tutmaktadır.
C) Insanların sonuçta kaderlerinden kaçamayacağı ol-
gusu Decameron'da işlenmiştir.
D) Türünün en önemli eseri sayılan Decameron yüz-
yıllar öncesinden bugünleri yansıtmaktadır.
Decameron adlı eserde günümüz insanının yaşa-
dıklarıyla ortak birçok konuyu bulabiliriz.
CAP
5.
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
ÇAP / TYT 4. Dünya edebiyatının dev eserlerinden biri sayılan Gio- vanni Boccaccio'nun Decameron'u, günümüzden yüz- yıllar öncesindeki insanlarla aynı kaderi yaşadığımıza bir delil sayılabilir. Sekiz yüz sayfayı aşan kitapta bu- gün yaşadıklarımızla neredeyse bire bir olan pek çok durumu görmek mümkün. Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir? A) Insanlığın ortak sorunlarının bir yansıması sayılabi- lecek Decameron'u Giovanni Boccaccio yazmıştır. B) Boccaccio'nun eseri yüzyıllar öncesinden bugüne işık tutmaktadır. C) Insanların sonuçta kaderlerinden kaçamayacağı ol- gusu Decameron'da işlenmiştir. D) Türünün en önemli eseri sayılan Decameron yüz- yıllar öncesinden bugünleri yansıtmaktadır. Decameron adlı eserde günümüz insanının yaşa- dıklarıyla ortak birçok konuyu bulabiliriz. CAP 5.
eleri
şim, telefon
istediğimiz
aninda ho-
aylar önce
da bir dost
leyen kim-
merakima
hep çiğ
ret kokan
kilerden
porunlara
olması.
rekliliği.
irtakım
yaşa-
Paragraf Denemeleri
robi amacını kavramaya ve öğretmeye çalıştığı
manhik ilmini, ilimlerin Sayımı adlı eserinde iki farklı
bakış açısıyla ele alır. Bunlardan ilki, insanların iç ko-
nuşmalanını mantıkla kavradığı ve bu güçle iyiyi kö-
tiden ayırdığı durumdur. Farabi, iç konuşma terimi-
ni bu eserinde "makul" ile karşılar. Bundan maksat,
insanın kendi kendine makul olan şeyleri kavradığı
güçtür. Bu kimisinin "iç ses", bizim de vicdan dediği-
miz bir durumdur. Zaten ona göre kavrama da, bir-
den anlama ya da farkına varma biçimiyle insanda
oluşan makullerdir. İkincisi de dil ile insanın kendisini
ifade etmesidir.
kal-
Farabi'nin mantık ilmiyle ilgili yukarıdaki ifadelerin-
den hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşıla-
maz?
A) İnsan mantığıyla iyi ile kötü arasındaki farkı anla-
yabilir.
Reşit olan ve deli olmayan herkes verdiği yanlış
kararlardan sorumludur.
19) Türk edebiy
arkadaşların
re bugünd
sosyal, siya
estetik kay
lendirme
C) İnsana doğru olanı fısıldayan bir iç sesi vardır.
D) İnsanın kendini ifade etmek istediği anda mantık
devreye girer.
E) Insana makul gelmeyen birtakım durumlar aslın-
da mantıklı olabilir.
Ölorine derin ve
Bu parço
aşağıda
A) Her
mel
B) lyi e
Pratik Hoca
zin
C) Ese
r
D) E
E)
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
eleri şim, telefon istediğimiz aninda ho- aylar önce da bir dost leyen kim- merakima hep çiğ ret kokan kilerden porunlara olması. rekliliği. irtakım yaşa- Paragraf Denemeleri robi amacını kavramaya ve öğretmeye çalıştığı manhik ilmini, ilimlerin Sayımı adlı eserinde iki farklı bakış açısıyla ele alır. Bunlardan ilki, insanların iç ko- nuşmalanını mantıkla kavradığı ve bu güçle iyiyi kö- tiden ayırdığı durumdur. Farabi, iç konuşma terimi- ni bu eserinde "makul" ile karşılar. Bundan maksat, insanın kendi kendine makul olan şeyleri kavradığı güçtür. Bu kimisinin "iç ses", bizim de vicdan dediği- miz bir durumdur. Zaten ona göre kavrama da, bir- den anlama ya da farkına varma biçimiyle insanda oluşan makullerdir. İkincisi de dil ile insanın kendisini ifade etmesidir. kal- Farabi'nin mantık ilmiyle ilgili yukarıdaki ifadelerin- den hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşıla- maz? A) İnsan mantığıyla iyi ile kötü arasındaki farkı anla- yabilir. Reşit olan ve deli olmayan herkes verdiği yanlış kararlardan sorumludur. 19) Türk edebiy arkadaşların re bugünd sosyal, siya estetik kay lendirme C) İnsana doğru olanı fısıldayan bir iç sesi vardır. D) İnsanın kendini ifade etmek istediği anda mantık devreye girer. E) Insana makul gelmeyen birtakım durumlar aslın- da mantıklı olabilir. Ölorine derin ve Bu parço aşağıda A) Her mel B) lyi e Pratik Hoca zin C) Ese r D) E E)
yarlarla
nükleer
bir kö-
aşında
ığın”a
ığının
anlış
de
Bo Deneme
19. (1) Mimarlık veya mimari; binaları ve diğer fiziki yapıları ta-
sarlama, kurma sanatı ve bilimidir. (II) İnsanların yaşamını
kolaylaştırmak ve barınma, dinlenme, çalışma, eğlenme
gibi eylemlerini sürdürebilmelerini sağlamak üzere gerekli
mekânları, işlevsel gereksinmeleri, ekonomik ve teknik
olanaklarla bağdaştırarak estetik yaratıcılıkla inşa etme
sanatı; başka bir tanımlamayla yapıları ve fiziksel çevreyi
uygun ölçülerde tasarlama ve inşa etme sanatı ve bilimidir.
(HI) Mimarlık evrensel bir meslek olup insanlık tarihinin her
döneminde önemli olmuştur. (IV) İnsan barınmak, yaşamak
ve doğa şartlarından korunmak için bir mekân ihtiyacı duyar
ve bu mekânı kendine özgü kültürel, fonksiyonel, teknik ve
farklı zevklerde yaratır. (V) Dinî yapıların tanrıya ulaşma
arzusundan, iktidarı simgeleyen saraylara ya da bir kentin
dokusunu oluşturan basit konut tiplemelerine kadar her türlü
açık ve kapalı mekânı tasarlar. (VI) Tasarlanan şeye yahut
mekâna göre günümüzde birçok mimarlık dalı ortaya çıkmış-
tır: İç mimarlık, peyzaj mimarlığı, restorasyon mimarlığı...
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf
hangi cümleyle başlar?
A) II
B) H
C) IV
D) V
E) VI
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
yarlarla nükleer bir kö- aşında ığın”a ığının anlış de Bo Deneme 19. (1) Mimarlık veya mimari; binaları ve diğer fiziki yapıları ta- sarlama, kurma sanatı ve bilimidir. (II) İnsanların yaşamını kolaylaştırmak ve barınma, dinlenme, çalışma, eğlenme gibi eylemlerini sürdürebilmelerini sağlamak üzere gerekli mekânları, işlevsel gereksinmeleri, ekonomik ve teknik olanaklarla bağdaştırarak estetik yaratıcılıkla inşa etme sanatı; başka bir tanımlamayla yapıları ve fiziksel çevreyi uygun ölçülerde tasarlama ve inşa etme sanatı ve bilimidir. (HI) Mimarlık evrensel bir meslek olup insanlık tarihinin her döneminde önemli olmuştur. (IV) İnsan barınmak, yaşamak ve doğa şartlarından korunmak için bir mekân ihtiyacı duyar ve bu mekânı kendine özgü kültürel, fonksiyonel, teknik ve farklı zevklerde yaratır. (V) Dinî yapıların tanrıya ulaşma arzusundan, iktidarı simgeleyen saraylara ya da bir kentin dokusunu oluşturan basit konut tiplemelerine kadar her türlü açık ve kapalı mekânı tasarlar. (VI) Tasarlanan şeye yahut mekâna göre günümüzde birçok mimarlık dalı ortaya çıkmış- tır: İç mimarlık, peyzaj mimarlığı, restorasyon mimarlığı... Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? A) II B) H C) IV D) V E) VI
K DİLİ VE EDEBİYATI /
AL BİLİMLER-1 TESTİ
A
arih-1 (25-34) ve Coğrafya-1 (35-40) alanlarına ait toplam 40 soru vardır.
atı-Sosyal Bilimler-1 Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz.
r
or
or tüm
aldırıyor
en sanki
bir
önem
n
D
orum.
aç
EV
ve
an
Halkı
I
na
Z,
miş
polimal
3. Sözlü metne değer vermeyen, yazılı olan için ayak
direyen bir kesim var. Ne yaparsınız bu adamlara; yazılı
olmayan lafı dinlemez, kitaba geçmedikçe sözlere
inanmaz; gerçeğe sakallı olmadıkça kulak vermezler.
Budalalıklar yazı kalıbına döküldü mü bir ciddilik
kazanıyor. "Bir yerde duydum." derseniz olmaz. "Bir
yerde okudum." diyeceksiniz. Ben insanların sözleriyle
yazılarını ayırt etmediğim için konuşurken yapılan
yanlışların yazarken de yapıldığını bildiğim, zamanımıza
eski zaman kadar değer verdiğim için bir dostun
dediklerine büyük bilginlerin sözleri kadar değer
veriyorum; kitaplar kadar kendi gördüklerimden de
faydalanıyorum. Onlar der ki: "Erdem, uzamakla daha
büyük olmaz." Ben de derim ki: "Gerçek, ihtiyarlamakla
daha akıllı olmaz." Hep söylerim, örneklerimizi yalnız
yabancılardan ve kitaplardan almak budalalıktır. Örnek
bakımından zamanımız, Homeros ve Platon zamanından
daha az zengin değildir. Ama çoğumuzun istediği doğru
söz söylemek değil, bilgiçlik taslamaktır. Gözümüzün
önünde olup bitenleri, yararsız eklentilerden ayırıp
belirtmeye, düşüncelerimizi onlar üzerinde işletip
değerlerini meydana çıkarmaya gücümüz yetmiyor.
Bu parçanın yazarı aşağıdakilerden hangisinden
yakınmaktadır?
A) Kitapları sarsılmaz kaynak olarak benimseyen kişilerin
gündelik yaşamın gerçekliğinden uzaklaştığından
BY Okumaya artık eski çağlarda olduğu kadar değer
verilmediğinden
Le Bazı yazarların kaleme aldıkları eserlerin söylemleriyle
farklılık teşkil ettiğinden
D) Insanların zaman geçtikçe eskiden öğrendikleri
olgulara yabancılaştığından
E) Sözlü kültürün aslında yazılı kültürden daha fazla
önemsenmesi gerektiğinden
d
4.
AYT
(1)
baz
old
oku
kull
bak
göz
(IV
oku
dal
gid
ok
dal
Bu
SO
ke
üç
ge
A)
5. I.
II.
N
h
LE
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
K DİLİ VE EDEBİYATI / AL BİLİMLER-1 TESTİ A arih-1 (25-34) ve Coğrafya-1 (35-40) alanlarına ait toplam 40 soru vardır. atı-Sosyal Bilimler-1 Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz. r or or tüm aldırıyor en sanki bir önem n D orum. aç EV ve an Halkı I na Z, miş polimal 3. Sözlü metne değer vermeyen, yazılı olan için ayak direyen bir kesim var. Ne yaparsınız bu adamlara; yazılı olmayan lafı dinlemez, kitaba geçmedikçe sözlere inanmaz; gerçeğe sakallı olmadıkça kulak vermezler. Budalalıklar yazı kalıbına döküldü mü bir ciddilik kazanıyor. "Bir yerde duydum." derseniz olmaz. "Bir yerde okudum." diyeceksiniz. Ben insanların sözleriyle yazılarını ayırt etmediğim için konuşurken yapılan yanlışların yazarken de yapıldığını bildiğim, zamanımıza eski zaman kadar değer verdiğim için bir dostun dediklerine büyük bilginlerin sözleri kadar değer veriyorum; kitaplar kadar kendi gördüklerimden de faydalanıyorum. Onlar der ki: "Erdem, uzamakla daha büyük olmaz." Ben de derim ki: "Gerçek, ihtiyarlamakla daha akıllı olmaz." Hep söylerim, örneklerimizi yalnız yabancılardan ve kitaplardan almak budalalıktır. Örnek bakımından zamanımız, Homeros ve Platon zamanından daha az zengin değildir. Ama çoğumuzun istediği doğru söz söylemek değil, bilgiçlik taslamaktır. Gözümüzün önünde olup bitenleri, yararsız eklentilerden ayırıp belirtmeye, düşüncelerimizi onlar üzerinde işletip değerlerini meydana çıkarmaya gücümüz yetmiyor. Bu parçanın yazarı aşağıdakilerden hangisinden yakınmaktadır? A) Kitapları sarsılmaz kaynak olarak benimseyen kişilerin gündelik yaşamın gerçekliğinden uzaklaştığından BY Okumaya artık eski çağlarda olduğu kadar değer verilmediğinden Le Bazı yazarların kaleme aldıkları eserlerin söylemleriyle farklılık teşkil ettiğinden D) Insanların zaman geçtikçe eskiden öğrendikleri olgulara yabancılaştığından E) Sözlü kültürün aslında yazılı kültürden daha fazla önemsenmesi gerektiğinden d 4. AYT (1) baz old oku kull bak göz (IV oku dal gid ok dal Bu SO ke üç ge A) 5. I. II. N h LE
getirilirse anlamsal bütünlük oluşur?
C) III
A)
B)
DYN
5. I. Ulusların kültürel birikimleri halk yaratılarında
aranmalıdır. Halkın yaratıcılığı da en çok dilinden
bellidir. Dili, zekâları bilgiyle ışıtıp donatmanın aracı
sayan filozof Leibniz, Latincenin egemenliğine karşın
Kutsal Kitap'ı ulusal Alman diline çeviren Martin
Luther'in başarısını söz konusu ederken onun, halkın
ağzına bakarak konuştuğunu belirtmiştir. Gerçekten
Luther kasaplarla, bahçıvanlarla konuşmuş,
IN
Almancanın geniş anlatım olanaklarını onların dilinde
bulmuştur. Montaigne'in bir zerzevatçı gibi anlatmaya
özenmesini de halkın yarattığı dil birikimine bağlamak
gerekir.
II. Türk Dil Kurumu 1930'lu yıllarda, dilde sadeleşme
hareketlerine katkıda bulunmak, bu hareketi
sistemleştirmek için öncelikle halk ağzından
derlemelere yönelmiştir. Başta öğretmenler olmak
üzere, bütün kesimlerden halk, Kaşgarlı Mahmut gibi
köy köy, oba oba dolaşarak öz dilini, halkın ağzında
dolaşan sözcükleri, değişik adlandırmaları, deyimler
ile atasözlerini toplamıştır.
Numaralanmış parçalarla ilgili aşağıdakilerden
hangisi söylenemez?
1. parçada, halkın dilinin ve ürettiği eserlerin ulusların
kültürel birikimini yansıttığı anlatılmaktadır.
LB II. parçada, Türk Dil Kurumunun Anadolu ağızlarından
sözcük derleme çalışmalarından bahsedilmiştir.
1. parçada, Martin Luther'in halktan kişilerle konuşup
Almancaya dair çalışma yaptığı belirtilmiştir.
D) II. parçada, dilde sadeleşme çalışmalarının ilk olarak
ne zaman başladığından bahsedilmiştir.
E) Her iki parçada da halk dilinden kelimelerin
derlenmesiyle ilgili çalışmalar ele alınmıştır.
PC02-SS.02DES03
polimal
3
7.
etk
Yes
BL
aş
LA
E
P a s d § 9 o g
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
getirilirse anlamsal bütünlük oluşur? C) III A) B) DYN 5. I. Ulusların kültürel birikimleri halk yaratılarında aranmalıdır. Halkın yaratıcılığı da en çok dilinden bellidir. Dili, zekâları bilgiyle ışıtıp donatmanın aracı sayan filozof Leibniz, Latincenin egemenliğine karşın Kutsal Kitap'ı ulusal Alman diline çeviren Martin Luther'in başarısını söz konusu ederken onun, halkın ağzına bakarak konuştuğunu belirtmiştir. Gerçekten Luther kasaplarla, bahçıvanlarla konuşmuş, IN Almancanın geniş anlatım olanaklarını onların dilinde bulmuştur. Montaigne'in bir zerzevatçı gibi anlatmaya özenmesini de halkın yarattığı dil birikimine bağlamak gerekir. II. Türk Dil Kurumu 1930'lu yıllarda, dilde sadeleşme hareketlerine katkıda bulunmak, bu hareketi sistemleştirmek için öncelikle halk ağzından derlemelere yönelmiştir. Başta öğretmenler olmak üzere, bütün kesimlerden halk, Kaşgarlı Mahmut gibi köy köy, oba oba dolaşarak öz dilini, halkın ağzında dolaşan sözcükleri, değişik adlandırmaları, deyimler ile atasözlerini toplamıştır. Numaralanmış parçalarla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? 1. parçada, halkın dilinin ve ürettiği eserlerin ulusların kültürel birikimini yansıttığı anlatılmaktadır. LB II. parçada, Türk Dil Kurumunun Anadolu ağızlarından sözcük derleme çalışmalarından bahsedilmiştir. 1. parçada, Martin Luther'in halktan kişilerle konuşup Almancaya dair çalışma yaptığı belirtilmiştir. D) II. parçada, dilde sadeleşme çalışmalarının ilk olarak ne zaman başladığından bahsedilmiştir. E) Her iki parçada da halk dilinden kelimelerin derlenmesiyle ilgili çalışmalar ele alınmıştır. PC02-SS.02DES03 polimal 3 7. etk Yes BL aş LA E P a s d § 9 o g
Fotoğraf, icat edildiğinden beri görüntünün gerçekliğini
sunma konusunda diğer görsel sanatlara göre daima
önde olmuştur. Fotoğrafın nesneleri tipa tip aktarabilmesi,
çoğaltılabilmesi ve kolaylıkla paylaşılabilme özelliği onu
daima popüler hâle getirmiştir. Ünlü yazar ve sanat
eleştirmeni John Berger, bu konuda "Fotoğraf yalan
söylemez." der. Ancak fotoğrafın, gerçeği olduğu gibi
aktarma yani nesnel gerçekliği yansıtma özelliği
modernizmle birlikte sorgulanmaya başlanmıştır. Burada
fotoğrafçı, kendi öznel gerçekliğini yaratmaktadır. Yani
fotoğrafçı konuyu kendisi belirler, bir çerçeve çizer,
vurgulamak istedikleri bu çerçevenin içinde kalırken
seçmediği ögeler ise çerçeve dışına itilmiş olur. Kendi
öznel gerçekliğini yaratırken de içinde yaşadığı toplumun
bilgi birikimi, olayları algılayış biçimi, inançları ve estetik
değerleri önemli bir rol oynar.
Bu parçadan hareketle
I. Fotoğraf tarihi boyunca fotoğrafın dünyayı nesnel bir
şekilde ortaya koyduğu düşüncesi hep var olmuştur.
II. Modernist yaklaşıma göre toplumun estetik
değerlerini yok sayan fotoğrafçı, nesneleri kendi
gerçek boyutlarıyla aktarmaktadır.
III. Modernist fotoğrafçılıkta fotoğrafçı, vurgulamak
istediği konuları kendi zihinsel süzgecinden geçirerek
izleyiciye sunmaktadır.
yargılarından hangilerine ulaşılamaz?
AYalnız I
B) Yalnız II
D) I ve III
E) I, II ve III
C) I ve II
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
Fotoğraf, icat edildiğinden beri görüntünün gerçekliğini sunma konusunda diğer görsel sanatlara göre daima önde olmuştur. Fotoğrafın nesneleri tipa tip aktarabilmesi, çoğaltılabilmesi ve kolaylıkla paylaşılabilme özelliği onu daima popüler hâle getirmiştir. Ünlü yazar ve sanat eleştirmeni John Berger, bu konuda "Fotoğraf yalan söylemez." der. Ancak fotoğrafın, gerçeği olduğu gibi aktarma yani nesnel gerçekliği yansıtma özelliği modernizmle birlikte sorgulanmaya başlanmıştır. Burada fotoğrafçı, kendi öznel gerçekliğini yaratmaktadır. Yani fotoğrafçı konuyu kendisi belirler, bir çerçeve çizer, vurgulamak istedikleri bu çerçevenin içinde kalırken seçmediği ögeler ise çerçeve dışına itilmiş olur. Kendi öznel gerçekliğini yaratırken de içinde yaşadığı toplumun bilgi birikimi, olayları algılayış biçimi, inançları ve estetik değerleri önemli bir rol oynar. Bu parçadan hareketle I. Fotoğraf tarihi boyunca fotoğrafın dünyayı nesnel bir şekilde ortaya koyduğu düşüncesi hep var olmuştur. II. Modernist yaklaşıma göre toplumun estetik değerlerini yok sayan fotoğrafçı, nesneleri kendi gerçek boyutlarıyla aktarmaktadır. III. Modernist fotoğrafçılıkta fotoğrafçı, vurgulamak istediği konuları kendi zihinsel süzgecinden geçirerek izleyiciye sunmaktadır. yargılarından hangilerine ulaşılamaz? AYalnız I B) Yalnız II D) I ve III E) I, II ve III C) I ve II
depo-
mı gibi
tik bil-
m olu-
eriler;
ndeki
bel-
fade-
-lan-
şün-
14:38 | 12,0KB/s
E) V
Tandem Yayınları
Pro
PARAGRAFTA YAPI
SINAVDAYIM
ve binlerce yıldır
11. Kimileri felsefenin geçmişe takılıp kaldığını
aynı soruları sorduğunu, buna karşın bilimin, durmaksızın
ilerlediğini ve insanların hayatında köklü değişikliklere ne-
den olduğunu, teknolojik gelişmeler bir yana yeme içme alış-
kanlıklarını bile farklılaştırdığını düşünmekte. Oysa felsefe,
- Çağdaş düşünürlerin "İyi nedir?" gibi geleneksel sorun-
lar üzerine düşünmeyi sürdürürken aynı zamanda bilimin
uğraştığı yapay zekâ, insan klonlama, paralel evrenler gibi
konuları da felsefi olarak ele almaları bunun en önemli ka-
nıtıdır.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre
aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
bilimle karşılaştırıldığında tümüyle durağan bir yapıya
sahip olmak dışında eleştirel bir yönü gösterilemez
B) tüm devirlerde insana ve doğaya dair her konu ile ilgi-
lenmeyi diğer bilimlerden daha çok dikkate almak duru-
mundadır
bilim daha çok cevaplarla uğraşırken varlıklara, insana
ve yaşama dair çözümü zor sorulara odaklanır
bilimler gibi dinamik bir şekilde ilerlemez belki ama gün-
cel olandan da bağını hiçbir zaman koparmaz
E günümüzde bilim kadar teknolojik gelişime katkı sağla-
yan, bilimsel bilgiyi tekrarlayabilen, sistemli ve düzenli
bir bilgidir
12) Yemek pişirmeyi seve
gerektiğini bilir. (II) Çünk
yüksekacaklık değişim
(Bu uyumsuzluk ve
girmemesi
miş ka
par
al
56%
1. (1) Ha
sinda
kals
Ura
dol
sik
rir
mis
BL
CE
A
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
depo- mı gibi tik bil- m olu- eriler; ndeki bel- fade- -lan- şün- 14:38 | 12,0KB/s E) V Tandem Yayınları Pro PARAGRAFTA YAPI SINAVDAYIM ve binlerce yıldır 11. Kimileri felsefenin geçmişe takılıp kaldığını aynı soruları sorduğunu, buna karşın bilimin, durmaksızın ilerlediğini ve insanların hayatında köklü değişikliklere ne- den olduğunu, teknolojik gelişmeler bir yana yeme içme alış- kanlıklarını bile farklılaştırdığını düşünmekte. Oysa felsefe, - Çağdaş düşünürlerin "İyi nedir?" gibi geleneksel sorun- lar üzerine düşünmeyi sürdürürken aynı zamanda bilimin uğraştığı yapay zekâ, insan klonlama, paralel evrenler gibi konuları da felsefi olarak ele almaları bunun en önemli ka- nıtıdır. Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? bilimle karşılaştırıldığında tümüyle durağan bir yapıya sahip olmak dışında eleştirel bir yönü gösterilemez B) tüm devirlerde insana ve doğaya dair her konu ile ilgi- lenmeyi diğer bilimlerden daha çok dikkate almak duru- mundadır bilim daha çok cevaplarla uğraşırken varlıklara, insana ve yaşama dair çözümü zor sorulara odaklanır bilimler gibi dinamik bir şekilde ilerlemez belki ama gün- cel olandan da bağını hiçbir zaman koparmaz E günümüzde bilim kadar teknolojik gelişime katkı sağla- yan, bilimsel bilgiyi tekrarlayabilen, sistemli ve düzenli bir bilgidir 12) Yemek pişirmeyi seve gerektiğini bilir. (II) Çünk yüksekacaklık değişim (Bu uyumsuzluk ve girmemesi miş ka par al 56% 1. (1) Ha sinda kals Ura dol sik rir mis BL CE A
6.
Reşat Nuri Güntekin'in Çalışkuşu adlı romanı Kurtuluş
Savaşı Dönemi öncesinde ilk kez tiyatro eseri olarak
basılmış, daha sonra Mustafa Kemal'in de beğenisini
kazanmıştır.
Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı, aşa-
ğıdakilerden hangisidir?
A) Reşat Nuri, tiyatro türünde başarılı olamayınca ro-
mana yönelmiştir.
B) Tiyatro, romana geçişin ilk basamağı olarak görül-
müştür.
C) Roman edebiyatımızda tiyatrodan sonra ortaya
çıkmış bir türdür.
D) Reşat Nuri'nin Çalıkuşu romanı en az iki defa ba-
silmiştir.
E Edebiyatımızda roman, Kurtuluş Savaşı sonrası
önem kazanmıştır.
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
6. Reşat Nuri Güntekin'in Çalışkuşu adlı romanı Kurtuluş Savaşı Dönemi öncesinde ilk kez tiyatro eseri olarak basılmış, daha sonra Mustafa Kemal'in de beğenisini kazanmıştır. Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı, aşa- ğıdakilerden hangisidir? A) Reşat Nuri, tiyatro türünde başarılı olamayınca ro- mana yönelmiştir. B) Tiyatro, romana geçişin ilk basamağı olarak görül- müştür. C) Roman edebiyatımızda tiyatrodan sonra ortaya çıkmış bir türdür. D) Reşat Nuri'nin Çalıkuşu romanı en az iki defa ba- silmiştir. E Edebiyatımızda roman, Kurtuluş Savaşı sonrası önem kazanmıştır.
8.
Üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi, ülkemiz için yeni bir
konu değildir. Üstün yetenekli potansiyelin
değerlendirilmesine yönelik tarihsel çabaların dünyada ilk
ve en ünlü uygulaması tartışmasız Enderun Mektebi'dir.
Üstün yeteneklilerin eğitimi ile ilgili Cumhuriyet Dönemi'nde
de uygulamalar denenmiştir. Ülkemizdeki bu tür çalışmalar
daha çok bireysel olarak yürütülmüştür. 1960'lı yıllarda
özel üst sınıfların açılması ile üstün yetenekli öğrencilerin
eğitimi daha kapsamlı olarak ele alınmış fakat
uygulamada karşılaşılan bazı problemlerden dolayı
vazgeçilmiştir. 1980'li yıllarda konu tekrar gündeme
alınmış ve projeler geliştirilmiştir. Bu projeler yardımı ile
1993 yılında Ankara, İstanbul, İzmir, Denizli ve Bayburt
illerinde "Bilim-Sanat Merkezleri" adı altında yetenek
geliştirme merkezleri kurulmuştur. Ülkemizde 2008
itibarıyla Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde öğrenci kabul
eden 43 Bilim ve Sanat Merkezi mevcuttur.
Bu parçadan üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi ile
ilgili olarak aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir?
A) Türkiye'de yapılan çalışmalar, diğer ülkeler tarafından
taklit edilmiştir.
B) Dünyada ilk çalışma örnekleri, Enderun Mektebi'nde
görülmüştür.
C) Üst sınıfların alt sınıflara örnek olacağı şekilde
planlanmıştır.
+
D) 1993'ten itibaren tüm illerde Bilim - Sanat Merkezleri
adı altında kurumlar kurulmuştur.
E) Bazı aksaklıklar, bu alandaki eğitimin daha planlı
olarak ele alınmasını zorunlu kılmıştır.
10
Jol
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
8. Üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi, ülkemiz için yeni bir konu değildir. Üstün yetenekli potansiyelin değerlendirilmesine yönelik tarihsel çabaların dünyada ilk ve en ünlü uygulaması tartışmasız Enderun Mektebi'dir. Üstün yeteneklilerin eğitimi ile ilgili Cumhuriyet Dönemi'nde de uygulamalar denenmiştir. Ülkemizdeki bu tür çalışmalar daha çok bireysel olarak yürütülmüştür. 1960'lı yıllarda özel üst sınıfların açılması ile üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi daha kapsamlı olarak ele alınmış fakat uygulamada karşılaşılan bazı problemlerden dolayı vazgeçilmiştir. 1980'li yıllarda konu tekrar gündeme alınmış ve projeler geliştirilmiştir. Bu projeler yardımı ile 1993 yılında Ankara, İstanbul, İzmir, Denizli ve Bayburt illerinde "Bilim-Sanat Merkezleri" adı altında yetenek geliştirme merkezleri kurulmuştur. Ülkemizde 2008 itibarıyla Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde öğrenci kabul eden 43 Bilim ve Sanat Merkezi mevcuttur. Bu parçadan üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi ile ilgili olarak aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir? A) Türkiye'de yapılan çalışmalar, diğer ülkeler tarafından taklit edilmiştir. B) Dünyada ilk çalışma örnekleri, Enderun Mektebi'nde görülmüştür. C) Üst sınıfların alt sınıflara örnek olacağı şekilde planlanmıştır. + D) 1993'ten itibaren tüm illerde Bilim - Sanat Merkezleri adı altında kurumlar kurulmuştur. E) Bazı aksaklıklar, bu alandaki eğitimin daha planlı olarak ele alınmasını zorunlu kılmıştır. 10 Jol
Yaşamak ve çalışmak için dünyanın en iyi ülkesi olarak
belirlenen İsviçre, beş yıl üst üste ilk sırada yer alan
Singapur'un tacını çaldı. Yüksek yaşam standartları ve
rekabetçi maaşları, Isviçre'yi dünyanın en yaşanabilir
ülkeleri arasında sabit bir konuma yerleştirmişti. Ancak
artan küresel belirsizlik döneminde Isviçre'nin ünlü siyasi
ve ekonomik istikrarı, yıllık anketlerde ilk kez birinci sıraya
tırmanmasına yardım etti. Anketin sonuçlarında yabancı
ülkelerden İsviçre'ye taşınanların yüzde 80'i ekonomik,
yüzde 60'ı da insani iklimden mutlu olduğunu aktardı.
Bu arada yüzde 70'i çevrelerinin daha temiz olduğunu v
yüzde 42'si fiziksel açıdan daha sağlıklı hissettiğini
savundu.
Bu parçada söz edilen anket, katılımcılarının
aşağıdakilerden hangisiyle ilgili düşüncelerini
araştırmamıştır?
A) Parasal durum
C) Diğer insanlar
B) Doğa ve hava
D) Siyasal süreçler
E) Sağlık durumu
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
Yaşamak ve çalışmak için dünyanın en iyi ülkesi olarak belirlenen İsviçre, beş yıl üst üste ilk sırada yer alan Singapur'un tacını çaldı. Yüksek yaşam standartları ve rekabetçi maaşları, Isviçre'yi dünyanın en yaşanabilir ülkeleri arasında sabit bir konuma yerleştirmişti. Ancak artan küresel belirsizlik döneminde Isviçre'nin ünlü siyasi ve ekonomik istikrarı, yıllık anketlerde ilk kez birinci sıraya tırmanmasına yardım etti. Anketin sonuçlarında yabancı ülkelerden İsviçre'ye taşınanların yüzde 80'i ekonomik, yüzde 60'ı da insani iklimden mutlu olduğunu aktardı. Bu arada yüzde 70'i çevrelerinin daha temiz olduğunu v yüzde 42'si fiziksel açıdan daha sağlıklı hissettiğini savundu. Bu parçada söz edilen anket, katılımcılarının aşağıdakilerden hangisiyle ilgili düşüncelerini araştırmamıştır? A) Parasal durum C) Diğer insanlar B) Doğa ve hava D) Siyasal süreçler E) Sağlık durumu
34. Toplumsal olayları bireye yansıdığı gibi aktarabilmek
istiyorum. Kimse günde yirmi dört saat bir toplumsal
olayı düşünemez ancak o olayın sizin belleğinizde
bıraktığı tortular kalır. Ben toplumsal olanı bu yolla
anlatmaya çalışıyorum. İnsanın kendini dillendirmesi
çok komik ama toplumsalı anlatmadığımı, sırf
bireyselle yetindiğimi sananların aksine, ben
eserlerimin gayet politik olduğunu düşünüyorum.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki düşünceye
sahip bir yazarın cümlesi olamaz?
ev A) Ben bir ayaklanmayı sizde uyanan şekliyle
anlatırsam tatmin olurum.
B) Ben sadece aşkımı değil vatanıma olan
bağlılığımı da anlatırım eserlerimde.
C) Bana göre bir çiftin sevdasından çok o sevdanın
yaşandığı dönemdeki toplumsal yaşam daha çok
ilgi görür.
D) Eserlerimde toplumun sorunlarına eğilmek beni
zora sokar diye düşündüğüm için bu konulara çok
Dreve
yanaşmıyorum.
E) Toplumun dertlerini kendime dert edinmezsem
bireysel konularda yazdığım eserlerde de başarıyı
yakalayamam.
TREBITO
sadlertiss
TÖF
methos3 (0
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
34. Toplumsal olayları bireye yansıdığı gibi aktarabilmek istiyorum. Kimse günde yirmi dört saat bir toplumsal olayı düşünemez ancak o olayın sizin belleğinizde bıraktığı tortular kalır. Ben toplumsal olanı bu yolla anlatmaya çalışıyorum. İnsanın kendini dillendirmesi çok komik ama toplumsalı anlatmadığımı, sırf bireyselle yetindiğimi sananların aksine, ben eserlerimin gayet politik olduğunu düşünüyorum. Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki düşünceye sahip bir yazarın cümlesi olamaz? ev A) Ben bir ayaklanmayı sizde uyanan şekliyle anlatırsam tatmin olurum. B) Ben sadece aşkımı değil vatanıma olan bağlılığımı da anlatırım eserlerimde. C) Bana göre bir çiftin sevdasından çok o sevdanın yaşandığı dönemdeki toplumsal yaşam daha çok ilgi görür. D) Eserlerimde toplumun sorunlarına eğilmek beni zora sokar diye düşündüğüm için bu konulara çok Dreve yanaşmıyorum. E) Toplumun dertlerini kendime dert edinmezsem bireysel konularda yazdığım eserlerde de başarıyı yakalayamam. TREBITO sadlertiss TÖF methos3 (0
30.. Ünlü Fransız yazar Jules Verne'nin Kaptan
Grant'ın Çocukları adlı eserinde yer alan "Kötü
Vahşiler", genellikle Kara Afrika'da ve Tatarlar
ülkesinde yaşarlar, uyruk olmaktan çok özgür
ruhlu topluluklardir. Neredeyse sürekli olarak
Fransa'nın ve müttefiki Rusya'nın sömürgeci
girişimlerine karşı koyan insanlardır bunlar.
• Kaptan Nemo, Jules Verne'in ilk kez Denizler
Altında Yirmi Bin Fersah romanında görülen
bir karakterdir ve dünyanın efendilerine karşı
başkaldırının ete kemiğe bürünmüş bir biçimi
olarak Hindistan'ın Hintlilere bırakılmasından
yanadır, yani Fransızların rakibi olan İngilizlerin
karşıtıdır. Tıpkı Buhar Evi'ndeki kahramanlar
ya da şu "işgalcilere karşı adım adım direnen o
gururlu insanlar", yani Yeni Zelanda'daki Mao-
riler gibi.
Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden
hangisi söylenebilir?
A) Bir yazar hakkında aynı düşünceyi pekiştir-
meye yönelik farklı örnekler sunmaktadırlar.
B) Bir yazarın farklı eserlerde aslında birbirini des-
tekleyen görüşler öne sürdüğünü göstermekte-
dirler.
C) Aynı düşüncenin bir yazar tarafından farklı yön-
leriyle birden çok eserde tekrarlanabileceğini
açıklamaktadırlar.
D) Bir yazar hakkında tutarlı bir görüş edinebilme-
nin onun farklı eserlerini bilmekle mümkün ola-
cağını örneklendirmektedirler.
E) Farklı eserleri ele alsalar da bir yazara benzer
bakış açısıyla yaklaşmaktadırlar.
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
30.. Ünlü Fransız yazar Jules Verne'nin Kaptan Grant'ın Çocukları adlı eserinde yer alan "Kötü Vahşiler", genellikle Kara Afrika'da ve Tatarlar ülkesinde yaşarlar, uyruk olmaktan çok özgür ruhlu topluluklardir. Neredeyse sürekli olarak Fransa'nın ve müttefiki Rusya'nın sömürgeci girişimlerine karşı koyan insanlardır bunlar. • Kaptan Nemo, Jules Verne'in ilk kez Denizler Altında Yirmi Bin Fersah romanında görülen bir karakterdir ve dünyanın efendilerine karşı başkaldırının ete kemiğe bürünmüş bir biçimi olarak Hindistan'ın Hintlilere bırakılmasından yanadır, yani Fransızların rakibi olan İngilizlerin karşıtıdır. Tıpkı Buhar Evi'ndeki kahramanlar ya da şu "işgalcilere karşı adım adım direnen o gururlu insanlar", yani Yeni Zelanda'daki Mao- riler gibi. Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A) Bir yazar hakkında aynı düşünceyi pekiştir- meye yönelik farklı örnekler sunmaktadırlar. B) Bir yazarın farklı eserlerde aslında birbirini des- tekleyen görüşler öne sürdüğünü göstermekte- dirler. C) Aynı düşüncenin bir yazar tarafından farklı yön- leriyle birden çok eserde tekrarlanabileceğini açıklamaktadırlar. D) Bir yazar hakkında tutarlı bir görüş edinebilme- nin onun farklı eserlerini bilmekle mümkün ola- cağını örneklendirmektedirler. E) Farklı eserleri ele alsalar da bir yazara benzer bakış açısıyla yaklaşmaktadırlar.
zda otur-
nikâyeleri
n ağzın-
rdan biri.
z sözcük
ru işareti
istenen
ha-
dan
nda
ve
ya-
nda
ap
bir
an
e-
la
arı
r.
A
37 ve 38. soruyu aşağıda verilen parçaya göre
cevaplayınız.
$7. Bu paragraftan,
A
Tarih denen şeyi, resmi söylemle gerçek arasındaki çekiş-
me ve bu çatışmadan sonra ortaya dökülenler belirliyor.
Tarih, gelmiş geçmiş ve bugün var olan devletlerin tam
anlamıyla kara kutusudur Arşivlerin, olayların üstünden
uzun zaman geçtikten sonra açılması elbette hepimize
bazı bilgiler sunuyor ve fikirler veriyor ama yetmez: Tüm
gerçeklerin firesiz araştırılması
ve yazılması lazım. Bun-
dan bahsetmişken Voltaire'in "Tarih ancak özgür bir ülkede
iyi yazılabilir." sözünü de anımsamak gerek. Anadolu top-
raklarında hem özgürlük hem de tarih hayli netameli iki
konu, tabii resmî tarihle gerçek arasındaki uçurumlar da.
Çok kültürlü yapı, Anadolu'da pragmatik hamlelerle gitgide
çok kültürcülüğe evrildi. Özcü yaklaşımlarla milliyetçiliğin
pompalanmaya başlandığı dönemlerde, az önce bahsi
geçen resmî tarih söylemi ağırlık kazanırken var olan,
itinayla sümen altına itilmişti. Bugünlerde o gizlenenlerin
izini sürenler, üstü örtülen gerçeklerle bizi yüzleştirip öz-
cülüğün, Anadolu'nun dört bir yanında yarattığı hasarı da
gün yüzüne çıkarıyor.
1. Tarihin, gösterilenle olan arasındaki çatışmadan kalan-
larla oluştuğuna
A
H. Üzerinden zaman geçtikten sonra üzeri açılan bilgile-
rin, tarihi anlamamız için yeterli olmadığına
III. Anadolu topraklarındaki tarihin, resmi olanla gerçek
olan arasındaki farklılığından dolayı inandırıcı olma-
dığına
değerlendirmelerinden hangilerine ulaşılamaz?
BYYalnız III
C) I ve III
A) Yalnız I
D) II ve III
E) I, II ve III
38. Bu metinde geçen altı çizili cümleyle tarihle ilgili asıl
anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Devletlerin her şeyinin kayıt altına alındığı yer olması
Qirli kanaklı bilgilerin depolandığı alan ol
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
zda otur- nikâyeleri n ağzın- rdan biri. z sözcük ru işareti istenen ha- dan nda ve ya- nda ap bir an e- la arı r. A 37 ve 38. soruyu aşağıda verilen parçaya göre cevaplayınız. $7. Bu paragraftan, A Tarih denen şeyi, resmi söylemle gerçek arasındaki çekiş- me ve bu çatışmadan sonra ortaya dökülenler belirliyor. Tarih, gelmiş geçmiş ve bugün var olan devletlerin tam anlamıyla kara kutusudur Arşivlerin, olayların üstünden uzun zaman geçtikten sonra açılması elbette hepimize bazı bilgiler sunuyor ve fikirler veriyor ama yetmez: Tüm gerçeklerin firesiz araştırılması ve yazılması lazım. Bun- dan bahsetmişken Voltaire'in "Tarih ancak özgür bir ülkede iyi yazılabilir." sözünü de anımsamak gerek. Anadolu top- raklarında hem özgürlük hem de tarih hayli netameli iki konu, tabii resmî tarihle gerçek arasındaki uçurumlar da. Çok kültürlü yapı, Anadolu'da pragmatik hamlelerle gitgide çok kültürcülüğe evrildi. Özcü yaklaşımlarla milliyetçiliğin pompalanmaya başlandığı dönemlerde, az önce bahsi geçen resmî tarih söylemi ağırlık kazanırken var olan, itinayla sümen altına itilmişti. Bugünlerde o gizlenenlerin izini sürenler, üstü örtülen gerçeklerle bizi yüzleştirip öz- cülüğün, Anadolu'nun dört bir yanında yarattığı hasarı da gün yüzüne çıkarıyor. 1. Tarihin, gösterilenle olan arasındaki çatışmadan kalan- larla oluştuğuna A H. Üzerinden zaman geçtikten sonra üzeri açılan bilgile- rin, tarihi anlamamız için yeterli olmadığına III. Anadolu topraklarındaki tarihin, resmi olanla gerçek olan arasındaki farklılığından dolayı inandırıcı olma- dığına değerlendirmelerinden hangilerine ulaşılamaz? BYYalnız III C) I ve III A) Yalnız I D) II ve III E) I, II ve III 38. Bu metinde geçen altı çizili cümleyle tarihle ilgili asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Devletlerin her şeyinin kayıt altına alındığı yer olması Qirli kanaklı bilgilerin depolandığı alan ol
it
Z
gi
si-
7-
re
a-
ul-
ör-
kla
dil
da
eki
N
IZ
Raunt
25. Ahmet Rasim bir yazısında şöyle der: "Yazma hüne-
ri, kalemin ucuyla yazmak değildir ki... Düşünülmüş,
kafada pişirilip kotarılmış düşünceleri kalemin ucuy-
la çizmekte ve tasvirde başarı göstermek demektir.
Söz, yazı odur ki karşımızdakine bir fayda sağlaya.
Gerçekten her kişi, her okuyucu sözden, yazıdan
faydalanamaz. Bu, bir kültür seviyesi meselesidir.
Fakat genel konular denince bunda, hiç olmazsa
orta seviyeleri memnun edecek aydınlık, açıklık,
akla uygunluk, düşündürücülük gibi beğenilir özel-
liklerin bulunması çok gereklidir."
Bu parçaya göre Ahmet Rasim ile ilgili aşağıda-
kilerden hangisi söylenebilir?
A) Yazmayı ömrünün en önemli odak noktası hâli-
ne getirdiği
B) Kalemini sadece estetik hünerler gösterme
amacıyla oynattığı
C) Okurlarına yararlı olma düşüncesini gözden
uzak tutmadığı
D) Eserleriyle toplumun her kesiminde kabul gör-
meyi başardığı
E) Edebî birikime kendine özgü bir anlatım yönte-
miyle katkıda bulunduğu
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
it Z gi si- 7- re a- ul- ör- kla dil da eki N IZ Raunt 25. Ahmet Rasim bir yazısında şöyle der: "Yazma hüne- ri, kalemin ucuyla yazmak değildir ki... Düşünülmüş, kafada pişirilip kotarılmış düşünceleri kalemin ucuy- la çizmekte ve tasvirde başarı göstermek demektir. Söz, yazı odur ki karşımızdakine bir fayda sağlaya. Gerçekten her kişi, her okuyucu sözden, yazıdan faydalanamaz. Bu, bir kültür seviyesi meselesidir. Fakat genel konular denince bunda, hiç olmazsa orta seviyeleri memnun edecek aydınlık, açıklık, akla uygunluk, düşündürücülük gibi beğenilir özel- liklerin bulunması çok gereklidir." Bu parçaya göre Ahmet Rasim ile ilgili aşağıda- kilerden hangisi söylenebilir? A) Yazmayı ömrünün en önemli odak noktası hâli- ne getirdiği B) Kalemini sadece estetik hünerler gösterme amacıyla oynattığı C) Okurlarına yararlı olma düşüncesini gözden uzak tutmadığı D) Eserleriyle toplumun her kesiminde kabul gör- meyi başardığı E) Edebî birikime kendine özgü bir anlatım yönte- miyle katkıda bulunduğu