Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler Soruları

İnsanın doğaya ve evrene anlam kazandırma çabasının bir ürünü olan mitoloji, belirli bir toplum ya da halka özgü mitler bütünü olarak tanımlanabilmektedir. İnsana özgü bir karak- teristiğe sahip olmasının ve hayal gücünden yakıtını alma- sının yanı sıra zaman ve mekân sınırlarını aşan bir niteli- ğe sahiptir. Evrensel bir olgu olarak mitoloji, kolektif yapıda var olan bir bilinçaltı mekanizması aracılığıyla nesilden ne- sile aktarılmaktadır. Dolayısıyla köklerini bilinçaltından al- makta ve insanda mevcut olan içtepiler aracılığıyla geçmiş- ten bugüne yolculuk etmektedir. Tüm insanlığın ortak mira- si olarak nitelenebilen mitoloji, kültürün ve bilimin ortaya çı- kışında ve gelişiminde de önemli bir rol üstlenmiştir. Mitolo- jille bilim arasındaki semantik ortaklıktan hareketle bilimsel terminolojinin de mitsel göndermelerle dolu olduğuna dik- kat çekmek ve bilimsel terminolojiye tam anlamıyla hâkim olmanın söz konusu simgesel dili çözümlemekle mümkün olduğunu ileri sürmek mümkündür. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ula- şılamaz? A) Mitoloji; tipkı bilim gibi insanın evreni ve dünyayı algılama, açıklama ve anlamlandırma çabasının bir ürünüdür. + Lamanla aplan olarak y abi işle Dahası B) insan yaratıcılığının dışavurumu olan mitoloji, günümüz biliminde özellikle terminolojik bağlamda yoğun olarak kullanılmaktadır. e by me 6) Mitler, bir süre sonra kendilerini üretenlere ait olmaktan çıkarak başkalarına da ait olmaya başlamış, zaman ve mekân sınırlarını aşan bir niteliğe bürünmüştür. inde sekiller dan 20 D) Insan doğasına özgü semboller toplamı olarak tanımla- nabilen mitoloji; kültürün ana dinamikleri olarak nitele- yebileceğimiz din, bilim ve sanatın gelişiminde öncü bir rol üstlenmiştir. yaşay tercih emeli E) İnsanın hayal gücünün ürünü olan mitoloji, doğum-ya- şam-ölüm döngüsüne bir açıklama getirmek için farklı bilim dallarından faydalanmaktadır. Bu pa silam A) Bi yic B T b C) C C D) E

Domates- dirdiğinda ni uyaran tar ağlan, bunlar sa- yoksa bit- mi? nmek is- gu yük bir mluğun- yük ve mpton eri'nin klaşık O'den Icular an ru- rara- n kişi alana sınıf" endi- aydı. ni ta- Imiş ha- ardı. den nin da mlı ğu ni a toptanc gelimi ihan Tarus u ler bularak gelişeni, ömek ola belirtmediği için kıyasıya eleştiriyordu. Kemal'i, Kurtuluş Yolu adlı hikâyesinin kişileri olumlu değil, gerçeği olduğu gibi gösteriyor diye iyice hırpalıyor, mekanik olmakla suçlu- yordu. [8] Bu parçada Fethi Naci'ye yöneltilen eleştiri aşağıdakilerden hangisidir? DA Eserlerinde toplumcu anlayıştan uzaklaş- masi B) Olay ve kişilere ideolojik olarak yaklaşması C) Eserlerinde incelediği yazarlara karşı mesa- feli davranması D) incelediği yazarlar arasında ayrımcılık yap- masi E) Ozgün tespitlerden yoksun olması 33. Atilla Birkiye'nin okur okumaz çok sevdiğim Bir Yıldız Kaydı adu eseri, bir kez gördüğü bir ka- dini yeniden görme umuduyla arayan bireyin ve birlikteliği bozulmuş, her biri bir yere sav- rulmuş bireylerden oluşan bir ailenin öyküsünü anlattığı için hayli önemli bir kitap. Anlatılan, sa- dece bir ailenin öyküsü değil. Coğrafyamızın tarihi, hayli yaralı olaylara sahip. Büyük altüst oluşların içinden çıkmak, terk edilenin yerine gidilen yerde yenisini koymak, insanın müca- dele tarihinde acıklı bir evredir. Bir Yıldız Kay- di'da Atilla Birkiye, bunu başarıyla aktarıyor. Şunu anlıyoruz: Eserde anlatıcı, sadece kendi- sine ait bir geçmişi anlatmıyor. Bu coğrafyanın çoğu bireyi, anlatılanlarda kendisininkine ben- zer yaşanmışlıklar bulabilir. Öyle bir "geçmiş" var ki romanda, herkesi kapsayan büyük bir şemsiye âdeta. Bu parçada sözü edilen eser ile ilgili aşağı- dakilerden hangisine değinilmemiştir? A Yazarının geçmişinden izler taşıdığına B) Başarılı bir anlatımının bulunduğuna Okurun anlatılan hikâyede kendini buldu- ğuna D) Tarihi ve geçmişi birleştirici bir şekilde yan- sittığına EX Bireysel ve toplumsal bir öyküsünün oldu- ğuna TYT

Türk edebiyatının önemli sanatçılarından Yaşar Kemal'in, düşlerine sığı- narak hayata tutunmaya çalışan sokak çocuklarının unutulmamaya mü- hürlenen hayat hikâyelerini anlattığı Neredesin Arkadaşım, büyük usta- nın çocuklarla yaptığı söyleşilerden oluşmaktadır. Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangi- sidir? A A Neredesin Arkadaşım adlı eser, Yaşar Kemal'in sokak çocuklarıyla yaptığı röportajların bir seçkisi olarak yayımlanmıştır. B) Yaşar Kemal'in sokak çocukları üzerine yaptığı araştırmalar okurlar- ca beğenildiği için bir araya getirilmiştir. CSokak çocuklarından edindiği izlenimlerle Yaşar Kemal, Neredesin Arkadaşım adlı öyküyü sokak çocuklarına ithaf etmiştir. DT N DNeredesin Arkadaşım adlı eseriyle Yaşar Kemal, ilk defa sokak çocuk- larının sorunlarını bir öykü kitabında işlemiştir. E Sokak çocuklarının hayat hikâyelerini konu edinen Neredesin Arka- daşım adlı öykü kitabı üzerine Yaşar Kemal'le yapılan röportajlar bir kitap hâline getirilmiştir. Cü Se ff

5. By süre önce Misir'in başkenti Kahire'nin güneyindeki Gi- a vilayetinde 3 bin 200 yıllık bir tahitin içinde dünyanın en eski peyniri bulunmuştu. Hırvatistan'ın Pokrovník ve Daní- lo Bitinj köylerinde yapılan son çalışma, Mısır'da bulunan peyniri geride bıraktı. Köylerde yapılan çalışmalarda tence- relerin içinde yağ asitleri bulundu. Asitleri laboratuvar orta- minda inceleyen araştırmacılar, peynir kalıntılarına rastla- dı. Kalıntıların, yaklaşık 7.200 yıl öncesine ait olduğu düşü- nülüyor. Peynir dışında et, süt ve balık kalıntılarına da rast- landı. Tarih araştırmacıları, peynir üretiminin 5.000 yıl önce başladığını düşünüyordu ancak Hırvatistan'da yapılan ça- lışma, üretimin 7.200 yıl önce başladığını gösteriyor. Muh- temelen peynir, süt ve yoğurt ürünleri bu bölgeden Avru- pa'ya yayıldı. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ula- şılamaz? A) Mısır'da bulunan dünyanın en eski peynirinin farklı bir buluntu ile yerini başka peynire bıraktığına B) Günümüzde bilinen dünyanın en eski peynirinin Avru- pa'da yer alan bir ülkenin köyünde olduğuna C) Bulunan en eski peynirin kesin tarihi konusunda uzman- larca ortak bir görüşün oluşmadığına D) Hırvatistan'da bulunan yiyecek kalıntıdan yola çıkarak süt ürünlerinin Avrupa'ya buradan gittiğine E) güt ve süt ürünlerinin insanlık tarihi kadar eski bir geç- mişe dayandığının bilimsel olarak ispat edildiğine debiyat Sokağı

31. Hafıza kaybı ve bilişsel yetilerin azalması gibi belirtiler görülmeden yıllar önce bile alzaymır hastalığı beyne zarar vermeye başlayabiliyor. Dolayısıyla insanların beyinlerindeki anormal durumları tespit ederek erken alzaymır teşhisi yapmak mümkün. Bugün bu amaçla kullanılan yöntemler hem pahalı hem de vücuda müdahale edilmesini gerek- tiriyor. Geçmişte alzaymır sebebiyle hayatını kaybetmiş insanların gözleri üzerinde yapılan incelemelerde retinanın merkezinde incelmeler ve optik sinirde bozulmalar gözlem- lenmiştir. Bu bilgilerden yola çıkan bir grup araştırmacı, göz muayeneleri sırasında alzaymır teşhisine imkân veren bir yöntem geliştirmiştir. Bu parçadan hareketle alzaymırla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Tedavisinde başarı oranının düşük olduğu BGözde olumsuz durumlara yol açtığı C) Erken teşhisinin maliyetli olduğu D) Ölümle sonuçlanabilen bir hastalık olduğu E) Belirtileri ortaya çıkmadan zararlarının başlayabileceği

öylen ri Juğu yük bir luğun yük ve mpton eri'nin klaşık 'den cular mrü- ara- kişi na di- di. Ş Bu par aşağıdakilerden hangis DA Eserlerinde toplumcu anlayıştan uzaklaş- ması B) Olay ve kişilere ideolojik olarak yaklaşması C) Eserlerinde incelediği yazarlara karşı mesa- feli davranması D) incelediği yazarlar arasında ayrımcılık yap- masi E) Özgün tespitlerden yoksun olması 33. Atilla Birkiye'nin okur okumaz çok sevdiğim Bir Yıldız Kaydı ad eseri, bir kez gördüğü bir ka- dini yeniden görme umuduyla arayan bireyin ve birlikteliği bozulmuş, her biri bir yere sav- rulmuş bireylerden oluşan bir ailenin öyküsünü anlattığı için hayli önemli bir kitap. Anlatılan, sa- dece bir ailenin öyküsü değil. Coğrafyamızın tarihi, hayli yaralı olaylara sahip. Büyük altüst oluşların içinden çıkmak, terk edilenin yerine gidilen yerde yenisini koymak, insanın müca- dele tarihinde acıklı bir evredir. Bir Yıldız Kay- di'da Atilla Birkiye, bunu başarıyla aktarıyor. Şunu anlıyoruz: Eserde anlatıcı, sadece kendi- sine ait bir geçmişi anlatmıyor. Bu coğrafyanın çoğu bireyi, anlatılanlarda kendisininkine ben- zer yaşanmışlıklar bulabilir. Öyle bir "geçmiş" var ki romanda, herkesi kapsayan büyük bir şemsiye âdeta. Bu parçada sözü edilen eser ile ilgili aşağı- dakilerden hangisine değinilmemiştir? A Yazarının geçmişinden izler taşıdığına B) Başarılı bir anlatımının bulunduğuna Okurun anlatılan hikâyede kendini buldu- ğuna D) Tarihi ve geçmişi birleştirici bir şekilde yan- sıttığına EX Bireysel ve toplumsal bir öyküsünün oldu- ğuna

B 28. Doğanın bizim içimize koyduğu iyilik tohumları, öylesine ince ve narindir ki karşıt bir besinin en ufak bir uyuşmazlığına katlanamaz. Bu tohum- lar, kendilerini kolayca devam ettiremediklerin- den yozlaşıp tükenir ve hiçbir şey olamazlar. Meyve ağaçları gibidirler. Kendi başlarına bıra- kılan bu ağaçların hepsi, kendilerine özgü olan doğalarını sürdürür fakat onlara yapılan aşıya göre hemen bu doğalarını terk edip kendileri- nin olmayan başka tür meyveleri taşımaya baş- larlar. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden han- gisine ulaşılabilir? A) İnsanların başarılı olması için onları kendi başına bırakmak doğru değildir. B Farklı kültürler ile kaynaşmak, kişinin yete- neklerini ortaya çıkarır. C) insanlara ve toplumlara sağlanan sınırsız özgürlük, kişilik gelişiminin temelidir. DTüm yenilik ve gelişmelerin ortaya çıkışı, karşıtlıkların bir araya gelmesiyledir. E) Bireye ve kişiliğine dışarıdan yapılan müda- haleler, onun yabancılaşmasına yol açar.

27. Cesur kişiler, istedikleri iyiliği elde etmek için tehlikeye atılmaktan hiç korkmazlar. Akıllı kişiler ise hiçbir güçlükten kaçınmazlar. Alçak ve uyu- şuk kişilerse ne kötülüğe katlanmayı ne de iyi- liğe yeniden kavuşmayı bilirler. İyiliği dilemekle yetinirler; onu elde etme isteği, doğal olarak bu kişilerde bulunmasına rağmen onu yürek- ten algılama erdemi, iradelerini kullanmamaları nedeniyle yok olmuştur. Elde edildiğinde kişi- leri mutlu ve hoşnut kılacak her şeyi arzulamak olan bu istek, bu istenç bilgelerle cesurlarda ol- duğu gibi akılsızlarla korkaklarda da bulunur. Bu parçadan hareketle 1. İyilik mücadele edilerek elde edilen bir er- demdir. II. Elde edilmek isteneni arzulamak, herkeste aynı şekilde ortaya çıkan bir duygudur. III. İyilikleri istemek, onun uğrunda mücadeleyi gerektiren bir durum değildir. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) Yalnız I B) I ve II D) ve III C) Yalnız II EYalnız III 2

Kü kita- 4 yılları oluşan zandığı Çarşısı nra, ya- = Bakır" eçiliyor. si tara- el Duca I... Çu- kan da- e değil, nda "Al 978) ve kenti ve anmayı dele ile anlat- danmış ngisine okunan eçimini töder 3A DENEME SINAVI 36. Prospektüs, genellikle ilaç kutularının içinde katlı bir hâlde bulunan bir tür ilaç kullanma kılavuzu diyebilece- ğimiz kâğıttır. Fransızcadan Türkçeye geçmiş bir söz- cüktür. Prospektüsün içeriğinde ilacın içinde yer alan maddeler, ilacın yan etkileri, ilacın nasıl kullanılacağı, ilacı kullandıktan sonra dikkat edilmesi gerekenler, ilacı kimlerin hangi koşulda kullanabileceği, ilacın saklanma koşulları yazılıdır. Genel dili bilimsel olan prospektüsün en anlaşılır bölümü, ilacın yan etkilerinin anlatıldığı yerdir. Bir prospektüste özellikle olması gereken ve dikkatlice okunması gereken bazı hususlar vardır. Bunlardan biri genellikle prospektüsün en başında yer alan ilacın kulla- nım alanı hakkında kabaca bilgi veren kısımdır. Aldığınız ilacın hangi rahatsızlıklar için kullanıldığını unuttuğunuz- da bu kısma bakmanız yeterli olacaktır. Diğer önemli ve dikkat edilmesi gereken hususlardan biri ilacın kullanım dozu ve hangi yaş gruplarının kullanabileceği hakkında bilgi veren kısımdır. Ayrıca prospektüslerin içinde ilacın içerisinde bulunan alerjik maddelerin de yazılması olası bir alerjik reaksiyonun önüne geçmek için yarar sağlar. Bu parçadan 1. Prospektüslerde bulunan ilacın kullanımı ile ilgili bilgi- ler her zaman en başta yer alır. II. lacin en anlaşılır kısmı hangi koşullarda saklanabile- ceği, nasıl kullanılacağı ve ilacın yan etkilerinin anla- tıldığı kısımdır. D) II ve III III. Alerjik maddelerin yazılması alerjik reaksiyonların önüne geçilmesinde fayda sağlar. ifadelerinden hangisine veya hangilerine ulaşılabilir? A) Ivett B) I ve III K C) ve III E) Yalnız III 180 of b

7 r - 3. Deneme 32. Belçikalı heykeltıraş Marc Janssens'in eserleri göz göze geldiğiniz ilk an şok etkisi yaratacak türden. Sanatçının amacı "insana varoluş sebebini düşündürmek" ve tam olarak bu noktada eserlere baktığınız anda "Neden?" so- rusunu sorduğunuzu fark ediyorsunuz. Janssens, farklı bir tür sosyal yozlaşmaya şekil veriyor, şiirin doğurduğu bir mutasyon gibi insan ve nesnenin aynı olduğu bir rüya dünyası yaratarak dikkatleri çekmeyi hedefliyor. Özellik- le Turtle isimli çalışması sergilendiği 2018 yılından beri oldukça dikkat çekiyor. Evini sırtında taşıyan ve taşıdığı yükün ağır geldiği her mimik çizgisinden belli olan bir fi- gür sizi ilk gördüğünüz andan itibaren sarsıyor. Taşıdığı yükün ağırlığı ile ezilmiş ellerin, dirseklerin hissi, figürün acı çeken yüzü, sırtındaki yükün uyandırdığı müthiş ağır- lık hissi, sizlere tek bir soru sorduracak türden. Janssens A bir sergisi sırasında bir kadının bu çalışmasının başında dakikalarca ağladığını gördüğünü aktarıyor. Sanat, ama- cina uygun soruyor, sorduruyor. A) Şaşırtıcılık B) Sorgulatıcılık C) Etkileyicilik D) Gelenekten esinlenme E) Toplumsallik LM Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi Jans- sens'in çalışmalarının özelliklerinden biri olamaz? IAT

31. Üniversitede bir hoca derste şöyle bir yöntem dinleyin ve not tutun." der. Normalde dersle ilgili bir ve "Size bu derste tangoyu anlatacağım. Dikkatli konu anlatması gerekirken niye tango konusunu anlattığına öğrenciler bir anlam veremez. Hoca, tangoyu hiçbir ayrıntısını atlamadan enine boyuna yapacağını söyler. Öğrenciler yazılı sınavda çok başarılı anlatır. Bir sonraki derste tango konusundan yazılı not ortalaması 90'in üzerindedir. Ertesi gün ise bütün olur çünkü anlatılanları ezberlemişlerdir. Oğrencilerin öğrencileri spor salonuna toplar. Hoca, önceden her şeyi gerektiği gibi hazırlamıştır. Salonun birkaç yerine merakla izlerken kameralar konmuştur. Öğrenciler öğrendiklerini uygulayacak. Buyurun piste!" Sonuç tam hoca, şöyle konuşur: "Şimdi herkes tango yapacak, bir fiyasko olur. Acemice hareketler, duraklamalar, çarpışmalar... Hemen hepsi tangoyla ilgisi olmayan hareketler yaparlar. Hoca, birkaç gün sonra sonuçları açıklar: Ortalama notu bu kez 33 olur. uygular Bu parçada söz edilen hocanın bu yöntemle aşağıdakilerden hangisini amaçladığı söylenebilir? A) Bazı ortamların başarı için uygun olmadığını belirtmeyi B) Başarının da başarısızlığın da doğal olduğunu göstermeyi C) Hiçbir başarı durumunun kalıcı olmadığını ortaya koymayı vislos D) Bir şeyin sadece teorik bilgilerle öğrenilemeyeceğini öğretmeyi E) İzlenebilir olmanın başarısızlığı etkilediğini tespit etmeyi

30. İşte başlıyor! İşi sıkı tutmaya kararlıyım. Kulağım Meral Uğurlu'nun o buğulu okuyuşunda, gözlerim notalarda. Müzikten anlayan adamın ayrıcalığıdır bu. Bu önce, önüne konan her şeyi alkışlamaya hazır, sıradan dinleyiciler gibi olmamak içindir. Eğer ortada Meral Hanım'ınki gibi çok özel bir icra varsa bu icranın inceliklerini anlamak için aynı şey yapılmalıdır. Bu parçanın yazarıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A) Dinlediklerine şüpheyle yaklaşmaktadır. B) Bilinçli bir dinleme eylemine hazırlanmaktadır. C) Düşünsel eylemine set çekmektedir. D) Duygularıyla düşüncelerini dengelemektedir. E) Dinleme eylemine yenilikler getirmektedir.

10. XVI. yüzyılda insan zekâsının doğası üzerine bir kitap yayımlayan İspanyol fizikçi J. Huarte, araştırmaları sırasında zekâ yerine Latincede kullanılan "ingenio" sözcüğünün “ortaya çıkarmak", "üretmek" gibi anlamlara geldiğini görmüş; bunun, zihnin doğasına ilişkin bir ipucu sağladığını öne sürmüştür. A) XVI. yüzyılda insan zekâsı üzerine İspanya'da birçok çalışma yapılmıştır. B) İspanyol toplumlarının günümüzde Latinceyi kullandığı belirlenmiştir. C) J. Huarte'nin çalışmaları günümüz araştırmalarının temelini oluşturmuştur. D) Latincede zekâ kavramı ile yaratmak arasında bir ilişki olduğu düşünülmüştür. E) J. Huarte kitabında zekâ yerine yeni bir kavram kullanmak istemiştir.

21 6. B)Tanık gösterme Tanımlama D) Karşılaştırma E) Benzetme 1. Öz şiir anlayışının temsilcileri şiirde güzelliği esas almış- lardır. Onlar, bu durumu şöyle dile getirmiştir: "Şiir, estetik söyleme ulaşma çabasıdır." Öz şiir sanatçıları bireysel konuları ele alıp "sanat için sanat" prensibine sadık kal- mışlardır. Şiirde özellikle konunun işleniş tarzını önemse- mişlerdir. Dolayısıyla ölçü, uyak ve söz sanatlarını usta- lıkla kullanmaya çalışmışlardır. A C D E II. Garip şairleri, şiir geleneğimize sırt çevirmiştir. Şiirimize yepyeni bir soluk getirme iddiası güden Garipçiler, ölçü ve uyak gibi ahenk unsurlarını dikkate almamışlardır. Şairane söyleyişlerden uzak durmuşlardır. Sade dili kullanarak ve sıradan insanı anlatarak şiirimizde bir paradigma değişi- mine yol açmışlardır. "Geleneksel şiir artık yıkılmalıdır." diyen Garipçiler, Türk şiirinde önemli bir rolü üstlenmiştir. A) Açıklayıcı anlatım B) Doğrudan aktarma C) Farklı yapıda cümleler D) Tanım yapma E) Bilgi verme Aşağıdakilerden hangisi, yukarıdaki numaralanmış parça- ların ortak özelliği olarak gösterilemez?

20. Zaman ilerliyor... Zaman ilerledikçe insanoğlunun zihni geli- yor, birçok keşifler, icatlar yapıyor. Bu keşif ve icatlar saye- sinde birçok imkana sahip oluyor, hayatını kolaylaştırıyor. Fakat kanayan yarası daha da derinleşiyor, kan kaybı daha çok artıyor. ul Bu parça aşağıdakilerin hangisiyle sürdürülürse yaşa- nan çelişkili olgu vurgulanmış olur? A) Tuhaf bir şekilde insanoğlu bunu bilerek yapıyor. B) Kimse yaşananlardan ders çıkarmıyor hâlâ. C) Kazanırken kaybetmek buna derler herhalde. D) Eyvah dediğinde vakit çok geç olacak sanırım. E) İnsanoğlu sorunu zamanın kendisine havale etmişe benziyor.

2021-TYT/ Türkçe 31. 500 Kelimeyle Konuşuyoruz Efsanesi! Dilimizin zayıfladığından, insanların artık dillerini zengin bir şekilde kullanamadığından dem vuranların 30 yıldır ağızlarından düşürmedikleri bir ezber var, bir şehir efsa- nesi: İnsanımız artık 500 kelime ile konuşuyor, isimli bir temcit pilavı bu. Yahu kim saymış, kim ölçmüş, nerede istatistiği tutulmuş; oraya baktım doğru düzgün bir sayı yok, buraya baktım net, belirgin bir araştırma yok. Bazı araştırmalar var; onlarda da çıkan sonuç 500 değil, en az 1500-2000 kelime! Ben de çevremdeki insanlardan saymaya çalıştım bunları, o da kolay iş değil. Ama birkaç deneme sonrası şunu fark ettim: Gençlerin 500 kelime ile konuştuğunu iddia edenler kesinlikle doğru söylemiyor- lar. Bu köşe yazısıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söy- lenebilir? A) Karşı çıkılan düşünceyle ilgili veriler kullanılarak okur- da kanaat oluşturulmaya çalışılmıştır. B) Karşı çıkılan düşüncenin belli bir çevreyle sınırlı kaldı- ğı, geneli yansıtmadığı vurgulanmıştır. 32. C) Üzerinde durulan yanlışlığın son yıllarda daha fazla konuşulduğu belirtilmiştir. D) Dille ilgili yanlış bir algıya entelektüellerin neden oldu- ğu ileri sürülmüştür. E) Şikâyet edilen durumun tüm dünyanın ortak sorunu olduğu dile getirilmiştir.