Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler Soruları

Deneme - 15 13. Yazar, bireyleri kuşatan öyküler sunuyor. Anlatının çatısını kurmakta deneyimli olduğu açık, sıkı dokulu ve özlü bir me- tin çıkarıyor önümüze. Olayı aktarmaktan çok, insanların ruh durumunu yansıtmayı önceliyor. Yaşamın örtük kalan acr lı yanlarına yoğunlaştığı için de ilgi uyandırıyor. Bu nedenle kendince tatlar salmayı başarıyor bu öyküler. Durağan bir akış sürdürüyor görünmekle birlikte okuruyla dirilip içe iş- leyen, öyküyü onunla yeni baştan kurup dokuyan verimler bunlar. Bir başka yanı da öykülerinden yayılan türlü acıya, şiddete, kötülüğe karşın umutsuzluğa kapıyı kapatıp umu- da yönelmesi. Bu parçada sözü edilen yazar ile ilgili olarak aşağıdaki- lerden hangisi söylenemez? Aiyimser bir bakış açısı taşımaktadır. LB Ustaca bir kurgulama yeteneğine sahiptir. C) Öğretici yanı ağır basan öyküler yazmaktadır. DY Yoğun bir anlatımla yazmaktadır. E) Okuru etkin kılmaktadır.

Deneme - 15 25. Uzun bir süre hem sanayileşmiş hem de sanayileşmekte olan ülkeler, uluslararası kuruluşların küreselleşmeyi teşvik eden kararlarına uymak mecburiyeti ile karşı karşıya kalmaktadır. Bir diğer ifade ile mevcut söylemleriyle ters düşse bile artık ulusal otorite, küreselleşme karşısında, uzun süre ayak di- reyemiyor. Çünkü böyle bir direnç, o ülkeyi marjinalleşme Özellikle gibi başka tehlikelerle karşı karşıya bırakıyor. rekabet gücü zayıf olan ülkeler ve gruplar için, çoğu kere kayıplar kazançların önünde. Her şeyi ekonomik rasyonali- teye indirgemenin yarattığı çıkmazlar, yeni sosyal yıkımlara yol açabiliyor. ---- Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Ne var ki küreselleşmeyle birlikte ekonomisi güçlenen ülkeler bu duruma uyum sağlamakta zorlanabiliyor B) Küreselleşmeyle birlikte gelir dağılımındaki dengesizlik az kazanan lehine değişiyor C) Ne olursa olsun ekonomik alanda büyüyen ülkeler sos- yal anlamda da büyük gelişim yaşıyor Ancak küreselleşmenin kaçınılmazlığı, onun yarattığı sos- yal maliyetleri ortadan kaldırmıyor E) Ama her değişim gibi küreselleşme de beraberinde bu değişime direnen bir kitlenin oluşmasına neden oluyor

A TÜRKÇE TESTİ yrılan kısmına işaretleyiniz. ezli bir bağlam u'nun, sizliğin yordu: vararlı görü- ruyor, Imayı sina ir? ny in 1 M A 3. ● ● A BİLGİ SARMAL almak: Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak. keskin: Tiz (ses). sıkı: İyice, kuvvetlice. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "almak, keskin, sıkı" sözcükleri belirtilen anlamlarını karşılayacak şekilde kullanılmıştır? ADKardeşinin elindeki mektubu hızlıca çekip alan ablası, satırları okumaya başlayınca gözyaşlarına hâkim ola- madı ve keskin bir sesle ağlayarak kardeşine sıkıca sarıldı. Askerdeki oğlundan haber alan anne, oğlunun evdeki kıyafetine sıkıca sarılarak onu koklamaya başladı ve burnuna oğlunun özlemini giderecek keskin bir hasret kokusu geldi. Tarladaki sapları toplayan çiftçi, onlara sıkı bir düğüm attı ve hayvanların yemi için onları almaya gelecek olan çobanı keskin güneşin altında beklemeye başladı. D) Karadeniz gezisinde tanıştığım şairle daha sıkı temas kurmak için keskin zekâmı kullandım ve onu memleke- time davet edip aldığım bir demet çiçekle terminalde karşıladım. Hastalığın seyri ilerledikçe sıkı bir tedavi aşaması geçirdi: tedaviye tepki vermeyince doktorlar, böbreği- nin birini aldı ve keskin bir dille hastanın kendine dikkat etmesi gerektiğini söylediler.

1. Türkçe Testi için ayrılan kısmına işare Birtakım şatafatlı merasimden sonra ----, besinde istirahat etmekteydiler ki köyü dolaşmaya çık- reisin kulü- mış olan melez tercüman koşarak geldi elli adım ka- dar ötede bir Avrupalı tarafından yapılmış olması pek muhtemel olan tahta bir kulübe gördüğünü söyledi. Golf pantolonlarının altına çoraplarını tekrar giymeye vakit bulamayarak hep birden oraya koştular. Bu, kerestelerden yapılmış bir yerdi ve önünde çiçeklerinden vücuda getirilmiş, bahçemsi bir meydan- lık vardı. orman Bu parçada-beş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir? A) gezginler - yamuk - kokusuz B) seyyahlar - intizamsız -(vahşi C turistler-Kırık- solgun D) ziyaretçiler -kalın - sararmış E) konuklar-kurumuş - ölgün u sor 3.

8. "Düşüncenizin kendi üzerinde toparlanmasına mümkün ol- duğu kadar elverişli olan bir yerde oturduktan sonra kâğıt kalem getirin. Kendinizi elinizden gelen en pasif veya en meynalıcı duruma koyun. (...) Önceden düşünülmüş hiçbir ko- - <^nu olmadan çabuk yazın, aklınızda tutamayacak ve yazdı- ğınızı yeniden okumak isteğinde bulunmayacak kadar ça- buk yazın." yen "s duygu 'S Bu anlayışı benimseyen bir sanatçı, aşağıdakilerden hangisini söyleyemez? A) Ziyâ-yı akl ile tefrîk-i hüsn ü kubh olunur (İyi ve kötü, aklın ışığı ile ayırt edilir.) x B) "Artık ressamlara, artık edebiyatçılara, müzisyenlere, kütüphanelere, müzelere, polise, vatana yer yok. So- nunda bütün bu budalalıklar yeter artık." C) "Acımak yok. Arınmış bir insanlık umudu ancak kırım ve kıyamdan sonra gerçekleşir. Beynin ve toplumsal ör- gütün çekmecelerini kırıyorum; her yerde kuralları al- tüst ediyorum. Sisteme karşıyım." D) "Her dinamoyu altıma almak için çıldırıyorum! Tükrüklü dilim bakır telleri yalıyor Damarlarımda kovalıyor Oto direzinler lokomotifler!" E) "Dünyanın görkemliliği yeni bir güzellikle zenginleşti: hız güzelliği."

IF-MEZUN - TYT5EK amaktan sey ama na hızla çok, yö- ve ismi- ve üstü- -r ve ku- bizden. rülüyo- Çabuk sup du- mler (in- ri hariç) I metin- ve elim en; bel- kim bi- ilerden düşün- tadit A 33. Eşyalar mı insan için, insanlar mı eşya için? Eşyalar ne için? Bir sandalye devrilirse ne olur? En fazla ne olabilir? İnsanlardan kaçan posta kutuları olur mu? Arabası, şoförü rehin alabilir mi? Ya kapılar saldır- ganlaşırsa?.. Eskiden tüketim çılgınlığı içindeyken şimdi tüketim körlüğünde kaybolmuş günümüz dün- yasına ta 1975 yılından söz söylüyor, sordukları so- rularla ve varlıklarıyla bu nesneler. Zaten adları üS- tünde değilse de ölümsüzler, hep okunacaklar, hiç ölmeden. Aradan geçen yılların elbette önemi yok. İki-sebepten... Çünkü iktidar ihtiyacından doğan tü- ketme meselesi bir yana erk üzerine kafa yoran, tespitler yapan, yargılar koyan öykülerin kahraman- ları onlar, Saramago öykülerinin. Erk ki insan denen yaratık, kendi varlığını varlık içinde başka türlü ko- numlamadıkça hep bir mesele olacak. Bu nesneler ölümsüzdür çünkü edebiyat eskimez. ğından Bu parçada Saramago'nun "Ölümlü Nesneler" ki- tabındaki öyküleriyle ilgili olarak aşağıdakiler- den hangisinden söz edilmemiştir? A) Öykülerin zamanın acımasız sınavını verece- ğinden B) Öykülerin güç üzerine söz söylediğinden D Öykü kahramanlarının nesne olduğundan DÖykülerin tüketim çılgınlığına kapılmış olan bu günü eleştirdiğinden E E) 1975'te yazılmış oldukları için içerik olarak bu- günü yansıtmadığından

Aşağıdakilerden hangis! parçada değinilen özelliklerinden biri değildir? AÇeşitli resimler çizilen Şarkı sözleri kaydedilen Giderken yanında götürülen Fotoğraf yapıştırılan ED Hatıra yazılan 10. Kuzgun sürüsünün, hayvan leşi yağmalamasına vahşice dene- bilir ancak onları ifade etmekte kuzgun terimini kullanmak da kabalıktır. Herkes bu akıllı arkadaşlardan daima nefret eder, aslında kuzgunlar da bir bakıma dehşet verici değiller midir? Ölü hayvanları parçalamak için kullandıkları keskin, kavisli ga- gaları var mı? Evet. Ötüşleri ürpertici bir kahkahaya benziyor mu? Kesinlikle. Böylesine zeki bir beyne sahip olmak, onla- ri kötü yapmaz; tersine olağanüstü yapar. Kuzgunlar bulma- ca çözebilir, diğer hayvanlara kurnazlıklarıyla yardım edebilir ve maymunlardan bile çok birbirleriyle iletişim kurabilirler. Şim- di plan da yapabileceklerini biliyoruz. Dünyanın kontrolü için yapılan savaşta bizi devirmeyi planlamadıklarını ümit ediyoruz aslında onlar sadece kendileri için daha iyi yiyecekler bulma- yı planlıyor olmalılar. Çoğu çocuktan daha fazla kendine hâ- kim olan bu kuşlar için yapılan, aynen bir marshmallow testin- deki gibidir Bu parçada kuzgunlarla ilgili olarak çıkarılabilecek en kapsamlı yargı aşağıdakilerden hangisidir? Hayvanlar arasında farklı özelliklere sahip olsalar da vahşi yapıları ürkütücüdür. Leşle beslenmeleri saldırgan bir yapıya sahip olmalarına yol açmaktadır. Yırtıcı özelliği olsa da düşünme becerilerine sahip olma- ları onlara olağan dışı bir boyut katmaktadır. Kurnaz olmaları onların tehlikelerden kolayca kurtulmala- rına yardımcı olmaktadır. insanların onları sevmemelerinin altında onlara verilmiş isim yatmaktadır. Üçgen AKADEMI 1 12. in b 12 156 C S r

ak K- J čevaplayınız. Her ulus gibi Türk tarihi de dalgalanmalarla doludur. Örne- ğin, XVI. yüzyıl zirvedir. 1908-1922 yılları arası ise dip nokta- lardan biri olarak değerlendirilebilir. Aralıksız on dört yıl süren savaşlar; pek çok acıların yaşandığı, varlık mücadelesinin ve- rildiği yıllardır. Ancak bağımsızlığına düşkün olan Türk milleti için her dip nokta bir yükselişin de başlangıcı olmuştur. Her yükseliş bir destan niteliğindedir. Bunların en iyi görülebile- ceği alanlardan biri de romanlar, hikâyeler ve şiirlerdir. Çün- kü edebî eserler, toplumların aynasıdır. Türklerin geçmişi, bu açıdan çok zengindir. Sadece Kurtuluş Savaşı yıllarımız bile yüzlerce hatta binlerce esere konu olabilecek derinlikte ve zenginliktedir. Başka milletlerle kıyas edilmese de bazı eser- lerde dönemin havası yansıtılmıştır. Ancak bizim için sıradan sayılabilecek olaylardan olağanüstü hikâyeler ortaya çıkaran uluslara baktıkça insan, "Bizim tarihimiz onlarda olsa neler yapmazlardı?" diye düşünmeden edemiyor. Yapılanlar elbet- te iyi, güzel, saygıdeğer ama bu kadar mi olmalıydı? Galiba, yaşamaktan yazmaya vakit bulamıyoruz biz! 7. Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşıla- maz? A) Uzun süren savaşlar, edebiyatın ve kültürün gelişme- sini engellemiştir B) Türk milleti kendi küllerinden defalarca doğmasını bil- miş bir millettir. C) Türk tarihi, edebî eserlere konu olabilecek sayısız mal- zeme ile doludur. D) Önemsiz ve küçük olaylardan çok büyük eserler orta- ya koyabilen uluslar vardır. E) Dünya tarihinde, etki ve güç bakımından hep aynı se- vivede kalan bir devlete rastlanamaz. 6

daki po- yat _ğı- Her en a- m li DENEME SINAV 6. (1) Şiirden söz açılınca, şiirle uğraşan hemen herkesten sık sık duyduğumuz sözlerden biri şudur: "Şiirin okulu yoktur." (II) Resmî öğretim kurumlarına baktığımızda, ortalıkta resmin, mü- ziğin, heykelin, sinemanın, tiyatronun öğretiminin yapıldığı, kıyamet kadar okul olduğunu görmek- teyiz. (III) Ama şiir öğretiminin yapıldığı bir okula rastlayamayız. (IV) Çünkü şairlik eğitimle öğreni- lecek bir meslek değildir. (V) Siz de aynı fikirde değil misiniz? Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlış- tır? A) I. cümlede genel bir düşünceden söz edilmiş- tir. l. cümlede yaşanan bir gerçek dile getirilmiş- tir. III. cümlede bir yargı koşula bağlanmıştır. D) TV. cümlede kendinden önceki yargının sebe- bi açıklanmıştır. E) V. cümlede soru yoluyla görüş pekiştirilmiştir. ATA YAYINCILIK 7. 8.

B 23. (1) Günlük yaşamda eleştirinin genellikle olumsuz yapıldığı dikkat çekiyor. (II) Bir şeyi eleştirme, onun olumsuz yanlarını sergileme olarak algılanıyor. (III) Oysa eleştirinin amacı bir şeylere karşı çıkmak değil; bir şeyleri açığa çıkartmak, anlamaktır. (IV) Bir sorunu açığa çıkartma, o sorunun üzerinde durarak hem olumlu hem de olumsuz yanlarını aydınlatma demektir. (V) Eleştirinin bu şekilde detaylı yapıl- ması kriteri göz önünde bulundurulursa eleştiri asıl işlevini yerine getirmiş olur. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdaki- lerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede bir durumun tespiti yapılmıştır. B) II. cümlede tek yönlü bir bakış açısından söz edilmiştir. C) III. cümlede yanlış bir kanı düzeltilmeye çalışılmıştır. D) IV. cümle, kendinden önceki cümleyle çelişmektedir. E) V. cümlede bir koşul dile getirilmiştir.

31. Yakup Kadri'nin en başarılı romanı sayılan Yaban, yazarın Kurtuluş Savaşı yıllarında gezip gördüğü Anadolu'daki gerçek gözlemlerine dayanır. Yazar bu romanda bazı eleştirmenler tarafından köylüye tepe- den bakmak, köylüyü küçümsemek hatta köylüleri aşağılamakla da itham edilmiştir. Yakup Kadri, roman- daki görüşlerini gerek Kurtuluş Savaşı zamanında Anadolu'yu gezerken gerekse Porsuk Çayı kenarın- daki bir köyde geçirdiği, kendi deyimiyle, dört aylık bir "kâbus"un gözlemlerinden ortaya çıkarır. Türk aydını ile Anadolu halkı arasındaki sonsuz ayrılığı mümkün olan her yerde anlatarak okuyucunun daha iyi anla- masını ve Ahmet Celal'in çaresizliğini anlatmak ister. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada söz edilen öykülerin bir özelliği değildir? A) Bir teze odaklanma B) Yoruma açıklık & TÜRKÇE Gerçekçilik D) Öznellik E) Yol göstericilik 33. The miş filmle girm pilar plan sen film Yön 32. Sahaflarda eski bir dostumla karşılaştım, uzun uzun "Sana Mev- MODUS sur det gir ler B de A E

nu in 11. ürkçe 31. Onun şiirinin temel dokusunda bir bütünsellik olduğunu düşünüyorum. Sağlam bir dünya görüşü, sağlam bir mantığın mekik dokuduğu bir anlam vardı onun dizelerinde. O, toplumsalcı düşüncenin ekseninde bilinçli bir tavır sergilemek isterdi. Genel anlamda kimden yana ve kime karşı olunduğunu açıkça dile getiren bir seçimdi onunki. Biçim konusunda ise zaman zaman farklı yapılar denese de sonuçta şiirinin bir iç musiki taşıdığını, bir ritme yaslandığını, bir dil zenginliğinden asla ödün vermediğini kanıtlayan bir tavır içinde görünürdü. Bu parçada sözü edilen şairin şiiri aşağıdakilerden hangisi ile nitelendirilemez? A) Sosyal sorunları konu edinen B) Öz bakımından tutarsız olmayan C) Anlamı katmanlar altında saklı tutmayan DAhenk yönü göz ardı edilmeyen E) Belli kalıp ve sayılı kavramlarla yazılan

18. Bir yazar için insanı sevmek, insanlara bağlı olmak, içinde yaşadığı toplumun geçmişini ve geleceğini düşünmek karar verilip yapılan bir şey olamaz. Hani ben yazarım, insana eğileyim, insanları seveyim, onların mutluluğu için çalışayım; insanın erdemini ya da olumsuz yanlarını ortaya koyayım, diyemez. Böyle dedi mi yapmacık bir işe girişmiş olur. Bütün bu istekler; yazarın yüreğinden, içinden gelmelidir. Yazarın insan sevgisi, toplumuna bağlılığı; yeteneğinin, giderek yüreğinin içinde olmalıdır. Bu parçada yazar, aşağıdakilerin hangisinden söz etmektedir? A) Bir edebiyatçının insanı sevmek zorunda olduğundan B) Halkı düşünerek yazmanın içten gelen bir durum olduğundan C) Edebiyatta doğallığın önemli bir ölçüt olduğundan D) Genç bir yazarın bir anda toplumcu olamayacağından E) Yazarların halka daha içten davranması gerektiğinden 20

A) B) DY Ben: 1 Bilim Felsefe Felsefe Günlük Edebiyat Bilim - || Felsefe Bilim Bilim Edebiyat Edebiyat Günlük Ho caya göre B 30. Fatih taraflarında -amca derim-bir uzak akrabam oturur. Hâli vakti yerindedir. Üstelik bir radyosu, küçücük, bebek yastığı gibi bir kedisi ve on altı, on yedi yaşlarında da bir kızı vardır. Kumral saçlı, kadife tenli, iri, yeşil gözlü, can- li, cana yakın bir şey. Adı da İclal. Bana gelince, ben işte böyle, yirmi üç yaşımda, bütün varlığı ve avuntusu sık saçlar, sağlam dişler ve kırmızı bol, kocaman düğümlü kravatı olan, pansiyoner bir tip talebesiyim. Akraba can- lısıyım, bu yüzden de sık sık amcamlara taşınırım. Bu ziyaretlerimden birisinde ve yılbaşından bir hafta kadar önceydi; söz döndü, dolaştı, şans meselesine geldi. - Benim de, dedi. Edebiyat Bilim Felsefe - Hiç şansım yoktur benim, dedim. İclal: P doniesminionelmal Bir hikâyeden alınan bu parçadan yola çıkıldığında aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Diyalog tekniğinden yararlanıldığına Vyslo B) Olay öyküsü özelliklerini taşıdığına C) Kahraman bakış açısıyla yazıldığına D) Betimleme ögeleriyle anlatımın canlı hâle getirildi- ğine E) Merak ögesinin oluşturulmadığına Durum Türk Dili ve Edebiyatı testi bitti.

TYT 22.-23. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. (1) Yazılış tarihi, ait olduğu köken ve yazarı bilinmeyen, Doğu edebiyatının başyapıtlarından olan Binbir Gece Ma- salları, barındırdığı iki yüzü aşkın hikâyesiyle yaygın, bi- linen halk hikâyelerinin bir araya getirilmesiyle oluşmuş- tur. (II) Araştırmacılar, hikâyelerin tek bir yazar tarafından yazılmadığı ve tek bir döneme ait olmadığı konusunda hemfikirler. (III) Hikâyeler, muhtemelen birbirlerini hiç ta- nimayan onlarca yazarın katkısıyla oluşmuştur. (IV) Hin- distan, İran, Arap ve Mısır derlemeleriyle bugünkü hâlini almıştır. (V) Uzun bir süreç içerisinde 8. ve 9. yüzyıldan başlayarak dönem dönem halifelerin masalları yazdıra- rak çoğalttıkları, zenginleştirdikleri düşünülmektedir. 22. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde tahmin söz konusudur? A) Live 11 COVA DV ve V BI ve III E) IV ve V C) II ve III 23. Bu parçada Binbir Gece Masallarıyla ilgili olarak aşa- ğıdakilerden hangisi çıkarılamaz? A) Halkın günlük yaşamını yansıttığı B) Ne zaman ortaya çıktığının bilinmediği İlk hâlinde zaman zaman değişimler olduğu D) Konularının halk arasında anlatılagelen öykülerden oluştuğu E) İçerdiği hikâyelerin farklı zamanlarda oluşturulduğu zamanlarda oluşturulduğu 25

13. Hristiyan felsefesinde bilginin konusu her şeyden önce Tanrı'dır, onun buyrukları ilahi kaynaklıdır. Burada, insanın Tanrı'yı ve ilahi hakikati ne duyu- lar ne de akıl yoluyla bilebileceği, bunun için insan zihnine yukarıdan gelecek yani inançla elde edi- lecek bir ışığa ihtiyaç duyulduğu temeli üzerinde bir bilgi kuramı oluşturulmuştur. Orta Çağ Hristi- yan felsefesinde Tanrı hem bilginin konusunu hem sağladığı ışık dikkate alındığında, kaynağını hem de insani araçların sağladığı delillere biçilecek de- ğerin ölçüsünü oluşturur, sınırlarını belirler. Bu parçada Hristiyan felsefesinin hangi özelli- ği vurgulanmıştır? A) Farklı felsefi problemleri ele aldığı B) Eleştirel bir tavır takındığı C) Tanrı inancına dayalı bir bilgi kuramı oluşturduğu D) Hristiyanlık inançlarına bilimsel bir temel oluş- turmak istediği E) Hristiyanlığın temel ilkelerini yayma amacı gü- düldüğü