Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler Soruları

4. (1) İnsan beyni birbirine çok benzeyen iki yarım bloktan oluşur. (II) Birbirlerinden ince şerit şeklinde, sinir liflerin- den oluşan, "korpus kallosum" adı verilen bir bantla sağ ve sol blok olmak üzere ikiye ayrılır. (III) Beynin sol bloku vücudun sağ tarafını, sağ bloku ise vücudun sol tarafını kontrol etmektedir. (IV) İki blok arasında bilgi alışverişi sağlayan korpus kallosum adlı bant, herhangi bir nedenle işlevini yerine getiremediğinde ya da cerrahi bir müda- hale sonucu ayrıldığında ayrık beyin denilen durum olu- şur. (V) Bu durumu yaşayan kişilere de "ayrık beyin has- tası" adı verilir. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde ko- şula bağlılık söz konusudur? A) I B) II D) IV E) V C) III han orded Diğer sayfaya geçiniz.

ullana plustun erici h ağac klaring bir orta eğinin r ve o rimlan kalipli v bir yaz mıştır? kusurs ten iba 1. Geçmişten günümüze kadar ulaşmış ilk mobilya örnekle- ri Mısır'da görülmektedir. İnsanlık tarihinde var olmuş en büyük medeniyetlerden biri olan Mısır'da genellikle ahşap malzemeyle yapılan mobilyalar günümüze kadar hiç bo- zulmadan ulaşmıştır. Bunun da en belirgin sebebi kuru çOT iklim koşullarından ahşabın etkilenmemesidir. Ayrıca Mısır kültüründe ölen kişinin eşyalarıyla birlikte gömülmesi yine mobilyaların günümüze kadar ulaşmasını kolaylaştırmıştır. Piramit mezarlarının içinde havasız bir şekilde yüzyıllarca dış etkenlerden, hava koşullarından ve insan elinden uzak bir biçimde saklı kalmaları, lüks olarak adlandırılabilecek mücevherli kral tahtları, tabureleri, sehpaları ve yatakları gibi dönemin özelliklerini yansıtan mobilyaların günümüze ulaşmasına olanak sağlamıştır. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ula- şılabilir? A) Mısır medeniyetinden önce insanlar mobilya kullanma- yı tercih etmemişlerdir. nde vere animlan umunu Paragrafta Konu ve Ana D By Eski Mısır'ın piramit kültürü, mobilya tarihçiliği için önemli veriler sunmaktadır. CÖlen kişilerin eşyalarıyla birlikte gömülmesi geleneği başka kültürlerde görülmez. D) Mobilyada ahşap malzemenin kullanılması Mısır kültü- ründeki zenginliği simgeler. E) Mısır medeniyeti, çağdaşı kültürlere somut kültür var- ıklarının taşınmasını sağlamıştır. ÇAPLI BİLGİ 2. SDA

YARGI ><>-ZLARI Y 8. Dergilerde, gazetelerde her gün, beni eleşti- ren yazılar yayımlanır. Kimi bana, kimi şiirime saldırır, beni üzer ama ben bu yazılara karşı- lık vermem. Çünkü yalnız bir insanım ve hiç- bir zaman yalnızlığımı bozmak istemem. Tam aksine yalnızlığın gittikçe imkânsızlaştığı bir dünyada daha da yalnız kalmak için büyük bir çaba gösteririm. Bu durumumun benim aley- himdeki kalemleri cesaretlendirdiğini, onların her gün daha olumsuz bir yazı yazmalarına neden olduğunu da iyi biliyorum ve buna rağ- men onların yazılarına cevap vermiyorum. Bu parçanın yazarı için I. Kendisinden sıkça söz edilen, gündemde olan bir şair olduğu N II. Eleştirmenlerin, kendi aleyhinde yazı yaz- malarını umursamadığı III. Yalnız kalmanın olanaksızlaşmasından yakındığı IV. Aleyhinde yazılan yazılara karşılık ver- menin kendi yalnızlığını bozmasından korktuğu Y V. Kendisine yönelik eleştirilere cevap ver- memesinin aleyhinde yazılan yazıların sayısını artırdığı yukarıdaki yargılardan hangisi söylene- mez? A) I D) IV B) II E) V C) III

geleri, ifade dolay- bakan leyim- uğun Bu almış ray- arça sidir. tirir- uğu av- 10: a 28) Havuç, kökleri sebze olarak tüketilen bir bin S ve dünyanın pek çok bölgesinde yer Har kökleri, elverişli topraklarda bir metre derinlige inebilmektedir. Olgunlaşan havuçlar toprintan con gikardema we larak temizlenir. Bu bitkinin topraktan sonbahar aylarında yapılmaktadır. Vitamin bakit zengin olma özelliği ile bilinen havucun %87 sudan oluşmaktadır. Ülkemizde en çok mor vs s edileni turuncu havuçlardır. Siyah havuç kezde özellikle Adana yöresinde meşhur olan salgam suya Bu parçada havuç ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yapımında kullanılmaktadır. ne değinilmemiştir? A Kış aylarında tüketildiğine Birden çok çeşidinin bulunduğuna C) Yetiştirildiği bölgenin hayli yaygın olduğuna D) Vitamin açısından zengin olduğuna E) Sonbahar aylarında hasat edildiğine

3. Köy romanı, o yıllarda, köy kökenli yazarlarca geliştirildi. Köyden çıkan ve eğitimini tamam- layarak tekrar köye dönen yazarlar tarafından köyün sorunları anlatılmaya başlandı. Bu ya- zarların ortaya koydukları yapıtlar, kendisin- den de bir şeyler bulan okuyucuların ilgisini çekti. Şehirlerde yaşayanlar köy gerçeklerini, köy yaşamını tüm ayrıntılarıyla anlatan bu ro- manları büyük bir merakla okudular. Fakat bu tip romanlara olan ilgi, bir süre sonra köyü hiç görmemiş yazarları da köy romanı yazmaya sevk etti. Bunun sonucunda köy gerçekleriyle uyuşmayan yapıtlar çıktı ortaya. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Köy romanının gelişmesini köy kökenli ve eğitim görmüş kişiler sağlamışlardır. 108 08 B) Köy konusunu işleyen romanlar, belli bir süre büyük bir ilgi uyandırmıştır. Y A R 1 C) Köy yaşamını anlatan romanlara ilgi cl- G ması bu türe yönelen yazar sayısını art- tırmıştır. Y A D) Şehirde yaşayıp köy yaşamını bilmeden Y köy romanı yazanlar başarılı olamamıştır. I N L A E) Köy yaşamının güçlükleri, köylünün so- runları, romanlarda anlatılamayacak ka- R dar çoktur. 1

33) Bir yazar, gördüğünü, bildiğini, düşündüğünü yazıyorsa bunu toplumsal bir fayda için yapıyordur. Benim göre- vim; duyurmaktır, anlatmaktır, yazmaktır diye düşünü- yordur Bunu yaparsa insanlar ve toplumlar daha mutlu, daha insanca bir yaşama yükselirler inancındadır. Yok- sa neden başka işler varken ömür boyunca kendisini cephe hayatına mahkûm etsin? Vurulmayı, acıyı, olme- yi göze alıyorsa korumak istediği değerleri kendi haya- tından da üstün tutuyor demektir. O değer özgürlüktür, değer sorumluluktur, o o değer gerçeğin kendisidir, o değer hayata saygıdır, insana sevgidir. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılan dü- şünceyi desteklemez? A) Sanatla toplum arasındaki bağ, göz ile vücut ara- sındaki bağ gibidir. Göz; kökleri kopup, vücuttan ayrılınca, kendi başına kalınca artık hiçbir şey gö remez. B) Sanat, gerçeğe etkinlik kazandırma aracıdır. Sa- nat, sanat için değil; sanat, hayat (toplum) içindir C) Sanat; düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabilen insanların işidir. Topluma hiçbir katkı- si olmayan, toplumun bulunduğu duruma zıt olan, onu anlamayan eserin toplum gözünde değeri yok- tur. Gerçek yapitin, asıl sanat eserinin kendi varlığın- dan başka amacı yoktur. Kendisinde başlar, kendi- sinde biter. E) Dünyada insandan başka, insana görev gayesin- den başka hiçbir şey yoktur. Yani her şey, insanlara faydalı olmak içindir. Sanat da var olabilmek için insanlara faydalı olmak zorundadır.

30) Türkler tarih boyunca farklı inanışları benimsemişler- dir. Göktürk Kitabelerinde ve eski Türk destanlarında bir Kök Tanrı'dan bahsedilirken Mani ve Buda dinleriyle ilgili metinierde daha farklı bir inanç sisteminin övgüsü yapılmaktadır. Bu parçadan, 1. Edebi eserlerde farklı dinlerin etkisi görülmüştür. 11. Türk boyları kendi yazı dillegi oluşturmuştur. III. Uygur alfabesi ile daha çok, dinsel metinler ya- zılmıştır. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) Yalnız I B) Yalnız III D) I ve III E) II ve III C) I ve II

(1)---- Sinemacı: Sinemayı bir yaşam tarzı, hayatı anlamlı kılma çabası, kendini ifade edebilme şekli olarak görüyorum. Sinemaya verdiğim emekle bir işe yaradığımı düşünüyorum. Belki başka bir uğraşla meşgul olsam daha fazla işe yarayabilir- dim. Ancak yaşamımda bir anlam ifade etmeyen boşlukları doldurmak için yanımda hep sinema olur. Gazeteci: (II)---- Sinemacı: -Severek okuduğum kitaplar, karşılaştığımız sıkıntılar bunu belirleyen ana sebeplerdir diye düşünüyorum. Bazen bir kelime, okuduğunuz bir haber veya resim zihninize bir tohum olarak düşüyor. Daha sonra bu çekirdek filizlenip yapıta dönüşmek istiyor. Kendi adıma bunu en iyi sinema- cılık sektöründe gerçekleştirdiğimi gördüm. Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir? A) I. Sinema ile ilginiz ne zaman başladı? II. Senaryolarınız nasıl ortaya çıkıyor? B) I. Sinemayı nasıl tanımlıyorsunuz? II. Bir filmin hayat bulması nasıl gerçekleşiyor? C) I. Sinemayı hayatınızda nereye koyuyorsunuz? II. Filmdeki diyalogları oluştururken nelere dikkat edi- yorsunuz? D) I. Sinemayla uğraşmak sizi mutlu ediyor mu? II. Bir filmin doğuşunu tohumun yeşermèsine benzete- bilir miyiz? E) I. Sizin için sinemanın anlamı nedir? II. Sinemada karar kılmanızı sağlayan unsurlar neler- dir?

Deneme 22 12. Bedri Rahmi Eyüboğlu 1950'de ilk defa Fransa'ya gittiğinde İnsanlık Müzesini keşfeder. Dünyanın dört bir tarafından toparlanmış, günlük hayatta kullanılan ama sanat eseri sayılabilecek ürünlerin sergilendiği müzeyi heyecanla gezer Bedri Rahmi. Ancak bereketli Anadolu'muzun bu müzede yer almamış olmasına anlam veremez. Ülkeye döndüğünde küçük bir araştırma sonucu dört beş el sanatı ilgisini çeker fakat onu asıl cezbeden yazmacılık olacaktır. Yazma ile resim arasında bir bağ kurar. Kendi çizdiği motifleri yazmaya basmak isteyen Bedri Rahmi'nin karşısına birkaç Ermeni usta çıkar. Hanımyan Usta'dan çok etkilenen ressamın, yazma ustasına oyduracağı ilk motif ünlü Ayşe Gelin olacaktır. İlk ahşap oyma kalıplarını eline alan Eyüboğlu hemen baskıları yapar ve Eyüboğlu ailesinin bugünlere kadar gelen yazmacılık yolculuğu böylece başlamış olur. Bu parçada Bedri Rahmi Eyüboğlu ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir? A) Yazmacılık sektörüne özgün motifler kazandırdığından B) Türk folklor ve el sanatlarına büyük ilgi duyduğundan Yazmacılığa başlama serüveninden D Gezmeyi çok seven bir sanatçı olduğundan E)k el sanatlarını yaşatmak için mücadele verdiğinden tonguç kampüs

APO TS 29. Hiçbir yanlış anlama olmasın diye ısrarla belirtiyorum: Şimdiki zamana burun kıvıranlardan değilim ben. Çağımızın bize sağladığı şeylerin hayranıyım, son icatları yakından takip edip zaman kaybetmeden gündelik yaşamıma katıyorum onları; tip ve bilgi-işlem alanlarında kaydedilen ilerlemeler nedeniyle, önceki bütün kuşaklardan çok daha ayrıcalıklı bir kuşağa dâhil olduğumun bilincindeyim. Ama gelecek kuşakların da modern yaşamın meyvelerinin tadını çıkarabileceğinden emin olmadan, onların rahatlıkla tadına varamıyorum. hip ofise netta Usbe obsqua Böyle söyleyen biri aşağıdakilerin hangisiyle ener nitelendirilemez? SV₂08 ( A Teknik ilerlemenin insan yaşamını olumlu etkilediğini düşünmektedir. ibisz abriti Insh B) Yeniliklere ve gelişmelere açıktır. 114 (0) C) Teknolojik gelişmeleri yakından takip etmektedir. (P) Teknolojik gelişmelerin yararları olduğu kadar zararlarına da inanmaktadır. LEY Gelecek konusunda endişeleri vardır. 31.

19. İnsanoğlunun doğa karşısındaki edilgenliği azalıp doğa üzerindeki etkinliği arttıkça içinde yaşadığı gezegenle ilişkisinin şekli ve boyutu da değişiyor. insan aslında bir parçası olduğu doğal bütünde daha farklı bir konuma yerleşiyor. Bir zamanlar uçsuz bucaksız görünen dünya üzerinde kendi dertlerine dalmış olan insanoğlu, bugün gezegenin ve gezegendeki kaynakların sınırlarını trajik biçimde fark etmeye başlıyor. Üstelik tükenme tehlikesi altında olan artık sadece zenginlik aracı olan birtakım doğalelpl shi kaynaklar değil; soluduğumuz hava, içtiğimiz su ve bizi ısıtan yakıtlar gibi çok temel unsurlar. Dünyanın âdeta bir çıkmaza doğru ilerler görünüşü, doğal olarak hem bilim insanlarının hem de sanatçıların gündemine giriyor. Hatta bu durum bu iki alan için bir buluşma noktası oluşturuyor. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir? A) Bilinen doğal kaynaklar her geçen gün azalsa da bu C) durum, dünyada yeni kaynakların bulunmasıyla yen tehlike boyutuna ulaşmamaktadır. Impl B) Doğanın bir parçası olan insanoğlu, doğayı koruma adına elinden geleni yapan bir canlıdır. C) İnsanoğlunun kendini görünür kılma duygusu, yaşamın her döneminde kendini ağırlıklı olarak hissettirir. D) Doğaya verilen zararın, insan yaşamını tehlikeye atacak boyutlara gelmesi, bilim insanlarının dışındaki kişilerde de farkındalık oluşturmuştur. E) Doğal zenginliklerin korunması, insanların birbiriyle kurdukları iletişimin daha sağlıklı olmasını ve böylece sosyal huzurun var olmasını sağlar.

k hızlıdır. Bu yetişkinlere an sonra be- denle altıncı ler bebeğe ek verilme- in kaynağıdır. İnek inda lüzumlu yağ sütünden beş kat ilk süt antikor ba- mutlaka verilmeli- reaksiyonlardan akilerden utmaz? ve- Sony - Sinyal Yayınları NIT 9 ADAYIN DİK SINAV BAŞLA 1. T.C. Kimli alanlara yazınız 31112N1ATI NEWNING 2. Soru Ki kodlayıp aşag yaptiginiz tak GMZCI 3. Bu sayfa XOO 10. sorular bu parçaya göre cevaplandırılmalıdır. Adayın imzası: Soru kitapçık numarasını cevap kâğıdındaki alana (1) Klasisizm, Yunan ve Latin kaynaklarına bağlılığı dolayı- sıyla edebiyatımızda üvey evlat muamelesi görmüştür. (II) Ayrıca sosyal problemlerden uzak oluşu da Tanzimatçıla- rin heyecanlı tutumlarına uymamıştır (Bununla birlikte klasisizmin bazı sanatçıları bizde çok tutulmuştur. (IV) La Fontaine ve Moliere'in tercüme ve adaptasyonları yapıl- mıştır. (V) Abdülhak Hamit ise Corneille'in tragedyalarına benzeyen eserler yazmıştır. 9. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra, düşüncenin akışına göre, "Bunları La Fontai- ne'den Şinasi, Moliere'den Ahmet Vefik Paşa gerçekleş- tirmiştir." cümlesi getirilebilir? A) I. B) II. (C) III.) D) IV. E) V. DK SN

3. (1) Sanat eseri, doğadaki olağanüstü bir oluşum da insanın elinden çıkmış bir yapıt da olabilir. (II) Yeter ki insanda estetik duygular oluşturabilsin o eser. (III) Bir örümcek ağının sabırla oluşturulması, estetik yönünün kusursuzluğu onu ister istemez sanat ese- ri sınıfına sokmakta. (IV) Bir roman, bir müzik bizde farklı duygular oluştururken bize duygusal güzellik katmıyor mu? (V) Bu güzelliklerin yanında sanatın sa- nat ürünlerinin kültürel işlevi olduğunu da unutmamak gerekir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangile- rinde "sanat"la ilgili bilgi yanlışı yapılmıştır? A) I. ve III. B) I. ve IV. C) II. ve III. D) II. ve V. E) IV. ve V. A

2. "Anlamak" dünyanın en gizemli, en büyülü kelimesi herhål- de; İnsanın kendi ruhuna dokunduğu belki de en gerçek, en samimi andır bir şeyi "anlamak". Cevap yetiştirmeyi be- cerebildiğimiz her şeyi "anladığımızı" farz ediyoruz, öyle değil aslında anlamak... Mesela biz "zeki olmak" deyince ne anlıyoruz, "zekâ"dan ne anlıyoruz; "akıllı" olmaktan, "kurnaz" olmaktan, "yalancı" olmaktan ne anlıyoruz? Bun- ların günümüzde bu kadar iç içe girdiği, birbiriyle anlam olarak yer değiştirdiği ve övgüyle bahsedildiği bir çağda yaşıyoruz ki mesela, kurnazlık "zeki olmak" olarak addedi- liyor. Gerçek "zekâ" aptallık veya delilik olarak addediliyor. "Akıllı olma"nın ne yazık ki uyarı niteliği taşıdığı bir çağda sadece bunların değil; birçok anlamın, kelimenin, ifade- nin birbirine karıştığı bir yerde kendini bulmaya çalışan, içinde bulunduğu toplumla hesaplaşmaya çalışan, yerini anlamaya çalışan tutunamayanlarız hepimiz. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yok- tur? Soru yoluyla düşündürme B) Uzun cümleler kullanma Kişisellikten yararlanma D) Eleştiride bulunma ET Öneriye yer verme els

ktan plo- mizin mler, eye ya, abi- mizi ya ta- lir. uş a- i- i A A A 21. Nurullah Ataç Türkçenin özleşmesi, gelişmesi, benliğe kavuşması, yazarlarda bir dil beğenisi ve bilincinin uyanması için çaba sarf etmiştir. Konuş- ma dilinin yazı diline yaklaşması için de çok gayret göstermiştir. Bir yazısında bu konuyla ilgili şöyle der: "Dil işine sonradan giriştim. Ben öz Türkçe için nice kazancımı teptim, rahatımı kaçırdım. Üzdüm kendimi, adımı deliye çıkardım. Yunanca, Latince öğretilmeyen bir ülkede tek doğru yolun, tek akıllı yolun öz dile gitmek olduğunu düşüncemle anla- dim da onun için bu yolu tuttum." Bu parçada söz edilen yazarla ilgili aşağıdakile- rin hangisi söylenemez? A) Türkçenin ilerlemesi ve saf bir dil hâline gelme- si için uğraşmıştır. B) Toplumda dil bilincinin oluşması için yoğun bir çalışma yürütmüştür. C) Yunanca ve Latince öğretiminin dil öğrenimin- deki önemini vurgulamıştır. DGünlük dil ile yazı dili arasındaki ayrımı ortadan kaldırmak istemiştir. E) Türkçenin gelişmesi için yaptığı çalışmalar ne- deniyle bazı sıkıntılar yaşamıştır.

3. Kitabın "Hânende Sesleri" bölümünde bir paragraf "Bâzan hânende sesleri" sözleriyle başlarken hemen arkasındaki paragraf "Hânende sesleri bâzan" olarak anlatıma giriyor. Bu tercih tam 37 paragraf boyunca görülmektedir. Birbiri- nin tersi olan bu ifade grupları ile özel bir ritim yaratılırken bu durum, bölümün içeriğiyle de uyum sağlamaktadır. Hitabet ustaları, buna "bereket" anlamına gelen "copia" demişlerdir. Hitabet sanatını yazı sanatına dönüştürdük- lerinde bile farkında olmadan bereketli söz söylemeyi özendirmeye devam etmişlerdir. Bu parçada geçen "bereketli söz söyleme" sözüyle an- latılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Bir kelimenin aynı metinde farklı anlamlara gelecek şekilde kullanılması B) Anlatılmak istenenle anlatma şeklinin uyuşması CAnlatımda kelime kadrosunun zengin tutulması D) Bir söz öbeğinin küçük değişikliklerle yinelenmesi E) Yeni imgelerle anlatımın pekiştirilmesi