Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Tamlamalar Soruları

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tamlayanı ile tamlananı
yer değiştirmiş bir ad tamlaması yoktur?
A) Sokaklarında insan yokiu bu güzel şehrin.
B) Yemeklerinin eski lezzeti kalmamış tarihî iskendercinin.
C) Çiçeklerin kokusu çepeçevre sarmıştı her yani.
D) Mutluluktan bir kez daha gözleri doldu annesinin.
E) Saçaklarını kesip atmışlar bu güzelim halının.
Lise Türkçe
Tamlamalar
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tamlayanı ile tamlananı yer değiştirmiş bir ad tamlaması yoktur? A) Sokaklarında insan yokiu bu güzel şehrin. B) Yemeklerinin eski lezzeti kalmamış tarihî iskendercinin. C) Çiçeklerin kokusu çepeçevre sarmıştı her yani. D) Mutluluktan bir kez daha gözleri doldu annesinin. E) Saçaklarını kesip atmışlar bu güzelim halının.
Lİ VE EDEBİYATI
9. FÖY
13. Aşağıdakilerin hangisinde bir ad tamlaması, başka bir
adı niteleyerek sifat görevinde kullanılmıştır?
A) Ondan geriye kalan üç beş karanfile bakınca
hepimizin içinde bir yumruk oluşuyordu.
B) Kapımızın önünden geçen insanların ayak sesleri,
bizim evimizin içinde yankılanırdı.
C) Antalya'ya her gelişimde, çocukluğumun geçtiği bu
mahalleyi mutla ziyaret ederdim.
D) Şehir eşkıyası adam, mahalledeki hiçbir insana huzur
vermiyordu.
E) Onca coşkunun ve mutluluğun yaşandığı bu
bayramların sevinci, artık eskisi gibi yaşanmıyordu.
Lise Türkçe
Tamlamalar
Lİ VE EDEBİYATI 9. FÖY 13. Aşağıdakilerin hangisinde bir ad tamlaması, başka bir adı niteleyerek sifat görevinde kullanılmıştır? A) Ondan geriye kalan üç beş karanfile bakınca hepimizin içinde bir yumruk oluşuyordu. B) Kapımızın önünden geçen insanların ayak sesleri, bizim evimizin içinde yankılanırdı. C) Antalya'ya her gelişimde, çocukluğumun geçtiği bu mahalleyi mutla ziyaret ederdim. D) Şehir eşkıyası adam, mahalledeki hiçbir insana huzur vermiyordu. E) Onca coşkunun ve mutluluğun yaşandığı bu bayramların sevinci, artık eskisi gibi yaşanmıyordu.
Amok Koşucusu
X
gördüğüm için size anlatmak üzere olduğum mese-
leyi, o günlerdeki sorunumun ne olduğunu, çok iyi
biliyordum. Bir Malezyalı gibi ne sağa ne sola baka-
rak, yalnızca onu yeniden görme düşüncesini saplantı
haline getirmiş bir halde, o İngiliz kadının peşinden
koşmaya başladım. Gerçekten o kadının izini sürme-
den önce o, hızla geçen anlarda yaptıklarımı güçlükle
anımsayabiliyorum. Bir
ya da iki dakika içinde ismi-
ni ve nerede yaşadığını öğrenmemle bir bisiklet ka-
pip hızla kendi yaşam alanıma döndüm. Bir valizin
içine bir ya da iki elbise atip cebime bir tomar para
sıkıştırmamın ardından en yakın tren istasyonuna git-
tim. Bölgedeki memura haber vermeden, yerime ge-
çecek kişiyle ilgili hiçbir düzenleme yapmadan, bilgi
almak için etrafımda toplanan hizmetlilere kulak dahi
asmadan evimi öylece terk ettim. Kadının beni gör-
mek istemesinin üzerinden bir saat geçmeden mazi-
mi ardımda bırakıp bilinmeze doğru çılgın bir Amok
koşusuna çıktım.
Aslında acele etmem hiçbir fayda sağlamadı,
bunu düşünebilseydim tahmin edebilirdim. İstasyona
vardığımda akşamüstüydü ve Java dağlarında trenler,
demiryolu çöküntüsü ihtimaliden ötürü karanlıkta
fazla hızlı gitmezdi. Karanlık kabinde geçen uyku-
suz bir gecenin, trenle bir günlük yolculuğun ardın-
51
Lise Türkçe
Tamlamalar
Amok Koşucusu X gördüğüm için size anlatmak üzere olduğum mese- leyi, o günlerdeki sorunumun ne olduğunu, çok iyi biliyordum. Bir Malezyalı gibi ne sağa ne sola baka- rak, yalnızca onu yeniden görme düşüncesini saplantı haline getirmiş bir halde, o İngiliz kadının peşinden koşmaya başladım. Gerçekten o kadının izini sürme- den önce o, hızla geçen anlarda yaptıklarımı güçlükle anımsayabiliyorum. Bir ya da iki dakika içinde ismi- ni ve nerede yaşadığını öğrenmemle bir bisiklet ka- pip hızla kendi yaşam alanıma döndüm. Bir valizin içine bir ya da iki elbise atip cebime bir tomar para sıkıştırmamın ardından en yakın tren istasyonuna git- tim. Bölgedeki memura haber vermeden, yerime ge- çecek kişiyle ilgili hiçbir düzenleme yapmadan, bilgi almak için etrafımda toplanan hizmetlilere kulak dahi asmadan evimi öylece terk ettim. Kadının beni gör- mek istemesinin üzerinden bir saat geçmeden mazi- mi ardımda bırakıp bilinmeze doğru çılgın bir Amok koşusuna çıktım. Aslında acele etmem hiçbir fayda sağlamadı, bunu düşünebilseydim tahmin edebilirdim. İstasyona vardığımda akşamüstüydü ve Java dağlarında trenler, demiryolu çöküntüsü ihtimaliden ötürü karanlıkta fazla hızlı gitmezdi. Karanlık kabinde geçen uyku- suz bir gecenin, trenle bir günlük yolculuğun ardın- 51
6. Yoğun bakım ambulansları, hastanedeki yoğun bakım
ünitelerinde bulunan yaşam destek makinelerini içerir.
Bu cümleyle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Özne, belirtisiz isim tamlamasıdır.
B) Öznenin tamlayanı sıfat tamlamasıdır.
C) Belirtili nesne, sifat tamlamasıdır.
D) Belirtili nesnenin tamlananı belirtili isim
tamlamasıdır.
E) Belirtili nesnenin tamlayanı sifat-fiil grubudur.
Diğer sayfaya geçiniz.
Lise Türkçe
Tamlamalar
6. Yoğun bakım ambulansları, hastanedeki yoğun bakım ünitelerinde bulunan yaşam destek makinelerini içerir. Bu cümleyle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Özne, belirtisiz isim tamlamasıdır. B) Öznenin tamlayanı sıfat tamlamasıdır. C) Belirtili nesne, sifat tamlamasıdır. D) Belirtili nesnenin tamlananı belirtili isim tamlamasıdır. E) Belirtili nesnenin tamlayanı sifat-fiil grubudur. Diğer sayfaya geçiniz.
soruları aşağıdaki parçaya
göre cevaplayınız.
tığı hikâye-
bile onlarla
kikloplara
sirenlerin
malarından
e gündelik
Ormektedir.
sia, yazıya
nmuş veya
rak aktarıl-
k nasıl bir
ekte yaşa-
rmektedir.
MÖ VIII.
Elgesi'nde
içerisinde
Hiçbir şey mektup kadar özgür olamaz. Çünkü mektuplar
bir hazırlık işleminden geçmiş öbür yapıt türlerine göre
daha kendinden, daha doğru bir niteliktedir. Edebiyat ala-
ninda birçok gerçeği, birçok gizli bağıntıyı mektuplardan
öğrenmişizdir: Zaman, ortam, yazarın kafa ve ruh yapısı...
Bütün bunları ortaya koyuyor mektuplar. Bir çeşit röportaj
işlevi de görüyor yerine göre. "İnsanlık Komedyasinin
oluş ve doğuş serüvenini Balzac'ın Madam Hanska'ya
yazdığı mektuplarda görüyoruz. George Sand, zengin
ve iç kaynaşmalarla dolu iç evreninin bütün pırıltılarını
yazışmalarında yansıtmıştır.
r.
aşağıda-
39. Bu parçada mektuplarla ilgili olarak aşağıdakilerden
hangisine ulaşılamaz?
A) Diğer türlere göre daha gerçekçi olduğuna
B) Edebiyat dünyasındaki ilişkilere işık tuttuğuna
C) Başka türlerin içinde yer aldığı
D) Yazarın duygu ve düşünce dünyasını yansıttığına
E) Eserlerin oluşum süreciyle iigili bilgiler içerebileceği-
Olmadığı-
ne
parag-
-?
40. Bu parçanın anlatımında düşünceyi geliştirme yolla-
rindan hangisi kullanılmıştır?
A) Tanık gösterme
B) Örneklendirme
C) Tanımlama
D) Sayısal verilerden yararlanma
E) Benzetme
Diğer sayfaya geçiniz.
Lise Türkçe
Tamlamalar
soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. tığı hikâye- bile onlarla kikloplara sirenlerin malarından e gündelik Ormektedir. sia, yazıya nmuş veya rak aktarıl- k nasıl bir ekte yaşa- rmektedir. MÖ VIII. Elgesi'nde içerisinde Hiçbir şey mektup kadar özgür olamaz. Çünkü mektuplar bir hazırlık işleminden geçmiş öbür yapıt türlerine göre daha kendinden, daha doğru bir niteliktedir. Edebiyat ala- ninda birçok gerçeği, birçok gizli bağıntıyı mektuplardan öğrenmişizdir: Zaman, ortam, yazarın kafa ve ruh yapısı... Bütün bunları ortaya koyuyor mektuplar. Bir çeşit röportaj işlevi de görüyor yerine göre. "İnsanlık Komedyasinin oluş ve doğuş serüvenini Balzac'ın Madam Hanska'ya yazdığı mektuplarda görüyoruz. George Sand, zengin ve iç kaynaşmalarla dolu iç evreninin bütün pırıltılarını yazışmalarında yansıtmıştır. r. aşağıda- 39. Bu parçada mektuplarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Diğer türlere göre daha gerçekçi olduğuna B) Edebiyat dünyasındaki ilişkilere işık tuttuğuna C) Başka türlerin içinde yer aldığı D) Yazarın duygu ve düşünce dünyasını yansıttığına E) Eserlerin oluşum süreciyle iigili bilgiler içerebileceği- Olmadığı- ne parag- -? 40. Bu parçanın anlatımında düşünceyi geliştirme yolla- rindan hangisi kullanılmıştır? A) Tanık gösterme B) Örneklendirme C) Tanımlama D) Sayısal verilerden yararlanma E) Benzetme Diğer sayfaya geçiniz.
Atatürk'e, 1933 yılında gittiği Gaziantep'te
onursal hemşehrilik belgesi verildi. Onun onayıyla
nüfusa kayıtlı olduğu yer, Bey Mahallesi'ne alındı.
Gaziantep'te bulunan Atatürk Ani Müzesinin
duvarında Atatürk'ün nüfus cüzdanının bir
örneğini görebilirsiniz. Ayrıca Atatürk'ün
Gaziantep'e geldiğinde kullandığı eşyalar,
Gaziantep'e verilen İstiklal Madalyası ve Atatürk
Araştırma Kitaplığı da bu müzede bulunuyor.
Bu parçada geçen tamlamalarla ilgili olarak
aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A Sifatla nitelenmiş isim tamlaması vardır.
B) Belirtili isim tamlamasına yer verilmiştir.
C) Birden çok zincirleme isim tamlaması
kullanılmıştır.
D iki tamlayanlı isim tamlamasına yer verilmiştir.
E) Özel isimlerle kurulmuş belirtisiz ad tamlaması
vardır.
Lise Türkçe
Tamlamalar
Atatürk'e, 1933 yılında gittiği Gaziantep'te onursal hemşehrilik belgesi verildi. Onun onayıyla nüfusa kayıtlı olduğu yer, Bey Mahallesi'ne alındı. Gaziantep'te bulunan Atatürk Ani Müzesinin duvarında Atatürk'ün nüfus cüzdanının bir örneğini görebilirsiniz. Ayrıca Atatürk'ün Gaziantep'e geldiğinde kullandığı eşyalar, Gaziantep'e verilen İstiklal Madalyası ve Atatürk Araştırma Kitaplığı da bu müzede bulunuyor. Bu parçada geçen tamlamalarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A Sifatla nitelenmiş isim tamlaması vardır. B) Belirtili isim tamlamasına yer verilmiştir. C) Birden çok zincirleme isim tamlaması kullanılmıştır. D iki tamlayanlı isim tamlamasına yer verilmiştir. E) Özel isimlerle kurulmuş belirtisiz ad tamlaması vardır.
millet gibi dağıldık.
emiş-
- Ce-
çinde
ciler,
Ayşe
umet
katılmak ister:
dan,
var.
nu-
lar
nin
sa
it-
mi
elli bin siyah çarşaflının gözlerinde aynı şimşekler çakıyordu. Oradan ne kuvvetli, ne teselli bulmuş bir
Istanbul, Ingilizler tarafından işgal edilir. Üç arkadaş ve Ayşe, Kuvay-i Milliye ye katılmak ve
Kurtuluş Savaşı 'm desteklemek için Anadolu'ya geçerler. Ayşe de hemşire olarak İhsan'ın birliğinde
savaşa kanlır: Peyami ile İhsan, içten içe Ayşe'yi sevmeye başlarlar. Yakınları Yunanlılar tarafından
öldürülen köylü kızı Kezban da karşılıksız bir aşkla Ihsan'ı sever ve gönüllü olarak İhsan'ın birliğine
Yanında giden adam bir nevi kuru hıçkırıkla cevap veriyor:
Bizim kaptan vuruldu.
ihsan'ın kalbinin kininden hemen nadim olduğunu, belki de Ayşe'yi yüzünde bu istirapla koşturan
felaketi kıskandığını hissediyorum ve hepimiz mütemadiyen uçarak gidiyoruz.
riyla hâlâ genç yüzü mütebessim, kalbini delen bir kurşunla yatıyor. Hepimiz ona koşuyoruz. En evvel
Ayşe yetişiyor, bir çocuk gibi onu kaldırıyor:
- Rıfkı Bey, Rıfkı Bey!
Göğsünü çözüyor, açıyor. Allah’ım o manzarayı hiç unutmayacağım. Ceketinin altında gömlek
yok, ucu yırtık bir yün kuşak pantolonunu tutuyor. Beyaz ince vücudu solundaki kırmızı ölüm yarasıyla
nasıl garip görünüyor.
Ona söğüt dallarından bir sedye yaptık. Onu Ayşe ile beraber büyük bir dikkatle söğüt dallarının
üstüne yatırdık, yanında hepimiz ağlayarak yürüyoruz.
Bütün gece terasta yatan ölünün etrafında Ayşe dolaştı. Artık kuvvetlerimiz o sırada yardım al-
madan uzun müddet kalamazdı. İhsan, Ayşe ile beni hemen götürmeye karar verdi. Ayşe asi ve katî idi.
Ahmet Rıfkı'yı gömmeden gitmeyeceğini söyledi. İhsan, Ahmet Rıfkı'nın adamları ve kendi iki süvarisi
ile bir baskın ihtimaline karşı sabaha kadar nöbet bekledi. Sabahleyin köyün imamıyla küçük cemaat
onu mezarlığa götürürken Ayşe söğütlerin altında bir çocuk gibi hıçkırıyordu. Bu issiz Anadolu mezar-
liklarında ne kadar sevgili bıraktık, geçtik...
Mezarlıktan döndüğümüz zaman hareket hazırlığı yaptık. Hastalar doktora bırakılıyor, fazla araba
ile arkamızdan hemen nakilleri için emir veriliyordu.
Ayşe gözleri ağlamaktan kırmızı ve şiş olarak köyden hareket etti. Umum köyde bir telaş ve korku
vardı. Ayşe'nin boynuna kadınlar tekrar sarıldılar ve ağladılar. Ayşe'ye bir yaylı bulmuş, içini hazırla-
mıştık. Nihayet vedalar bitti, söğütleri bıraktık. Tozlu ve uzun yolda hayli ilerledik. İhsan da, ben de
Ayşe'nin kederi dağılmayan yüzüyle alâkadardık; ikide bir ikimiz de eğiliyor, yeis içinde, başı önünde
giden kapanık gözlü yüze endişe ile bakıyorduk. İhsan, Ayşe'nin yüzünden başka her şeyi, hatta zavallı
genç ölüyü, hatta ihtilâlin çok vuzuhsuz ve karışık tehlikesini unutmuş gibiydi. Bilmiyorum, ne kadar
gittik. Arkadan ince bir kadın sesi haykırdı.
Döndük, yalın ayak genç bir köylü kız, ağlayarak, ellerini sallayarak bize doğru koşuyordu. Ben
hemen anladım, fakat İhsan, ancak çocuk yanımıza geldiği zaman, hatta kendi atının başını
yakaladığı
n
i
î
zaman anladı.
Babamı gâvurlar öldürdüler, anam yok, dedem yok, beni nerelere bırakıyorsunuz, diyor ve mü-
temadiyen ağlıyordu. İhsan biraz rikkatle, fakat çok canı sıkılmış bir tavırla Kezban'ı geri çevirmek için
iknaya çalışıyordu. İlk defa o gün, Ayşe bizi gördü ve alâkadar gözlerle bu sahneyi takip etti. Kezban
kani olmuyordu.
-
mi,
diyordu.
- Gitmicam, gitmicam! Tüfek atamam mı, elin şehrinden karılar gelir de ben gelip bir iş tutamam
ci gibi dövüşebileceğine kaniydim. İhsan onu sonra gelip alacaklarını, şimdi dönmesini tavsiye ettikçe
Hakikat yeşil gözleri öyle genç bir ihtirasla tutuşuyordu ki, bu küçük mahlûkun herhangi bir ihtilâl-
0, coşuyor ve
haykırıyordu:
177
Lise Türkçe
Tamlamalar
millet gibi dağıldık. emiş- - Ce- çinde ciler, Ayşe umet katılmak ister: dan, var. nu- lar nin sa it- mi elli bin siyah çarşaflının gözlerinde aynı şimşekler çakıyordu. Oradan ne kuvvetli, ne teselli bulmuş bir Istanbul, Ingilizler tarafından işgal edilir. Üç arkadaş ve Ayşe, Kuvay-i Milliye ye katılmak ve Kurtuluş Savaşı 'm desteklemek için Anadolu'ya geçerler. Ayşe de hemşire olarak İhsan'ın birliğinde savaşa kanlır: Peyami ile İhsan, içten içe Ayşe'yi sevmeye başlarlar. Yakınları Yunanlılar tarafından öldürülen köylü kızı Kezban da karşılıksız bir aşkla Ihsan'ı sever ve gönüllü olarak İhsan'ın birliğine Yanında giden adam bir nevi kuru hıçkırıkla cevap veriyor: Bizim kaptan vuruldu. ihsan'ın kalbinin kininden hemen nadim olduğunu, belki de Ayşe'yi yüzünde bu istirapla koşturan felaketi kıskandığını hissediyorum ve hepimiz mütemadiyen uçarak gidiyoruz. riyla hâlâ genç yüzü mütebessim, kalbini delen bir kurşunla yatıyor. Hepimiz ona koşuyoruz. En evvel Ayşe yetişiyor, bir çocuk gibi onu kaldırıyor: - Rıfkı Bey, Rıfkı Bey! Göğsünü çözüyor, açıyor. Allah’ım o manzarayı hiç unutmayacağım. Ceketinin altında gömlek yok, ucu yırtık bir yün kuşak pantolonunu tutuyor. Beyaz ince vücudu solundaki kırmızı ölüm yarasıyla nasıl garip görünüyor. Ona söğüt dallarından bir sedye yaptık. Onu Ayşe ile beraber büyük bir dikkatle söğüt dallarının üstüne yatırdık, yanında hepimiz ağlayarak yürüyoruz. Bütün gece terasta yatan ölünün etrafında Ayşe dolaştı. Artık kuvvetlerimiz o sırada yardım al- madan uzun müddet kalamazdı. İhsan, Ayşe ile beni hemen götürmeye karar verdi. Ayşe asi ve katî idi. Ahmet Rıfkı'yı gömmeden gitmeyeceğini söyledi. İhsan, Ahmet Rıfkı'nın adamları ve kendi iki süvarisi ile bir baskın ihtimaline karşı sabaha kadar nöbet bekledi. Sabahleyin köyün imamıyla küçük cemaat onu mezarlığa götürürken Ayşe söğütlerin altında bir çocuk gibi hıçkırıyordu. Bu issiz Anadolu mezar- liklarında ne kadar sevgili bıraktık, geçtik... Mezarlıktan döndüğümüz zaman hareket hazırlığı yaptık. Hastalar doktora bırakılıyor, fazla araba ile arkamızdan hemen nakilleri için emir veriliyordu. Ayşe gözleri ağlamaktan kırmızı ve şiş olarak köyden hareket etti. Umum köyde bir telaş ve korku vardı. Ayşe'nin boynuna kadınlar tekrar sarıldılar ve ağladılar. Ayşe'ye bir yaylı bulmuş, içini hazırla- mıştık. Nihayet vedalar bitti, söğütleri bıraktık. Tozlu ve uzun yolda hayli ilerledik. İhsan da, ben de Ayşe'nin kederi dağılmayan yüzüyle alâkadardık; ikide bir ikimiz de eğiliyor, yeis içinde, başı önünde giden kapanık gözlü yüze endişe ile bakıyorduk. İhsan, Ayşe'nin yüzünden başka her şeyi, hatta zavallı genç ölüyü, hatta ihtilâlin çok vuzuhsuz ve karışık tehlikesini unutmuş gibiydi. Bilmiyorum, ne kadar gittik. Arkadan ince bir kadın sesi haykırdı. Döndük, yalın ayak genç bir köylü kız, ağlayarak, ellerini sallayarak bize doğru koşuyordu. Ben hemen anladım, fakat İhsan, ancak çocuk yanımıza geldiği zaman, hatta kendi atının başını yakaladığı n i î zaman anladı. Babamı gâvurlar öldürdüler, anam yok, dedem yok, beni nerelere bırakıyorsunuz, diyor ve mü- temadiyen ağlıyordu. İhsan biraz rikkatle, fakat çok canı sıkılmış bir tavırla Kezban'ı geri çevirmek için iknaya çalışıyordu. İlk defa o gün, Ayşe bizi gördü ve alâkadar gözlerle bu sahneyi takip etti. Kezban kani olmuyordu. - mi, diyordu. - Gitmicam, gitmicam! Tüfek atamam mı, elin şehrinden karılar gelir de ben gelip bir iş tutamam ci gibi dövüşebileceğine kaniydim. İhsan onu sonra gelip alacaklarını, şimdi dönmesini tavsiye ettikçe Hakikat yeşil gözleri öyle genç bir ihtirasla tutuşuyordu ki, bu küçük mahlûkun herhangi bir ihtilâl- 0, coşuyor ve haykırıyordu: 177
Herkes,
yış tarzina
er geç onların evleneceklerine kâni idi. Fakat
son aylar zarfında, Neriman'ın halindeki başkalıklara mu-
hiti de dikkat etmeye başladı. Kıyafetten tavırlara ve yaşa-
kadar tesir eden bu değişiklik, gün geçtikçe ba-
viz şekiller alıyordu; Neriman’ın Şinasi'den ayrı gezmeleri,
eve geç gelmeleri, semtin insanlarına karşı bakışlarındaki
farklar
, tuvaleti ve yürüyüşü tecessüs uyandırıyordu.
Neriman'da herkesin dikkat ettiği bu yenileşme altı ay
evvel başlamıştı: Macit'le tanıştığı zaman.
Tam altı ay evvel, bir ilkbahar günü idi. Darülelhan'ın
alafranga kısmında keman dersi almaya gelen Macit'i,
arkadaşları Neriman'a tanıttılar. Macit bir aydan fazla bu
derslere devam etmemiş ve mektebi bırakıp gitmişti; fa-
kat bu müddet Neriman'la Macit arasındaki münasebetin
hususileşmesine kâfi geldi. Beyoğlu'nda, arada bir gizli-
ce buluşuyorlardı. Altı aydan beri Neriman birkaç defalar
Macit'in randevusuna gitti ve bütün bunları Şinasi'den giz-
ledi.
Neriman'daki değişiklikler, Macit'i tanıdıktan sonra
meydana çıkmıştı; fakat hakikatte, Neriman'ın yenileşme-
ye karşı arzuları o tarihte başlamaz. Bunun başlangıcını
bulmak için daha evvellere, ta çocukluğuna kadar gitmek
lâzımdır.
Birçok Türk kızları gibi, Neriman da, ailesinden ve mu-
hitinden karışık bir telkin, iki medeniyetin ayrı ayrı tesirle-
rinin halitasını yapan muhtelit: bir içtimai terbiye almıştı.
Annesi ve babası ona halis bir şarklı itiyatları vermiş-
lerdi; Anadolu'da, birçok memuriyetlerde gezen Faiz Bey,
m sağlayabilme.
Lise Türkçe
Tamlamalar
Herkes, yış tarzina er geç onların evleneceklerine kâni idi. Fakat son aylar zarfında, Neriman'ın halindeki başkalıklara mu- hiti de dikkat etmeye başladı. Kıyafetten tavırlara ve yaşa- kadar tesir eden bu değişiklik, gün geçtikçe ba- viz şekiller alıyordu; Neriman’ın Şinasi'den ayrı gezmeleri, eve geç gelmeleri, semtin insanlarına karşı bakışlarındaki farklar , tuvaleti ve yürüyüşü tecessüs uyandırıyordu. Neriman'da herkesin dikkat ettiği bu yenileşme altı ay evvel başlamıştı: Macit'le tanıştığı zaman. Tam altı ay evvel, bir ilkbahar günü idi. Darülelhan'ın alafranga kısmında keman dersi almaya gelen Macit'i, arkadaşları Neriman'a tanıttılar. Macit bir aydan fazla bu derslere devam etmemiş ve mektebi bırakıp gitmişti; fa- kat bu müddet Neriman'la Macit arasındaki münasebetin hususileşmesine kâfi geldi. Beyoğlu'nda, arada bir gizli- ce buluşuyorlardı. Altı aydan beri Neriman birkaç defalar Macit'in randevusuna gitti ve bütün bunları Şinasi'den giz- ledi. Neriman'daki değişiklikler, Macit'i tanıdıktan sonra meydana çıkmıştı; fakat hakikatte, Neriman'ın yenileşme- ye karşı arzuları o tarihte başlamaz. Bunun başlangıcını bulmak için daha evvellere, ta çocukluğuna kadar gitmek lâzımdır. Birçok Türk kızları gibi, Neriman da, ailesinden ve mu- hitinden karışık bir telkin, iki medeniyetin ayrı ayrı tesirle- rinin halitasını yapan muhtelit: bir içtimai terbiye almıştı. Annesi ve babası ona halis bir şarklı itiyatları vermiş- lerdi; Anadolu'da, birçok memuriyetlerde gezen Faiz Bey, m sağlayabilme.
sayfadaki isim ve sıfat tamlamaları
ni bulabilir misin?
Acele mi? Pekala!"
et
ça-
"Baş üstüne kardeşim, istersen şu partiyi bitiriverelim.
Yanındaki seyircilerden birine dönerek:
"Hadi bakalım, benim yerime bir el oynayıver. Dikkat
ha... iki partidir içerdeyim!" dedi.
Yerinden kalktı. Nispeten tenha bir köşeye gittiler.
Bedri evvela söyleyecek bir şey bulamadı. Müdür daha
buk davranarak:
"Galiba şu mektup meselesini soracaksınız. Sabahtan beri
gelirsiniz diye bekledim, siz görünmeyince herhalde kendisi de
hatasını anlamıştır dedim. Iki gözüm, siz çok yer gezip çok şey
görmüşsünüz ama, bizim de tecrübemiz fazla. Böyle ufak yer.
lerde insan adımını çok hesaplı atmalı, insanı tefe koyup çalive.
rirler. Burası Almanya değil... Siz Almanya'da bulunmuştunuz
değil mi?"
"Hayır, Viyana'da."
"Neyse, hepsi bir. Burası Avrupa değil. Gerçi Avrupa'ya
benzemek istiyoruz ama, yavaş yavaş."
Bedri sert ve asabi bir hareketle müdürün sözünü kesti:
"Bunları ne diye söylüyorsunuz?" dedi. Biraz durduktan
sonra ilave etti: "Mektubu niçin aldınız? Yahut üstünü okuduk-
tan sonra niçin tekrar vermediniz de başkasıyla yolladınız?"
Buraya müdürle adamakıllı kavga etmeye gelmişti. Bu anın
yaklaştığını hissediyordu.
Müdür onu ko
samimi eda vardı
"Belki asabile
femden başka bir
hüsnüniyet dışın
nuz, yalnız muhi
hükümler verece
"Talebe kars
"Böyle yapr
"Ben talebe
"Yok canin
değmez. Bir pa
Ayağa kall
ğı arkadaşı oyu
"Yarın me
vereceksiniz"
cuklara akşan
Kulağıma bir
tep. Ebeveyn
uzaklaştı.
Oyuna L
larına:
"Hiç" de
Müdür elini onun omzuna koyarak, samimiye çok benzeyen
bir sesle:
"Sizi müşkül vaziyetten, derhal ortalığa yayılacak olan dedi-
kodulardan kurtarmak için!" dedi.
Bedri, sesi titreyerek:
"Beni aptal yerine mi koyuyorsunuz?" dedi. "Benim o kızla
postaya mektup gönderdiğimi sizden başka kimse görmedi, gör
müş olsalar da sizden başkasının aklına böyle bir münasebetsiz
liğin geleceğini tasavvur edemem..."
Yerinden fırladı. Yüzü sapsarı olmuştu:
"Bu mesele üzerinde konuşmak, size izahat vermek mecbu
riyetinde kalmak bile bana müthiş azap veriyor. Bu kadar bayt
ğıca bir isnat altında kalmak..."
den neleri
salmaya gel
malıyız..."
Kâğıtla
leceğim" di
gibi mırılda
"Bu ka
tepte hiç v
mi derden
Bedri,
hiş cümle
kavga sus
• Kötü niy
- Karma
Lise Türkçe
Tamlamalar
sayfadaki isim ve sıfat tamlamaları ni bulabilir misin? Acele mi? Pekala!" et ça- "Baş üstüne kardeşim, istersen şu partiyi bitiriverelim. Yanındaki seyircilerden birine dönerek: "Hadi bakalım, benim yerime bir el oynayıver. Dikkat ha... iki partidir içerdeyim!" dedi. Yerinden kalktı. Nispeten tenha bir köşeye gittiler. Bedri evvela söyleyecek bir şey bulamadı. Müdür daha buk davranarak: "Galiba şu mektup meselesini soracaksınız. Sabahtan beri gelirsiniz diye bekledim, siz görünmeyince herhalde kendisi de hatasını anlamıştır dedim. Iki gözüm, siz çok yer gezip çok şey görmüşsünüz ama, bizim de tecrübemiz fazla. Böyle ufak yer. lerde insan adımını çok hesaplı atmalı, insanı tefe koyup çalive. rirler. Burası Almanya değil... Siz Almanya'da bulunmuştunuz değil mi?" "Hayır, Viyana'da." "Neyse, hepsi bir. Burası Avrupa değil. Gerçi Avrupa'ya benzemek istiyoruz ama, yavaş yavaş." Bedri sert ve asabi bir hareketle müdürün sözünü kesti: "Bunları ne diye söylüyorsunuz?" dedi. Biraz durduktan sonra ilave etti: "Mektubu niçin aldınız? Yahut üstünü okuduk- tan sonra niçin tekrar vermediniz de başkasıyla yolladınız?" Buraya müdürle adamakıllı kavga etmeye gelmişti. Bu anın yaklaştığını hissediyordu. Müdür onu ko samimi eda vardı "Belki asabile femden başka bir hüsnüniyet dışın nuz, yalnız muhi hükümler verece "Talebe kars "Böyle yapr "Ben talebe "Yok canin değmez. Bir pa Ayağa kall ğı arkadaşı oyu "Yarın me vereceksiniz" cuklara akşan Kulağıma bir tep. Ebeveyn uzaklaştı. Oyuna L larına: "Hiç" de Müdür elini onun omzuna koyarak, samimiye çok benzeyen bir sesle: "Sizi müşkül vaziyetten, derhal ortalığa yayılacak olan dedi- kodulardan kurtarmak için!" dedi. Bedri, sesi titreyerek: "Beni aptal yerine mi koyuyorsunuz?" dedi. "Benim o kızla postaya mektup gönderdiğimi sizden başka kimse görmedi, gör müş olsalar da sizden başkasının aklına böyle bir münasebetsiz liğin geleceğini tasavvur edemem..." Yerinden fırladı. Yüzü sapsarı olmuştu: "Bu mesele üzerinde konuşmak, size izahat vermek mecbu riyetinde kalmak bile bana müthiş azap veriyor. Bu kadar bayt ğıca bir isnat altında kalmak..." den neleri salmaya gel malıyız..." Kâğıtla leceğim" di gibi mırılda "Bu ka tepte hiç v mi derden Bedri, hiş cümle kavga sus • Kötü niy - Karma
19.
“Belirtme sıfatları, niteleme sıfatlarından önce gelir."
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kurala aykırı
bir kullanım vardır?
A) Böyle akıllı öğrencilere ders vermek memnuni-
yet verici,
B) Onlarla güzel bir gün geçirdik.
C) Şu nazlı yarim beni çok üzüyor.
D) O, tertemiz yüreğini bizlere açmıştı.
E) Birkaç yıpranmış ayakkabısı vardı.
Lise Türkçe
Tamlamalar
19. “Belirtme sıfatları, niteleme sıfatlarından önce gelir." Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kurala aykırı bir kullanım vardır? A) Böyle akıllı öğrencilere ders vermek memnuni- yet verici, B) Onlarla güzel bir gün geçirdik. C) Şu nazlı yarim beni çok üzüyor. D) O, tertemiz yüreğini bizlere açmıştı. E) Birkaç yıpranmış ayakkabısı vardı.
19. (1) Bu ödülün benim hayatımda önemli bir yeri var. (1) Çok
sevdiğim, saydığım bir ustanın adına verilen ödülün jüri-
sinde bulunmak anlatılmaz bir duygu. (III) Ödülün kuru-
Toşunda bütün çaba, Behçet Hoca'nın değerli eşi Huriye
Hanım'a aittir. (IV) Hoca, Sevgilerde kitabı dolayısıyla ev-
de yapılan bir yemekli toplantıda orada olanlar için bir ka-
side yazmıştı. (V) O kaside, Dost Meclislerinde Kasideler
kitabında yayımlandı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşa-
ğıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) . cümlede, bir ad, hem niteleme hem belirtme sıfatı al
mıştır.
B) II. cümlede, yüklemde ek eylemin üçüncü tekil kişi ek
düşmüştür,
o II. comlede, bir ad tamlamasının tamlananın niteleyer
bir sifat kullanılmıştır.
D IV. cümlede, cümleye "özgülük" anlamı katan bir ilge
vardır.
E) V. cümle, üçüncü tekil kişi iyelik ekinden sonra yönelm
durumu eki almış bir ad vardır.
Lise Türkçe
Tamlamalar
19. (1) Bu ödülün benim hayatımda önemli bir yeri var. (1) Çok sevdiğim, saydığım bir ustanın adına verilen ödülün jüri- sinde bulunmak anlatılmaz bir duygu. (III) Ödülün kuru- Toşunda bütün çaba, Behçet Hoca'nın değerli eşi Huriye Hanım'a aittir. (IV) Hoca, Sevgilerde kitabı dolayısıyla ev- de yapılan bir yemekli toplantıda orada olanlar için bir ka- side yazmıştı. (V) O kaside, Dost Meclislerinde Kasideler kitabında yayımlandı. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşa- ğıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) . cümlede, bir ad, hem niteleme hem belirtme sıfatı al mıştır. B) II. cümlede, yüklemde ek eylemin üçüncü tekil kişi ek düşmüştür, o II. comlede, bir ad tamlamasının tamlananın niteleyer bir sifat kullanılmıştır. D IV. cümlede, cümleye "özgülük" anlamı katan bir ilge vardır. E) V. cümle, üçüncü tekil kişi iyelik ekinden sonra yönelm durumu eki almış bir ad vardır.
iç ürpertilerinin; öteki söz sanatlarının, ozellik
uyandırdığı duygularla benzer olduğunu düşünüyorum.
11. ( Yazarın son kitabında, kitaba adını veren "Torik Akini" öykü-
sü dışında Haliç kıyılarına ilişkin bir vurgu bulunmuyor. (II) Ki-
tapta yazarın, İstanbul'un son dönüşüm sürecine ilişkin geçmi-
şe bir gönderme yaparak zıtlık oluşturma çabası içinde olduğu
söylenebilir. (III) Öykülerin geneline bakınca kitapta mekâna ya-
bancılaşma bağlamının öne çıktığı anlaşılıyor. (IV) Bu öykülerde
gerçeklik duygusunun yitimine neden olabilecek kertede anla-
timlar var. (W) Yazar, yalnız ve yabancı kimliklerin mekânını ta-
nimlamaya odaklıyor daha çok kendini.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda
verilenlerden hangisi yanlıştır?
AP
cümle olumsuz bir fiil cümlesidir.
B)/Il. cümlede sıfat-fiil grubu sözde özne olarak kullanılmıştır.
Ø III. cümlede yüklem edilgen çatılı bir fiil olup şimdiki zaman
kipiyle çekimlenmiştir.
D) IV. cümlede zincirleme ad tamlaması dolaylı tümlecin için-
de kullanılmıştır.
V. cümlede yapım ve çekim eki alan sözcükler vardır.
3
Lise Türkçe
Tamlamalar
iç ürpertilerinin; öteki söz sanatlarının, ozellik uyandırdığı duygularla benzer olduğunu düşünüyorum. 11. ( Yazarın son kitabında, kitaba adını veren "Torik Akini" öykü- sü dışında Haliç kıyılarına ilişkin bir vurgu bulunmuyor. (II) Ki- tapta yazarın, İstanbul'un son dönüşüm sürecine ilişkin geçmi- şe bir gönderme yaparak zıtlık oluşturma çabası içinde olduğu söylenebilir. (III) Öykülerin geneline bakınca kitapta mekâna ya- bancılaşma bağlamının öne çıktığı anlaşılıyor. (IV) Bu öykülerde gerçeklik duygusunun yitimine neden olabilecek kertede anla- timlar var. (W) Yazar, yalnız ve yabancı kimliklerin mekânını ta- nimlamaya odaklıyor daha çok kendini. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? AP cümle olumsuz bir fiil cümlesidir. B)/Il. cümlede sıfat-fiil grubu sözde özne olarak kullanılmıştır. Ø III. cümlede yüklem edilgen çatılı bir fiil olup şimdiki zaman kipiyle çekimlenmiştir. D) IV. cümlede zincirleme ad tamlaması dolaylı tümlecin için- de kullanılmıştır. V. cümlede yapım ve çekim eki alan sözcükler vardır. 3
17. Belirtisiz isim tamlamaları başka bir ismin sifatı olarak kulla.
nilabilir.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bunu örneklendiren bir
kullanım vardır?
A) Arkadaşım sanat âşığı bir aileden geliyordu.
B) Köyde geçirdiği her sabah, kuş civiltılarıyla uyanırdı.
C) Başarılarımı, çocuk işi diyerek hafife alıyordu.
D) Bahçesinde birçok fındık ağacı dikiliydi.
E) Çıraklıktan sonra işinin ehli bir usta olmuştu.
Lise Türkçe
Tamlamalar
17. Belirtisiz isim tamlamaları başka bir ismin sifatı olarak kulla. nilabilir. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bunu örneklendiren bir kullanım vardır? A) Arkadaşım sanat âşığı bir aileden geliyordu. B) Köyde geçirdiği her sabah, kuş civiltılarıyla uyanırdı. C) Başarılarımı, çocuk işi diyerek hafife alıyordu. D) Bahçesinde birçok fındık ağacı dikiliydi. E) Çıraklıktan sonra işinin ehli bir usta olmuştu.
TÜRKÇE
in
7. (0) Kazasker Şemsettin Molla'nın torunu, zengin bir evde
düzeni dağılır. (III) Kocabaşların torunu, kendi geçimini
yetişir. (II) Meşrutiyet'in ilanı sırasında bu zengin konağın
sağlamak için bir görev bulur. (IV) Bu sırada Darülfünuna
sürülerek Sinop'a sürülür. (V) Savaş sonunda zorlukla
giren genç adam, siyasete karıştığı düşüncesiyle
İzmir'e gelir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili
aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) 1. cümlenin öznesi belirtili isim tamlamasıdır.
B) II. cümlenin öznesi, tamlayanı sifatla nitelenmiş isim
tamlamasıdır.
C) III. cümlenin yüklemi sifat tamlamasıdır.
D IV. cümlenin öznesi sifat tamlamasıdır.
E) V. cümlenin zarf tümleci, belirtisiz isim tamlamasıdır.
Lise Türkçe
Tamlamalar
TÜRKÇE in 7. (0) Kazasker Şemsettin Molla'nın torunu, zengin bir evde düzeni dağılır. (III) Kocabaşların torunu, kendi geçimini yetişir. (II) Meşrutiyet'in ilanı sırasında bu zengin konağın sağlamak için bir görev bulur. (IV) Bu sırada Darülfünuna sürülerek Sinop'a sürülür. (V) Savaş sonunda zorlukla giren genç adam, siyasete karıştığı düşüncesiyle İzmir'e gelir. Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) 1. cümlenin öznesi belirtili isim tamlamasıdır. B) II. cümlenin öznesi, tamlayanı sifatla nitelenmiş isim tamlamasıdır. C) III. cümlenin yüklemi sifat tamlamasıdır. D IV. cümlenin öznesi sifat tamlamasıdır. E) V. cümlenin zarf tümleci, belirtisiz isim tamlamasıdır.
15-Bekledigim o gunge
| 16-Kapının önünde duran pahalı siyah renkli araba, üst komşumuzun küçük kardeşininmiş.
117-Her yıl Düzce'de tekrarlanan bu etkinlik geçtiğimiz yıl istenen başarıya ulaşamamıştı.
18-Asırlık kitanların sergilendiği kütüphaneye geçen yıldan beri hiç kimse gelmiyormuş.
Lise Türkçe
Tamlamalar
15-Bekledigim o gunge | 16-Kapının önünde duran pahalı siyah renkli araba, üst komşumuzun küçük kardeşininmiş. 117-Her yıl Düzce'de tekrarlanan bu etkinlik geçtiğimiz yıl istenen başarıya ulaşamamıştı. 18-Asırlık kitanların sergilendiği kütüphaneye geçen yıldan beri hiç kimse gelmiyormuş.
Dede
- Gelin, varalım, tutalım, dedi. Kafirler;
- Tekür'den buyruk sana oldu, sen git, dediler.
Eğrek;
- İşte uyuyor, gelin varalım, dedi. Kafirler;
Hay ne uyumak? Koltuğu altından bakıyor, kalkar
bize geniş ovayı dar eder, dedi.
Eğrek;
- Öyle ise ben varayım, elini ayağını bağlayayım,
sonra siz gelirsiniz, dedi.
Sıçradı, kafirlerin arasından çıktı. At sürüp bu yiği-
din üzerine geldi. Atindan indi, yularını bir dala iliştirdi,
baktı gördü ki, ayın on dördüne benzer, bir sevimli, ala
gözlü genç yiğit. Burçak burçak terlemiş uyuyor. Ge-
lenden, gidenden haberi yok. Dolandı, baş ucuna gel-
di, gördü ki kopuzu var, çıkarıp eline aldı, soylamış.
Görelim hânım ne soylamış?
Kalkıp da yerinden doğrulan yiğit!
Yelesi kara Kazılık atına binen yiğit!
Eğri beli, aladağdan geceleyin geçen,
Yaban yere gelen yatar mi olur?
Bencileyin arkasından ak ellerini,
Bağlatıp da domuz damında yatar mı olur?
Ak sakallı babasını, ak pürçekli anasini,
Ağlatıp buzlatır mı olur?
Neye yatarsın yiğit?
Gafil olma, görklü başını kaldır yiğit,
Ala gözünü aç yiğit.
Güçlü Tanrı'nın verdiği tatlı canını uyku almış yiğit,
Arkandan kollarını bağlatma,
Lise Türkçe
Tamlamalar
Dede - Gelin, varalım, tutalım, dedi. Kafirler; - Tekür'den buyruk sana oldu, sen git, dediler. Eğrek; - İşte uyuyor, gelin varalım, dedi. Kafirler; Hay ne uyumak? Koltuğu altından bakıyor, kalkar bize geniş ovayı dar eder, dedi. Eğrek; - Öyle ise ben varayım, elini ayağını bağlayayım, sonra siz gelirsiniz, dedi. Sıçradı, kafirlerin arasından çıktı. At sürüp bu yiği- din üzerine geldi. Atindan indi, yularını bir dala iliştirdi, baktı gördü ki, ayın on dördüne benzer, bir sevimli, ala gözlü genç yiğit. Burçak burçak terlemiş uyuyor. Ge- lenden, gidenden haberi yok. Dolandı, baş ucuna gel- di, gördü ki kopuzu var, çıkarıp eline aldı, soylamış. Görelim hânım ne soylamış? Kalkıp da yerinden doğrulan yiğit! Yelesi kara Kazılık atına binen yiğit! Eğri beli, aladağdan geceleyin geçen, Yaban yere gelen yatar mi olur? Bencileyin arkasından ak ellerini, Bağlatıp da domuz damında yatar mı olur? Ak sakallı babasını, ak pürçekli anasini, Ağlatıp buzlatır mı olur? Neye yatarsın yiğit? Gafil olma, görklü başını kaldır yiğit, Ala gözünü aç yiğit. Güçlü Tanrı'nın verdiği tatlı canını uyku almış yiğit, Arkandan kollarını bağlatma,