Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler Soruları

4. "Kaybettiğin bir oyundan öğrendiklerin, kazandığın bir oyun- dan öğrendiklerinden çok daha fazladır. İyi bir oyuncu olma- dan önce yüzlerce defa yenilmelisin!" Böyle şahane sözler söyleyebilen gençlerle birlikteyim. Onlar, genç nesil sat- ranççılardır. Tatlılar, komikler, çok zekiler, sosyaller, benim aklımı uçuran başarılara imza atmışlar ama çok mütevazı- lar. Daha önce de sporcu röportajları yaptım ama kendini bu kadar iyi ifade edebilenlerine rastlamadım. Satranç farkı bu olsa gerek... Henüz 17 yaşında bile değiller, filozof gibi konuşuyorlar. Ama iç bayıcı değiller, rakipler ama düşman değiller. Hepsi arkadaş, yıllardır tanışıyorlar, birlikte bütün dünyada o turnuva senin, bu şampiyona benim Türkiye'yi temsil ediyorlar. Aşağıdakilerden hangisi, yazarın röportaj yaptığı satranç oyuncularının bu parçada geçen bir özelliği değildir? A) Yaşlarından beklenmeyen bir olgunluğa erişmek B) Düşünürlere özgü veciz sözler söylemek C) Okul derslerinde de çok başarılı olmak D) Başarılarına rağmen alçakgönüllü olmak E) Rekabeti sosyal ilişkilerini korumaya engel görmemek

A 1. 1. İstiridye, kabuklarının arasından giren bir kum tanesi ya da herhangi bir parçacığı yabancı madde olarak algılayarak sert, güçlü ve parlak sedef mineraliyle sarmaya başlar. II. Doğal incilerin istiridye içerisinde oluşması, gerçekte istirid- yenin kendini koruma mekanizmasından başka bir şey de- ğildir. Numaralanmış I. cümle ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söyle- nebilir? A) II. cümledeki açıklamayı çürütmek için kanıtlar ortaya koy- maktadır. BY II. cümlede belirtilen durumun gerekçesini anlatmaktadır. C) II. cümlede yer alan açıklamayı karşılaştırmalı olarak değer- lendirmektedir. D) II. cümlede sözü edilen durumun nasıl gerçekleştiğini açık- lamaktadır. E) II. cümledeki örneklerin hangi durumlarda geçerli olduğu- nu söylemektedir.

voo 33. Arkama, mesleğime baktığımda, hemen hemen her görevi, her ödevi üzerime alabilecek yeterlikte bir kişi olarak görüyorum kendimi. Beni umutsuzluğa götüren; öteki çıkış yollarının tekdüzeliği, kısırlığıy- dı. Aynı zamanda hem efendi hem köle olacağım bir ülke istiyordum. Sanat dünyası, işte böyle olan biricik ülkedir. Oraya, görünürde herhangi bir yete- neğim olmadan, yetersiz, eli işe yakışmaz, dili tutuk, korku ve kuruntudan neredeyse eli ayağı tutmaz ol- muş bir acemi olarak girdim. Adım adım ilerlemek, kendi özümden fışkırmış bir tek gerçek söz yaz- madan kâğıda milyonlarca sözcük dökmek zorun- da kaldım. Kısacası okumuş kimselerin bütün kötü yönleri vardı bende. Kendini böyle değerlendiren biri için aşağıdaki- lerden hangisi söylenemez? A) Mesleki yeterliğine inanmaktadır. B) Sanat dünyasının çok okumuşları köleleştirdiği- he inanmaktadır. C) Sanat dünyasındaki olgunluğuna çok çalışarak ulaşmıştır. DY Yanlış seçimler nedeniyle kapıldığı umutsuzluk- tan kurtulmuştur. E) Öz güveni yüksek biridir.

15. Bir maddenin belli bir ölçüye göre, soğukluğunu ve- beya ılıklığını gösteren nicelik, "sıcaklık" olarak bilinir. Bir maddenin sıcaklığı değişiyorsa, çevresine isi veriyor ya da çevresinden isi alıyordur. Çevremizdeki maddelerin neredeyse tamamı sıcaklıkları arttığı zaman genleşir ve hacimleri artar. Katı ya da sıvı hâldeki bir maddenin taneciklerini bir arada tutan ana kuvvet elektromanyetik etkileşimdir. Maddelerin yoğun fazlar (katı, sıvı) oluş- turmalarından da anlaşılabileceği gibi, tanecikler ara- sındaki çekme kuvvetleri itme kuvvetlerine baskın ge- lir. Isıtma sırasında maddeye verilen enerji, taneciklerin maddeyi bir arada tutan kuvvetleri kısmen de olsa yen- mesini ve taneciklerin birbirinden uzaklaşmasını sağ- lar. Bu nedenle, genel olarak sıcaklığı artan maddele- rin hacimleri de artar. Su ise yukarıda anlatılan duruma bir istisna oluşturur. Soğutulan SIVI suyun hacmi 4°C'ye kadar beklendiği gibi azalırken, 4°C'den sonra artmaya başar. Hacimde soğumayla beraber yaşanan bu artış donma sırasında da devam eder. Bu olguyu açıklaya- bilmek için su moleküllerinin katı hâldeki kristal yapısı- na bakmak gerekir. Sudaki hidrojen ve oksijen atomla- ri arasında oluşan hidrojen bağları, su katı hâldeyken hidrojen atomlarının farklı iki su molekülünün oksijen atomlarını birleştiren doğrusal çizgiye yakın bir nokta etrafında konumlanmasını sağlar. Oluşan bu hidrojen bağları katı hâlde boşluklu bir yapı oluşmasına neden olur. Sıcaklık artışıyla moleküllerin enerjisi arttığı za- man ise, hidrojen bağları sebebiyle oluşan boşluklu ya- pi bozulur ve hacim azalır. -7004 DENEME say. Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisinin karşılı- ğı olabilir? A) Genleşme nedir? B) Su Donarken Neden Genleşir? C) Gazlarda genleşme nasıl oluşur? D) Katı cisimlerde yüzeyce genleşme nasıl gerçekleşir? E) Elektromanyetik etkileşim nedir? 16 Ass ☐PIVA YAYINLARI

1. TEST-6 Örümcek Adam Türk olsaydı ya sakat kalmıştı ya da öl- tırmanıyor müştü. Nasıl mı? Şimdi bu, gökdelenlere falan ya hani, bunun kahramanlığı bu ya, tırmanarak işi götü- rüyor. Bir kere Türkiye'de gökdelen falan kısıtlı. Bu da mecburan daha çok apartmanlara ya da dört katlı kaçak villalara tırmanacak. Amerika'da tırmandığında herkes kim kime, dum duma. Burada biri apartmana tırmanacak olsa ortalık ayağa kalkar. "Şahin Beylerin apartmana hir- sız giriyor, yetişin!" Bütün mahalleli doluşur. Elde odun, levye, Allah ne verdiyse... Şimdi yan apartmana kaçsa olmaz. Oranın çatısı, balkonu da dolu. Dan Gel gel buraya, gel de verem ağzını burnunu ele. Polis çağırmayın; bunun polisi, karakolu ben olaca- ğım inşallah. - Bak nasıl tırmanıyor şerefsiz, gurbağa gibi. Hadi abi kurbağa tırmanamaz ki yingeç o. - Doğru, yingeç adam olsun. Bu parçanın anlatımıyla ilgili I. Alaycı bir üslupla oluşturulmuştur. new Seda II. Kişiler yerel ağız özelliklerine uygun konuşturulmuştur. phile - - 1 III. Söyleşmeden yararlanılmıştır. Histo IV. Örneklerden hareketle asıl düşünceye varılmıştır. hangileri yapılamaz? daxçıkarımlarından A) I ve II D) Yalnız IV BYYalnız III C) I ve III E) II ve IV olmayan foko Zafer Yayınları

| 23. Yazmak çok üstünde durduğum ve çok çalıştığım bir alan. Lisede edebiyatla yakından ilgileniyordum ve hocalarımın eli hep üstümdeydi. Bir daktilom vardı ve düzenli periyotlarda öyküler yazıyordum. Sadece edebiyat dergileri ve yarışmalar için değil, egzersiz yapmak için, elimi soğutmamak için de yazıyordum. Aklımda hiçbir fikir yokken bile oturup diyalog yazıyordum ve yazdıklarımda, gerçeklik ve doğallık üstüne analizler yapıyordum, kendi yolu- mu bulmaya çalışıyordum. Hatta bir ara yaza yaza taştım ve lise ikinci sınıftayken bir kitap bastırdım. Şiir, deneme, iç dökme, ani... Ne ararsanız var. Matbaaya gidip "Abi bunları nasıl basarız?" deyip 1000 adet kitap bastırmıştım. 100 tanesini eşe dos- ta satıp matbaaya olan borcumu ödedikten sonra da herkese hediye etmiştim. Şimdi çok komik ge- liyor yazdıklarım ama 17 yaşımdaki o cesâretime hâlâ hayranım. I. Gençliğinden beri değişik yazı türlerinde yaz- maktadır. 11. Öykü türüne özel bir önem vermekte ve öyküler yazmaktadır. III. İlk kitabını lise yıllarında kendi çabasıyla bastir- mıştır. Yukarıdakilerden hangileri bu sözleri söyleyen kişinin özelliğidir? A) Yalnız I B) Yalnız II D) II ve III C) I ve III E) I, II ve III

25. İçinde gerçekliğe dair tüm verileri taşıyan dil hem maddenin hem de düşüncenin yansımasıdır. Felsefenin esas görevi, kavram kargaşasından bulanıklaşmış zihinleri rahatlatmaktır. Bunun yolu da dile yönelmiş analitik çözümlemelerden geçer. Dile yönelik analitik çözümlemelerle kastedilen, dildeki üstü kapalı anlatımların bilimsel metotlarla incelenmesidir. Wittgenstein, bu incelemenin sonunda dile yansıyan felsefi problemleri anlamlı ve anlamsız olarak ikiye ayırır. Ona göre, metafizik felsefesinin alanına gir problemler anlamsızdır; üzerinde durulmaya değmez. Anlamlı problemler ise zaten bilimin konusudur, bu nedenle huzursuzluk yaratmaz. Bu parçaya göre Wittgenstein'ın felsefeden beklentisinin aşağıdakilerden hangisi olduğu söylenebilir? A) Kafası karışmış insanlara yardımcı olmak B Sezgileri harekete geçirip insanların bu yolla doğru bilgilere ulaşmasını sağlamak C) İnsanın metafizik problemler karşısındaki açmazlarını gidermek D) Dilin analizleri sonucunda insanın gerçeğe ulaşmasını sağlamak E) Düşünceye çok boyutluluk kazandırarak bilimin yükünü hafifletmek JLIAU

23 Klasik müziğin yerleşik duygularını altüst eden ünlü sa- natçı, Doğu'nun girift sözcüklerini enstrümantal eşliğinde birbiri ardına dans ettirirken büyülü bir sanatın köklerini gerçek müziğe susamış bu topraklara iplik iplik yayıyor- du. neden dign Bu cümleden hareketle aşağıdakilerin hangisine ula- sılamaz? A) En az iki farklı müziğin varlığından söz edildiği anlaşıl- maktadır. B Sözü edilen sanatçı Doğu ülkelerine yeni bir müzik an-> Mayışı taşımıştır. Sözlerini müzik aleti eşliğinde icra ederken beğenilen bir müzik ortaya koymuştur. D) Kendi varlığından önceki klasik müzikle ilgili birtakım değişimler meydana getirmiştir. E) Sözü edilen sanatçıdan önce dinlenen müziğin ger- çek bir kimliğinin olmadığı dile getirilmiştir. 23HELPTYT01 25. Cum Ced Bu, çeti lar G yaş Bu len 6 A) B) D

fax. Edebiyat dünyasında neler olup bittiğinin pek farkında deği- lim. Dergileri de elime geçtikçe okuyorum. Mutlaka iyi şeyler oluyordur. Kendimi edebiyat dünyasına ait hissetmiyorum. Ben daha kıyıda köşede bir yerdeyim. Zaten son üç senede genelde Gazali, Arabî, Şeyh Galip, Mevlâna falan okudum. Bu yüzden son dönemde bir edebiyat okuru bile sayılmam. Ama beni en çok etkileyen şairlerden biri Edip Cansever'dir. Cansever, yaşamın semalarında bir drone gibi dolaşırken gördüklerini fotoğraflamak yerine bize kotlarla yollamayı ter- cih ediyor. Onun kotlarıyla uğraşmak, anlamaya çalışmak, içi yatkın, dili uygun olanı şair yapar. Edip Cansever'in bu parçada kendisinden söz eden şa- iri etkileyen yönü aşağıdakilerden hangisidir? A Gerçekliği imgeler üzerinden anlatması BY Okuyucuya klasik şiirimizin kapılarını açması As Siire ilgi duymayan okuyucuları da etkilemesi by Edebiyat dünyasında yaşananları hissettirmesi EX Gerçekleri nesnel bir anlatımla dile getirmesi

BANKASI. 2. Edebiyat tarihinde dergiler önemli yere sahip; buna karşın dergileri inceleyen kitap sayısı çok az. M. Bülent Kılıç'ın Sak- li Rönesans adlı araştırma kitabı bu alanda önemli bir boş- luğu dolduruyor. Araştırmasını "sol" kültür geleneğiyle sınır- layan yazar, 1960'larda sol edebiyat hareketlerine biçim ve- ren dergileri irdeliyor. Kılıç; "Doğuş Bildirisi" (1964) ile başla- yan, Devinim, Yordam ve Halkın Dostları dergileriyle süren sol sanat, edebiyat geleneğinin, 1980'lerin sonunda Edebi- yat Dostları dergisi ve 1990'ların başında "Sanat Hareketi" girişimiyle birleşerek bir hat oluşturduğu yargısına ulaşıyor. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? eksiklik A) Yazın hayatında bazı türlerde eksiklik vardır. B) Edebiyat tarihinde iz bırakan dergiler vardır. CM. Bülent Kılıç çalışmasında sınırlandırma yapmıştır. 4. C bud D) M. Bülent Kılıç'ın yaptığı çalışma edebiyat tarihinde bu lunan eksiklik üzerinedir. E) M. Bülent Kılıç'ın çalışması 30 yıllık bir zaman dilimini kapsıyor. le Ç

E) V 19. (1) Çocuklar ve gençler dünyayı biçim verecekleri bir malze- me, istedikleri kadar kullanabilecekleri bir depo olarak görür- ler. (II) Ama bunun böyle olmadığını ileriki yaşlarda anlıyorlar. (III) Bu gerçeği gören yetişkin insan çareyi dünyayla barışık olmakta, doğayla barışık yaşamakta arıyor. (IV) Yetişkinlerin ve daha ileri yaştaki kişilerin doğayla iç içe yaşama arzusu bundandır. (V) Bir başka deyişle, yetişkinler ve yaşlılar huzu- ru, doğanın kanunlarına ve gücüne teslim olmakta buluyorlar. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Çünkü doğanın kanunları çocukların ve gençlerin iradelerinden daha güçlüdür." cümlesi getirilebilir? A) I B) II C) III D) IV 13x I Z eds RENK

2022-AYT/TDE-SB1 4. Zaman iyi bir öğretmendir, yıllar geçtikçe ---- zannettiğin şeyin olduğunu anlamaya başlarsın. Bu cümlede boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisi getirilebilir? A) erdem - fazilet B) bilgelik - iyilik C) cesaret atılganlık dost E) arayış - kaçış 1 dostluk-fedakârlık

39. ve 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. tanık olan ancak onu deneyimleyemeyen bir canlı türü olarak Ölümlü olduğunu, yaşamının o ana doğru gittiğini bilen, ölüms Bu nedenle en eski öykülerin de konusudur ölüm. Gılgamış in insan için ölüm kuşkusuz yaşamın belirleyici unsurlarındandır hikâyesini hatırlayabiliriz burada. Ölümü uzağında tutar Gılgamış, herkese kafa tutarken öleceği fikrini aklının ölüm, yaşamının ortasına düşüverir. Bu onu o kadar etkiler ki kıyısından geçirmez. Ancak yakın dostu Enkidu'nun kaybıyla ölümsüzlüğün sırrını bulmak için türlü maceraya atılır çünkü ölümü kabul etmek yerine ona kafa tutmak ister, ölümsüzlük ister. İnsan da böyledir, ölümü kabullenmek istemez. Bundan dolayıdır ki bu duyguyu hafifletmek için pek çok yas pratiği ve ritüel üretmiştir. 39. Bu parçada aşağıdakilerin hangisinin nedeni söylenmemiştir? 1 A) Ölümün en eski öykülerde bile konu edilmesinin B) İnsan yaşamının en önemli meselelerinden biri oluşunun 1. den C) İnsanın ölümle ilgili yas pratikleri ve törenler geliştirmiş olmasının duypuju hopplever D) Gılgamış'ın ölümsüzlük arayışına atılmasının İnsanın ölümü kabullenemeyişinin 1.

19. A A A A 1. Günümüzde, kekemeliğin bir travma ya da korku sonucu tamamen psikolojik kökenli olarak ortaya çıktığına yönelik görüş kabul görmemektedir. Bu yaklaşımlar, kekeleyen bireylerin ortalamadan daha farklı psikolojik bir görünüm sergilemediklerinin saptanması üzerine reddedilmiştir. Ayrıca araştırmalar, kekemeliğin ortaya çıkmasında anne-babanın doğrudan bir etkisinin olmadığını ve çocukların çevrelerinde kekeleyen bir bireyi taklit ederek kekeme olmadıklarını da göstermektedir. II. Kekeleyen bireylerin çoğunun yakın ya da uzak akrabalarında da kekemelik görülmektedir. İkiz ve genom çalışmaları da genetik eğilimi desteklemektedir. Kekeleyen ve kekelemeyen bireylerin karşılaştırıldığı çalışmalar sonucunda; kekeleyen çocukların duygusal olarak hassas ve tepkisel olduğu, negatif duygularının daha yoğun olduğu, duygularını kontrol etmede güçlükler yaşadıkları, esneklik düzeylerinin daha düşük olduğu da tespit edilmiştir. Bu iki parça ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A) Kekemelikle ilgili yanlış bilinenler açıklanmıştır B Ana fikir bakımından birbirini desteklemektedir. C) Verilen bilgiler birbiriyle çelişmektedir. D) Kekemeliğin tedavi yöntemleri açıklanmaktadır. E Kekemeliğin nedenleri açıklanmıştır.

28. Bu, aslında bir zamanlama meselesi. Ben yazmayı mürekkep hokkası ve emici kâğıt zamanında öğrendim. Olgunluk dönemimde tükenmez kalem ve daktilo vardı. Yaşlılığımda ise kişisel bilgisayara, elektronik yazışmalara ve internete uyum sağlamaya çalışmam gerekti. Oysa bunlar çocuklarım, torunlarım için fazlasıyla tanıdık araçlar. Onlar bu döneme, tıpkı benim dönemimde gösterdiğim, o alışılageldik ustalıkla konumlanıyorlar. Bu parça bütünüyle ele alındığında aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir? A) Geçmiş dönemlerinizle şu anki dönem arasında ne gibi farklar olduğunu düşünüyorsunuz? B) Yeni neslin bir önceki nesle göre daha hızlı ve kolay öğrendiği düşüncesine katılıyor musunuz? C) Çocuklarınızın ve torunlarınızın size göre daha şanslı olduğunu söyleyebilir misiniz? D) Teknolojik gelişmelerin yeni kuşak üzerindeki etkileri hakkında ne söylemek istersiniz? E Her dönem kendi imkânlarını beraberinde getirir deniyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz? 30

33. Bir süredir bilinçli internet kullanımı üzerine seminer veriyoruz. Bu seminerlerde anlattığımız şudur: "Yazdıklarımız da yaptıklarımızdandır." Internet, sorumluluk bilincimizde bir değişim oluşturdu. Böyle olunca hızlı sosyal medya ortamı topluma ait sınırları silip götürdü. Sosyal medyaya girdiğimizde kendimizi sınırsız özgürlük ortamında hissederek girmememiz gereken alanlara girer olduk. Sınır, kural tanımaz hâle geldik. Sokakta kibar beyefendi, hanımefendi; klavye başında canavarlaşıveriyor. Hakaret, aşağılama had safhada. Insanımıza bunları hatırlatıp insanlığımızı hatırlatıyor, sınırlarımıza çekilmeyi, birbirimize saygı ve sevgiyle seslenmemiz gerektirdiğini anlatmaya çalışıyoruz. Bu parçada yazarın asıl yakındığı aşağıdakilerin hangisidir? A) Internetin yaygınlaşması ile yüz yüze iletişimin azalması B) Internet hizmetinin kişilerin konumuna bakılmadan verilebilmesi G) Internetin sorumluluk bilincinden uzak bir şekilde kullanılması D) Sosyal medyanın kullanım amacına göre sınıflandırılmaması E) Sosyal medyanın gereğinden çok kullanılması