Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Paragrafta Konu-Ana Düşünce Soruları

11. Uyu, zavallı çocuk; yeşil eski çuhalı yazıhanenin kenarında, karanlık çamurlu sokaklarda, küçük nazılı
çocuğun daima esneyen çehresi karşısında geçen o saat-ı meşakk u mihenden sonra şu sıcak temiz
yatağın içinde, münevver mai bir semanın baran-ı elması altında tulûunu beklediğin hurşid-i ümidi
görmeye çalışarak derin, uzun bir hab-tesliyet-bahşa ile uyu.
Servetifünun sanatçısı Halit Ziya'nın Mai ve Siyah romanından yapılan bu alıntıdan hareketle, gelenekle
edebî metnin dili arasındaki aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?
A) Amaç sanatlı söyleyişe ulaşmaksa o zaman konuşma dili kullanılamaz.
B) Edebî metinler ortaya çıktığı dönemin dilinden etkilenir ve bu dili geleceğe taşırlar.
C) Her edebî topluluk, farklı bir sanat diliyle okurun karşısına çıkar.
Konuşma dilini, edebî metinde kullanmak onun sanat değerini düşürür.
D)
E Her eser, vermek istediği temayı belirlediği dil anlayışına uygun bir şekilde verir.
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
11. Uyu, zavallı çocuk; yeşil eski çuhalı yazıhanenin kenarında, karanlık çamurlu sokaklarda, küçük nazılı çocuğun daima esneyen çehresi karşısında geçen o saat-ı meşakk u mihenden sonra şu sıcak temiz yatağın içinde, münevver mai bir semanın baran-ı elması altında tulûunu beklediğin hurşid-i ümidi görmeye çalışarak derin, uzun bir hab-tesliyet-bahşa ile uyu. Servetifünun sanatçısı Halit Ziya'nın Mai ve Siyah romanından yapılan bu alıntıdan hareketle, gelenekle edebî metnin dili arasındaki aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir? A) Amaç sanatlı söyleyişe ulaşmaksa o zaman konuşma dili kullanılamaz. B) Edebî metinler ortaya çıktığı dönemin dilinden etkilenir ve bu dili geleceğe taşırlar. C) Her edebî topluluk, farklı bir sanat diliyle okurun karşısına çıkar. Konuşma dilini, edebî metinde kullanmak onun sanat değerini düşürür. D) E Her eser, vermek istediği temayı belirlediği dil anlayışına uygun bir şekilde verir.
GELİŞME TESTİ 19
5.
Yazının icadından önce insanlar, toplumsal hafızalarını
sözlü olarak kuşaktan kuşağa aktarmıştır. (1) Eski
Yunan'da mit ve efsane anlatıcıları, Türklerde ozan ve
âşık, Afrika'da topluluğun en yaşlıları; bu aktarım
görevini üstlenmiştir. Toplumlar, sözlü geleneklerini
oluştururken çevrelerinde olup biten ve kendilerini
etkileyen bütün olay ve unsurları kullanmıştır. (2) Sözlü
geleneğin bir ürünü olan bu anlatılar, aslında insanlığın
yazılı olmayan tarihini oluşturmaktadır. Efsaneler, mitler
ve destanlar gibi halk anlatıları; zamanla hem başka
kültürlerden etkilenmiş hem de diğer kültürlerin sözlü
ürünlerini etkilemiştir. (3) Tarihin, özellikle birbiri ile bir
şekilde teması olmuş ulusların ortak birikimlerinin bir
sentezidir.
I. Sözlü gelenek, bu sebeple insanlığın ortak mirasıdır.
II. Yani anlattıkları yalnız yaratılış, tufan, kuruluş gibi
geçmişten gelen hikâyeler olmamış; kendi
hayatlarında büyük yankılar uyandırmış olayları da
bunlara eklemişlerdir.
III. Bu, o günün imkânları çerçevesinde kültürel
hafızayı korumanın bir yoludur aslında.
Bu parçanın anlamlı bir bütün oluşturabilmesi için
1, 2 ve 3 numaralı yerlere I, II ve III numaralı
cümlelerden hangileri getirilmelidir?
1
A)
B)
1
11
11
D) in
PARAGRAFTA YAPI - BOŞLUK VE
2
|||
||
3
||
|||
I
||
6. O, duyguları parmaklarıyla tuşlara, tuşlardan da
seslere, renklere, insanlara ve hayata aktaranlardan...
Piyanosunun başına geçince nefes alanlardan... Ama
yaşamak için müzik yapmıyor.
7.
LİMİT YAYINLARI
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
GELİŞME TESTİ 19 5. Yazının icadından önce insanlar, toplumsal hafızalarını sözlü olarak kuşaktan kuşağa aktarmıştır. (1) Eski Yunan'da mit ve efsane anlatıcıları, Türklerde ozan ve âşık, Afrika'da topluluğun en yaşlıları; bu aktarım görevini üstlenmiştir. Toplumlar, sözlü geleneklerini oluştururken çevrelerinde olup biten ve kendilerini etkileyen bütün olay ve unsurları kullanmıştır. (2) Sözlü geleneğin bir ürünü olan bu anlatılar, aslında insanlığın yazılı olmayan tarihini oluşturmaktadır. Efsaneler, mitler ve destanlar gibi halk anlatıları; zamanla hem başka kültürlerden etkilenmiş hem de diğer kültürlerin sözlü ürünlerini etkilemiştir. (3) Tarihin, özellikle birbiri ile bir şekilde teması olmuş ulusların ortak birikimlerinin bir sentezidir. I. Sözlü gelenek, bu sebeple insanlığın ortak mirasıdır. II. Yani anlattıkları yalnız yaratılış, tufan, kuruluş gibi geçmişten gelen hikâyeler olmamış; kendi hayatlarında büyük yankılar uyandırmış olayları da bunlara eklemişlerdir. III. Bu, o günün imkânları çerçevesinde kültürel hafızayı korumanın bir yoludur aslında. Bu parçanın anlamlı bir bütün oluşturabilmesi için 1, 2 ve 3 numaralı yerlere I, II ve III numaralı cümlelerden hangileri getirilmelidir? 1 A) B) 1 11 11 D) in PARAGRAFTA YAPI - BOŞLUK VE 2 ||| || 3 || ||| I || 6. O, duyguları parmaklarıyla tuşlara, tuşlardan da seslere, renklere, insanlara ve hayata aktaranlardan... Piyanosunun başına geçince nefes alanlardan... Ama yaşamak için müzik yapmıyor. 7. LİMİT YAYINLARI
eyiy-
bir
ltür
çek
bir
en
m.
ri,
1. Niçin okunması gerektiği ile ilgili bir değerlendirme yapan
edebiyat öğretmeni, aşağıdaki maddeleri öğrencileriyle
paylaşmıştır.
.
●
●
●
Okumalıyız çünkü okumak, bizi sarmalayan gerçek
ve sanal ortamlardan aktarılan bilgileri daha iyi değer-
lendirmek üzere analitik düşünme ve problem çözme
becerilerimizi geliştirir.
Ezber davranışlarımızın bizi sürüklediği vasat bir
duruşun tehlikesi karşısında olaylara ve kendimize
daha akla uygun, üzerinde kafa yorulmuş yorumlarla
yaklaşabilmek için okumalıyız.
Günlük etkileşimlerimizde kendimizi ifade ederken
bize destek olacak en doğru, en güzel sözcükleri
dağarcığımıza katabilmek için okumamız gerekir.
2.
Okumalıyız çünkü fevri tepkilerimizin rastlantisal
bir toplamında indirgeme eğiliminde olduğumuz bu
hayatta kendimizi daha sağlıklı, aklıselim bir bakış
açısından konumlandırmayı öğrenmeliyiz.
Okurken karşılaştığımız olaylar ve karakterler üze-
rinden çoklu deneyimler yaşayarak iç dünyamızı ve
empati gücümüzü geliştirebilmek için okumalıyız.
Buna göre aşağıdakilerden hangisi okuma gerekçele-
ri arasında gösterilemez?
LA)
A) Analiz etme gücü kazanarak sorunlara daha akılcı
yakalaşabilmek
B) Kendimizi karşımızdakinin yerine koyma yeteneği
kazanmak
experi
C) İletişim kurarken güzel konuşma becerisine sahip
olmak
Gü
düş
kap
ins
D) Sağlıklı bir bakış açısıyla hayatımızı devam ettirebil-
me gücü kazanmak
ac
Ka
yo
E) Bilgi dağarcığımızı genişleterek genel kültürümüzü
artırmak
V
G
C
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
eyiy- bir ltür çek bir en m. ri, 1. Niçin okunması gerektiği ile ilgili bir değerlendirme yapan edebiyat öğretmeni, aşağıdaki maddeleri öğrencileriyle paylaşmıştır. . ● ● ● Okumalıyız çünkü okumak, bizi sarmalayan gerçek ve sanal ortamlardan aktarılan bilgileri daha iyi değer- lendirmek üzere analitik düşünme ve problem çözme becerilerimizi geliştirir. Ezber davranışlarımızın bizi sürüklediği vasat bir duruşun tehlikesi karşısında olaylara ve kendimize daha akla uygun, üzerinde kafa yorulmuş yorumlarla yaklaşabilmek için okumalıyız. Günlük etkileşimlerimizde kendimizi ifade ederken bize destek olacak en doğru, en güzel sözcükleri dağarcığımıza katabilmek için okumamız gerekir. 2. Okumalıyız çünkü fevri tepkilerimizin rastlantisal bir toplamında indirgeme eğiliminde olduğumuz bu hayatta kendimizi daha sağlıklı, aklıselim bir bakış açısından konumlandırmayı öğrenmeliyiz. Okurken karşılaştığımız olaylar ve karakterler üze- rinden çoklu deneyimler yaşayarak iç dünyamızı ve empati gücümüzü geliştirebilmek için okumalıyız. Buna göre aşağıdakilerden hangisi okuma gerekçele- ri arasında gösterilemez? LA) A) Analiz etme gücü kazanarak sorunlara daha akılcı yakalaşabilmek B) Kendimizi karşımızdakinin yerine koyma yeteneği kazanmak experi C) İletişim kurarken güzel konuşma becerisine sahip olmak Gü düş kap ins D) Sağlıklı bir bakış açısıyla hayatımızı devam ettirebil- me gücü kazanmak ac Ka yo E) Bilgi dağarcığımızı genişleterek genel kültürümüzü artırmak V G C
TYT/Türkçe
39 ve 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Kökeni Sümerlere, Babillere ve Eski Mısır'a uzanan nazar
değmesi inanışına göre, insanın taşıdığı olumsuz düşünce-
ler, fikrin dışarıya açılmış biçimi olan gözlerden dışarı çıkar.
Bu da bakışlarla olur ve buna "vurucu güç" adı verilir. Tarihte
bunu önlemek ve bundan korunmanın yolu ise "göze göz-
le karşı gelmek" olmuştur. Dünyadaki tüm kötülükleri gören
Mısır imparatoru Osiris'in gözünün yoksulluğu ve cehaleti
uzaklaştırdığına inanılırdı. Oğlu Horus, gözlerini açtığında
ortalığın aydınlandığı (iyilik) kapattığında karanlık (kötülük)
olduğu düşünülürdü. Şekli gözü andıran her şeyin insanı kötü
düşünceden, nazardan koruduğu inancı yaygınlık kazanmış-
tır. Özellikle Eski Mısır'da "Osiris'in Gözü" ya da "Horus'un
Gözü”; nazara karşı korunma yollarından, önemli figürler-
dendir. Güneş tanrısı Osiris'in başarılarına katlanamadığı için
onu öldüren Seth'ten öç almak isteyen Horus'un gözü, kavga
sırasında aynı zamanda amcası olan Seth tarafından parça-
lanır. Bilimlerin ve tıbbin kurucusu olan Toth, parçaları toplar
ve gözü eski hâline getirir. Daha sonra Horus'un bu gözünü
simgeleyen hiyeroglif resim; uzak görüşlülüğün, beden doku-
nulmazlığının ve sonsuz doğurganlığın simgesi olarak gemi,
araba, mumya, vazo gibi nazardan korunması gereken gereç-
lerin üzerine çizilmeye başlanmıştır.
39. Bu parçadan hareketle nazar ile ilgili
I. Binlerce yıl boyunca farklı kültürlerde varlığını sürdüren bir
inanıştır.
RAIL Kötü niyetli kişilerin gözlerinden dışarı çıkan bir güç olarak
ncill
adlandırılır.
III. Eski Mısır'da imparator ve oğlunun gözleri nazardan ko-
runma işlevi üstlenmiştir.
IV. Nazarlık simgesi olarak kullanılan hiyeroglif resmi bir bilim
insanı yapmıştır.
yargılardan hangisine ulaşılamaz?
A) Yalnız I
B) Yalnız IV
D) | ve Ill
-D) Il ve IV
-C)t vell
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
TYT/Türkçe 39 ve 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. Kökeni Sümerlere, Babillere ve Eski Mısır'a uzanan nazar değmesi inanışına göre, insanın taşıdığı olumsuz düşünce- ler, fikrin dışarıya açılmış biçimi olan gözlerden dışarı çıkar. Bu da bakışlarla olur ve buna "vurucu güç" adı verilir. Tarihte bunu önlemek ve bundan korunmanın yolu ise "göze göz- le karşı gelmek" olmuştur. Dünyadaki tüm kötülükleri gören Mısır imparatoru Osiris'in gözünün yoksulluğu ve cehaleti uzaklaştırdığına inanılırdı. Oğlu Horus, gözlerini açtığında ortalığın aydınlandığı (iyilik) kapattığında karanlık (kötülük) olduğu düşünülürdü. Şekli gözü andıran her şeyin insanı kötü düşünceden, nazardan koruduğu inancı yaygınlık kazanmış- tır. Özellikle Eski Mısır'da "Osiris'in Gözü" ya da "Horus'un Gözü”; nazara karşı korunma yollarından, önemli figürler- dendir. Güneş tanrısı Osiris'in başarılarına katlanamadığı için onu öldüren Seth'ten öç almak isteyen Horus'un gözü, kavga sırasında aynı zamanda amcası olan Seth tarafından parça- lanır. Bilimlerin ve tıbbin kurucusu olan Toth, parçaları toplar ve gözü eski hâline getirir. Daha sonra Horus'un bu gözünü simgeleyen hiyeroglif resim; uzak görüşlülüğün, beden doku- nulmazlığının ve sonsuz doğurganlığın simgesi olarak gemi, araba, mumya, vazo gibi nazardan korunması gereken gereç- lerin üzerine çizilmeye başlanmıştır. 39. Bu parçadan hareketle nazar ile ilgili I. Binlerce yıl boyunca farklı kültürlerde varlığını sürdüren bir inanıştır. RAIL Kötü niyetli kişilerin gözlerinden dışarı çıkan bir güç olarak ncill adlandırılır. III. Eski Mısır'da imparator ve oğlunun gözleri nazardan ko- runma işlevi üstlenmiştir. IV. Nazarlık simgesi olarak kullanılan hiyeroglif resmi bir bilim insanı yapmıştır. yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Yalnız I B) Yalnız IV D) | ve Ill -D) Il ve IV -C)t vell
Denebilir ki seyirci tiyatronun en önemli, en vazgeçilmez
gesidir. Bir reman, şiir okuyucusu yalnızdır; müzik de
yalnız dinlenebilir. Sinema bir kişiye de oynanabilir bin ki-
şiye de. İkisi arasında bir nitelik ayrımı olmaz. Bir radyo
dramını hiç kimse dinlemese olur, bir televizyon oyununu
tek başına seyredebiliriz. Tiyatro ise gücünü seyirciden
alan, tek varlık nedeni bu olan, ancak seyirci ile bütünle
nen bir topluluk sanatı ve eylemidir.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık
olarak söylenmiş olabilir?
A Tiyatroyu diğer sanat türlerinden ayıran en önemli
fark seyirci midir?
B) Tiyatro bir topluluk sanatı mıdır?
CYBizde tiyatronun gelişimini etkileyen en önemli öge
seyirci midir?
D) Seyirci incelemesi yapacak olursak tiyatro için neler
söylersiniz?
Tiyatronun gücünü seyirciden aldığını söylemek
doğru olur mu?
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
Denebilir ki seyirci tiyatronun en önemli, en vazgeçilmez gesidir. Bir reman, şiir okuyucusu yalnızdır; müzik de yalnız dinlenebilir. Sinema bir kişiye de oynanabilir bin ki- şiye de. İkisi arasında bir nitelik ayrımı olmaz. Bir radyo dramını hiç kimse dinlemese olur, bir televizyon oyununu tek başına seyredebiliriz. Tiyatro ise gücünü seyirciden alan, tek varlık nedeni bu olan, ancak seyirci ile bütünle nen bir topluluk sanatı ve eylemidir. Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir? A Tiyatroyu diğer sanat türlerinden ayıran en önemli fark seyirci midir? B) Tiyatro bir topluluk sanatı mıdır? CYBizde tiyatronun gelişimini etkileyen en önemli öge seyirci midir? D) Seyirci incelemesi yapacak olursak tiyatro için neler söylersiniz? Tiyatronun gücünü seyirciden aldığını söylemek doğru olur mu?
5.
(1) İnsanoğlu ölümsüzlüğü hep düşlemiştir. (II) Bu durum yok
olup gitmeyi kabullenememekten kaynaklanır. (III) Yazının
bulunması ile birlikte insanoğlu ölümsüzlük iksirine sahip
olmuştur. (IV) Bu sayede fiziki olarak olmasa bile düşünsel
anlamda çağlar ötesine geçebilmeyi başarmıştır. (V) Yazar-
ların belki de en büyük kazancı budur. (VI) Bir kitap vasıta-
sıyla çağlar üstü bir noktaya ulaşmak ne güzel bir ödüldür.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi ken-
dinden önceki cümlenin nedeni durumundadır?
B) III
C) IV
D) V
E) VI
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
5. (1) İnsanoğlu ölümsüzlüğü hep düşlemiştir. (II) Bu durum yok olup gitmeyi kabullenememekten kaynaklanır. (III) Yazının bulunması ile birlikte insanoğlu ölümsüzlük iksirine sahip olmuştur. (IV) Bu sayede fiziki olarak olmasa bile düşünsel anlamda çağlar ötesine geçebilmeyi başarmıştır. (V) Yazar- ların belki de en büyük kazancı budur. (VI) Bir kitap vasıta- sıyla çağlar üstü bir noktaya ulaşmak ne güzel bir ödüldür. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi ken- dinden önceki cümlenin nedeni durumundadır? B) III C) IV D) V E) VI
4
7.-8. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Dedem, olur olmaz her şeye sinirlenirdi. Yaşlandıkça daha
da aksi oldu. Hepimiz korkardık ondan. Uzun, üzeri
yakılarak işlenmiş Amasra yapımı bir bastonu vardı.
Kızdığında bastonu havaya kaldırır, gökyüzünde bir yerleri
dürter gibi sallardı. En çok da yapılmamasını söylediği bir
şeyin bir daha tekrarlanmasına kızardı. Mercimek
çorbasını çok severdi ama yanında bol acı ve limon
olacak. Onun için yemek yapan kişi bilmeliydi bunu.
Kaç yaşında olduğunu hiç bilmezdik dedemin. Ama hiç
göstermezdi yaşını. Gene de herkesi korkutan bu ihtiyar,
kara kuru bir şeydi. Sanki üzerinde emanet gibi duran
takım elbisesini üniforma gibi hiç üstünden çıkarmazd
Sokağa çıkarken de ille fotr şapkasın) takardı. Ona göre
şapka Istanbullu olmanın bir gereğiydi sanki. Bir keresinde
şapkası kaybolmuştu da evin tüm ahalisini şapkayı
bulmak için seferber etmişti. Bir de madalyası vardı.
Madalyasını hep taşırdı ceketinin sol yakasında. Çok
övünürdü dedem Istiklal Madalyası ile. Hatta annem bir
keresinde "Bu ihtiyar, madalyayı yatarken de pijamasina
takıyor galiba demişti." Öyle bir fırçaladı ki annemi, bir
daha gözlerinin içine hiç bakamadı. Bir tek kardeşim
Hasan korkmazdı dedemden. Sanki aralarında gizli bir
bağ vardı. Dedem onu hep dizine oturtur, ona savaş
anılarını anlatırdı. Bazen de çikolata alır, birlikte yerlerdi.
Hep çikolata için dedemi dinliyor zannederdik. Hatta çoğu
zaman aralarındaki bu yakınlığı kıskanırdık.
7. Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki altı çizili
sözlerden herhangi biriyle ilişkilendirilemez?
A) Gurur duymak B) Azarlamak e) Egreti durmak
D) Belli etmemek
E) Şaşırtmak
Bu parçada sözü edilen dede
1. Bazı takıntıları olan
H.Milli değerlere önem veren
HI. Olaylar karşısında serinkanlı davranan
sözlerinden hangileriyle nitelendirilebilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
D) I ve II
E) II ve III
C)Ya
C) Yalnız III
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
4 7.-8. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. Dedem, olur olmaz her şeye sinirlenirdi. Yaşlandıkça daha da aksi oldu. Hepimiz korkardık ondan. Uzun, üzeri yakılarak işlenmiş Amasra yapımı bir bastonu vardı. Kızdığında bastonu havaya kaldırır, gökyüzünde bir yerleri dürter gibi sallardı. En çok da yapılmamasını söylediği bir şeyin bir daha tekrarlanmasına kızardı. Mercimek çorbasını çok severdi ama yanında bol acı ve limon olacak. Onun için yemek yapan kişi bilmeliydi bunu. Kaç yaşında olduğunu hiç bilmezdik dedemin. Ama hiç göstermezdi yaşını. Gene de herkesi korkutan bu ihtiyar, kara kuru bir şeydi. Sanki üzerinde emanet gibi duran takım elbisesini üniforma gibi hiç üstünden çıkarmazd Sokağa çıkarken de ille fotr şapkasın) takardı. Ona göre şapka Istanbullu olmanın bir gereğiydi sanki. Bir keresinde şapkası kaybolmuştu da evin tüm ahalisini şapkayı bulmak için seferber etmişti. Bir de madalyası vardı. Madalyasını hep taşırdı ceketinin sol yakasında. Çok övünürdü dedem Istiklal Madalyası ile. Hatta annem bir keresinde "Bu ihtiyar, madalyayı yatarken de pijamasina takıyor galiba demişti." Öyle bir fırçaladı ki annemi, bir daha gözlerinin içine hiç bakamadı. Bir tek kardeşim Hasan korkmazdı dedemden. Sanki aralarında gizli bir bağ vardı. Dedem onu hep dizine oturtur, ona savaş anılarını anlatırdı. Bazen de çikolata alır, birlikte yerlerdi. Hep çikolata için dedemi dinliyor zannederdik. Hatta çoğu zaman aralarındaki bu yakınlığı kıskanırdık. 7. Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki altı çizili sözlerden herhangi biriyle ilişkilendirilemez? A) Gurur duymak B) Azarlamak e) Egreti durmak D) Belli etmemek E) Şaşırtmak Bu parçada sözü edilen dede 1. Bazı takıntıları olan H.Milli değerlere önem veren HI. Olaylar karşısında serinkanlı davranan sözlerinden hangileriyle nitelendirilebilir? A) Yalnız I B) Yalnız II D) I ve II E) II ve III C)Ya C) Yalnız III
35. Sineklerin Tanrısı başlangıçta, ıssız bir adaya düşen ço-
cukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmış bir
öykü, Mercan Adası romanının çağdaş bir uygulaması sa-
nılabilir. Hatta William Golding, kendine özgü buruk alay-
cılıkla okuyucunun bu sanısını pekiştirmek istercesine, Si-
neklerin Tanrısı'nın başlıca iki kişisine Mercan Adası'ndaki
çocuklardan aldığı Ralph ve Jack adlarını verir. Golding'in
Sineklerin Tanrısı'nda da bir mercan adası ve Ingiliz çocuk-
lar vardır. Ama altı ile on iki yaş arasında olan bu çocuklar,
gelecekteki atom savaşı sırasında, güvenilir bir yere götü-
rülmek üzere bindikleri uçak bir saldırıya uğradığı için bu
mercan adasına düşmüşlerdir. Ve Sinekleri Tanrısı roma-
ninda olup bitenler, Mercan Adası romanında olup biten-
lere hiç mi hiç benzememektedir... Sineklerin Tanrısı'nda
gördüğümüz ıssız ada da yeryüzünün cennetlerinden bi-
ridir. Çocuklar da bu adanın, okudukları Mercan Adası'na
çok benzediğini söylerler. Ne var ki başlangıçta bunu hiç
sezinlemediğimiz halde, atom çağının çocukları, bu güze-
lim adayı her açıdan bir cehenneme çevireceklerdir.
Bu parçada Sineklerin Tanrısı eseriyle ilgili olarak aşa-
ğıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A Bazı yönleriyle başka bir eseri çağrıstırdığına
B) Karakter isimlerinin başka bir eserden alındığına
CYIssız bir adaya düşen çocukları anlattığına
DSonunun, benzetildiği eserden farklı olduğuna
Mercan Adası adlı eserin günümüze uyarlanmış hali
olduğuna
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
35. Sineklerin Tanrısı başlangıçta, ıssız bir adaya düşen ço- cukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmış bir öykü, Mercan Adası romanının çağdaş bir uygulaması sa- nılabilir. Hatta William Golding, kendine özgü buruk alay- cılıkla okuyucunun bu sanısını pekiştirmek istercesine, Si- neklerin Tanrısı'nın başlıca iki kişisine Mercan Adası'ndaki çocuklardan aldığı Ralph ve Jack adlarını verir. Golding'in Sineklerin Tanrısı'nda da bir mercan adası ve Ingiliz çocuk- lar vardır. Ama altı ile on iki yaş arasında olan bu çocuklar, gelecekteki atom savaşı sırasında, güvenilir bir yere götü- rülmek üzere bindikleri uçak bir saldırıya uğradığı için bu mercan adasına düşmüşlerdir. Ve Sinekleri Tanrısı roma- ninda olup bitenler, Mercan Adası romanında olup biten- lere hiç mi hiç benzememektedir... Sineklerin Tanrısı'nda gördüğümüz ıssız ada da yeryüzünün cennetlerinden bi- ridir. Çocuklar da bu adanın, okudukları Mercan Adası'na çok benzediğini söylerler. Ne var ki başlangıçta bunu hiç sezinlemediğimiz halde, atom çağının çocukları, bu güze- lim adayı her açıdan bir cehenneme çevireceklerdir. Bu parçada Sineklerin Tanrısı eseriyle ilgili olarak aşa- ğıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A Bazı yönleriyle başka bir eseri çağrıstırdığına B) Karakter isimlerinin başka bir eserden alındığına CYIssız bir adaya düşen çocukları anlattığına DSonunun, benzetildiği eserden farklı olduğuna Mercan Adası adlı eserin günümüze uyarlanmış hali olduğuna
1.
51376
Freud'a göre insan davranışı nedensiz değildir.
Her davranışın bir nedeni vardır. Freud, buna
ruhsal gerekircilik demektedir. Psikanalizin
öngördüğü ruhsallık modeline göre, insan zihni
bilinçli, yanı bilinçli ve bilinç dışı katmanlardan
oluşur, Freud, insan davranışlarının bu yönünü
açıklayabilmek amacıyla ilk olarak insanın biling
yapısını üçe ayırmıştır: Bilinç, bilinçaltı/biling
öncesi ve bilinç dışı. Freud, bilinç yapısını
açıklamaya yönelik çalışmalarını topoğrafik
görüş başlığı altında toplamıştır. Freud'un,
bilinçli davranışın kaynaklarını açıkladığı görüşe
topoğrafik demesi de sembolik bir
vurgulamadır. Çünkü sözcük anlamı olarak
topoğrafya, bir kara parçasının doğal engebe ve
özelliklerini kâğıt üzerinde çizgilerle gösterme
işidir. Freud da bilinçli davranışın kaynaklarına
ilişkin harita oluşturmuştur. Bu haritayı
"buzdağı" üzerinde oluşturması da dikkat
çekicidir. Bu görüşe göre ruhsal sorunların
önemli bir kısmı bilinç dışında bulunan
çatışmalardan kaynaklanır. Bu çatışmaların
bilinç dışında tutuluyor olması yani bastırılmış
olması, onların savunmalarla bilinç düzeyinden
dışarıya atılmasıdır. Freud'a göre bilinç,
buzdağının görünen yüzüdür; bilinç dışı ise
daha büyük bir alanı kaplayan görünmeyen
yüzü, yani suyun altındaki kısmıdır. Bilinç öncesi
veya bilinçaltı ise bilinç ile bilinç dışı arasındaki
ara geçiş mekanizmasıdır.
Bu parçadan yola çıkılarak Freud'un
yaklaşımı ile ilgili;
1. Olayları sebep-sonuç ilişkisi içinde
incelemektedir.
II. Davranışçı kuramlara temel olacak
araştırmalar yapmıştır.
Paradoks Paragraf
Deneme 3
III. İnsanın, bilinmeyen yönlerine dikkat
çekmiştir.
20 Deneme
yargılarından hangileri söylenemez?
A) Yalnız I B) Yalnız II
D) | vell
E) II ve III
Yalnız
Düşünce tarihinde, e
devrimiyle boy ölçüs
vardır. Son dört yüz
bilimsel gelişmenin,
devrimle başladığı s
bilgiyle özgür düşür
çatışma içinde olm
geleneğini kıran ilk
ortaya çıkması bir
astronomide hiçbir
birikimi vardı. Babi
devinimlerine ilişk
düzeyde işleyen f
ilerleme kaydettik
gelinceye dek eg
sistemi, bu birikin
Rönesans'la birli
gerektiren pratik
sorunlardan biri,
hesaplanmasına
güneşin izler gö
belirlenmesini g
bir diğer sorun
oluşturulan yür
var ki bu türde
götürmez sayıl
bir değişiklik i
kimi düzeltme
korunabilece
Dönem'den be
merkezli siste
olmaktan iler
2.
tonguç kampüs
sistem nered
Öyle ki, Orta
bilginlerin yo
uyandırmad
Rönenans't
olmaz.
Bu parçad
1. Bilimsel
çalışmal
INGözlem
III. Gelenek
durumlar
yapılmışt
A) Yalnız
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
1. 51376 Freud'a göre insan davranışı nedensiz değildir. Her davranışın bir nedeni vardır. Freud, buna ruhsal gerekircilik demektedir. Psikanalizin öngördüğü ruhsallık modeline göre, insan zihni bilinçli, yanı bilinçli ve bilinç dışı katmanlardan oluşur, Freud, insan davranışlarının bu yönünü açıklayabilmek amacıyla ilk olarak insanın biling yapısını üçe ayırmıştır: Bilinç, bilinçaltı/biling öncesi ve bilinç dışı. Freud, bilinç yapısını açıklamaya yönelik çalışmalarını topoğrafik görüş başlığı altında toplamıştır. Freud'un, bilinçli davranışın kaynaklarını açıkladığı görüşe topoğrafik demesi de sembolik bir vurgulamadır. Çünkü sözcük anlamı olarak topoğrafya, bir kara parçasının doğal engebe ve özelliklerini kâğıt üzerinde çizgilerle gösterme işidir. Freud da bilinçli davranışın kaynaklarına ilişkin harita oluşturmuştur. Bu haritayı "buzdağı" üzerinde oluşturması da dikkat çekicidir. Bu görüşe göre ruhsal sorunların önemli bir kısmı bilinç dışında bulunan çatışmalardan kaynaklanır. Bu çatışmaların bilinç dışında tutuluyor olması yani bastırılmış olması, onların savunmalarla bilinç düzeyinden dışarıya atılmasıdır. Freud'a göre bilinç, buzdağının görünen yüzüdür; bilinç dışı ise daha büyük bir alanı kaplayan görünmeyen yüzü, yani suyun altındaki kısmıdır. Bilinç öncesi veya bilinçaltı ise bilinç ile bilinç dışı arasındaki ara geçiş mekanizmasıdır. Bu parçadan yola çıkılarak Freud'un yaklaşımı ile ilgili; 1. Olayları sebep-sonuç ilişkisi içinde incelemektedir. II. Davranışçı kuramlara temel olacak araştırmalar yapmıştır. Paradoks Paragraf Deneme 3 III. İnsanın, bilinmeyen yönlerine dikkat çekmiştir. 20 Deneme yargılarından hangileri söylenemez? A) Yalnız I B) Yalnız II D) | vell E) II ve III Yalnız Düşünce tarihinde, e devrimiyle boy ölçüs vardır. Son dört yüz bilimsel gelişmenin, devrimle başladığı s bilgiyle özgür düşür çatışma içinde olm geleneğini kıran ilk ortaya çıkması bir astronomide hiçbir birikimi vardı. Babi devinimlerine ilişk düzeyde işleyen f ilerleme kaydettik gelinceye dek eg sistemi, bu birikin Rönesans'la birli gerektiren pratik sorunlardan biri, hesaplanmasına güneşin izler gö belirlenmesini g bir diğer sorun oluşturulan yür var ki bu türde götürmez sayıl bir değişiklik i kimi düzeltme korunabilece Dönem'den be merkezli siste olmaktan iler 2. tonguç kampüs sistem nered Öyle ki, Orta bilginlerin yo uyandırmad Rönenans't olmaz. Bu parçad 1. Bilimsel çalışmal INGözlem III. Gelenek durumlar yapılmışt A) Yalnız
layınız.
Organize sanayi bölgesi, ülkemizde ilk defa 1966 yılında
Bursa'da uygulamaya geçmiştir. O tarihten sonra Bur-
sa'nın ülke içindeki önemi artmış ve aşırı dıs gög eüreei
tersine dönmüştür. Bursa'ya yönelen göçlerle kentsel
alan, yoğunlaşan nüfusu taşımakta zorlanmış ve kent,
yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Göçlerin hızla art-
masina paralel olarak farklı sosyal ve kültürel özelliklere
sahip kişilerin oluşturdukları yaşam bölgeleri de birbir-
lerinden ayrışmıştır. Mahallede yaşayan herkes birbirini
tanımaz hatta ne yazık ki komşularının kim olduklarını
bilmez hâle gelmiştir. Bu bilinmezlik komşuluk ilişkilerini
de yok olma noktasına getirmiştir.
37. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine
ulaşılabilir?
A) Organize sanayi bölgesi, insanları yalnızlığa itmek-
tedir.
B) Göç olgusu, Bursa'nın mahalle kültürünü değiştir-
miştir.
Organize sanayi bölgesi, Bursa'ya yarar sağlama-
mıştır.
D) Değişen sosyokültürel yapı, göç dalgasını hızlandır-
mıştır.
E Bursa, bugünkü nüfus yoğunluğunu kaldıramamak-
tadır.
10
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
layınız. Organize sanayi bölgesi, ülkemizde ilk defa 1966 yılında Bursa'da uygulamaya geçmiştir. O tarihten sonra Bur- sa'nın ülke içindeki önemi artmış ve aşırı dıs gög eüreei tersine dönmüştür. Bursa'ya yönelen göçlerle kentsel alan, yoğunlaşan nüfusu taşımakta zorlanmış ve kent, yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Göçlerin hızla art- masina paralel olarak farklı sosyal ve kültürel özelliklere sahip kişilerin oluşturdukları yaşam bölgeleri de birbir- lerinden ayrışmıştır. Mahallede yaşayan herkes birbirini tanımaz hatta ne yazık ki komşularının kim olduklarını bilmez hâle gelmiştir. Bu bilinmezlik komşuluk ilişkilerini de yok olma noktasına getirmiştir. 37. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir? A) Organize sanayi bölgesi, insanları yalnızlığa itmek- tedir. B) Göç olgusu, Bursa'nın mahalle kültürünü değiştir- miştir. Organize sanayi bölgesi, Bursa'ya yarar sağlama- mıştır. D) Değişen sosyokültürel yapı, göç dalgasını hızlandır- mıştır. E Bursa, bugünkü nüfus yoğunluğunu kaldıramamak- tadır. 10
6.
TEST 6. PARAGRAFTA ANA DÜŞÜNCE
Söylenmek istenen şey ne olursa olsun, elbette onu
anlatacak bir tek sözcük, canlandıracak bir tek fiil, ni-
telendirecek bir tek sifat vardır. İşte insan bu sözcüğü,
bu fiili, bu sıfatı buluncaya kadar uğraşmalı; hiçbir za-
man yaklaşık olanla yetinmemeli, hiçbir hileye, güçlü-
ğü yenmek için dil şaklabanlıklarına başvurmamalıdır.
Boileau'nun "Yerli yerinde konan bir sözcük, yeteneği
gösterir." sözünü uygulayarak en ince şeyleri göster-
mek ve anlatmaktır önemli olan.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakiler-
den hangisidir?
A) Bazı durumların önemini vurgulamak için doğru
sözcükler seçilmelidir.
B) Sanatın asıl gücü sözcüklere farklı anlamlar yükle-
mekle ortaya çıkar.
C) Her dilde duygularımızı yansıtacak onlarca kelime
vardır.
D) Sözcük dağarcığı zengin olan insanlar, iletişimde
zorlanmaz.
E) Dili doğru kullanma becerisine sahip olursak dü-
şüncelerimizi net olarak aktarırız.
8.
IKASI
ir
O
E
a
Č
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
6. TEST 6. PARAGRAFTA ANA DÜŞÜNCE Söylenmek istenen şey ne olursa olsun, elbette onu anlatacak bir tek sözcük, canlandıracak bir tek fiil, ni- telendirecek bir tek sifat vardır. İşte insan bu sözcüğü, bu fiili, bu sıfatı buluncaya kadar uğraşmalı; hiçbir za- man yaklaşık olanla yetinmemeli, hiçbir hileye, güçlü- ğü yenmek için dil şaklabanlıklarına başvurmamalıdır. Boileau'nun "Yerli yerinde konan bir sözcük, yeteneği gösterir." sözünü uygulayarak en ince şeyleri göster- mek ve anlatmaktır önemli olan. Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakiler- den hangisidir? A) Bazı durumların önemini vurgulamak için doğru sözcükler seçilmelidir. B) Sanatın asıl gücü sözcüklere farklı anlamlar yükle- mekle ortaya çıkar. C) Her dilde duygularımızı yansıtacak onlarca kelime vardır. D) Sözcük dağarcığı zengin olan insanlar, iletişimde zorlanmaz. E) Dili doğru kullanma becerisine sahip olursak dü- şüncelerimizi net olarak aktarırız. 8. IKASI ir O E a Č
BENİM HOCAM TAKTİKLERLE PARAGRAF BENİM HOCAM TAKTİKLERLE PARAGRAF BENİM HOCAM TAKTİKLERLE PARAGRAF BENİM HOCAM TAKTİKLERLE PA
55
4.
B) Her sanat esell
tüm sanat dalları kendi mecrasında değerlendirilmeli
XXX
Şair, yalnızca sezgiye yaslanarak eserlerini oluşturamaz
çünkü somut gerçeklik de en az sezgi kadar değerlidir.
Şairin gözünden bir dünya tasavvuru mümkün değildir
ancak ressam, renkleri kullanarak nesnelere hayat verebilir.
Ressam da şair de aynı amaca hizmet eder ve bu yüzden
her ikisi de aynı şeyleri birbirinden farklı olmaksızın akta-
rabilmelidir.
Gazeteci: Batı'da sanatın artık güçlenemeyeceğini, Batı'da
eskisi gibi nitelikli eserlerin ortaya çıkmayacağını söylediniz.
Eleştirmen: İyi bir sanat eserinin hangi koşullarda ortaya
çıktığını biliyoruz. Savaş sonrası, doğal afet, salgın hastalık
gibi durumlarda sanat eserleri ortaya çıkmıştır.
Gazeteci: İyi bir sanat eseri yokluktan doğar tezinizi mi orta-
ya koyuyorsunuz?
Eleştirmen: Ruhunu parayla doyuran toplumların sanatla bir
alıp vereceği kalmaz. Ruhun acı çektiği yokluk zamanlarında
iyi eserler ortaya çıkar. Bugünkü Batı'da bu, mümkün mü?
Aşağıdakilerden hangisinin bu diyalogdaki eleştirmenin
sanat anlayışıyla örtüştüğü söylenebilir?
A) Toplumların yaşadığı sıkıntılar sanat eserlerine yansır
ancak sıkıntı yoksa bireysellik öne çıkar ve sanat, birey-
sel anlayışla gelişir.
Toplumsal sorunların olmadığı yerde sanatın gelişmesi
yalnızca büyük sanatçıların vereceği nitelikli eserlere
bağlıdır.
C) insanı ve toplumu derinden etkileyen yıkımların bittiği
yerde salt sanat anlayışı ortaya çıkar ve gelişme gösterir.
D) Bir ülkede akıl ve sanattan çok, servete değer verilirse
bilinmelidir ki orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır.
Her toplumsal sorun aynı ölçüde sanatı etkilemezken
bunların bıraktığı izler sanat anlayışındaki değişime
neden olur.
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
BENİM HOCAM TAKTİKLERLE PARAGRAF BENİM HOCAM TAKTİKLERLE PARAGRAF BENİM HOCAM TAKTİKLERLE PARAGRAF BENİM HOCAM TAKTİKLERLE PA 55 4. B) Her sanat esell tüm sanat dalları kendi mecrasında değerlendirilmeli XXX Şair, yalnızca sezgiye yaslanarak eserlerini oluşturamaz çünkü somut gerçeklik de en az sezgi kadar değerlidir. Şairin gözünden bir dünya tasavvuru mümkün değildir ancak ressam, renkleri kullanarak nesnelere hayat verebilir. Ressam da şair de aynı amaca hizmet eder ve bu yüzden her ikisi de aynı şeyleri birbirinden farklı olmaksızın akta- rabilmelidir. Gazeteci: Batı'da sanatın artık güçlenemeyeceğini, Batı'da eskisi gibi nitelikli eserlerin ortaya çıkmayacağını söylediniz. Eleştirmen: İyi bir sanat eserinin hangi koşullarda ortaya çıktığını biliyoruz. Savaş sonrası, doğal afet, salgın hastalık gibi durumlarda sanat eserleri ortaya çıkmıştır. Gazeteci: İyi bir sanat eseri yokluktan doğar tezinizi mi orta- ya koyuyorsunuz? Eleştirmen: Ruhunu parayla doyuran toplumların sanatla bir alıp vereceği kalmaz. Ruhun acı çektiği yokluk zamanlarında iyi eserler ortaya çıkar. Bugünkü Batı'da bu, mümkün mü? Aşağıdakilerden hangisinin bu diyalogdaki eleştirmenin sanat anlayışıyla örtüştüğü söylenebilir? A) Toplumların yaşadığı sıkıntılar sanat eserlerine yansır ancak sıkıntı yoksa bireysellik öne çıkar ve sanat, birey- sel anlayışla gelişir. Toplumsal sorunların olmadığı yerde sanatın gelişmesi yalnızca büyük sanatçıların vereceği nitelikli eserlere bağlıdır. C) insanı ve toplumu derinden etkileyen yıkımların bittiği yerde salt sanat anlayışı ortaya çıkar ve gelişme gösterir. D) Bir ülkede akıl ve sanattan çok, servete değer verilirse bilinmelidir ki orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır. Her toplumsal sorun aynı ölçüde sanatı etkilemezken bunların bıraktığı izler sanat anlayışındaki değişime neden olur.
18-
HAW
adlı yayis
Kadinler
di. Ancak
gideme
min ikinci
inlanının
yor. Ay
or. Filme
se filmi
gördük-
tirilebi-
herkesi
tutku
anların
sine-
aşan
Ama söz konusu sağlık olunca bunun tam tersi geçerli
oluyor Engesi kalın kişilerin sağlığı daha kolay bozuluyor.
Bunun birinci nedeni, ense kalınlaştıkça uyku apnesi ris-
kinin çoğalması. Çene yapısı geride, boynu kisa, ense-
si kalın erkeklerde 43, kadınlarda 38 cm'den daha geniş
ense çevresi olanlarda gece uykuda solunum durmalarına
da horlama problemlerine de sık rastlanıyor. Ayrıca ayni
kişilerde insülin direnci ve obezite problemlerine de bekle-
nenden daha sık rastlanıyor.
Bu parçanın başına getirilmesi en uygun söz aşağıda-
kilerden hangisidir?
Ensesi kalın biri olmak, günlük söyleyiş pratiğinde
"güçlü kuvvetli, karni tok, sırtı pek" olmak anlamına
geliyor.
Ensesi kalın insanların çeşitli sağlık sorunlarına karşı
hassas olmaları gerekiyor.
C) Yeme içme, giyim kuşam, gezme tozma gibi etkinlikler
konusunda insanlar bazen çok cimri olabiliyor.
DY Doğal gıdalarla beslenen insanların sağlık sorunları
yaşama riski daha düşüktür.
Sağlığımızın çabucak bozulmasını istemiyorsak kızart-
malardan uzak durmalı, yüksek kalorili besinleri fazla
tüketmemeliyi
11. (0) H
64
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
18- HAW adlı yayis Kadinler di. Ancak gideme min ikinci inlanının yor. Ay or. Filme se filmi gördük- tirilebi- herkesi tutku anların sine- aşan Ama söz konusu sağlık olunca bunun tam tersi geçerli oluyor Engesi kalın kişilerin sağlığı daha kolay bozuluyor. Bunun birinci nedeni, ense kalınlaştıkça uyku apnesi ris- kinin çoğalması. Çene yapısı geride, boynu kisa, ense- si kalın erkeklerde 43, kadınlarda 38 cm'den daha geniş ense çevresi olanlarda gece uykuda solunum durmalarına da horlama problemlerine de sık rastlanıyor. Ayrıca ayni kişilerde insülin direnci ve obezite problemlerine de bekle- nenden daha sık rastlanıyor. Bu parçanın başına getirilmesi en uygun söz aşağıda- kilerden hangisidir? Ensesi kalın biri olmak, günlük söyleyiş pratiğinde "güçlü kuvvetli, karni tok, sırtı pek" olmak anlamına geliyor. Ensesi kalın insanların çeşitli sağlık sorunlarına karşı hassas olmaları gerekiyor. C) Yeme içme, giyim kuşam, gezme tozma gibi etkinlikler konusunda insanlar bazen çok cimri olabiliyor. DY Doğal gıdalarla beslenen insanların sağlık sorunları yaşama riski daha düşüktür. Sağlığımızın çabucak bozulmasını istemiyorsak kızart- malardan uzak durmalı, yüksek kalorili besinleri fazla tüketmemeliyi 11. (0) H 64
3. SERI
1. Nasıl yazmalı?
PARAGRA
Marko Paşa'nın meşhur bir deyişi vardır: "Anladii anladii ama
nasii!.." Yazmak kolay da neyi, neye göre yazmak lazım, asıl
zorluk burada. Hemen başta söyleyelim "yazma" bir yete
nek işidir. Nitelikli yazma ise emek işidir. Bize sıklıkla gelen
soruların başında "Yazar olmak istiyorum, nereden nasıl
başlamak lazım?" geliyor. Bu tür sorulara şaşırmamak ge-
rekiyor. Elbette yazanı okuyanından fazla olan bir toplumda
yaşıyoruz ve popüler kültürün etkisi altındayız. Internet ve
teknolojinin kolaylığı, kes-kopyala-yapıştır hokkabazlığı ve
maddi imkânların da iyi olması ya da ticari kaygılarla kitap
çıkarma merakı gittikçe artıyor. Aslında yazma işi bir yete-
nek işidir. Geriye kalansa çok kitap okuma ve bol bol yazı
yazma talimidir.
Bu köşe yazısıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylene-
bilir?
Yazın alanında görülen sorunlar, bilimsel bir ağırbaşlılık
içinde ele alınmıştır.
B) Manşetteki konuya açıklık getirmekten uzak, konu dışı
bilgiler verilmiştir.
C) Manşetteki konuya yönelik açıklamalar, söyleşi hava-
sında ve öznel yaklaşımlarla verilmiştir.
D) Nitelikli eser yazmanın genelgeçer kurallarını kaynak-
lardan alınan verilerle yansıtmaktadır.
to
Yazma yeteneğinin zamanla körelebileceğini ve buna
karşı nasıl önlem alınacağını dile getirmektedir.
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
3. SERI 1. Nasıl yazmalı? PARAGRA Marko Paşa'nın meşhur bir deyişi vardır: "Anladii anladii ama nasii!.." Yazmak kolay da neyi, neye göre yazmak lazım, asıl zorluk burada. Hemen başta söyleyelim "yazma" bir yete nek işidir. Nitelikli yazma ise emek işidir. Bize sıklıkla gelen soruların başında "Yazar olmak istiyorum, nereden nasıl başlamak lazım?" geliyor. Bu tür sorulara şaşırmamak ge- rekiyor. Elbette yazanı okuyanından fazla olan bir toplumda yaşıyoruz ve popüler kültürün etkisi altındayız. Internet ve teknolojinin kolaylığı, kes-kopyala-yapıştır hokkabazlığı ve maddi imkânların da iyi olması ya da ticari kaygılarla kitap çıkarma merakı gittikçe artıyor. Aslında yazma işi bir yete- nek işidir. Geriye kalansa çok kitap okuma ve bol bol yazı yazma talimidir. Bu köşe yazısıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylene- bilir? Yazın alanında görülen sorunlar, bilimsel bir ağırbaşlılık içinde ele alınmıştır. B) Manşetteki konuya açıklık getirmekten uzak, konu dışı bilgiler verilmiştir. C) Manşetteki konuya yönelik açıklamalar, söyleşi hava- sında ve öznel yaklaşımlarla verilmiştir. D) Nitelikli eser yazmanın genelgeçer kurallarını kaynak- lardan alınan verilerle yansıtmaktadır. to Yazma yeteneğinin zamanla körelebileceğini ve buna karşı nasıl önlem alınacağını dile getirmektedir.
26
Felsefe tarihinin ilk büyük karşıtlığının tarafı olan do
Parmenides, düşüncesinin merkezine "Varlık vardır,
yokluk yoktur." ilkesini temel almıştır. Ona göre varlık;
ezelî-ebedî, bölünemez, boşluk içermeyen ve hareketsiz
olandır. Varlık aldatıcı olarak, çokluk olarak görünse de
asıl olarak varlık bir olandır. Ayrıca değişimin reddiyle
varlığın zamanla olan bağının olmadığını da söyler.
Parmenides'e göre değişim, bir şeyin o şey olmaktan
çıkıp başka bir şey olmasıdır. O hâlde değişim, duyusal
bir yanılgıdır. Varlığın değiştiğini düşünmek mantıksal bir
hatayla çelişkiye düşmektir. Düşünce var olanların
bilgisine sahiptir, yokluk olmadığından yokluğun bilgisi de
onicolamaz.
7.
usublo girise
Aşağıdakilerden hangisi, Parmenides'in anlatmak
istediğine ters düşer?
A) Yokluk diye bir şey olmadığından onun bilgisinden de
söz edilemez.
+
ulunop legiA (3
B) Değişim ile duyuların yanılsaması arasında organik bir
bağ vardır.
C) Varlık, başlangıcı ve sonu olmayan niteliklere sahip bir
kavramdır.
D) Değişim, bir varlığın aslını yitirerek başka bir varlığa
dönüşmesidir. -
E) Varlıklar, değişerek çokluk olabilme özelliğini mantıksal
yöntemle kazanır.
Uc
9.
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
26 Felsefe tarihinin ilk büyük karşıtlığının tarafı olan do Parmenides, düşüncesinin merkezine "Varlık vardır, yokluk yoktur." ilkesini temel almıştır. Ona göre varlık; ezelî-ebedî, bölünemez, boşluk içermeyen ve hareketsiz olandır. Varlık aldatıcı olarak, çokluk olarak görünse de asıl olarak varlık bir olandır. Ayrıca değişimin reddiyle varlığın zamanla olan bağının olmadığını da söyler. Parmenides'e göre değişim, bir şeyin o şey olmaktan çıkıp başka bir şey olmasıdır. O hâlde değişim, duyusal bir yanılgıdır. Varlığın değiştiğini düşünmek mantıksal bir hatayla çelişkiye düşmektir. Düşünce var olanların bilgisine sahiptir, yokluk olmadığından yokluğun bilgisi de onicolamaz. 7. usublo girise Aşağıdakilerden hangisi, Parmenides'in anlatmak istediğine ters düşer? A) Yokluk diye bir şey olmadığından onun bilgisinden de söz edilemez. + ulunop legiA (3 B) Değişim ile duyuların yanılsaması arasında organik bir bağ vardır. C) Varlık, başlangıcı ve sonu olmayan niteliklere sahip bir kavramdır. D) Değişim, bir varlığın aslını yitirerek başka bir varlığa dönüşmesidir. - E) Varlıklar, değişerek çokluk olabilme özelliğini mantıksal yöntemle kazanır. Uc 9.
ÇIKMIŞ Soru
Japonların yüzyıllardır koruduğu Kotodama inancının
temelinde "İnsanların dile döktüğü her şey, gerçeği
etkileyebilecek güçtedir." anlayışı vardır. Bu nedenle
Japon kültüründe tabulaşmış birçok kelime bulunur.
Örneğin "dört"ün yazılışı ve okunuşu "ölüm" kelimesine
benzediği için uğursuz kabul edilir. Zenginliği temsil ettiği
için "sekiz" rakamı ise uğurlu sayılır ve önemli günlerin
sekiz rakamını içeren tarihlere denk getirilmesine dikkat
edilir. Kotodama günlük hayatta insanları olumlu
konuşmaya, olumsuzlukları dile getirmekten kaçınmaya
yöneltir. Oysaki olumsuz bir kelimeyi kullanmaktan
kaçınmak iletişimde ciddi sorunlara yol açabilir. Çünkü
bu tarz bir eğilim, fikir alışverişine ve doğru bilgi edinme
sürecine müdahale eder.
9.
Bu parçaya göre Kotodama inancına sahip biri
aşağıdakilerden hangisini yapmaz?
A) Kutlama günlerini belirlerken takvimdeki rakama ve
sayıya dikkat eder.
BY Resmî toplantılarda onaylamadığı bir görüşü ifade
ederken zorluk çeker.
Cşler kötü gider Raygısıyla olumsuz öngörülerini dile
getirmekten kaçıb.
Gerçekleşmesini istediği bir durumu sözlü olarak
ifade eder.
E) Değerlendirme yaparken keskin ve gerçekçi bir tutum
sergiler.
MSÜ 2022
Lise Türkçe
Paragrafta Konu-Ana Düşünce
ÇIKMIŞ Soru Japonların yüzyıllardır koruduğu Kotodama inancının temelinde "İnsanların dile döktüğü her şey, gerçeği etkileyebilecek güçtedir." anlayışı vardır. Bu nedenle Japon kültüründe tabulaşmış birçok kelime bulunur. Örneğin "dört"ün yazılışı ve okunuşu "ölüm" kelimesine benzediği için uğursuz kabul edilir. Zenginliği temsil ettiği için "sekiz" rakamı ise uğurlu sayılır ve önemli günlerin sekiz rakamını içeren tarihlere denk getirilmesine dikkat edilir. Kotodama günlük hayatta insanları olumlu konuşmaya, olumsuzlukları dile getirmekten kaçınmaya yöneltir. Oysaki olumsuz bir kelimeyi kullanmaktan kaçınmak iletişimde ciddi sorunlara yol açabilir. Çünkü bu tarz bir eğilim, fikir alışverişine ve doğru bilgi edinme sürecine müdahale eder. 9. Bu parçaya göre Kotodama inancına sahip biri aşağıdakilerden hangisini yapmaz? A) Kutlama günlerini belirlerken takvimdeki rakama ve sayıya dikkat eder. BY Resmî toplantılarda onaylamadığı bir görüşü ifade ederken zorluk çeker. Cşler kötü gider Raygısıyla olumsuz öngörülerini dile getirmekten kaçıb. Gerçekleşmesini istediği bir durumu sözlü olarak ifade eder. E) Değerlendirme yaparken keskin ve gerçekçi bir tutum sergiler. MSÜ 2022