Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Paragrafta Konu-Ana Düşünce Soruları

BBB
13. Şair; gerçekten şairse, gerçekten şiir söyleyebilecek
güçte ise bunun için gelmişse dünyaya, kendini din-
lemeli, kendine kulak vermeli, kendinde oluşan şiiri
söylemelidir. Çünkü yeni olan, değişik olan kendisidir;
değişen yaşam ile birlikte oluşmuş kendi yeni kişili-
ğidir. Şair böyle biriyse getirecektir şiire olanaklarını.
Değilse ille de şiir yazmak isteyen, kendini şiir yazma-
ya zorlayan, kendi yeteneklerini yanlış tanımış, yanlış
değerlendirmiş biriyse daima başka şairlerin olanakla-
ri ile sürdürecektir şiirini.
TÜRKÇE TES
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Başkalarından aldıklarını özgün bir biçime dönüş-
türmüş olan şairler, varlıklarını sürdürebilirler.
B) Kişisel özelliklerini ölçüt alarak şiirlerini oluşturan
şairler, şiire yenilik getirip onu zenginleştirir.
C) Farklı bir şiir anlayışı geliştirmek isteyen şairler, ye-
ni akımlardan etkilenmeden yapıtlarını ortaya koy-
malıdır.
D) Bireyin beğenilerini toplumsal beklentilerin önünde
tutan bir şiir anlayışı, daima varlığını devam ettirir.
E) Earklı bir üslup tarzı geliştiren şairler, her dönemde
el üstünde tutulurlar.
14.Şakak ve kar kelimeleri belki başka insanlar tara-
fından da bir arada kullanılmıştır fakat "l
BUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ
15
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
BBB 13. Şair; gerçekten şairse, gerçekten şiir söyleyebilecek güçte ise bunun için gelmişse dünyaya, kendini din- lemeli, kendine kulak vermeli, kendinde oluşan şiiri söylemelidir. Çünkü yeni olan, değişik olan kendisidir; değişen yaşam ile birlikte oluşmuş kendi yeni kişili- ğidir. Şair böyle biriyse getirecektir şiire olanaklarını. Değilse ille de şiir yazmak isteyen, kendini şiir yazma- ya zorlayan, kendi yeteneklerini yanlış tanımış, yanlış değerlendirmiş biriyse daima başka şairlerin olanakla- ri ile sürdürecektir şiirini. TÜRKÇE TES Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Başkalarından aldıklarını özgün bir biçime dönüş- türmüş olan şairler, varlıklarını sürdürebilirler. B) Kişisel özelliklerini ölçüt alarak şiirlerini oluşturan şairler, şiire yenilik getirip onu zenginleştirir. C) Farklı bir şiir anlayışı geliştirmek isteyen şairler, ye- ni akımlardan etkilenmeden yapıtlarını ortaya koy- malıdır. D) Bireyin beğenilerini toplumsal beklentilerin önünde tutan bir şiir anlayışı, daima varlığını devam ettirir. E) Earklı bir üslup tarzı geliştiren şairler, her dönemde el üstünde tutulurlar. 14.Şakak ve kar kelimeleri belki başka insanlar tara- fından da bir arada kullanılmıştır fakat "l BUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ 15
BBB
19. Her gerçek şair kendi tarzını bulan kişidir. Belirli bir
konuya daha çok ağırlık verir. Duygu ve düşüncelerini
kendine has bir anlayış içinde geliştirir. Her konuda ve
duygular âleminde kendi özelliklerini, başkalarına ben-
zemeyen anlatış biçimini sergiler. Bu anlatış şairin şiir
dünyasındaki değerinin göstergesidir.
ÇE TESTİ
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen
şairlerin en belirgin özelliğidir?
A) Ozgün olmak
C) Nesnel olmak
Media
B) Kalıcı olmak
D) Gerçekçi olmak
E) Evrensel olmak
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
BBB 19. Her gerçek şair kendi tarzını bulan kişidir. Belirli bir konuya daha çok ağırlık verir. Duygu ve düşüncelerini kendine has bir anlayış içinde geliştirir. Her konuda ve duygular âleminde kendi özelliklerini, başkalarına ben- zemeyen anlatış biçimini sergiler. Bu anlatış şairin şiir dünyasındaki değerinin göstergesidir. ÇE TESTİ Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen şairlerin en belirgin özelliğidir? A) Ozgün olmak C) Nesnel olmak Media B) Kalıcı olmak D) Gerçekçi olmak E) Evrensel olmak
5
İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ
24. Eskiden beri edebiyat ve Türkçe ders kitaplarına me-
tin seçimi konusunda sorunlar var. Aslında iyi metin
kıtlığı yok. Söz konusu olan bolluk içinde kıtlık. Böyle
bir durum varmış gibi ders kitabı yazarlarının bir kısmı
metin oluşturmaya yelteniyor ve ortaya başarısız ör-
nekler çıkıyor. Ders kitaplarına metin seçimi konusun-
da belli ölçütler geliştirilmiş ama yürürlükteki kitapların
tamamının bu ölçütlere uygun hazırlanabildiğini söy-
lemek güç. Geliştirilen ölçütler arasında 'değerler'in
önemli bir ağırlığı var. Metinlik ölçütler arasında değer-
ler de olsun estetik kaygılar da olsun.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşıla-
bilir?
A) Ders kitaplarına iyi metin seçme konusunda verimli
bir çalışmanın ortaya konulmadığı görülmektedir.
B) Ders Kitabı yazarları, metin seçme konusunda da-
ha çok estetik kaygıları ön plana çıkarmaktadır.
C) Değerleri önemseyen metinlerin azlığı, yazarları ye-
ni metinler oluşturmaya zorlamaktadır.
D) Metin seçimi konusunda yaşanan sorunlar, öğren-
cilerin edebiyat ve Türkçe öğrenimini olumsuz et-
kilemektedir.
E) Evrensel ölçütlerden yoksun eğitim anlayışlarının
kalıcı bir başarı ortaya koyamadıkları görülmekte-
dir.
Diğer sayfaya geçiniz.
SENAMPANG
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
5 İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ 24. Eskiden beri edebiyat ve Türkçe ders kitaplarına me- tin seçimi konusunda sorunlar var. Aslında iyi metin kıtlığı yok. Söz konusu olan bolluk içinde kıtlık. Böyle bir durum varmış gibi ders kitabı yazarlarının bir kısmı metin oluşturmaya yelteniyor ve ortaya başarısız ör- nekler çıkıyor. Ders kitaplarına metin seçimi konusun- da belli ölçütler geliştirilmiş ama yürürlükteki kitapların tamamının bu ölçütlere uygun hazırlanabildiğini söy- lemek güç. Geliştirilen ölçütler arasında 'değerler'in önemli bir ağırlığı var. Metinlik ölçütler arasında değer- ler de olsun estetik kaygılar da olsun. Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşıla- bilir? A) Ders kitaplarına iyi metin seçme konusunda verimli bir çalışmanın ortaya konulmadığı görülmektedir. B) Ders Kitabı yazarları, metin seçme konusunda da- ha çok estetik kaygıları ön plana çıkarmaktadır. C) Değerleri önemseyen metinlerin azlığı, yazarları ye- ni metinler oluşturmaya zorlamaktadır. D) Metin seçimi konusunda yaşanan sorunlar, öğren- cilerin edebiyat ve Türkçe öğrenimini olumsuz et- kilemektedir. E) Evrensel ölçütlerden yoksun eğitim anlayışlarının kalıcı bir başarı ortaya koyamadıkları görülmekte- dir. Diğer sayfaya geçiniz. SENAMPANG
30. Hamlet, olağanüstü uzunlukta, eşsiz bir oyundur. Sha-
kespeare bu oyununda dili en etkili biçimde kullanır ve
tüm ustalığıyla birbirinden farklı karakterlerin her biri için
değişik konuşma tarzları yaratmayı başarır. Başka dille-
re çevirisi de bu yüzden çok zordur fakat bir yandan da
bu oyundaki dil karmaşasını ve karakter analizini çöz-
mek birçok çevirmen için bilmece çözer gibi eğlencelidir.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşı-
labilir?
A) Birçok dile çevrilen Hamlet, dünya edebiyatında en
çok okunan oyun türündeki yapıttır.
B) Hamlet'in sahip olduğu dil ve anlatım özellikleri, onu
farklı ve etkileyici kılmakla birlikte başka dillere çevi-
risini de oldukça güç kılmaktadır.
C) Shakespeare'in yapıtlarındaki dil karmaşasını çöz-
mek, okurlar tarafından zor bir uğraşı olarak görül-
mektedir.
D) Karakterlerin kendine özgü konuşma tarzına sahip
oluşu, Hamlet'in akıcı ve anlaşılır bir üslup tarzı or-
taya koymasına engel olmaktadır.
E) Çevirmenlerin Hamlet çevirisinde karşılaştıkları en
önemli güçlük üslup özellikleri değil, karmaşık kur-
gusu ve eserin çok uzun olmasıdır.
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
30. Hamlet, olağanüstü uzunlukta, eşsiz bir oyundur. Sha- kespeare bu oyununda dili en etkili biçimde kullanır ve tüm ustalığıyla birbirinden farklı karakterlerin her biri için değişik konuşma tarzları yaratmayı başarır. Başka dille- re çevirisi de bu yüzden çok zordur fakat bir yandan da bu oyundaki dil karmaşasını ve karakter analizini çöz- mek birçok çevirmen için bilmece çözer gibi eğlencelidir. Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşı- labilir? A) Birçok dile çevrilen Hamlet, dünya edebiyatında en çok okunan oyun türündeki yapıttır. B) Hamlet'in sahip olduğu dil ve anlatım özellikleri, onu farklı ve etkileyici kılmakla birlikte başka dillere çevi- risini de oldukça güç kılmaktadır. C) Shakespeare'in yapıtlarındaki dil karmaşasını çöz- mek, okurlar tarafından zor bir uğraşı olarak görül- mektedir. D) Karakterlerin kendine özgü konuşma tarzına sahip oluşu, Hamlet'in akıcı ve anlaşılır bir üslup tarzı or- taya koymasına engel olmaktadır. E) Çevirmenlerin Hamlet çevirisinde karşılaştıkları en önemli güçlük üslup özellikleri değil, karmaşık kur- gusu ve eserin çok uzun olmasıdır.
(1) Latincenin "intellectus" yani "akıl" sözcüğünden
üretilmiş "entelektüel" sözcüğü, o dönemde bilgi
ve algı gibi akla ilişkin konuları ifade eden bir sifat
hâlindeydi. (II) Kişisel konumu belirleyen bir ad hâline
gelmesi 19. yüzyılın sonunda olacaktır. (III) Bu
yüzyıldan önce, Batı'da entelektüellerin ilk kez ortaya
çıktığı Aydınlanma Dönemi'nde, 18. yüzyılda, Rous-
seau, Diderot, d'Alambert gibi önde gelen entelektü-
elleri nitelendirmek için bile henüz "filozof" sözcüğü
kullanılmaktaydı. (IV) Sözcüğün bugünkü anlamını ve
önemini kazanması Emile Zola'nın 14 Ocak 1898'de
Aurore gazetesinde yazdığı "Manifest des Intellectu-
els (Entelektüellerin Manifestosu)" başlıklı yazıyla ol-
muştur. (V) Bundan sonra entelektüel sözcüğü kendi
aklıyla düşünen, inanç ve düşüncelerini basmakalıp
kabullenmelerin dışına çıkarabilenler için kullanılmaya
başlandı.
"Entelektüel" sözcüğünün açıklandığı bu parçadaki
numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda
verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) l'incide, kökeni ile ilgili bir bilgi verilmiştir.
B) Il'ncide, 19. yüzyılda sözcüğün geçirdiği anlamsal
bir değişimden söz edilmiştir.
C) Ill'üncüde, Aydınlanma Dönemi filozoflarını nitele-
mek için kullanıldığı belirtilmiştir.
D) IV'üncüde, bugünkü anlamını ne zaman ve nasıl
kazandığı üzerinde durulmuştur.
E) V'incide, güncel tanımı yapılmıştır.
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
(1) Latincenin "intellectus" yani "akıl" sözcüğünden üretilmiş "entelektüel" sözcüğü, o dönemde bilgi ve algı gibi akla ilişkin konuları ifade eden bir sifat hâlindeydi. (II) Kişisel konumu belirleyen bir ad hâline gelmesi 19. yüzyılın sonunda olacaktır. (III) Bu yüzyıldan önce, Batı'da entelektüellerin ilk kez ortaya çıktığı Aydınlanma Dönemi'nde, 18. yüzyılda, Rous- seau, Diderot, d'Alambert gibi önde gelen entelektü- elleri nitelendirmek için bile henüz "filozof" sözcüğü kullanılmaktaydı. (IV) Sözcüğün bugünkü anlamını ve önemini kazanması Emile Zola'nın 14 Ocak 1898'de Aurore gazetesinde yazdığı "Manifest des Intellectu- els (Entelektüellerin Manifestosu)" başlıklı yazıyla ol- muştur. (V) Bundan sonra entelektüel sözcüğü kendi aklıyla düşünen, inanç ve düşüncelerini basmakalıp kabullenmelerin dışına çıkarabilenler için kullanılmaya başlandı. "Entelektüel" sözcüğünün açıklandığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) l'incide, kökeni ile ilgili bir bilgi verilmiştir. B) Il'ncide, 19. yüzyılda sözcüğün geçirdiği anlamsal bir değişimden söz edilmiştir. C) Ill'üncüde, Aydınlanma Dönemi filozoflarını nitele- mek için kullanıldığı belirtilmiştir. D) IV'üncüde, bugünkü anlamını ne zaman ve nasıl kazandığı üzerinde durulmuştur. E) V'incide, güncel tanımı yapılmıştır.
5.
Şiir çevirisi, çeviri türlerinin belki de en zoru ve en çok
tartışılanıdır. Şiir dilinin kendine has özellikleri ve içerikle
ilişkisi, bu zorluğun başlıca nedenlerindendir. Şiir dili
dikkati göndergeye değil, kendine çeker; bir başka
deyişle şiirde anlama ya da bağlama değil, öncelikle dile
odaklanınız. Gündelik dildeki gibi bir iletişim aracı olarak
şeffaf ve görünmez olan bir dil değildir şiir dili, üzerindeki
müdahalelerle algılanabilir hâle gelmiş, görünür bir dildir.
Şiirin içerikle ilişkisi de diğer türlerden farklıdır çünkü şiir,
dilin özel kurgulanışıyla anlamını kendi üretir yani şiirin
anlamı, şiir dışı bir bağlama gönderme yapmaz, metnin
kendi içinde üretilir. Öyleyse şiirde birbirinden kolayca
ayrılabilir bir anlam ve biçim yoktur.
Bu parçanın yazarının aşağıdakilerden hangisini
söylemesi beklenir?
A) Şiirin başka bir dile çevrilmesi bir yana, düzyazıya
bile çevrilmesine karşı çıkanlardan biriyim.
B) Açık değil, örtük bir şiir çevirisi; bu konuda istenilen
başarıya ulaşılmasını kolaylaştırır.
C) Çevirinin kulağa şiir gibi gelebilmesi için çeviriler, ister
istemez belli bir esneklik taşımak zorundadır.
D) Kültürel farklılıkların şiir çevirisinde belli bir etkisinin
olduğu, yadsınamaz bir gerçektir.
E) Başarılı bir şiir çevirisinde anlamı mümkün olduğunca
daraltan bir anlayış gözetilmelidir.
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
5. Şiir çevirisi, çeviri türlerinin belki de en zoru ve en çok tartışılanıdır. Şiir dilinin kendine has özellikleri ve içerikle ilişkisi, bu zorluğun başlıca nedenlerindendir. Şiir dili dikkati göndergeye değil, kendine çeker; bir başka deyişle şiirde anlama ya da bağlama değil, öncelikle dile odaklanınız. Gündelik dildeki gibi bir iletişim aracı olarak şeffaf ve görünmez olan bir dil değildir şiir dili, üzerindeki müdahalelerle algılanabilir hâle gelmiş, görünür bir dildir. Şiirin içerikle ilişkisi de diğer türlerden farklıdır çünkü şiir, dilin özel kurgulanışıyla anlamını kendi üretir yani şiirin anlamı, şiir dışı bir bağlama gönderme yapmaz, metnin kendi içinde üretilir. Öyleyse şiirde birbirinden kolayca ayrılabilir bir anlam ve biçim yoktur. Bu parçanın yazarının aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenir? A) Şiirin başka bir dile çevrilmesi bir yana, düzyazıya bile çevrilmesine karşı çıkanlardan biriyim. B) Açık değil, örtük bir şiir çevirisi; bu konuda istenilen başarıya ulaşılmasını kolaylaştırır. C) Çevirinin kulağa şiir gibi gelebilmesi için çeviriler, ister istemez belli bir esneklik taşımak zorundadır. D) Kültürel farklılıkların şiir çevirisinde belli bir etkisinin olduğu, yadsınamaz bir gerçektir. E) Başarılı bir şiir çevirisinde anlamı mümkün olduğunca daraltan bir anlayış gözetilmelidir.
Özel bir lezzet olan otlu peynir; tadı, aroması ve üretim
kalitesiyle Van'la özdeşleşmiştir. Koyun sütü üretiminin
artması ve birçok otun bahar aylarında yetişmesi nede-
niyle bahar aylarında üretilir. Otlu peynire 25 değişik ot
katılabilmektedir. Bunlardan başlıcaları; sirmo, mendi,
heliz, yabani nane ve kekiktir. Ot ve cacık; peynirin ka-
rakteristik yapısını, tadını ve aromasını oluşturmaktadır.
Van'a has otlar; peynirin besin değerini artırmakta, hazım
derecesini yükseltmekte ve insan sağlığına zararlı mikro-
organizmaları etkisiz hâle getirmektedir. Peynirin kıvamı;
Anadolu'nun sunduğu nefis tat ve yüksek meralarda bes-
lenen koyunlardan elde edilen sütün, yüzyılların birikimi
olan çeşitli işlemlerden geçirilmesiyle tutturulur. Kıvamı
tutturulan peynir, tuzlanarak toprak küplere doldurulur,
dolum işleminde peynirin içinde boşluk kalmamasına
dikkat edilir. Toprağa gömülen peynirler 3 ile 7 ay sonra
tüketilmeye hazır hâle gelir.
NGHUNO nu
shine!
21826 1737=
36. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiş-
tir?
4)
Peynir yapımında kullanılan sütün, yüksek meralarda
otlanan koyunlardan elde edildiğine
BVan peynirlerinin sağlığa zararlı mikroorganizmaları
etkisiz hâle getirdiğine
Sirmo, mendi, heliz, yabani nane ve kekiğin peynire
katılan otlardan birkaçı olduğuna
DY Ot ve cacığın, peynirin karakteristik yapısını oluştur-
duğuna
Otlu peynirin özel bir tat olduğuna
37. Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı
yoktur?
A Otlu peynir nasıl yapılır?
f
B) Otlu peynirin yararları nelerdir?
Otlu peynire katılan başlıca otlar nelerdir?
Otlu peynir ne zaman üretilir?
E Peynirin kıvamı, hangi işlemlerden geçirilerek tuttu-
rulur.
p
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
Özel bir lezzet olan otlu peynir; tadı, aroması ve üretim kalitesiyle Van'la özdeşleşmiştir. Koyun sütü üretiminin artması ve birçok otun bahar aylarında yetişmesi nede- niyle bahar aylarında üretilir. Otlu peynire 25 değişik ot katılabilmektedir. Bunlardan başlıcaları; sirmo, mendi, heliz, yabani nane ve kekiktir. Ot ve cacık; peynirin ka- rakteristik yapısını, tadını ve aromasını oluşturmaktadır. Van'a has otlar; peynirin besin değerini artırmakta, hazım derecesini yükseltmekte ve insan sağlığına zararlı mikro- organizmaları etkisiz hâle getirmektedir. Peynirin kıvamı; Anadolu'nun sunduğu nefis tat ve yüksek meralarda bes- lenen koyunlardan elde edilen sütün, yüzyılların birikimi olan çeşitli işlemlerden geçirilmesiyle tutturulur. Kıvamı tutturulan peynir, tuzlanarak toprak küplere doldurulur, dolum işleminde peynirin içinde boşluk kalmamasına dikkat edilir. Toprağa gömülen peynirler 3 ile 7 ay sonra tüketilmeye hazır hâle gelir. NGHUNO nu shine! 21826 1737= 36. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiş- tir? 4) Peynir yapımında kullanılan sütün, yüksek meralarda otlanan koyunlardan elde edildiğine BVan peynirlerinin sağlığa zararlı mikroorganizmaları etkisiz hâle getirdiğine Sirmo, mendi, heliz, yabani nane ve kekiğin peynire katılan otlardan birkaçı olduğuna DY Ot ve cacığın, peynirin karakteristik yapısını oluştur- duğuna Otlu peynirin özel bir tat olduğuna 37. Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı yoktur? A Otlu peynir nasıl yapılır? f B) Otlu peynirin yararları nelerdir? Otlu peynire katılan başlıca otlar nelerdir? Otlu peynir ne zaman üretilir? E Peynirin kıvamı, hangi işlemlerden geçirilerek tuttu- rulur. p
O
20./ Edebiyata, yazıya ne zaman ilgi duymaya başla-
dığı sorulmayan şair ve yazar yok gibidir. Yaşar
Nabi'nin yönettiği Varlık dergisi o günün ünlü ede-
biyatçılarıyla yaptığı röportajlarda ilk bunu sormuş-
tur yazın adamlarına: "Edebiyata karşı ilginiz ne za-
man başladı?" Bu soruya en anlamlı cevabı Bedri
Rahmi vermiştir: "İnsan böyle bir soruya '1900 bil-
mem kaç senesinde, çarşamba günü, saat on bir
buçuk sularında başladı.' diye cevap verebilmeli ki
soru soruya, cevap da cevaba benzesin."
-
örnek oluşturabilmey
268
R
Bu parçaya göre, Bedri Rahmi verdiği cevapla G
aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
1
A) Yazın dünyasına girmenin anlık değil, süreç
din içinde gerçekleşebileceğini
B) Edebiyatla ilgilenmenin apayrı bir keyif olduğu-
nu
C) Nitelikli sorular sormanın farklı bir beceri gerek-
tirdiğini
y
A
D) Yazarken en zor olanın, yazmaya başlamak ol-
duğunu
E) Bir sanatçının, yazmaya uzun zaman ayırması
gerektiğini
Y
A
Y
1
N
E
V
i
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
O 20./ Edebiyata, yazıya ne zaman ilgi duymaya başla- dığı sorulmayan şair ve yazar yok gibidir. Yaşar Nabi'nin yönettiği Varlık dergisi o günün ünlü ede- biyatçılarıyla yaptığı röportajlarda ilk bunu sormuş- tur yazın adamlarına: "Edebiyata karşı ilginiz ne za- man başladı?" Bu soruya en anlamlı cevabı Bedri Rahmi vermiştir: "İnsan böyle bir soruya '1900 bil- mem kaç senesinde, çarşamba günü, saat on bir buçuk sularında başladı.' diye cevap verebilmeli ki soru soruya, cevap da cevaba benzesin." - örnek oluşturabilmey 268 R Bu parçaya göre, Bedri Rahmi verdiği cevapla G aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir? 1 A) Yazın dünyasına girmenin anlık değil, süreç din içinde gerçekleşebileceğini B) Edebiyatla ilgilenmenin apayrı bir keyif olduğu- nu C) Nitelikli sorular sormanın farklı bir beceri gerek- tirdiğini y A D) Yazarken en zor olanın, yazmaya başlamak ol- duğunu E) Bir sanatçının, yazmaya uzun zaman ayırması gerektiğini Y A Y 1 N E V i
in
e
9-
e
2. Aşağıdakilerden hangisi "Biçim, çoğu kez, romanın dirim-
sellik kazanmasını sağlayan ana ögelerden biridir; anlatılanla
anlatım arasında bilinçli bir bağ kurabilmek amacıyla sürekli
biçime eğilmek gerekir." görüşüne uzak düşer?
A) Ahmet Hamdi Tanpınar "Huzur" adlı romanında gele-
neksel anlatım tarzlarının çok fazla dışına çıkmaz ancak
psikolojik unsurları yansıtmak için estetiği olayın önüne
koyar.
B) Bilge Karasu "Gece" adlı eserinde, şiirsel üslubunu kul-
lanmaktan geri durmaz olay geleneksel anlatım teknik-
leri yerine sanatsal anlatım tekniklerini kullanmayı tercih
eder.
MHOCAM TAKTİKLERLE PARAGRAF BENİM HOCAM TAKTİKLERLE
Oğuz Atay "Tehlikeli Oyunlar'da biçimi özün önüne koyar.
Bu eserde, öz gereksiz olarak karşılanmıştır. Atay'ın sanat-
sal kaygısı, eserde içeriğin önüne geçer. +
D) Leyla Erbil "Cüce"de o güne değin denenmemişi dene-
miş, psikanaliz yöntemini eserine taşımıştır. Bunu yapar-
ken ne sanat kaygısını ne biçimsel nitelikleri bir kenara
bırakır.
E) Fakir Baykurt "Yılanların Öcü"nde fantastik ögelerden
faydalanırken toplumcu gerçekçiliğin getirdiği öz kaygısı-
ni hep önde ve diri tutmuştur.
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
in e 9- e 2. Aşağıdakilerden hangisi "Biçim, çoğu kez, romanın dirim- sellik kazanmasını sağlayan ana ögelerden biridir; anlatılanla anlatım arasında bilinçli bir bağ kurabilmek amacıyla sürekli biçime eğilmek gerekir." görüşüne uzak düşer? A) Ahmet Hamdi Tanpınar "Huzur" adlı romanında gele- neksel anlatım tarzlarının çok fazla dışına çıkmaz ancak psikolojik unsurları yansıtmak için estetiği olayın önüne koyar. B) Bilge Karasu "Gece" adlı eserinde, şiirsel üslubunu kul- lanmaktan geri durmaz olay geleneksel anlatım teknik- leri yerine sanatsal anlatım tekniklerini kullanmayı tercih eder. MHOCAM TAKTİKLERLE PARAGRAF BENİM HOCAM TAKTİKLERLE Oğuz Atay "Tehlikeli Oyunlar'da biçimi özün önüne koyar. Bu eserde, öz gereksiz olarak karşılanmıştır. Atay'ın sanat- sal kaygısı, eserde içeriğin önüne geçer. + D) Leyla Erbil "Cüce"de o güne değin denenmemişi dene- miş, psikanaliz yöntemini eserine taşımıştır. Bunu yapar- ken ne sanat kaygısını ne biçimsel nitelikleri bir kenara bırakır. E) Fakir Baykurt "Yılanların Öcü"nde fantastik ögelerden faydalanırken toplumcu gerçekçiliğin getirdiği öz kaygısı- ni hep önde ve diri tutmuştur.
1.
2.
1.-2. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
(1) Bor dünyanın en stratejik madenlerinden biridir ve nükle-
er sanayiden uzay araçlarına, gübre sanayisinden ilaç sana-
yisine, kimya sanayisinden otomobil sanayisine kadar sayı-
sız alanda kullanılır. (II) Türkiye dünyadaki bütün bor rezerv-
lerinin % 65'ine sahipken dünya üreritiminin ancak % 32'si-
ni gerçekleştirebiliyor. (III) Ülkemiz dışında bor madeni bu-
lunan belli başlı ülkeler ise ABD, Rusya, Çin, Şili, Bolivya, Pe-
ru, Arjantin ve Sırbistan'dır. (IV) Türkiye dışındaki ülkelerde
bor rezervlerinin ömrü elli yıl kadarken ülkemiz tüm dünya-
nin 400-500 yıllık bor ihtiyacını karşılayabilecek durumdadır.
(V) Türkiye'de, ülkenin değişik bölgelerindeki toplam 1 mit
yon 700 bin hektarlık bir bor madeni rezerv alanı kamulaştı-
rılmıştır.
bir önceki
Bu parçada bor madeni ile ilgili olarak aşağıdakilerden
hangisine değinilmemiştir?
A) Hangi sektörlerde yaygın olarak kullanıldığına
B) Türkiye dışında hangi ülkelerde bulunduğuna
C) Uretimde ülkemizin dünyada kaçıncı olduğuna
D) Ülkemizde ne kadar alanın kamulaştırıldığına
E) Türkiye'de yer alan rezervin oranına
cümlenin
beplantısı
yok gibi
D
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi anlatı-
mın akışını bozmaktadır?
(A) I
B) II
C) III
D) IV
E)
117
d
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
1. 2. 1.-2. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. (1) Bor dünyanın en stratejik madenlerinden biridir ve nükle- er sanayiden uzay araçlarına, gübre sanayisinden ilaç sana- yisine, kimya sanayisinden otomobil sanayisine kadar sayı- sız alanda kullanılır. (II) Türkiye dünyadaki bütün bor rezerv- lerinin % 65'ine sahipken dünya üreritiminin ancak % 32'si- ni gerçekleştirebiliyor. (III) Ülkemiz dışında bor madeni bu- lunan belli başlı ülkeler ise ABD, Rusya, Çin, Şili, Bolivya, Pe- ru, Arjantin ve Sırbistan'dır. (IV) Türkiye dışındaki ülkelerde bor rezervlerinin ömrü elli yıl kadarken ülkemiz tüm dünya- nin 400-500 yıllık bor ihtiyacını karşılayabilecek durumdadır. (V) Türkiye'de, ülkenin değişik bölgelerindeki toplam 1 mit yon 700 bin hektarlık bir bor madeni rezerv alanı kamulaştı- rılmıştır. bir önceki Bu parçada bor madeni ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Hangi sektörlerde yaygın olarak kullanıldığına B) Türkiye dışında hangi ülkelerde bulunduğuna C) Uretimde ülkemizin dünyada kaçıncı olduğuna D) Ülkemizde ne kadar alanın kamulaştırıldığına E) Türkiye'de yer alan rezervin oranına cümlenin beplantısı yok gibi D Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi anlatı- mın akışını bozmaktadır? (A) I B) II C) III D) IV E) 117 d
zisyen-
z. Aynı
ünüyo-
n ama
er türlü
amıyo-
tkisiyle
mâlinde
olmalı.
m. As-
üğünü
ta dö-
yolları
nellik-
ların
geti
Catışır
nir mi
fark-
siye-
leyse
uz
B
âline L
G
ni
matin S
A
A
mak
M
6. 1.
1901'de Sully Prodhomme, Nobel Edebiyat Ödülü'nü
alırken Tolstoy'un Savaş ve Barış'inın yüzüne bakıl-
madı ama bugün birincisini hatırlayan, ikincisini hatır-
lamayan yok. Keza Nietzche hayattayken neredeyse
hiç okunmadı ama bugün felsefe denizinde kulaç
atan herkes onun sahillerine uğramak zorunda. Hatta
bugün Hayvan Çiftliği ve 1984 gibi romanlarıyla dis-
topik roman denince akla gelen ilk isim olan George
Orwel, okunmayacağı düşüncesiyle eserlerini bastır-
mak için uzun süre yayıncı bulamamıştır; Oğuz Atay,
Yusuf Atılgan, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi sanatçıla-
rımız da benzer kaderi paylaştılar.
II. Bu örnekler bize şunu söylüyor: Ölümsüz yani kla-
sik eserler, zamanının çok ilerisindedir; o yüzden
zamanlarında anlaşılmazlar. Onların şarkı söylerken
sesleri kısıktır; onlar, bağırıp çağırmazlar. Onların
sesine geç ulaşılır çünkü gürültüye alışmış kulaklar,
kısık sesli melodileri duyamaz. Kulaklar, yeterince
keskin değildir. "Kulaklar o ağızlara uygun değildir."
Yani kuyu derin değilse de ip kısadır ve onlara yazıl-
dıkları / kazıldıkları dönemde ne yazık ki ulaşılamaz.
Yukarıdaki II numaralı parçayla ilgili olarak hangisi
söylenebilir? +
A) I. parçadaki örneklerin ortak noktalarından hareketle
yapılan çıkarımlara ve varılan hükümlere yer vermek-
tedir.
Q!
B) I. parçadaki örneklerin yoruma bağlı olarak olumlu da
olumsuz da değerlendirilebileceğini kanıtlamaktadır.
C) I. parçadaki olguların yol açtığı sonuçların evrensel ni-
telikler taşıdığına değinilmektedir.
D) I. parçadaki saptamalarm dayanağı olan görüşleri yan-
sıtmaktadır.
E) I. parçadaki görüşlerle çelişen görüşlerin varlığına yö-
nelik açıklamalar yapmaktadır.
sl
J BANKASI
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
zisyen- z. Aynı ünüyo- n ama er türlü amıyo- tkisiyle mâlinde olmalı. m. As- üğünü ta dö- yolları nellik- ların geti Catışır nir mi fark- siye- leyse uz B âline L G ni matin S A A mak M 6. 1. 1901'de Sully Prodhomme, Nobel Edebiyat Ödülü'nü alırken Tolstoy'un Savaş ve Barış'inın yüzüne bakıl- madı ama bugün birincisini hatırlayan, ikincisini hatır- lamayan yok. Keza Nietzche hayattayken neredeyse hiç okunmadı ama bugün felsefe denizinde kulaç atan herkes onun sahillerine uğramak zorunda. Hatta bugün Hayvan Çiftliği ve 1984 gibi romanlarıyla dis- topik roman denince akla gelen ilk isim olan George Orwel, okunmayacağı düşüncesiyle eserlerini bastır- mak için uzun süre yayıncı bulamamıştır; Oğuz Atay, Yusuf Atılgan, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi sanatçıla- rımız da benzer kaderi paylaştılar. II. Bu örnekler bize şunu söylüyor: Ölümsüz yani kla- sik eserler, zamanının çok ilerisindedir; o yüzden zamanlarında anlaşılmazlar. Onların şarkı söylerken sesleri kısıktır; onlar, bağırıp çağırmazlar. Onların sesine geç ulaşılır çünkü gürültüye alışmış kulaklar, kısık sesli melodileri duyamaz. Kulaklar, yeterince keskin değildir. "Kulaklar o ağızlara uygun değildir." Yani kuyu derin değilse de ip kısadır ve onlara yazıl- dıkları / kazıldıkları dönemde ne yazık ki ulaşılamaz. Yukarıdaki II numaralı parçayla ilgili olarak hangisi söylenebilir? + A) I. parçadaki örneklerin ortak noktalarından hareketle yapılan çıkarımlara ve varılan hükümlere yer vermek- tedir. Q! B) I. parçadaki örneklerin yoruma bağlı olarak olumlu da olumsuz da değerlendirilebileceğini kanıtlamaktadır. C) I. parçadaki olguların yol açtığı sonuçların evrensel ni- telikler taşıdığına değinilmektedir. D) I. parçadaki saptamalarm dayanağı olan görüşleri yan- sıtmaktadır. E) I. parçadaki görüşlerle çelişen görüşlerin varlığına yö- nelik açıklamalar yapmaktadır. sl J BANKASI
yınız.
6
Metinlere estetik yahut toplumsal tek bir cepheden
yaklaşım ve onları sınıflandırma telaşı günümüzde
birçok eleştirmenin karşı çıktığı bir husustur. Ahmet
Hamdi Tanpınar'ın romanları da uzun zaman boyunca
bu iki kutup noktasının estetik kısmında değerlendiril-
miş; tarihsel yönleri, dinî, siyasi, toplumsal, ekonomik
göndermeleri âdeta yok sayılmıştır. Fakat bu romanlar
yazarın farklı türden diğer eserleri, bizzat yaşamı yahut
dönemin şartları ile beraber düşünüldüğünde önemli
mesajlara ulaşılmaktadır. Antik çağda Aristophanes
tiyatrosunda yer alan parabasis kavramının mahiyeti
de tam olarak bu noktada karşımıza çıkar. Parabasis
edebiyatın toplumsalla olan bağıntısına vurgu yapar;
buna göre yazar metnine ideolojik birtakım kodlar yük-
leyebilir. Mâhur Beste romanı da yazarın genel şiirsel
roman atmosferinin özelliklerini bünyesinde barındır-
makla beraber çok ciddi bir tarihsel farkındalığı yan-
sıtmaktadır. Bu romandaki siyasi, dinî, toplumsal bir-
çok mesele; ayırıcı niteliğini ortaya koyan ve birtakım
anahtar kelimeler arkasına gizlenerek metni çok kat-
manlı bir yapıda düşünmemize sebep olmaktadır. Bu
makalenin temel amacı Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çok
sesli ve meseleli metinlerinden biri olan Mâhur Beste
eserinde birtakım örtük gönderme, alegori yahut vur-
gulanan esas alarak yeni bir okuma yapmaktır. Böyle-
ce Ahmet Hamdi Tanpınar'ın metinlerini salt estetik bi-
rer yapı olarak gören ve bu anlamda zenginliklerini de
göz ardı eden bakış açılarının aksine, biçim ve içeriği
ustaca birleştirmiş bir yazarın sanatsal yaratım gücü
bir kez daha ortaya konmaya çalışılacaktır.
5. I. Kelimelerin farklı çağrışımlarla kullanıldığı eser
içinden çıkılması güç olayların anlatıldığı eser
III. Birden fazla konuyu ele alan eser
IV. Değişik düşünceleri ve sorunları tartışan eser
Numaralanmış açıklamaların hangisi bu parçada-
kraltı çizili sözün anlamını içermez?
B) ve II
A) Yalnız I
D) II ve IV
C) II ve III
E) II e IV
Bu parcadaki edebiyat arantirm
LER YAYINLARI
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
yınız. 6 Metinlere estetik yahut toplumsal tek bir cepheden yaklaşım ve onları sınıflandırma telaşı günümüzde birçok eleştirmenin karşı çıktığı bir husustur. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın romanları da uzun zaman boyunca bu iki kutup noktasının estetik kısmında değerlendiril- miş; tarihsel yönleri, dinî, siyasi, toplumsal, ekonomik göndermeleri âdeta yok sayılmıştır. Fakat bu romanlar yazarın farklı türden diğer eserleri, bizzat yaşamı yahut dönemin şartları ile beraber düşünüldüğünde önemli mesajlara ulaşılmaktadır. Antik çağda Aristophanes tiyatrosunda yer alan parabasis kavramının mahiyeti de tam olarak bu noktada karşımıza çıkar. Parabasis edebiyatın toplumsalla olan bağıntısına vurgu yapar; buna göre yazar metnine ideolojik birtakım kodlar yük- leyebilir. Mâhur Beste romanı da yazarın genel şiirsel roman atmosferinin özelliklerini bünyesinde barındır- makla beraber çok ciddi bir tarihsel farkındalığı yan- sıtmaktadır. Bu romandaki siyasi, dinî, toplumsal bir- çok mesele; ayırıcı niteliğini ortaya koyan ve birtakım anahtar kelimeler arkasına gizlenerek metni çok kat- manlı bir yapıda düşünmemize sebep olmaktadır. Bu makalenin temel amacı Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çok sesli ve meseleli metinlerinden biri olan Mâhur Beste eserinde birtakım örtük gönderme, alegori yahut vur- gulanan esas alarak yeni bir okuma yapmaktır. Böyle- ce Ahmet Hamdi Tanpınar'ın metinlerini salt estetik bi- rer yapı olarak gören ve bu anlamda zenginliklerini de göz ardı eden bakış açılarının aksine, biçim ve içeriği ustaca birleştirmiş bir yazarın sanatsal yaratım gücü bir kez daha ortaya konmaya çalışılacaktır. 5. I. Kelimelerin farklı çağrışımlarla kullanıldığı eser içinden çıkılması güç olayların anlatıldığı eser III. Birden fazla konuyu ele alan eser IV. Değişik düşünceleri ve sorunları tartışan eser Numaralanmış açıklamaların hangisi bu parçada- kraltı çizili sözün anlamını içermez? B) ve II A) Yalnız I D) II ve IV C) II ve III E) II e IV Bu parcadaki edebiyat arantirm LER YAYINLARI
Modern Türk şiirinin köşe taşı şairlerinden Behçet
Necatigil, Yeldeğirmenleri başlıklı şiirinde Don Kişot'un
yel değirmenlerine saldırmasına atıfta bulunarak ironik bir
çağrışıma kapı aralamıştır. Sembolik bir savaştır burada
söz konusu olan. Necatigil, örtük göndermelerle de olsa
Don Kişot'un yazıldığı çağ ile kendi yaşadığı çağ
arasında olgusal bir benzerlik buluyor. Necatigil'e göre
her dönemin Don Kişotları ve yel değirmenleri vardır. Don
Kişot olmak, âdeta "güzel" bir kimlik edinmektir.
Bu parçada Necatigil'in hangi yönü üzerinde
durulmaktadır?
A) İdealist ve yenilikçi bir kişiliğe sahip olması
B) Eleştirel bakış açısına sahip olması
C) Toplumcu bir düşünceye sahip olması
D) Kapalı bir anlatıma sahip olması
E) Batılı sanat anlayışından etkilenmiş olması
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
Modern Türk şiirinin köşe taşı şairlerinden Behçet Necatigil, Yeldeğirmenleri başlıklı şiirinde Don Kişot'un yel değirmenlerine saldırmasına atıfta bulunarak ironik bir çağrışıma kapı aralamıştır. Sembolik bir savaştır burada söz konusu olan. Necatigil, örtük göndermelerle de olsa Don Kişot'un yazıldığı çağ ile kendi yaşadığı çağ arasında olgusal bir benzerlik buluyor. Necatigil'e göre her dönemin Don Kişotları ve yel değirmenleri vardır. Don Kişot olmak, âdeta "güzel" bir kimlik edinmektir. Bu parçada Necatigil'in hangi yönü üzerinde durulmaktadır? A) İdealist ve yenilikçi bir kişiliğe sahip olması B) Eleştirel bakış açısına sahip olması C) Toplumcu bir düşünceye sahip olması D) Kapalı bir anlatıma sahip olması E) Batılı sanat anlayışından etkilenmiş olması
Bu fasiküldeki
20 soruyu
2.
(30)
dakikada
çözünüz.
Bunların aralarında güçlü bir bağ vardır ve birbirini sürek-
li besler. Felsefe olmadan düşünemeyiz, edebiyatın tadını
alamayız; edebiyat olmadan duygu ve düşüncemizi ifade
edemeyiz, sosyoloji olmadan hiçbirinin arasında ilişkisellik
kuramayız. Günümüz gençlerinde sıkça tanık olduğumuz
durum çıkar ortaya. Bilgilerin ayrı ayrı çekmecelere kulla-
nılmadan depolandığı durumdan bahsediyorum. Bilgiler
arasındaki geçişliliği olanaklı kılmak ve bu bilgileri günlük
pratiklerde kullanabilmek için söz konusu alanları birini di-
ğerine tercih etmeden içselleştirmek gerekiyor diye düşü-
nüyorum.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık ola
rak söylenmiş olabilir?
A) Edebiyat, felsefe ve sosyoloji arasındaki ilişkiden söz
eder misiniz?
B) Felsefenin edebiyat ve sosyoloji üzerindeki etkisinden
bahseder misiniz?
C) Edebiyat, felsefe ve sosyolojinin yöntemlerinin aynı ol-
duğu söylenebilir mi?
D) Edebiyat ve sosyolojinin çıkış noktasının felsefe oldu-
ğunu söyleyebilir misiniz?
E) Edebiyat, felsefe ve sosyolojinin kesin çizgilerle ayrıl-
dığını söyleyebilir misiniz?
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
Bu fasiküldeki 20 soruyu 2. (30) dakikada çözünüz. Bunların aralarında güçlü bir bağ vardır ve birbirini sürek- li besler. Felsefe olmadan düşünemeyiz, edebiyatın tadını alamayız; edebiyat olmadan duygu ve düşüncemizi ifade edemeyiz, sosyoloji olmadan hiçbirinin arasında ilişkisellik kuramayız. Günümüz gençlerinde sıkça tanık olduğumuz durum çıkar ortaya. Bilgilerin ayrı ayrı çekmecelere kulla- nılmadan depolandığı durumdan bahsediyorum. Bilgiler arasındaki geçişliliği olanaklı kılmak ve bu bilgileri günlük pratiklerde kullanabilmek için söz konusu alanları birini di- ğerine tercih etmeden içselleştirmek gerekiyor diye düşü- nüyorum. Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık ola rak söylenmiş olabilir? A) Edebiyat, felsefe ve sosyoloji arasındaki ilişkiden söz eder misiniz? B) Felsefenin edebiyat ve sosyoloji üzerindeki etkisinden bahseder misiniz? C) Edebiyat, felsefe ve sosyolojinin yöntemlerinin aynı ol- duğu söylenebilir mi? D) Edebiyat ve sosyolojinin çıkış noktasının felsefe oldu- ğunu söyleyebilir misiniz? E) Edebiyat, felsefe ve sosyolojinin kesin çizgilerle ayrıl- dığını söyleyebilir misiniz?
1.
2.
Söz Öbeklerinde
1-2. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Adnan Binyazar "Yazmak, sözcüklere çobanlık
etmektir." diyor. Güttüğü sözcükleri Türkçenin uçsuz
bucaksız ekeneklerinden devşiriyor. Devşirdiği
sözcüklere eski dönemlerdeki halk anlatılarının kattığı
sesi yakalamaya çalışıyor. Bu sese yeni boyutlar
katarak kendi biçemini yaratıyor.
Bu parçada belirtilen altı çizili ifadeler, söz edilen
sanatçının aşağıdaki özelliklerinden hangisini
vurgulamak için kullanılmıştır?
A) Öznel oluşunu
B) Özlü oluşunu
C) inandırıcı oluşunu
DÖzgün oluşunu
E) Gelenekçi oluşunu
0
Parçada geçen "sözcüklere çobanlık etmek" sözüyle
anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Sözcüklerin bilinmeyen taraflarını bulup kullanmak
B) Sözcükleri yerli yerinde ve gerçek anlamlarıyla
kullanmak
CSözcüklere hükmedip onları buyruğu altına almak
D) Sözcükleri anlamsal farklılıklarını kolayca ortaya
koymak
E) Sözcüklere boyun eğmek, üslubunu sözcüklere
göre oluşturmak
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
1. 2. Söz Öbeklerinde 1-2. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. Adnan Binyazar "Yazmak, sözcüklere çobanlık etmektir." diyor. Güttüğü sözcükleri Türkçenin uçsuz bucaksız ekeneklerinden devşiriyor. Devşirdiği sözcüklere eski dönemlerdeki halk anlatılarının kattığı sesi yakalamaya çalışıyor. Bu sese yeni boyutlar katarak kendi biçemini yaratıyor. Bu parçada belirtilen altı çizili ifadeler, söz edilen sanatçının aşağıdaki özelliklerinden hangisini vurgulamak için kullanılmıştır? A) Öznel oluşunu B) Özlü oluşunu C) inandırıcı oluşunu DÖzgün oluşunu E) Gelenekçi oluşunu 0 Parçada geçen "sözcüklere çobanlık etmek" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? Sözcüklerin bilinmeyen taraflarını bulup kullanmak B) Sözcükleri yerli yerinde ve gerçek anlamlarıyla kullanmak CSözcüklere hükmedip onları buyruğu altına almak D) Sözcükleri anlamsal farklılıklarını kolayca ortaya koymak E) Sözcüklere boyun eğmek, üslubunu sözcüklere göre oluşturmak
ALES
26. Diyaloga dayalı filmler ya tiyatral konuları aktarır ya
da filme tiyatral bir hava katar. Bu demektir ki bütün
dikkati otomatik olarak oyuncuya yönlendirir, onu
mutlaklaştırırken fiziksel çevreyi arka plana atar. En
önemlisi; söze fazla bel bağlamak, kameranın açı-
sındaki her şeyi geriye atma eğilimini güçlendirirken
çok daha tehlikeli bir noktayı da gündeme taşır: Söy-
lemsel mantık yürütme öne çıkarılırken sinemanın
özü olan görselleştirme çok gerilerde kalır.
Bu sözler aşağıdaki soruların hangisine karşılık
söylenmiş olabilir?
A) Oyuncuların sözlerinin neden dış mekânlarla bü-
tünleşmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
Senaryosunu yazdığınız filmlerdeki oyuncular,
neden çok fazla konuşmuyor?
28. Mol
bir
Senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığınız filmler-
de dikkat ettiğiniz temel unsur nedir?
D) Sinemanın ne düzeyde tiyatral özellikler taşıma-
si gerektiğini düşünüyorsunuz?
E) Bir yönetmen, kendi dünyasını sinemaya yansıt- Y
mak için neler yapmalıdır?
A
R
G
sar
dir
yer
da
Ar
sa
bi
ç
a
S
S
C
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
ALES 26. Diyaloga dayalı filmler ya tiyatral konuları aktarır ya da filme tiyatral bir hava katar. Bu demektir ki bütün dikkati otomatik olarak oyuncuya yönlendirir, onu mutlaklaştırırken fiziksel çevreyi arka plana atar. En önemlisi; söze fazla bel bağlamak, kameranın açı- sındaki her şeyi geriye atma eğilimini güçlendirirken çok daha tehlikeli bir noktayı da gündeme taşır: Söy- lemsel mantık yürütme öne çıkarılırken sinemanın özü olan görselleştirme çok gerilerde kalır. Bu sözler aşağıdaki soruların hangisine karşılık söylenmiş olabilir? A) Oyuncuların sözlerinin neden dış mekânlarla bü- tünleşmesi gerektiğini düşünüyorsunuz? Senaryosunu yazdığınız filmlerdeki oyuncular, neden çok fazla konuşmuyor? 28. Mol bir Senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığınız filmler- de dikkat ettiğiniz temel unsur nedir? D) Sinemanın ne düzeyde tiyatral özellikler taşıma- si gerektiğini düşünüyorsunuz? E) Bir yönetmen, kendi dünyasını sinemaya yansıt- Y mak için neler yapmalıdır? A R G sar dir yer da Ar sa bi ç a S S C