Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler Soruları

27. Bazı kitapları okumaya, bazı yazarları sevmeye şartlan-
dırılıyoruz. Kitapçı raflarını her hafta sayısız, çok satan
kitap dolduruyor ve çoğu anında unutuluyor. 1990'larda
aylarca 1 numara olmuş bir kitabı bugün arasanız bula-
mıyorsunuz çünkü yeni baskısı yapılmıyor. Yazıldıktan
70 sene sonra da okunan kitaplar var oysa. Insan, edebî
değeri ölçek alıyorsa hangi kitabın kalıcı olacağını, hangi
kitabın silinip gideceğini kestirebilir. Edebiyat konusunda
azıcık sezgisi, bilgisi olan bir okur, bunu anlar. Bizdeyse
hiçbir değer yargısı çok da tartışılarak, ölçülüp biçilerek
verilmiyor ve okur, göklere çıkarması beklenen yazarları
övgülere boğarken diğerlerinin yüzüne bakmıyor.
Bu parçada altı çizili ifadeyle
t.lyi yazarların yazdığı her eserin başyapıt sayılması
II. Kitabın kalıcılığının edebî değeriyle ilgili olması
T
Bir dönem çok okunan bir eserin yıllar sonra, yeni
baskısı yapılmadığı için bulunamaması
durumlarından hangilerine gönderme yapılmıştır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
27. Bazı kitapları okumaya, bazı yazarları sevmeye şartlan- dırılıyoruz. Kitapçı raflarını her hafta sayısız, çok satan kitap dolduruyor ve çoğu anında unutuluyor. 1990'larda aylarca 1 numara olmuş bir kitabı bugün arasanız bula- mıyorsunuz çünkü yeni baskısı yapılmıyor. Yazıldıktan 70 sene sonra da okunan kitaplar var oysa. Insan, edebî değeri ölçek alıyorsa hangi kitabın kalıcı olacağını, hangi kitabın silinip gideceğini kestirebilir. Edebiyat konusunda azıcık sezgisi, bilgisi olan bir okur, bunu anlar. Bizdeyse hiçbir değer yargısı çok da tartışılarak, ölçülüp biçilerek verilmiyor ve okur, göklere çıkarması beklenen yazarları övgülere boğarken diğerlerinin yüzüne bakmıyor. Bu parçada altı çizili ifadeyle t.lyi yazarların yazdığı her eserin başyapıt sayılması II. Kitabın kalıcılığının edebî değeriyle ilgili olması T Bir dönem çok okunan bir eserin yıllar sonra, yeni baskısı yapılmadığı için bulunamaması durumlarından hangilerine gönderme yapılmıştır? A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III D) I ve II E) II ve III
K
17.
Bu anlamda nitelikli eserlerin çıkmadığı gibi bir
Vehim oluşuyor ki ben o vehme katılmıyorum. Süreç
tüketimi artırırken buna bağlı olarak üretim de artıyor.
Bunlar içerisinde elbette hızlı tüketilen ve geleceğe
aktarılmayacaklar olacaktır. Ama bu, geçmişle
kıyaslandığında nitelikli eserlerin üretilmediği anlamına
gelmiyor. Bence bu süreçte artan olanaklarla ilişkili olarak
ciddiye alınacak düzeyde nitelikli üretimler var. Belki
şunu sorabiliriz: Bu kadar yazar, eser varken hangisine
ulaşıp onlar arasında ayrım yapabiliriz? Bunu kişilerin tek
tek yapma şansı yok. Ancak nitelikli eleştirinin varlığını
sürdürmesiyle böyle bir ayrım yapılabilir.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre
aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) İletişim olanaklarının, nüfusun ve tüketimin artması
sanat ve edebiyat dünyasında nitelikle ilgili kaygılar
oluşturuyor
B) Artan olanaklarla birlikte nitelikli eser sayısında
da üzerinde durulmayı hak edecek kadar bir artış
yaşanmaktadır
C) Eleştirinin eserin niteliğini ortaya koymakta önemli bir
ölçü olduğunu kabul ettiğimden okuru eserlerin niteliği
konusunda eleştiriye yönlendiriyorum
D) Eserin niteliğini okuyucu sayısından hareketle
belirlemeye çalışan yaklaşımlar günümüzde
geçerliliğini yitirmiştir
E) Büyük sanatçıların yetiştiği bir ortamda büyük eserlerin
üretilmesi ve aynı zamanda nitelikli bir sanat izleyicisi
kitlesinin de yetişmesi beklenir
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
K 17. Bu anlamda nitelikli eserlerin çıkmadığı gibi bir Vehim oluşuyor ki ben o vehme katılmıyorum. Süreç tüketimi artırırken buna bağlı olarak üretim de artıyor. Bunlar içerisinde elbette hızlı tüketilen ve geleceğe aktarılmayacaklar olacaktır. Ama bu, geçmişle kıyaslandığında nitelikli eserlerin üretilmediği anlamına gelmiyor. Bence bu süreçte artan olanaklarla ilişkili olarak ciddiye alınacak düzeyde nitelikli üretimler var. Belki şunu sorabiliriz: Bu kadar yazar, eser varken hangisine ulaşıp onlar arasında ayrım yapabiliriz? Bunu kişilerin tek tek yapma şansı yok. Ancak nitelikli eleştirinin varlığını sürdürmesiyle böyle bir ayrım yapılabilir. Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) İletişim olanaklarının, nüfusun ve tüketimin artması sanat ve edebiyat dünyasında nitelikle ilgili kaygılar oluşturuyor B) Artan olanaklarla birlikte nitelikli eser sayısında da üzerinde durulmayı hak edecek kadar bir artış yaşanmaktadır C) Eleştirinin eserin niteliğini ortaya koymakta önemli bir ölçü olduğunu kabul ettiğimden okuru eserlerin niteliği konusunda eleştiriye yönlendiriyorum D) Eserin niteliğini okuyucu sayısından hareketle belirlemeye çalışan yaklaşımlar günümüzde geçerliliğini yitirmiştir E) Büyük sanatçıların yetiştiği bir ortamda büyük eserlerin üretilmesi ve aynı zamanda nitelikli bir sanat izleyicisi kitlesinin de yetişmesi beklenir
??
Karışık bir taş, demir ve cam yığını bir araya geldi mi bir
mimari eser vücuda gelmez. Yapı için elbette buna benzer
malzemeye ihtiyaç vardır fakat mimari öyle oldu bittiye getiril-
mez; her şeyden önce, bir düzendir. Her taş, bir planın içinde
yerli yerine konulursa bina göklere yükselir ve bir saadetin
şarkısını söyler.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi
yanlıştır?
A) Öykülemeden yararlanılmıştır.
LB Kişileştirme yapılmıştır.
Deyim kullanılmıştır.
D) Öznel ifadelere yer verilmiştir.
VE) Koşul öne sürülmüştür.
am
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
?? Karışık bir taş, demir ve cam yığını bir araya geldi mi bir mimari eser vücuda gelmez. Yapı için elbette buna benzer malzemeye ihtiyaç vardır fakat mimari öyle oldu bittiye getiril- mez; her şeyden önce, bir düzendir. Her taş, bir planın içinde yerli yerine konulursa bina göklere yükselir ve bir saadetin şarkısını söyler. Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Öykülemeden yararlanılmıştır. LB Kişileştirme yapılmıştır. Deyim kullanılmıştır. D) Öznel ifadelere yer verilmiştir. VE) Koşul öne sürülmüştür. am
29. Bencillik; aldığı sorumlulukla ilgili sonuç olumlu olduğunda
buna sahip çıkmak, olumsuz olduğunda başkalarını suçla-
maktır. Çevresiyle ilişkilerine sadece çıkarla ilgili bakmak,
başkalarıyla ortak çalışmalarında hep çıkarcı ve kullanıcı bir
tavrın içine girmektir. Bu; kabul edilmeyince iş birliği yapma-
yarak suçlayıcı tavırlar takınmak, olabildiğince kendisini ta-
şıtmak ama hep başkalarını taşıdığını söylemektir. Hepsinin
toplamı olarak öz eleştiri yapmamak, kendini kontrol etmek-
ten kaçınmak demektir.
Bu parçanın yazarının bencil insanla ilgili aşağıdakilerden
hangisini söylemesi beklenmez?
A) Hayatın içinde başarı kadar başarısızlığın da bulundu-
ğu ve bunun kabullenilmesi gerektiği anlayışına uzaktır.
B) Aşırı duygusal bir yapıda olduğundan eksiklerinin fark
edilmesinden olağanüstü bir çabayla kurtulmaya çalışır.
C) Herkesin kendisine hizmet etmek için çalışması gerekti-
gi gibi hastalıklı bir ruh ikliminde yaşar.
D) Arkadaşlık ilişkileri, sevgi ve özveri duygularına değil;
menfaat ve işe yararlık hesaplarına dayanır.
E) Kendi eksik ve kusurlarının söylenmesine dayanamadı-
ğı gibi bunları kendisine itiraf etmekten de kaçınır.
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
29. Bencillik; aldığı sorumlulukla ilgili sonuç olumlu olduğunda buna sahip çıkmak, olumsuz olduğunda başkalarını suçla- maktır. Çevresiyle ilişkilerine sadece çıkarla ilgili bakmak, başkalarıyla ortak çalışmalarında hep çıkarcı ve kullanıcı bir tavrın içine girmektir. Bu; kabul edilmeyince iş birliği yapma- yarak suçlayıcı tavırlar takınmak, olabildiğince kendisini ta- şıtmak ama hep başkalarını taşıdığını söylemektir. Hepsinin toplamı olarak öz eleştiri yapmamak, kendini kontrol etmek- ten kaçınmak demektir. Bu parçanın yazarının bencil insanla ilgili aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenmez? A) Hayatın içinde başarı kadar başarısızlığın da bulundu- ğu ve bunun kabullenilmesi gerektiği anlayışına uzaktır. B) Aşırı duygusal bir yapıda olduğundan eksiklerinin fark edilmesinden olağanüstü bir çabayla kurtulmaya çalışır. C) Herkesin kendisine hizmet etmek için çalışması gerekti- gi gibi hastalıklı bir ruh ikliminde yaşar. D) Arkadaşlık ilişkileri, sevgi ve özveri duygularına değil; menfaat ve işe yararlık hesaplarına dayanır. E) Kendi eksik ve kusurlarının söylenmesine dayanamadı- ğı gibi bunları kendisine itiraf etmekten de kaçınır.
7.
Sanat eseri aklın ürünü değildir. Bu yüzden onu akılla değerlen-
dirmek mümkün olamaz. Bu anlamda sanat eseri eleştirilemez.
Sanat eseri ancak ona muhatap olanda uyandırdığı estetik
heyecan ile anlam kazanır. Bu da öznel bir durumdur. Bu
yüzden sanata ödül verilemez. Sanata ödül verebileceğimiz
bir kıstas yoktur. O hâlde ödül, sanatçıya verilebilir. Bu da
bazen siyasi bazen ideolojik bazen de ekonomik olabilir. Bu
anlamda sanatçıya verilen ödülün estetik bir değeri ödüllen-
dirdiği söylenemez. Bu ödül, en iyimser ifadeyle "sanatçının
çabalarını ve alın terini ödüllendirmek" adına verilebilir. Sanata
ödül vermek isteyenler sanatı bir bilim gibi algılama yanılgı-
si içinde olabilirler. Ancak sanatı değerlendireceğimiz kesin
kıstaslar olmadığından sanata ödül verme çabası da boş bir
çaba olacaktır...
Bu parçada aşağıdakilerin hangisi üzerinde durulmak-
tadır?
A Sanat eserinin aklın değil, duyguların ürünü olduğu
B Sanat eserini eleştirmenin mümkün olmadığı
Sanat ürününe ödül verilemeyeceği
D) Ödüllerin sanatçı üzerinde etkili olacağı
E) Sanatı bir bilim gibi algılamanın yanlışlığı
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
7. Sanat eseri aklın ürünü değildir. Bu yüzden onu akılla değerlen- dirmek mümkün olamaz. Bu anlamda sanat eseri eleştirilemez. Sanat eseri ancak ona muhatap olanda uyandırdığı estetik heyecan ile anlam kazanır. Bu da öznel bir durumdur. Bu yüzden sanata ödül verilemez. Sanata ödül verebileceğimiz bir kıstas yoktur. O hâlde ödül, sanatçıya verilebilir. Bu da bazen siyasi bazen ideolojik bazen de ekonomik olabilir. Bu anlamda sanatçıya verilen ödülün estetik bir değeri ödüllen- dirdiği söylenemez. Bu ödül, en iyimser ifadeyle "sanatçının çabalarını ve alın terini ödüllendirmek" adına verilebilir. Sanata ödül vermek isteyenler sanatı bir bilim gibi algılama yanılgı- si içinde olabilirler. Ancak sanatı değerlendireceğimiz kesin kıstaslar olmadığından sanata ödül verme çabası da boş bir çaba olacaktır... Bu parçada aşağıdakilerin hangisi üzerinde durulmak- tadır? A Sanat eserinin aklın değil, duyguların ürünü olduğu B Sanat eserini eleştirmenin mümkün olmadığı Sanat ürününe ödül verilemeyeceği D) Ödüllerin sanatçı üzerinde etkili olacağı E) Sanatı bir bilim gibi algılamanın yanlışlığı
18.
Her ikisi de özgün değil, yinelenendir, olan değil, olan
gibi görünendir. Bu kadarla kalsa gene iyi, öznesini ya da ta-
şıyıcısını da "olan" olmaktan çıkarıp "görünen"e dönüştürür.
Ama, söylemek bile fazla, ezberlenmiş anlaşılmamışın eş
anlamlısı değildir her zaman; bir başka deyişle, kişi yalnız-
ca anlamadığını ezberlemez. Bilinenin, anlaşılanın ezber ni-
teliği kazandığı durumlar da az değildir. Kırk yıl boyunca öğ-
rencilerine aynı kaynaktan, aynı bilgileri aktaran öğretmen,
her olguyu alışılmış sığ ve değişmez ilkelerine bağlayan po-
litikacı, beş on maymuncuk terimle her sorunu çözüveren
köşe yazarı ile sınav öncesinde özenle hazırladığı kopyayı
kendi bilgisi gibi kâğıda aktaran kişi arasındaki ince çizgiyi
görebilmek pek de mümkün gözükmüyor.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdaki-
lerden hangisi getirilmelidir?
A) Anlayamamakla anlaşılamamak birbirine benzer iki ol-
gudur
B) Olan ile görünen arasındaki ayrımı yalnızca dikkatli ba-
kanlar belirler.
C) Ezberle kopyayı karıştıranlar pek de haksız sayılmazlar
D) Ezber yeteneği zayıf olan kişi, kurtuluşu kopyada bulur.
E) Yüzeysel bilgi tekrara düşmeyi ve başkalarını taklit et-
meyi getirir
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
18. Her ikisi de özgün değil, yinelenendir, olan değil, olan gibi görünendir. Bu kadarla kalsa gene iyi, öznesini ya da ta- şıyıcısını da "olan" olmaktan çıkarıp "görünen"e dönüştürür. Ama, söylemek bile fazla, ezberlenmiş anlaşılmamışın eş anlamlısı değildir her zaman; bir başka deyişle, kişi yalnız- ca anlamadığını ezberlemez. Bilinenin, anlaşılanın ezber ni- teliği kazandığı durumlar da az değildir. Kırk yıl boyunca öğ- rencilerine aynı kaynaktan, aynı bilgileri aktaran öğretmen, her olguyu alışılmış sığ ve değişmez ilkelerine bağlayan po- litikacı, beş on maymuncuk terimle her sorunu çözüveren köşe yazarı ile sınav öncesinde özenle hazırladığı kopyayı kendi bilgisi gibi kâğıda aktaran kişi arasındaki ince çizgiyi görebilmek pek de mümkün gözükmüyor. Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdaki- lerden hangisi getirilmelidir? A) Anlayamamakla anlaşılamamak birbirine benzer iki ol- gudur B) Olan ile görünen arasındaki ayrımı yalnızca dikkatli ba- kanlar belirler. C) Ezberle kopyayı karıştıranlar pek de haksız sayılmazlar D) Ezber yeteneği zayıf olan kişi, kurtuluşu kopyada bulur. E) Yüzeysel bilgi tekrara düşmeyi ve başkalarını taklit et- meyi getirir
3. Büyük Rus ressamı Brullof bir gün öğrencilerinden biri-
nin eserini düzeltir. Öğrencisi bu düzeltme sonucunda
büsbütün değişen tabloya hayretle bakıp "Siz bir tek
noktaya dokundunuz fakat tablo ne kadar değişti." der.
Bunun üzerine Brullof da öğrencisine şu cevabı verir:
"Sanat o küçük noktanın başladığı yerdedir."
Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki Rus ressa-
min sanata bakışıyla çelişir?
A) Yerinde bir müdahaleyle sıradan bir sanat eseri çok
daha güzel olabilir.
in
B) Sanatta bir şeyi değiştirmek, bazen her şeyi değiş-
tirmektir.
C) Sanatçı ne denli ayrıntılardan sıyrılırsa eseri o denli
mükemmele ulaşır.
D) Bir sanat eserinde önemsiz bir noktadan, gereksiz
bir detaydan söz edilemez.
E) Güzelliği yakalamak isteyen her ayrıntıya eserinde
önem vermek zorundadır.
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
3. Büyük Rus ressamı Brullof bir gün öğrencilerinden biri- nin eserini düzeltir. Öğrencisi bu düzeltme sonucunda büsbütün değişen tabloya hayretle bakıp "Siz bir tek noktaya dokundunuz fakat tablo ne kadar değişti." der. Bunun üzerine Brullof da öğrencisine şu cevabı verir: "Sanat o küçük noktanın başladığı yerdedir." Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki Rus ressa- min sanata bakışıyla çelişir? A) Yerinde bir müdahaleyle sıradan bir sanat eseri çok daha güzel olabilir. in B) Sanatta bir şeyi değiştirmek, bazen her şeyi değiş- tirmektir. C) Sanatçı ne denli ayrıntılardan sıyrılırsa eseri o denli mükemmele ulaşır. D) Bir sanat eserinde önemsiz bir noktadan, gereksiz bir detaydan söz edilemez. E) Güzelliği yakalamak isteyen her ayrıntıya eserinde önem vermek zorundadır.
12. Orhan Pamuk, Yeni Hayat'ta "Bir gün bir kitap okudum
ve bütün hayatım değişti." diyor. Evet, okuduğumuz
kitapların üzerimizde olumlu ya da olumsuz mutlaka bir
etkisi olduğuna inanıyorum. Belki benim de bugünkü
kişiliğimde Monte Kristo, Robinson Crusoe kahramanlarının
maceraları hâlâ yaşamaktadır. Çocuk yaşlarımdayken başka
kitaplar elime geçmiş olsaydı ben şimdi bugünkü hâlimden
bambaşka bir insan olurdum.
Bu parçadan kitaplarla ilgili olarak aşağıdakilerden
hangisine ulaşılamaz?
A
A) Kitap okuma alışkanlığı çocuk yaşlarda ailede başlar.
B) Birçok okur, kendine rol model olarak okuduğu kitap
kahramanını seçer. +
C) Çocuklara okutulacak kitapların içeriğine özen
gösterilmelidir.
D) Çocukken okunan kitaplar, çocuğun kişiliğini yönlendirir.—
E) Kişiliğin oluşumunda, okunan kitapların etkisi
yadsınamaz.
+
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
12. Orhan Pamuk, Yeni Hayat'ta "Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti." diyor. Evet, okuduğumuz kitapların üzerimizde olumlu ya da olumsuz mutlaka bir etkisi olduğuna inanıyorum. Belki benim de bugünkü kişiliğimde Monte Kristo, Robinson Crusoe kahramanlarının maceraları hâlâ yaşamaktadır. Çocuk yaşlarımdayken başka kitaplar elime geçmiş olsaydı ben şimdi bugünkü hâlimden bambaşka bir insan olurdum. Bu parçadan kitaplarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A A) Kitap okuma alışkanlığı çocuk yaşlarda ailede başlar. B) Birçok okur, kendine rol model olarak okuduğu kitap kahramanını seçer. + C) Çocuklara okutulacak kitapların içeriğine özen gösterilmelidir. D) Çocukken okunan kitaplar, çocuğun kişiliğini yönlendirir.— E) Kişiliğin oluşumunda, okunan kitapların etkisi yadsınamaz. +
u denemede 20
ru vardır.
17
Yeni bir insanı tanıdığımızda ve ondan çok etkilendiği-
mizde, bunu "mucize" olarak tanımlarız. Genellikle, aşk
ilişkileri için kullanılır bu ifade. "Öyle biriyle tanıştım ki
mucize gibi bir şey!" deriz. Aslında, iki insanın tanışma-
sı, aynı zamanda bir mucizedir. Çünkü her insan, baş-
slı başına bir mucizedir ve bir insanı tanıdığınız zaman
3oydünyanızı yeni bir insana açmış olursunuz. Yeni bir mu-
cizeyle karşılaşmış olursunuz. Elbette, insan ilişkileri-
ni mucize kılan şey, o insanların dünyalarının ne kadar
gedezengin olduğu, birbirlerine ne kadar çok şey verebildik-
he leriyle ilgilidir.sey ebria
Bu parcada al
Bu parçada asıl anlatılmak istenen
sbringing
eblilles
hangisidir?
DENEME-5
oyulo
aşağıdakilerden
sbster nele abonevio one
Ob
sonucu-ibista
para SS blagie
Q
İnsanı etkileyen durumlar genellikle mucize özelliği
miten romelstip
gösterir.
B) Mucize, ekseriyetle aşk ilişkilerinde kullanılan bir
kavramdır.
-oe suamulo jos nebrid bli sie nie sb'svidia (A
C) Mucize sadece özel insanların karşısına çıkan özel
bir durum olduğu için hayatın her alanında mucize
ibs beklenmemelidir.
19 1810 mmia leaglox (8
15/08
lo sp
sbnile
D) Kültürel zenginliğimizi karşımızdaki kişiye aktarabil-
diğimiz ölçüde insani ilişkiler olağanüstülük kazanır.
E) Her insan kendine özgü nitelikler taşıdığı için bir-
birimize hükmetmeye çalışmamız gereksiz bir dav-
nig
-noy sieranıştır. embriote nyeuble
oluş sırasına göre 40pimeliste op
Go
ta
teji
do
sinki
ninis oy
sbe ka
abni ta
-60 ge
100 e
-20 ta
y
☐PIVA YAYINLARI
nobre
F
id il
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
u denemede 20 ru vardır. 17 Yeni bir insanı tanıdığımızda ve ondan çok etkilendiği- mizde, bunu "mucize" olarak tanımlarız. Genellikle, aşk ilişkileri için kullanılır bu ifade. "Öyle biriyle tanıştım ki mucize gibi bir şey!" deriz. Aslında, iki insanın tanışma- sı, aynı zamanda bir mucizedir. Çünkü her insan, baş- slı başına bir mucizedir ve bir insanı tanıdığınız zaman 3oydünyanızı yeni bir insana açmış olursunuz. Yeni bir mu- cizeyle karşılaşmış olursunuz. Elbette, insan ilişkileri- ni mucize kılan şey, o insanların dünyalarının ne kadar gedezengin olduğu, birbirlerine ne kadar çok şey verebildik- he leriyle ilgilidir.sey ebria Bu parcada al Bu parçada asıl anlatılmak istenen sbringing eblilles hangisidir? DENEME-5 oyulo aşağıdakilerden sbster nele abonevio one Ob sonucu-ibista para SS blagie Q İnsanı etkileyen durumlar genellikle mucize özelliği miten romelstip gösterir. B) Mucize, ekseriyetle aşk ilişkilerinde kullanılan bir kavramdır. -oe suamulo jos nebrid bli sie nie sb'svidia (A C) Mucize sadece özel insanların karşısına çıkan özel bir durum olduğu için hayatın her alanında mucize ibs beklenmemelidir. 19 1810 mmia leaglox (8 15/08 lo sp sbnile D) Kültürel zenginliğimizi karşımızdaki kişiye aktarabil- diğimiz ölçüde insani ilişkiler olağanüstülük kazanır. E) Her insan kendine özgü nitelikler taşıdığı için bir- birimize hükmetmeye çalışmamız gereksiz bir dav- nig -noy sieranıştır. embriote nyeuble oluş sırasına göre 40pimeliste op Go ta teji do sinki ninis oy sbe ka abni ta -60 ge 100 e -20 ta y ☐PIVA YAYINLARI nobre F id il
Bir bilişsel öğrenme bozukluğu olan "diskalkuli" sayılarla
ilgili kavramları anlama, aritmetik bilgileri öğrenme, hız-
li ve doğru hesaplamalar yapma konularında yaşanan
güçlüktür. Kişide diskalkuliden söz edebilmek için o ki-
şinin yaşadığı çevre, soy geçmişindeki ayrıntılar, bilişsel
başka bir bozukluk taşıyıp taşımadığı gibi hususların da
belirlenmesi gerekir. Çünkü diskalkuli, tek bir nedene
bağlı değildir. Toplumun önemli bir bölümünü etkileyen
diskalkuliye yönelik yapılan çalışmalar, özellikle okul ça-
ğındaki çocuklarda diskalkuli görülme sıklığının %3-%6
arasında değiştiğini göstermektedir. Yaşanan daha za-
yif aritmetik güçlük biçimleri dâhil edildiğinde bu oran
%10'a yaklaşır. Yani her sınıfta diskalkulisi olan en az bir
çocuğun bulunma ihtimali hayli yüksek. Diskalkuli prob-
lemi yaşayan kişiler, sağlıklı bireylere göre basit sayıları
ve sembolleri kavramakta güçlük çekebilir; akıl yürütme-
de, kısa ve uzun süreli bellekle ilgili süreçleri hatırlamada
zorluk yaşayabilirler. Zamana dair kavramları öğrenmele-
ri ve içselleştirmeleri, diğer kişilere göre daha zor olabilir
Söz gelişi, bir saat mi yoksa bir dakika mı geçtiğini anla-
yamayabilirler. Benzer şekilde para hesabında karışıklık
yaşayabilirler. Mesela 16 TL tutarındaki ödeme için 20
TL'nin yeterli olduğunu kabul edemeyebilirler.
36. Bu parçadan "diskalkuli" ile ilgili olarak,
Göstergesinin beynin kimi bilişsel özellikleri yerine
getirememesi olduğuna
Das
II. Yaşın ilerlemesine bağlı olarak kişide meydana gelen
etkilerinin gerilediğine
III Ortaya çıkmasında çeşitli kalıtsal ve çevresel faktörle-
rin birlikte rol oynadığına
Çocukların, çevresiyle iletişim kurmaktan kaçınarak
yalnız kalmasına sebep olduğuna
yargılarından hangisine/hangilerine ulaşılamaz?
A) Yalnız
D) II ve IV
B) I ve IV
E) Yalnız IV
C) II ve fil
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
Bir bilişsel öğrenme bozukluğu olan "diskalkuli" sayılarla ilgili kavramları anlama, aritmetik bilgileri öğrenme, hız- li ve doğru hesaplamalar yapma konularında yaşanan güçlüktür. Kişide diskalkuliden söz edebilmek için o ki- şinin yaşadığı çevre, soy geçmişindeki ayrıntılar, bilişsel başka bir bozukluk taşıyıp taşımadığı gibi hususların da belirlenmesi gerekir. Çünkü diskalkuli, tek bir nedene bağlı değildir. Toplumun önemli bir bölümünü etkileyen diskalkuliye yönelik yapılan çalışmalar, özellikle okul ça- ğındaki çocuklarda diskalkuli görülme sıklığının %3-%6 arasında değiştiğini göstermektedir. Yaşanan daha za- yif aritmetik güçlük biçimleri dâhil edildiğinde bu oran %10'a yaklaşır. Yani her sınıfta diskalkulisi olan en az bir çocuğun bulunma ihtimali hayli yüksek. Diskalkuli prob- lemi yaşayan kişiler, sağlıklı bireylere göre basit sayıları ve sembolleri kavramakta güçlük çekebilir; akıl yürütme- de, kısa ve uzun süreli bellekle ilgili süreçleri hatırlamada zorluk yaşayabilirler. Zamana dair kavramları öğrenmele- ri ve içselleştirmeleri, diğer kişilere göre daha zor olabilir Söz gelişi, bir saat mi yoksa bir dakika mı geçtiğini anla- yamayabilirler. Benzer şekilde para hesabında karışıklık yaşayabilirler. Mesela 16 TL tutarındaki ödeme için 20 TL'nin yeterli olduğunu kabul edemeyebilirler. 36. Bu parçadan "diskalkuli" ile ilgili olarak, Göstergesinin beynin kimi bilişsel özellikleri yerine getirememesi olduğuna Das II. Yaşın ilerlemesine bağlı olarak kişide meydana gelen etkilerinin gerilediğine III Ortaya çıkmasında çeşitli kalıtsal ve çevresel faktörle- rin birlikte rol oynadığına Çocukların, çevresiyle iletişim kurmaktan kaçınarak yalnız kalmasına sebep olduğuna yargılarından hangisine/hangilerine ulaşılamaz? A) Yalnız D) II ve IV B) I ve IV E) Yalnız IV C) II ve fil
Dene
18. Kimi sanatçılar, sanatın amacını içerik olarak görür.
Onlara göre iletecek bir şeyi olmayan, tek satır bile yaz-
mamalı. Kimileri ise sanatı biçim olarak algılar. Onlara
göre güzel olmayan hiçbir şey sanatsal değer taşımaz.
Oysa sanatta içerikle biçim etle tırnak gibidir.
Bu parçada anlatılanlar aşağıdakilerden hangisine
karşılık söylenmiş olabilir?
A) Sizce bir sanat eserini önemli ve güzel kılan şeyler
nelerdir?
B) Sanat eseri oluşturmak için bütün sanatçılar aynı
yolu mu izlemelidir?
?-
C) Sanatçıların sanatlı bir dil kullanmalarındaki
amaçları nelerdir?
(D) Sanatçıların arasında fikir ayrılıkları olduğunu düşü-
hüyor musunuz?
E Sanat eserinde biçim ile içerik birbirinden bağımsız
olarak mı değerlendirilmelidir? -
-
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
Dene 18. Kimi sanatçılar, sanatın amacını içerik olarak görür. Onlara göre iletecek bir şeyi olmayan, tek satır bile yaz- mamalı. Kimileri ise sanatı biçim olarak algılar. Onlara göre güzel olmayan hiçbir şey sanatsal değer taşımaz. Oysa sanatta içerikle biçim etle tırnak gibidir. Bu parçada anlatılanlar aşağıdakilerden hangisine karşılık söylenmiş olabilir? A) Sizce bir sanat eserini önemli ve güzel kılan şeyler nelerdir? B) Sanat eseri oluşturmak için bütün sanatçılar aynı yolu mu izlemelidir? ?- C) Sanatçıların sanatlı bir dil kullanmalarındaki amaçları nelerdir? (D) Sanatçıların arasında fikir ayrılıkları olduğunu düşü- hüyor musunuz? E Sanat eserinde biçim ile içerik birbirinden bağımsız olarak mı değerlendirilmelidir? - -
3 GÜN
17.-18. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
•
Bir ara magazinciler "Medya olmasa sanatçı da olmaz." di-
yorlardı. Bir arkadaşının medyayı eleştirmesine içerleyen bir
"sanatçı" da aynı cümleyi kullandı geçenlerde: "Medya olma-
sa sanatçı da olmaz!" Ne kadar doğrul Homeros, kendi kö-
şesinde yaşayıp giden bir kördü. "Olympos TV" yöneticileri,
"Şu garibin elinden tutalım." dediler. Ona iki dizi ismarladı-
lar. Bir çırpıda İlyada ile Odysseia'yı yazıp sanatçı oldu. Sha-
kespeare, bir akşam Londra'da olay çıkardı. Bir magazinci,
olayı fotoğrafladı. Ertesi sabah gazetelerde kendi resmini gö-
ren Shakespeare, oturup Hamlet'i, Macbeth'i, Kral Lear'ı yaz-
dı. Van Gogh, sokağındaki çöplerin toplanmadığına kızarak
evinin damına çıkmıştı. Kameralara yakalanınca sanatçı oldu.
Beethoven'in kulakları duymuyordu. Bir gün arkadan gelen
Jeep'in sesini duyamadı. Az kalsın eziliyordu. Oradan geçen
bir magazinci, gazetede "Sağır herif!" diye başlık attı. Gaze-
te çıktığı gün Beethoven, senfonilerini bestelemeye başla-
dı. Dede Efendi, yaşına başına bakmadan sarayın haremine
girmişti gizlice. Yakalanınca dergilerde kocaman fotoğrafları
yayımlandı. Dede Efendi de hemen oracıkta ilk şarkısını bes-
teledi. Karacaoğlan çobanlık yapıyordu. Bir gün koyunlarını
güttüğü yerden geçen televizyoncunun biri, "Dur, şunu sa-
natçı yapayım." dedi, Karacaoğlan o anda sanatçı oldu. "Sa-
natçı"ya göre görsel ve yazılı basın olmasa sanatçı olmaya-
cak. "Allah akıl versin!" demekten başka ne söylenebilir ki?
17. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden
hangisi söylenemez?
PAR
A) Sózde soru cümlesine yer verilmiştir.
B) Örneklerden yararlanılmıştır.
C) Pekiştirmeli sözcüklere yer verilmiştir.
D) Konuşma havası içinde oluşturulmuştur.
E) Kinayeli bir anlatım söz konusudur.
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
3 GÜN 17.-18. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. • Bir ara magazinciler "Medya olmasa sanatçı da olmaz." di- yorlardı. Bir arkadaşının medyayı eleştirmesine içerleyen bir "sanatçı" da aynı cümleyi kullandı geçenlerde: "Medya olma- sa sanatçı da olmaz!" Ne kadar doğrul Homeros, kendi kö- şesinde yaşayıp giden bir kördü. "Olympos TV" yöneticileri, "Şu garibin elinden tutalım." dediler. Ona iki dizi ismarladı- lar. Bir çırpıda İlyada ile Odysseia'yı yazıp sanatçı oldu. Sha- kespeare, bir akşam Londra'da olay çıkardı. Bir magazinci, olayı fotoğrafladı. Ertesi sabah gazetelerde kendi resmini gö- ren Shakespeare, oturup Hamlet'i, Macbeth'i, Kral Lear'ı yaz- dı. Van Gogh, sokağındaki çöplerin toplanmadığına kızarak evinin damına çıkmıştı. Kameralara yakalanınca sanatçı oldu. Beethoven'in kulakları duymuyordu. Bir gün arkadan gelen Jeep'in sesini duyamadı. Az kalsın eziliyordu. Oradan geçen bir magazinci, gazetede "Sağır herif!" diye başlık attı. Gaze- te çıktığı gün Beethoven, senfonilerini bestelemeye başla- dı. Dede Efendi, yaşına başına bakmadan sarayın haremine girmişti gizlice. Yakalanınca dergilerde kocaman fotoğrafları yayımlandı. Dede Efendi de hemen oracıkta ilk şarkısını bes- teledi. Karacaoğlan çobanlık yapıyordu. Bir gün koyunlarını güttüğü yerden geçen televizyoncunun biri, "Dur, şunu sa- natçı yapayım." dedi, Karacaoğlan o anda sanatçı oldu. "Sa- natçı"ya göre görsel ve yazılı basın olmasa sanatçı olmaya- cak. "Allah akıl versin!" demekten başka ne söylenebilir ki? 17. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? PAR A) Sózde soru cümlesine yer verilmiştir. B) Örneklerden yararlanılmıştır. C) Pekiştirmeli sözcüklere yer verilmiştir. D) Konuşma havası içinde oluşturulmuştur. E) Kinayeli bir anlatım söz konusudur.
Parçadaki sözcüklerin arasına yerli yersiz, sıfat yerleş-
tirmenin edebiyat metninin bir özelliği olduğunu sanan
"yazar adayları" var. Bence yazmayla ilgili en temel yan-
lışlardan biridir bu. Yakın anlamlı sıfatların işlevsiz olarak
kullanıldığı cümleler, dikiş izlerini belli eden bir elbiseye
benziyor. Böyle olunca okur, bir bütün olarak kumaşı de-
ğil dikiş izlerini görüyor.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada eleştirilen bakış
açısıyla yazılmıştır?
A) Eve gelince mektubunu verdiler. Nasıl sevindim bil-
sen. Hemen, çabucak, hiç vakit kaybetmeden yazıyo-
rum. Adresini bilseydim iki gün önce yazacaktım. Sen
gideli bana bir şeyler oluyor. Kimselere açamıyorum.
Senin burada olmanı istiyorum... Bu akşam önceki
oturduğumuz, eski sokağımızdan geçtim. Evin karşı-
sında durdum. O uzakta durdu. Gene konuşmadı.
B) Parlak saçlı, ince bıyıklı bir genç geldi yakınına otur-
du. Ayşe'nin gözü kapılarda ama üstünde onun ba-
kışlarını duyuyor, sinirleniyor. Ne kalabalık! Bir o yok
sanki! Salonun kapıları açılınca bekleyenler itişe kakı-
şa yürüdüler. Bir kadın bağırdı. Yeni gelenler geç kal-
mış gibi koşuyorlar. Bekleme salonu boşaldı. En son
iki kız öğrenci girdi. Şimdi bir Ayşe var oturan bir de o
bıyıklı.
C) Simit yiyerek yürüyor. Tek tük geçenler dönüp ona
bakıyorlar. Kılığı düzgün bir adamın sokakta simit
yemesi yasaktır. Bütün yasaklar gibi bunun da kaça-
mak yolu yok mu? Simidi kır, cebine sok. Tek elinle bir
lokma koparıp kimseye sezdirmeden ağzına at. Ama
ben dişlerim sağlamken ısıracağım.
D) Artık bütün o arka sırada oturan çiftler gibiydiler. İçeri
girer girmez, sanki vakit hesaplayıp da gelmişler gibi,
salon kapılarının açılıp bekleyeceklerdi. Karanlıkta
boş yerlere doğru iteklenmekten iğrenirdi.
E) - En kötüsü güzel burunlu yaratılmaktır. Adınız Güler,
Ben daha sizinkini bilmiyorum. - Öğre-
değil mi?
neceksiniz. Bence insanın adı onunla en az ilgili olan
yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor.
Ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor.
66
4
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
Parçadaki sözcüklerin arasına yerli yersiz, sıfat yerleş- tirmenin edebiyat metninin bir özelliği olduğunu sanan "yazar adayları" var. Bence yazmayla ilgili en temel yan- lışlardan biridir bu. Yakın anlamlı sıfatların işlevsiz olarak kullanıldığı cümleler, dikiş izlerini belli eden bir elbiseye benziyor. Böyle olunca okur, bir bütün olarak kumaşı de- ğil dikiş izlerini görüyor. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada eleştirilen bakış açısıyla yazılmıştır? A) Eve gelince mektubunu verdiler. Nasıl sevindim bil- sen. Hemen, çabucak, hiç vakit kaybetmeden yazıyo- rum. Adresini bilseydim iki gün önce yazacaktım. Sen gideli bana bir şeyler oluyor. Kimselere açamıyorum. Senin burada olmanı istiyorum... Bu akşam önceki oturduğumuz, eski sokağımızdan geçtim. Evin karşı- sında durdum. O uzakta durdu. Gene konuşmadı. B) Parlak saçlı, ince bıyıklı bir genç geldi yakınına otur- du. Ayşe'nin gözü kapılarda ama üstünde onun ba- kışlarını duyuyor, sinirleniyor. Ne kalabalık! Bir o yok sanki! Salonun kapıları açılınca bekleyenler itişe kakı- şa yürüdüler. Bir kadın bağırdı. Yeni gelenler geç kal- mış gibi koşuyorlar. Bekleme salonu boşaldı. En son iki kız öğrenci girdi. Şimdi bir Ayşe var oturan bir de o bıyıklı. C) Simit yiyerek yürüyor. Tek tük geçenler dönüp ona bakıyorlar. Kılığı düzgün bir adamın sokakta simit yemesi yasaktır. Bütün yasaklar gibi bunun da kaça- mak yolu yok mu? Simidi kır, cebine sok. Tek elinle bir lokma koparıp kimseye sezdirmeden ağzına at. Ama ben dişlerim sağlamken ısıracağım. D) Artık bütün o arka sırada oturan çiftler gibiydiler. İçeri girer girmez, sanki vakit hesaplayıp da gelmişler gibi, salon kapılarının açılıp bekleyeceklerdi. Karanlıkta boş yerlere doğru iteklenmekten iğrenirdi. E) - En kötüsü güzel burunlu yaratılmaktır. Adınız Güler, Ben daha sizinkini bilmiyorum. - Öğre- değil mi? neceksiniz. Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor. Ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor. 66 4
AAA
39-40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevapla-
yınız.
Yayımlanır yayımlanmaz yıldızı parlayan Fatih-Harbiye,
Peyami Safa'nın çoğu romanında rastlanan o meşhur
ve meşum üçgeni barındırır. Yazarın yıllar boyunca bir-
çok yapıtında resmetmekten sıkılmayışından hareketle,
ihtirasla bağlandığı izlenimini veren bu klasik tablo, biri
Doğulu diğeriyse Batılı değerleri simgeleyen iki erkek ile
bu kişiler arasında kararsız kalan bir kadından oluşur.
Safa, kendisinden önceki dönemlerde yazılan romanlar-
dan farklı olarak alafranga tiplere ve onların yaşantıları-
na odaklanmak yerine arada kalmış kadınların tereddüt
ve bocalamalarına odaklanır. Tabii bu tercihin doğal bir
sonucu olarak alafranga erkeklere hiçbir eleştiri yöneltil-
mez. Böylelikle bu tiplerin temsil ettiği değerlerin tartışıl-
ması da eserde eksik kalır. Yazar, bu kişileri "gülünesi
züppeler" olarak betimleyip, yabancılaştırmazken "alaf-
rangalık buhranı"na tutulmuş kadınları ise acımasızca
bu illetin pençesinde kıvrandırır.
39. Bu parçada Fatih-Harbiye adlı romanla ilgili aşağı-
dakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yazarın diğer romanlarıyla benzerlik taşıdığına
B) Okuyucunun dikkatini çekmeyi başardığına
C) Alışılmış bir konuyu ele aldığına
D) Okuru sıkmayan bir yapıya sahip olduğuna
E) Önceki dönemde yazılan eserlerden farklı olduğuna
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
AAA 39-40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevapla- yınız. Yayımlanır yayımlanmaz yıldızı parlayan Fatih-Harbiye, Peyami Safa'nın çoğu romanında rastlanan o meşhur ve meşum üçgeni barındırır. Yazarın yıllar boyunca bir- çok yapıtında resmetmekten sıkılmayışından hareketle, ihtirasla bağlandığı izlenimini veren bu klasik tablo, biri Doğulu diğeriyse Batılı değerleri simgeleyen iki erkek ile bu kişiler arasında kararsız kalan bir kadından oluşur. Safa, kendisinden önceki dönemlerde yazılan romanlar- dan farklı olarak alafranga tiplere ve onların yaşantıları- na odaklanmak yerine arada kalmış kadınların tereddüt ve bocalamalarına odaklanır. Tabii bu tercihin doğal bir sonucu olarak alafranga erkeklere hiçbir eleştiri yöneltil- mez. Böylelikle bu tiplerin temsil ettiği değerlerin tartışıl- ması da eserde eksik kalır. Yazar, bu kişileri "gülünesi züppeler" olarak betimleyip, yabancılaştırmazken "alaf- rangalık buhranı"na tutulmuş kadınları ise acımasızca bu illetin pençesinde kıvrandırır. 39. Bu parçada Fatih-Harbiye adlı romanla ilgili aşağı- dakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Yazarın diğer romanlarıyla benzerlik taşıdığına B) Okuyucunun dikkatini çekmeyi başardığına C) Alışılmış bir konuyu ele aldığına D) Okuru sıkmayan bir yapıya sahip olduğuna E) Önceki dönemde yazılan eserlerden farklı olduğuna
ilk cümlesi ol-
de düşmüş
etkileyen ya-
yaşamına,
mış.
2. BÖLÜM
anlatımı
ptığı ço-
PIVA YAYINLARI ■
3. I.
Sakızın tarihi, ağaç reçineleri çiğneyen antik Yu
nanlılara dayanır ve sakızın serüveni, sakızı çiğne.
nebilir kılan bir madde olan sakız hamuruyla başlar.
II. Hamur karışmaya başladığında, glikoz şurubu tat
vermek için karışıma dökülür ve glikoz şurubu, Siv
olduğu için sakız hamurunu yumuşak tutmaya yar
dımcı olur.
Önerilen Süre: 540 sn
III. Günümüzde artık sentetik olan sakız hamuru bir
minating karıştırıcıya dökülür, sonra renk ve aroma eklenir.
IV. O zamanlar geleneksel olarak bu hamur, ağaç re-
çinesinden yapılırdı; bugün ise bu madde plastik
isbext ve kauçuktan yapılır.
V.
Sonrasında, toz halinde bir tatlandırıcı olan üzüm
şekeri bu karışıma eklenir.
faign VI. Karışım ekmek hamuru kıvamına ulaştığında ise
hazır hâle gelir.
A Ile III
Numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluş-
turması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirme-
si gerekir?
Bll ile IV
D) III ile V
2
C) III ile IV
E) IV ile V
slubog ebsürmünüp dotoA (1)
oligi nelidelütög aleaher nobem
(1) Çöp kutularının içine bakıldığında
yüksek miktarlardı
6.
5
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
ilk cümlesi ol- de düşmüş etkileyen ya- yaşamına, mış. 2. BÖLÜM anlatımı ptığı ço- PIVA YAYINLARI ■ 3. I. Sakızın tarihi, ağaç reçineleri çiğneyen antik Yu nanlılara dayanır ve sakızın serüveni, sakızı çiğne. nebilir kılan bir madde olan sakız hamuruyla başlar. II. Hamur karışmaya başladığında, glikoz şurubu tat vermek için karışıma dökülür ve glikoz şurubu, Siv olduğu için sakız hamurunu yumuşak tutmaya yar dımcı olur. Önerilen Süre: 540 sn III. Günümüzde artık sentetik olan sakız hamuru bir minating karıştırıcıya dökülür, sonra renk ve aroma eklenir. IV. O zamanlar geleneksel olarak bu hamur, ağaç re- çinesinden yapılırdı; bugün ise bu madde plastik isbext ve kauçuktan yapılır. V. Sonrasında, toz halinde bir tatlandırıcı olan üzüm şekeri bu karışıma eklenir. faign VI. Karışım ekmek hamuru kıvamına ulaştığında ise hazır hâle gelir. A Ile III Numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluş- turması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirme- si gerekir? Bll ile IV D) III ile V 2 C) III ile IV E) IV ile V slubog ebsürmünüp dotoA (1) oligi nelidelütög aleaher nobem (1) Çöp kutularının içine bakıldığında yüksek miktarlardı 6. 5
a
11. Ahmet Arif, şiir dünyamıza yepyeni bir soluk getirmiştir.
Bu soluğun İstanbul Türkçesini reddeden, başka
Türkçelerin de olduğunu gösteren bir soluk olduğunu
hemen dile getirmemiz gerekir. Şöyle de söyleyebiliriz:
Elitlerin, zenginlerin, modern eğitimlilerin Türkçesine karşı
yoksulun Türkçesiyle yazmak. Ahmet Arif şiirinin merkezini
oluşturan temel problem, ulusal zihniyete dirençtir. Ahmet
Arif'in şiirleri içinde Otuz Üç Kurşun'a ayrı bir önem verdiği
ve bu şiiri sürekli geliştirmekten söz ettiği bilinmektedir.
ove Sadece bu bakımdan değil, Otuz Üç Kurşun, Ahmet Arif
şiirinin problem zeminini oluşturur ve diğer şiirleri kendi
zemini etrafında toplayan bir vakum işlevi görür.
Bu parçada Ahmet Arif ile ilgili olarak aşağıdakilerden
hangisi söylenemez?
A) Eserleri arasında seçim yapabildiği
B) Bir sosyal tabakanın üslubunu beğendiği
C) Halkçı bir sanat anlayışını tercih ettiği
D) Genel anlayışların dışında hareket edebildiği
E) Üst tabakanın yaşam tarzını beğenmediği
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
a 11. Ahmet Arif, şiir dünyamıza yepyeni bir soluk getirmiştir. Bu soluğun İstanbul Türkçesini reddeden, başka Türkçelerin de olduğunu gösteren bir soluk olduğunu hemen dile getirmemiz gerekir. Şöyle de söyleyebiliriz: Elitlerin, zenginlerin, modern eğitimlilerin Türkçesine karşı yoksulun Türkçesiyle yazmak. Ahmet Arif şiirinin merkezini oluşturan temel problem, ulusal zihniyete dirençtir. Ahmet Arif'in şiirleri içinde Otuz Üç Kurşun'a ayrı bir önem verdiği ve bu şiiri sürekli geliştirmekten söz ettiği bilinmektedir. ove Sadece bu bakımdan değil, Otuz Üç Kurşun, Ahmet Arif şiirinin problem zeminini oluşturur ve diğer şiirleri kendi zemini etrafında toplayan bir vakum işlevi görür. Bu parçada Ahmet Arif ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Eserleri arasında seçim yapabildiği B) Bir sosyal tabakanın üslubunu beğendiği C) Halkçı bir sanat anlayışını tercih ettiği D) Genel anlayışların dışında hareket edebildiği E) Üst tabakanın yaşam tarzını beğenmediği