Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler Soruları

5 28. Çin, geçtiğimiz Aralık ayında Ay'a uzay aracı gönderdi. Çin mitolojisindeki Ay tanrıçasının adı verilen Chang'e-4 uzay aracının yeni yıl civarında Ay'ın Dünya'dan görün- meyen yüzüne inmesi planlanıyor. Ay, Dünya'nın etrafin- da dönerken Dünya'ya dönük yüzü hep aynı kalır. Geç- mişte Ay'a inen tüm uzay araçları uydunun Dünya'dan görünen kısmında görev yapmıştı. Chang'e-4 ise Ay'ın Dünya'dan görünmeyen yüzüne inen ilk araç olacak. 1959 yılında Sovyetler Birliği tarafından ilk görüntüler elde edilene kadar Ay'ın Dünya'dan görünmeyen yüzüy- le ilgili pek bir şey bilinmiyordu. Ay'ın Dünya'ya yakın kısmının aksine uzak kısmı dağlık ve kayalık. Ay'ın Dün- ya'ya uzak kısmına uzay aracı göndermekteki en önemli zorluk iletişim. Uzay aracı Dünya'dan görünmediği için radyo dalgalarıyla doğrudan iletişim kurmak imkânsız. Çin, bu zorluğu aşmak için Chang'e-4'ün elde ettiği ve- rileri Dünya'ya aktaracak bir uyduyu mayıs ayında Ay'ın etrafında yörüngeye sokmuştu. ÜRKÇE ÇITA YAYINLARI Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? AUTOH A Ay'ın görünmeyen yüzüyle ilgili ilk veriler yaklaşık 50 yıl önce elde edilmiştir. B) Ay'ın görünmeyen yüzü, görünen yüzüne göre fizik- sel farklılıklara sahiptir. S Ay'a uzay aracı göndermenin en büyük zorluğu ile- tişimde yaşanmaktadır. DX Çin'in yolladığı uzay aracı, adını Ay'la ilgili mitolojik bir varlıktan almış. Uydunun Dünya'yla iletişimini sağlamak için başka bir uydu, peşinden yollanmıştır.

mış olur? A) I B) II C) III D) IV E) V 26. Gelişmemiş toplumların insanları, "çağdaşlık" açısından bilinçli değiller. Uçakla yolculuk yapmak, cep telefonu kul- lanmak, gökdelen inşa etmek çağdaşlık sanılıyor. Teknolo- jide yenilik, çağdaşlık sanılınca son model otomobile binen de kendini çağdaş sanıyor. Oysa en ileri teknolojik ürünler ithal edilse de çağdaşlaşılmış olunmuyor. Filmlerden gör- düğümüz uzay şehirlerine benzeyen, çölde yükselmiş bazı ülkelerin şehirlerinde de ne kadar gökdelen yükselirse yükselsin bu şehirlerde çağdaşlıktan söz açılabilir mi, emin değilim. Sadece canlılara verilen değere bakınca bile bu şüpheyi doğal karşılamak lazım. Çağdaşlık, insanlığın iler- lemesini sağlayan sürecin bütünüdür. Yani, otomobil sahibi olmakla birlikte yayalara ve öteki kullanıcılara saygılı olma- nın birlikteliğidir. Çünkü önemli olan Bu parçanın son cümlesi, aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanmalıdır? A) sadece teknolojik yenilik değil, o yeniliğin gerektirdiği davranış değişikliğidir B) gelişmişliğin maddi göstergelerle kanıtlanmış olmasıdır C) o teknolojiyi kullanabilecek insanları yetiştirmektir YKS Deneme Sınavı - 4 / Temel Yeterlilik Testi D) yenilik ve değişimin geniş halk yığınlarına ulaşmasıdır E) Batılı ülkelerin ulaştığı teknolojik düzeyi yakalayabil- mektir FEN BİLİMLERİ YAYINLARI 6 yabi mey Bu nin A) I 28. Aşa cin A) B) C) D E

diği m esli 8 Paraf Yayınları sanat da D) Sabit bir anlatım teknigine bağlı kalmadığı Yaşamı renklendiren bir anlatı diline sahip olduğu 33. Her yazarın yapıt üretim sürecinde en önemli yardımcılarından biri gözlemdir. Fakat gözlem dediğimizde etrafımızdakileri gözlemlemeyi anlamak çok eksik olur. İtiraf edeyim, bana göre en yoğun gözlem alanı çocukluğun saf dünyasıdır. Yetişkinlik döneminde kullandıklarımız orada biriktirdiklerimizdir. Oraya iyi bakmak gerekir. Eğer yeterince iyi bakarsanız orada her tür karakteri bulabileceğinizi görürsünüz: bir öğretmen, bir anne, bir kedi, bir uzaylı hatta bir robot... Canlılığını koruyan ve hiçbir şekilde unutulmayacak bir geçmiş... Işe oradan başlıyorum ben karakterler söz konusu olduğunda. Çünkü ben yazarlığı aynı zamanda bir hatırlama faaliyeti olarak görüyorum. Bu parçanın yazarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir? A) Gozlem ürünü olan gerçekçi karakterler yaratmaktadır. B) Kişilerini kurgularken çocukluk anılarından yararlanmaktadır. C) Yetişkinlerden çok, çocuklara yönelik yapıt vermektedir. D) Ceeukluğunun kahramanlarını güzelleştirerek yansıtmaktadır. E) Gözlemlerini kendi süzgecinden geçirdikten sonra yansımaktadır. Diğer sayfaya geçiniz.

32. Aşağıdaki parçalardan hangisi "Bilmeceyi ba- sit bir eğlence olarak görmek, birçok açıdan yan- lışlar içeren bir yaklaşımdır." düşüncesine uzak düşmektedir? A) Bilmece, bilgi gerektiren bir şeydir en baştan. Sıradan bir olay olarak görmek olmaz. Zekâ ve pratik olmak gerektirir. İnsanı geliştiren, bil- gilendiren yönlerini de unutmamak lazım. Bu açılardan bakıldığında bilmecenin yararları açıkça görülür. B) Bilmece oluşturmak çok katmanlı, zor bir olay- dır. Bilmece ile hem bir bilgi ortaya konur hem de bilmeceyi çözecek olanın bilgi düzeyi göz önünde tutulur. Bilmece, bir noktadan sonra cevabı bulunması istenen bir şeydir. Tümden çözümsüz olan şey, bilmece olmaz. C) Çocukken bilmecelere bayılırdım. Özellikle re- simli bilmecelerden keyif alır; ayrıca matema- tikteki sözel problemleri, sadece sayısal olan problemlere tercih ederdim. Bilmeceler, bir ta- raftan beni bilgilendirirken bir yandan da zekâ- mi geliştiriyordu. Hâlâ sever ve bilmeceye önem veririm. D) Bilmece eğitimin, öğrenmenin bir parçasıdır. Zekâyı çalıştıran bir şeydir bilmece. Sadece bu özelliğinden dolayı bilmecenin basite alın- maması gerektiği anlaşılır. Bilmecenin eğitim- li, kültürlü kişilerin ilgi alanına girmesi de bu- nun göstergelerindendir. Bilmece, bir eğlence ögesidir; doğru ama ba- sit bir eğlence ögesi değildir. Özellikle çocuk- ların gelişiminde ve eğitiminde önemlidir. On- larının eğitimlerinin bir parçasıdır. Onların eğ- lenerek birçok şey öğrenmelerini sağlar.

1. Bir Paragrafın Birden Çok S 1 ve 2. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. Dünyanın en eski kütüphanelerinden biri, MÖ 7. yüzyılda Asur Devleti'nin başkenti Ninova'da kurulan Asurbanipal Kütüphanesidir. Kütüphane, adını kurucusu olan kraldan alıyor. Bilime ve kültüre önem veren Asurbanipal, kendi ülkesinde yazılmış bütün eserler ile Akadlar, Sümerler ve Babilliler tarafından yazılmış binlerce eseri, kurduğu bu kütüphanede topladı. MÖ 612'de Ninova şehri Babilliler ve Medler tarafın- dan işgal edilince kütüphane yakıldı. Kütüphanede bulunan yazma eserlerin bu yangından dolayı yok olduğu ancak kil tabletlerin de bu sayede "fırınlanarak" binlerce yıl korunduğu düşünülüyor. 19. yüzyılın ortalarında bölgede yapılan kazılar sonucu 30.000'den fazla kil tablet bulundu. Aralarında Gılgamış Destanı'nın yazılı olduğu tabletlerin de yer aldığı bu eserler günümüzde Londra'daki Britanya Müzesinde sergileniyor. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Sümerler ve Babillilerin kurduğ kütüphanenin yıllarca bilime hizmet ettiğine B) Londra'daki Britanya Müzesinde tarih öncesi çağlara ait eserlerin yer aldığına C) Asurbanipal Kütüphanesinde bulunan kil tabletlerin yang n sayesinde fırınlanma şansı bulup binlerce yıl korunduğuna D) Kütüphaneye adını veren kralın bilim ve kültürü önem- sediğine. E) Gılgamış Destanı'nın yazılı olduğu tabletin bir zamanlar Asurbanipal Kütüphanesinde bulunduğuna

35. 1. Yetimhanede büyümek zorunda kalan Emrah'ın acılarla dolu, çileli hayatı anlatılırken toplumun vurdumduymazlığı eleştirilir. II. Garip bir kişiliği olan Kenan Bey'in yer yer geriye dönüşlerle, zaman atlamalarıyla sıra dışı tavırları ve iç dünyası aydınlatılmaya çalışılır. III. Düşman iki ailenin birbirini seven çocukları Kadir ve Züleyha'nın, tarafların tüm karşı çıkışlarına rağmen birbirine kavuşma serüveni işlenir. Bu parçaya göre yukarıda numaralanmış cümlelerde hakkında bilgi verilen romanlardan hangileri TV dizisi olmaya uygun değildir? A) Yalnız I B) I ve II D) Yalnız II E) Yalnız III C) I ve III Çağdaş romanlar, TV dizisi olarak çekilmeye çok uygun değildir. Bu romanlarda bilinç akışı, iç monolog gibi farklı modern anlatım kalıplarının kullanılması, başka metinlere yapılan göndermeler içermesi, doğrusal bir zaman akışına uyulmaması, tip kavramının terk edilmesi; TV dizisi mantığına uygun düşmüyor. Derin meselelere açılan bir roman, entrikalarla dolu aşk hikâyelerini izlemeye alışık seyircilerin ne kadar ilgisini çekebilir? Çağdaş romanlarda anlatım okurun da katılımıyla şekillenir. Ama açıkçası okuyucudan katılım bekleyen metinleri TV dizisi yapamazsınız. İçerik olarak yoksulluğu, sokak çocuklarını, çeşitli sosyal yaraları aşırı gerçekçi biçimde işleyen, en azından iğneyi kendine batıran çağdaş bir roman da uygun değildir TV dizisi olmaya.

Birleşik Arap Emirlikleri'nde sıcak- la için şahin kanatlarından esin- lenilerek inşa edilen kuleler, sıcak havanın yükselip dağılmasına ve serin havanın yapı içinde kalması- şekilde tasarlanmış. na A) savaşmak-donk alacak. B) mücadele etmek- izin verecek. C) uğraşmak mecbur bırakacak- B başa çıkmak - dikkat edecek E) çatışmak yardımcı olacak -<>-ZE>-

D) Sinir sistemleri bazı etkileri çok iyi algılamaktadır. E) Herkesin ilgisini çekebilecek özellikte varlıklardır. 39.- En baştan söylemekte fayda vardır ki beygir gücü ile anlatılmak istenen aslen otomobilin sahip olduğu mo- torun gücüdür. Bir motorun sahip olduğu beygir gücü zamanla değişmez. Beygir gücü teknik alanda kısaca BG şeklinde kullanılır ve İngilizce karşılığı horsepower yani kısaltılmış hali olan HP olarak da karşınıza çıkabilir. Beygir gücünün birim olarak ne kadar güce karşılık gel- diğini ise şu şekilde tanımlayabiliriz: Bir beygir gücü 75 kg'lik ağırlığı 1 saniye içerisinde 1 metrelik yüksekliğe çıkarabilecek güç miktarı olarak hesaplanmaktadır. Bu gücün tahmini olarak bir atın gücüne denk geldiği göz önüne alınarak bu güç hesaplaması için beygir gücü ta- nimi kullanılmaya başlanmıştır. Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? Bir otomobilin kaç beygir gücünde olduğunu bil- mek için o otomobilin teknik özelliklerine bakmak gerekir. B) Her marka aracın kendine göre bir motor dina- mizmi vardır ve teknik aksam bu dinamizme göre çalıştırılır. C) Bir aracın beygir gücü o aracın kullanım amacına göre ayarlanıp otomobillere entegre edilir. D) Her otomobil kullanıcısının otomobilden beklentileri ayrı olduğundan otomobil şirketleri farklı güçte araç üretir. E) Bir aracın motor aksamı güç ve denge üzerine kurulu olduğu için tekerler üzerine uygulanan güç farklı şekilde isimlendirilir. Su B m C

(1) Claire Denis'nin yeni filmi Bıçağın İki Yüzü, İstanbul Film Festivali'yle Türkiye'deki izleyicilerin karşısına çıktı. (II) Denis'in dar alanlarda tansiyon yaratma yeteneği elbette Binoche'un harika oyunculuğuyla taçlanıyor ve Sara karakterinin paranoyak bir âşık olarak portresini önümüze net bir şekilde koyuyor. (III) Filmin Fransızca isminin direkt çevirisi "Sevgi ve Kararlılık" iken İngilizcede "Bıçağın İki Yüzü" ve "Fire" isimleri de kullanılıyor. (IV) Film bize gerçekten ne demeye çalışıyor, sorusuna cevap ararken bu 3 farklı isim, filmin kendisinin de bu konuda biraz kararsız kaldığı hissini yarattı bende. (V) Zira yönetmen "aslında" neler olduğunu çok da anlatmadan Sara karakterinin Jean ile bir türlü diyaloğa çeviremediği konuşmalarından kırıntılarla beslemeye çalışıyor izleyiciyi. (VI) Üstelik filme eklemeye çalıştığı yan hikâyeler (Jean'ın ailesiyle ilişkisi, Sara'nın radyoda yaptığı politik röportajlar, ırkçılık konusu) filmin bir aşk filmi olmaktan öteye gitme çabalarını pek de karşılayamıyor bana kalırsa. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar? A) II B) III C) IV BVI

ki 24. Edebiyat kuramcılarını sürekli uğraştıran konulardan biri, içerik ile biçimin ilişkisidir. Ideal olan bunların birbirinden aynılmamasıdır ama her yapıtta edebiyat ile edebiyat dişi unsurlar gizli veya açık bir çatışma içindedir. Çağdaş estetik kuramcısı Adorno'ya göre bu çatışmayı koruyan ve yapıtın bu çatışma yüzünden dağılıp gitmesine izin vermeyen yazar, başarılı yazardır. Bu parçanın yazarından aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenir? A) Başarılı bir yazar önce dikkat çekici bir konu seçmesi gerektiğini bilir, üslup bu seçimden sonra ortaya çıkar. B) Edebî eseri nitalikli yapan, çatışma unsurlarının okuru etkileyebilmesidir. C) Içeriğini güncel olandan seçen yazar üsluba ne kadar dikkat ederse etsin zaman içinde unutulacaktır. D) Edebî eserde başarı, içerik ile üslubu dengeli olarak kullanabilen bir yazarın eliyle mümkün olur. E) Biçime önem veren yazarların gözden kaçırdığı nokta, içeriğin üslubu belirleyecek kadar önemli olduğudur.

Çizgili sırtlanlar Kuzey ve Doğu Afrika'da, Asya'da, Kaf- kasya'da ve Güney Sibirya'da yaşar. Önceleri ülkemiz- de sık görülen bu özel sırtlan türüne günümüzde Ak- deniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu'da çok nadir olarak rastlanıyor. Bütün ömrünü emniyetli olduğunu düşün- düğü ve sınırlarını belirlediği çalılıklar, ormanlık alanlar veya dağlık bölgelerde geçirir. Diğer yırtıcıların avladığı hayvanların kalıntılarının yanı sıra böceklerle de besle- nebilir. Kavun, karpuz ve üzüm gibi meyveleri ve bazı sebzeleri de yiyebilir. Sırtlarındaki yele; kavga, heyecan ve korku anlarında dikleşir ve cüssesinin %38 daha bü- yük görünmesini sağlar. Bu parçada çizgili sırtlanlarla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Hem etçil hem de otçul özellikler gösterdiğine B) Olduklarından daha iri görünebildiğine Soyunun tükenmek üzere olduğuna D) Türkiye'de nerede görüldüğüne ✓ (E)) Yerleşik bir hayatı tercih ettiğine

2. 1. 2022-TYT/Türkçe 1. Bu testte 40 soru vardır. 2. Cevaplarınızı, cevap kâğıdının Türkçe Testi için ayrılan kısmına Hayatın içinde değil, kendi içinde yaşadığımız küçük adacıklarda yaşıyoruz sokağın ve insanların cahili olarak. Bir gün o küçük adadan çıkıverince bir yabancı gibi kalıyoruz ortada; konuşamıyor, yalpalıyor, yürümeyi beceremiyoruz. Ne Mallarme bir şey söylüyor o zaman ne Borges ne Tanpınar. Notumuzu veriyorlar hemen: "Edebiyat iyi ama hayat bilgisi pek zayıf..." Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? TÜRKÇE TESTI A) Halkın içinde olup onların sorunlarından habersiz bir şekilde yaşanması B) Kendi kabuğunda yaşayanlara dair bir kanının oluşması Cetkin yazarların, toplumla iç içe olmaktan uzak yaşam sürenleri yadırgaması D) Insanı tanımadan kalem oynatanların seviyesiz ürünler ortaya koyması Gündelik hayatın edebî eserlere istenen nitelikte yansımaması EX Bilim ve edebiyatın amaçları ve metotları farklıdır, ikisini hi görüslerin 3.

21. 1. Meydanların bu dikkat çeken özelliği, Orta Çağ'ın ilk yarısında kesintiye uğramıştır. II. Bu süreçte Roma Dönemi'nden gelen kentler ya yok olmuş ya da küçülmüştür. 3 III. Eski çağlarda meydanlar, kentlerin vazgeçilmez mekânları olarak dikkat çekmektedir. IV. Küçülmeyle birlikte antik kır-kent ilişkisi tam anlamıyla kopmuş; kentler, surların arkasında, kırsal ve kentsel faaliyetlerini birleştirerek hayatlarını sürdürmeye çalışmıştır. V. Özellikle ekonomik nedenlere dayalı olarak kırsal hayatın öne çıkması, söz konusu kentleri toplumsal hayatın vazgeçilmez unsurları olmaktan çıkarmıştır. Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur? A) I B) II C) III D) IV Para

A 5. Şiirimin kökü yurdumun topraklarındadır. Ama dallarıyla bütün topraklara, doğuda, batida, güneyde, kuzeyde uçsuz bucaksız yayılan bütün topraklara, o toprak üstünde kurulmuş medeniyetlere, büyük dünyamıza uzanmak istedim. İnsanoğlu nerede, ne zaman, hangi dilden olursa olsun, yüreğime ve kafama uygun bir şiir söylemişse onun söylenişindeki ustalığı incelemeye, ondan bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Aşağıdakilerden hangisi, bu sözleri söyleyen şairin görüşüyle uyumludur? A) Düş gücüyle oluşturulmamış bir şiir, gerçek anlamda yazınsal bir yapıt sayılmaz. B) Yaşamı, yüreğinde yeniden biçimlendirip çok yönlü olamamış şair, edebiyat dünyasında kendine yer bulamaz. C) Şiirde yansıtılan gerçek, yerel özelliklerin törpülenmiş, cilalanmış bir görünümüdür. 7. A C D) Şair, şiirlerinin içeriğini tüm dünyadan ayrı bir bütün içerisinde ele almalıdır. E) Şiirinin temeline ulusalı alan şair, şiirini oradan evrensele taşımalıdır. in debiyat için "süs", "çerez" diyenler var. Kar hu söz belki doğrudur. L

Halk türküleri; geçmişi geleceğe taşıyan, millî, manevi ve ahlaki değerleri paydasına alarak Türk halkının yaşanmışlıklarını nağmelerle kaydeden canlı varlıklardır. Geçmişten bugüne, bugünden geleceğe anlam taşır, mesaj iletir türküler. Olaylar, olgular, öğretiler ve daha nice birçok unsur; geçmişten bugüne, bugünden de yarına hızlı bir şekilde taşınacak biçimde türkülere yüklenir. Başka bir deyişle toplum, belleğini türkülerle oluşturur ve günlük hayatı şekillendiren etki, türkülerin taşıdığı anlamla hayat bulur. Elbette ki türkülere hayat veren icracıların türkülerin etkisini artırmadaki payı da inkâr edilemez. Icracılarla hayat bulan türküler, iletilmek istenen anlamı icracının yeteneğine paralel olarak biriktirir. Dolayısıyla türküler yalnız icracılarla anlam bulur, onların elinde canlı bir varlığa dönüşür ve onların eliyle toplumun yüreğine girer. Bu sebepledir ki türkü ve icracı bir bütünün eş ve tamamlayıcı iki parçasıdır. 33. Bu parçaya göre, türkülerle icracılar arasındaki ilişki aşağıdaki cümlelerden hangisiyle belirtilmelidir? A) Yetiştiği topraklarla organik bağlar kurmayı başarmış türkü icracıları, bu bağlarını türküler ve onları oluşturan yaşanmışlıklar üzerine temellendirmiştir. B) Türk halkının deneyimlerini, hüzünlerini, sevinçlerini taşıyan türküler; ancak ve ancak bir Türk ozanının icra etmesiyle onu dinleyenin iç dünyasına tesir etmeyi başarabilir. Tur Türkülerin anlamını bulmasında, toplumla temas edebilecek canlı bir yapıya dönüşmesinde, hafızasındakileri sonraki kuşaklara aktarmasında onlara en büyük desteği veren icracılarıdır. D) Ait olduğu kültürün maddi ve manevi ögelerini belleğinde taşıyan türkülerin sahip olduklarını aktarabilmeleri için muhakkak belirli bir kişi tarafından belirli bir ezgiyle icra edilmesi gerekir. 2) Türküyü icra edenler, hangi dönemde olursa olsun türkünün özünde yer alan değerleri bünyesinde taşır ve bu değerler onların ömürleriyle sınırlı bir zamanda hayata geçer.

di- Her ale a ni bu 136 2. Ne güzel söyler Aisopos: "Sineğin biri araba tekerleğinin dingiline konmuş, amma da tozuttum ha! demiş. "Böbür lenen insanlar da ancak şöyle bir ucundan tutmuş olduk ları ya da daha büyük bir gücün başardığı işleri kendileri gerçekleştirmiş gibi davranırlar. Böbürlenen kişi başka larıyla çatışmak zorundadır çünkü bütün böbürlenmesi kendisini onlarla karşılaştırmasına dayanır. Atıp tutmalar ni haklı gösterebilmek için arsızlığı da ele alması gerekir. Böylelerinin ağzı da sıkı olmadığından doğru dürüst bir iş çıkaramazlar, Fransız atasözünün dediği gibi "Çok pa- tırtı eder, az yemiş verirler. Bununla birlikte, bu niteliğin politik ilişkilerde pek işe yaradığı da su götürmez bir ger- çektir. Birinin büyük adam olduğu, erdemli adam oldu- ğu yolunda söylentiler çıkararak ona ün kazandırmakta, bunlar iyi çığırtkanlık yaparlar. Bu parçada bunları söyleyen birinden aşağıdakiler den hangisini yapması beklenemez? A) Kendisiyle sürekli övünmesi B) Kendini başkalanıyla karşılaştırmaması C) Arsız biri olmaması D) Az konuşup çok iş yapması E) Başkasının yaptığı işten kendine çıkar sağlamaması