Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

İsim Tamlamaları Soruları

Mai ve Siyah
Şimdi Ahmet Cemil'e altından yer kayıyor, başından sema
uçuyor, vücudu bir boşluk içinde yuvarlanmaya başlıyormuş
gibi geliyordu.
Bârân-ı elmas!
İşte işte, sanki semalardan dökülen, karşısında şu bayırın
eteğinde yer yer parıldayan, denizin siyahlıkları içinde şura-
da burada işıldayan bu ışıklar; işte dans ediyor; yağıyor;
onlar da bir bârân-ı elmas, fakat hayatta yüksek şeylere tut-
kun gözler gibi aşağıdan yukarıya yağıyor; ta o semalara, o
üzerinde gülümseyen nurlar, çalkalanan mailiklere doğru
yağıyor.
Bir rüya içinde ya da sihir âlemi karşısındaydı: Kemanların
titreyen inlemeleri, filavtanın kahkahaları, sanki bu aletler-
den, bütün bu kirişlerle tahta ya da bakır parçalarından sihir-
li bir nefesle canlanarak, kanatlanarak uçuşan küçük küçük
nağmeler birbirine atılıyor; birinden ötekine bir ayrılık sedasi,
ötekinden bir istirap iniltisi, şundan bir özlem inlemesi, diğer
birinden bir ümit cevabı çıkarak, bütün o biçare insan ruhuna
mahsus acılıkların, tatlılıkların hazinesini taşıyor; mai siyah
kelebekler gibi uçuşarak, birbirleriyle dudak dudağa bir
kavuşma içinde dağılıyorlar, yükseliyorlar... Sonra bunlar o
parlak semanın mailiklerine, şu karanlık denizin siyahlıkları-
na serpiliyor; işte işte şu aşağıya süzülen, şu yukarıya uçu-
şarak siyahlara bürünen soluk ışıklar! Bârân-ı elmas...
Son bir nağme heyecanıyla birdenbire alınan bir karar
bütün bu hayaller dizisine son verdi. Ahmet Cemil sanki bir
rüyadan uyandı, etrafına baktı. Şimdi her şey gerçeğe dönm-
üştü. Başını çevirdi, burada niçin bulunduğunu anlamak için
-37-
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
Mai ve Siyah Şimdi Ahmet Cemil'e altından yer kayıyor, başından sema uçuyor, vücudu bir boşluk içinde yuvarlanmaya başlıyormuş gibi geliyordu. Bârân-ı elmas! İşte işte, sanki semalardan dökülen, karşısında şu bayırın eteğinde yer yer parıldayan, denizin siyahlıkları içinde şura- da burada işıldayan bu ışıklar; işte dans ediyor; yağıyor; onlar da bir bârân-ı elmas, fakat hayatta yüksek şeylere tut- kun gözler gibi aşağıdan yukarıya yağıyor; ta o semalara, o üzerinde gülümseyen nurlar, çalkalanan mailiklere doğru yağıyor. Bir rüya içinde ya da sihir âlemi karşısındaydı: Kemanların titreyen inlemeleri, filavtanın kahkahaları, sanki bu aletler- den, bütün bu kirişlerle tahta ya da bakır parçalarından sihir- li bir nefesle canlanarak, kanatlanarak uçuşan küçük küçük nağmeler birbirine atılıyor; birinden ötekine bir ayrılık sedasi, ötekinden bir istirap iniltisi, şundan bir özlem inlemesi, diğer birinden bir ümit cevabı çıkarak, bütün o biçare insan ruhuna mahsus acılıkların, tatlılıkların hazinesini taşıyor; mai siyah kelebekler gibi uçuşarak, birbirleriyle dudak dudağa bir kavuşma içinde dağılıyorlar, yükseliyorlar... Sonra bunlar o parlak semanın mailiklerine, şu karanlık denizin siyahlıkları- na serpiliyor; işte işte şu aşağıya süzülen, şu yukarıya uçu- şarak siyahlara bürünen soluk ışıklar! Bârân-ı elmas... Son bir nağme heyecanıyla birdenbire alınan bir karar bütün bu hayaller dizisine son verdi. Ahmet Cemil sanki bir rüyadan uyandı, etrafına baktı. Şimdi her şey gerçeğe dönm- üştü. Başını çevirdi, burada niçin bulunduğunu anlamak için -37-
6.
Yapılan bir araştırmada dış etkenlerin, belleği kolayca
yanıltılabileceği saptanmış. Sonuçların işaret ettiği zayıflık,
||
i
özellikle de hukuki davalarda görgü tanıklığı gibi hassas
ukuki davalarda otro
IV
durumlarla ilgili olarak hafızamızın güvenilirliği konusunda
hepimizi düşünmeye sevk ediyor.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerin hangisi, “belirtme
durumu eki" almıştır?
AN
B) II
C) III
D) IV E) V
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
6. Yapılan bir araştırmada dış etkenlerin, belleği kolayca yanıltılabileceği saptanmış. Sonuçların işaret ettiği zayıflık, || i özellikle de hukuki davalarda görgü tanıklığı gibi hassas ukuki davalarda otro IV durumlarla ilgili olarak hafızamızın güvenilirliği konusunda hepimizi düşünmeye sevk ediyor. Bu parçada numaralanmış sözcüklerin hangisi, “belirtme durumu eki" almıştır? AN B) II C) III D) IV E) V
38. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "adlaşmış sifat" kullanılmış
tır?
A) Fotoğraf sanatında çok önemli gelişmeler oluyor.
BY Her sorun çözülür, yeter ki mantıklı hareket edilsin.
C) Soyut resim yapan ressamlar pek anlaşılmıyor.
D) Yorgunu yokuşa sürme diye, boşuna dememişler.
E) Genç şairler, bu törende bir araya gelecek.
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
38. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "adlaşmış sifat" kullanılmış tır? A) Fotoğraf sanatında çok önemli gelişmeler oluyor. BY Her sorun çözülür, yeter ki mantıklı hareket edilsin. C) Soyut resim yapan ressamlar pek anlaşılmıyor. D) Yorgunu yokuşa sürme diye, boşuna dememişler. E) Genç şairler, bu törende bir araya gelecek.
6. Batan güneşin son ışıkları bu soğuk hücreye girdi ve
hem iyinin hem de kötünün üzerine düştü! Kötü olanı bu
soğuk ışığa kin dolu bakışlarla baktı. Küçük bir kuş demir
parmaklığa doğru uçtu. Kuş, hem iyi hem de kötü adam için
öttü. Kısa bir "cik-cik!" o kadar! Sonra kanat çırptı, tüylerini
gagalayıp kabarttı ve boynuyla göğsündekileri düzeltti ve
zincire vurulmuş adam buna baktı, çirkin suratında şefkatli
bir ifade belirdi; açıklayamadığı bir düşünceye dalıverdi,
göğsü inip kalktı, demir parmaklık arasından sızan ışıkla
akraba hissetti kendini; ilkbaharda açan menekşelerin güzel
kokusuyla da akrabaydı!
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine yer
verilmemiştir?
A) Tamlayanıyla tamlananı yer değiştirmiş isim
tamlamasına
pipo E
B) Tamlananı ortak isim tamlamasına
C) Hem tamlayanı hem tamlananı sıfat almış isim
tamlamasına
D) Tamlayanı düşmüş isim tamlamasına
E) Tamlayanı ile tamlananı arasına sözcük girmiş isim
tamlamasına
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
6. Batan güneşin son ışıkları bu soğuk hücreye girdi ve hem iyinin hem de kötünün üzerine düştü! Kötü olanı bu soğuk ışığa kin dolu bakışlarla baktı. Küçük bir kuş demir parmaklığa doğru uçtu. Kuş, hem iyi hem de kötü adam için öttü. Kısa bir "cik-cik!" o kadar! Sonra kanat çırptı, tüylerini gagalayıp kabarttı ve boynuyla göğsündekileri düzeltti ve zincire vurulmuş adam buna baktı, çirkin suratında şefkatli bir ifade belirdi; açıklayamadığı bir düşünceye dalıverdi, göğsü inip kalktı, demir parmaklık arasından sızan ışıkla akraba hissetti kendini; ilkbaharda açan menekşelerin güzel kokusuyla da akrabaydı! Bu parçada aşağıdakilerden hangisine yer verilmemiştir? A) Tamlayanıyla tamlananı yer değiştirmiş isim tamlamasına pipo E B) Tamlananı ortak isim tamlamasına C) Hem tamlayanı hem tamlananı sıfat almış isim tamlamasına D) Tamlayanı düşmüş isim tamlamasına E) Tamlayanı ile tamlananı arasına sözcük girmiş isim tamlamasına
er
12. I. Bir körün ellerine değen aydınlık bir su
II. Mesela nisan yağmurunun şekilsiz korkusu
III. Geçer içlerinden adı bilinmeyen günler
IV. Ay aydınlığı, akşam semasında
V. Rüyanın, masalların, uykunun hendeseleri
Numaralanmış dizelerden hangisinde ad
tamlaması yoktur?
A) I.
B) II.
C) III. D) IV.
E) V.
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
er 12. I. Bir körün ellerine değen aydınlık bir su II. Mesela nisan yağmurunun şekilsiz korkusu III. Geçer içlerinden adı bilinmeyen günler IV. Ay aydınlığı, akşam semasında V. Rüyanın, masalların, uykunun hendeseleri Numaralanmış dizelerden hangisinde ad tamlaması yoktur? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
ede-
une
an-
ya-
Cok
gini
O
ek
nil,
ibi
ci,
de,
Ali
KÜ
de
er-
ve
ti-
Z-
ne
qu
et
Mai ve Siyah
Cemil gücenmezdi.
Saib -kisa, zayıf, kuru çocuk- Ahmet Cemil'in sinirlerine
dokunan işte bu yaratıktır. Onun manzarasından duyduğu
soğuk ürpermeyi hatta Raci'ye bile hissetmezdi.
Saib, o çelimsiz yaratılmış, kemikleri irileşememiş, kasları
kemiklerinin üstünde kurumuş, küçük gözlü, ufak yüzlü,
daima ayakta harekette, kulaklarıyla gözleri daima meşguli-
yette, bu dünyaya görülmeyecek şeyleri görmek ve işitilme-
yecek şeyleri işitmek için gelmişti. Mesela Ali Şekip'in bilmem
nerede bucak müdürü olan eniştesine yazdığı bir mektubu bir
yandan göz ucuyla okumaya çalışırken, diğer taraftan kulak-
larını odanın köşesinde idare memuru Ahmet Şevki'nin
-Ahmet Şevki Efendi'nin- kâğıtçıyı az parayla savmak için
sarf ettiği belagata verirdi.
Onun için mesela Çarşamba günü, imtiyaz sahibi Hüseyin
Baha Efendi'nin evinde uskumru dolması pişeceğini bilir,
çünkü bir gün evvel imtiyaz sahibinin mürettip yamağı
Emin'e: "İki okka uskumru alacaksın. Dolmalık olacağını
unutma! Geç kalırsan yarına yetişmez..." dediğini tamamıyla
işitmiştir.
Raci, parasız kaldığı zaman Ahmet Şevki Efendi'nin çek-
mecesinde para olup olmadığını Saib'den soruştururdu.
Çünkü o, mutlaka çekmecesinin bir tarafına atılan bir ilan
ücretini görmüştür.
Sözgelişi birkaç kişi arasında yapılan bir konuşma sıra-
sında bir söz gürültüye gelerek anlaşılmamış mı? Saib'den
sorunuz, o mutlaka anlamıştır, size de anlatır.
Ona her yerde rastlanabilir. Matbaada herkesten çok işine
-33-
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
ede- une an- ya- Cok gini O ek nil, ibi ci, de, Ali KÜ de er- ve ti- Z- ne qu et Mai ve Siyah Cemil gücenmezdi. Saib -kisa, zayıf, kuru çocuk- Ahmet Cemil'in sinirlerine dokunan işte bu yaratıktır. Onun manzarasından duyduğu soğuk ürpermeyi hatta Raci'ye bile hissetmezdi. Saib, o çelimsiz yaratılmış, kemikleri irileşememiş, kasları kemiklerinin üstünde kurumuş, küçük gözlü, ufak yüzlü, daima ayakta harekette, kulaklarıyla gözleri daima meşguli- yette, bu dünyaya görülmeyecek şeyleri görmek ve işitilme- yecek şeyleri işitmek için gelmişti. Mesela Ali Şekip'in bilmem nerede bucak müdürü olan eniştesine yazdığı bir mektubu bir yandan göz ucuyla okumaya çalışırken, diğer taraftan kulak- larını odanın köşesinde idare memuru Ahmet Şevki'nin -Ahmet Şevki Efendi'nin- kâğıtçıyı az parayla savmak için sarf ettiği belagata verirdi. Onun için mesela Çarşamba günü, imtiyaz sahibi Hüseyin Baha Efendi'nin evinde uskumru dolması pişeceğini bilir, çünkü bir gün evvel imtiyaz sahibinin mürettip yamağı Emin'e: "İki okka uskumru alacaksın. Dolmalık olacağını unutma! Geç kalırsan yarına yetişmez..." dediğini tamamıyla işitmiştir. Raci, parasız kaldığı zaman Ahmet Şevki Efendi'nin çek- mecesinde para olup olmadığını Saib'den soruştururdu. Çünkü o, mutlaka çekmecesinin bir tarafına atılan bir ilan ücretini görmüştür. Sözgelişi birkaç kişi arasında yapılan bir konuşma sıra- sında bir söz gürültüye gelerek anlaşılmamış mı? Saib'den sorunuz, o mutlaka anlamıştır, size de anlatır. Ona her yerde rastlanabilir. Matbaada herkesten çok işine -33-
Mai ve Siyah
Şimdi Ali Şekip, Raci, Saib bütün bu çehreler beyninden
silinmişti. Bu çalınan şeye aşina çıkıyordu, acaba ismi neydi?
Neydi?.. Her zaman bahçeye hemen her gelişinde dinlediği
bir şey... O vakit aklına geldi. Waldtemfel'in bu meşhur valsi-
ni ne zaman dinlese bütün hayali genişlerdi. Onun ismini ken-
disine mahsus şive ile tercüme etmişti: Bârân-ı Elmas!
(Elmas yağmuru). Ne güzel, ne hülyalar getiren, nasıl rüya
âlemleri açan bir isim...
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
Mai ve Siyah Şimdi Ali Şekip, Raci, Saib bütün bu çehreler beyninden silinmişti. Bu çalınan şeye aşina çıkıyordu, acaba ismi neydi? Neydi?.. Her zaman bahçeye hemen her gelişinde dinlediği bir şey... O vakit aklına geldi. Waldtemfel'in bu meşhur valsi- ni ne zaman dinlese bütün hayali genişlerdi. Onun ismini ken- disine mahsus şive ile tercüme etmişti: Bârân-ı Elmas! (Elmas yağmuru). Ne güzel, ne hülyalar getiren, nasıl rüya âlemleri açan bir isim...
Halit Ziya Uşaklıgil
muntazaman devam ettiği, bir kitapçının hesap defterini tut-
tuğu, sabahleyin Hukuk Mektebinin derslerine gittiği hâlde,
Babiali Caddesi'nden çıkarken bakınız, bir matbaa kapısı
önünden geçen birisine mesela o gün Ahmet Cemil'in bir şii-
rinin iki beytini okurken; biraz ötede tütüncü dükkânına uğra-
yarak filan derginin filan sayısının ne kadar sattığını araştırır-
ken; gazeteye giriniz, yazıhanenin kenarında "Selanik özel
muhabirimizden aldığımız bir mektuptur," diye başladığı bir
kâğıda yapma bir mektup uydurmakla meşgul olurken görür-
sünüz. Gazetede herkesten çok o çalışır, çeşitli makale
yazar, yabancı gazeteleri okur, tercüme eder, taşra mektup-
larını özetlerdi.
Ahmet Cemil'in bu çocuk hakkında -çocuk diye tanınır,
çünkü yirmi yaşını geçmiş olmakla beraber çocukluktan kur-
tulamamıştır- duyduğu şey... İşte şimdi bile o aklına geldiği
için vücudunda ürpermeye benzer bir şey duyuyordu.
Ahmet Cemil'in vücudunu sanki iki kol tutmuş, sonu olma-
yan bir derinliğe çekiyordu. Kendisini toplamak istedi. Fakat
fikrini bütünüyle iradesinin altına almak gücüne sahip olmak-
la beraber vücudunu kaplayan o büyük gevşekliğe karşı koy-
mak kabil değildi.
O zaman kendini zorlayarak, sanki vücudundan yavaş
yavaş uzanıp gidiyormuşçasına uyuşan bacaklarını çekti.
Bahçenin bu yüksek noktasında önüne yayılan bütün man-
zarayı, bir rüyanın silinmiş biçimlerine benzeten bulanmış
gözlerinde kafi bir kuvvet toplamak istedi. O aralık müziğin
uzaktan gelen ahengini taklit ederek kendisine biraz kuvvet
vermiş olmak için hafifçe, belirsiz ıslık çalmaya başladı.
- 34 -
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
Halit Ziya Uşaklıgil muntazaman devam ettiği, bir kitapçının hesap defterini tut- tuğu, sabahleyin Hukuk Mektebinin derslerine gittiği hâlde, Babiali Caddesi'nden çıkarken bakınız, bir matbaa kapısı önünden geçen birisine mesela o gün Ahmet Cemil'in bir şii- rinin iki beytini okurken; biraz ötede tütüncü dükkânına uğra- yarak filan derginin filan sayısının ne kadar sattığını araştırır- ken; gazeteye giriniz, yazıhanenin kenarında "Selanik özel muhabirimizden aldığımız bir mektuptur," diye başladığı bir kâğıda yapma bir mektup uydurmakla meşgul olurken görür- sünüz. Gazetede herkesten çok o çalışır, çeşitli makale yazar, yabancı gazeteleri okur, tercüme eder, taşra mektup- larını özetlerdi. Ahmet Cemil'in bu çocuk hakkında -çocuk diye tanınır, çünkü yirmi yaşını geçmiş olmakla beraber çocukluktan kur- tulamamıştır- duyduğu şey... İşte şimdi bile o aklına geldiği için vücudunda ürpermeye benzer bir şey duyuyordu. Ahmet Cemil'in vücudunu sanki iki kol tutmuş, sonu olma- yan bir derinliğe çekiyordu. Kendisini toplamak istedi. Fakat fikrini bütünüyle iradesinin altına almak gücüne sahip olmak- la beraber vücudunu kaplayan o büyük gevşekliğe karşı koy- mak kabil değildi. O zaman kendini zorlayarak, sanki vücudundan yavaş yavaş uzanıp gidiyormuşçasına uyuşan bacaklarını çekti. Bahçenin bu yüksek noktasında önüne yayılan bütün man- zarayı, bir rüyanın silinmiş biçimlerine benzeten bulanmış gözlerinde kafi bir kuvvet toplamak istedi. O aralık müziğin uzaktan gelen ahengini taklit ederek kendisine biraz kuvvet vermiş olmak için hafifçe, belirsiz ıslık çalmaya başladı. - 34 -
Halit Ziya Uşaklıgil
demişti. Bu yolda şakalarıyla Raci'yi kendisine düşman
etmişti. Fakat ne beis var? Aslında Ahmet Cemil, herkes tara-
fından takdir edilmiş olmakla onun düşmanlığını kazanmış
olmuyor muydu? Herkes tarafından takdir edilmiş olmak
sözüne de Ahmet Cemil, genel bir derinlik vermezdi.
İnsanın olsa olsa kendi mesleği haricinde olanlarca yani
bitaraflarca takdir edileceğine şüphe etmezdi. Onu arkadaş-
ları seviyorlardı fakat o sevgi içinde kim bilir ne kadar saklı
kinler, ne derin çekememezlikler mevcuttur! Bugün kendisini
takdir edenler yarın kendisini düşürmeye sebep olabilecek
bir şey yazsın-bakınız nasıl gülerler. Ah! Bu basın âlemi!..
Bir yıldan beri o âlemin az tecrübelerini mi görmüş, az acı-
lıklarını mı tatmıştı! Okuldayken nasıl düşler kurardı! Bugün
de o âlemde zevk olduğunu sanan kim bilir ne kadar genç
vardır? Fakat bir kere o çirkin hayata girseler... Ahmet
Cemil'in "gizli düşmanlık" ve "kıskançlık" dendikçe hep Raci
aklına gelirdi. Bu adam, basın çevresinde bir cins yaratıkların
özel örneğidir. Düzeltmelere bakarken dizgi yanlışlarına dik-
kat edecek yerde, ötekinin berikinin hatalarını bulmaya çalı-
şır. Bir gün sözgelişi Ahmet Cemil'in bir makalesinde yanlış
bir isim tamlaması bulsa, bir hafta alay geçer. Kuralları çok iyi
bilmekle aşırı derecede övünür; Arapça ve Farsçayı da iyi bil-
mek iddiasındadır ama bir keresinde Arapça bir gazetenin üç
satırını bile tercüme edememişti. Gazetede görevi, muhabir-
lerin getirdiği haberleri düzeltmekten ibarettir. Ne vakit küçük
bir makaleye ihtiyaç görülse, işin kendisine havale olunma-
sından korkarak, akşam içkiyi fazla kaçırdığı için kafasının
sersem olduğundan söz eder.
- 30-
d
S
2
€
I
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
Halit Ziya Uşaklıgil demişti. Bu yolda şakalarıyla Raci'yi kendisine düşman etmişti. Fakat ne beis var? Aslında Ahmet Cemil, herkes tara- fından takdir edilmiş olmakla onun düşmanlığını kazanmış olmuyor muydu? Herkes tarafından takdir edilmiş olmak sözüne de Ahmet Cemil, genel bir derinlik vermezdi. İnsanın olsa olsa kendi mesleği haricinde olanlarca yani bitaraflarca takdir edileceğine şüphe etmezdi. Onu arkadaş- ları seviyorlardı fakat o sevgi içinde kim bilir ne kadar saklı kinler, ne derin çekememezlikler mevcuttur! Bugün kendisini takdir edenler yarın kendisini düşürmeye sebep olabilecek bir şey yazsın-bakınız nasıl gülerler. Ah! Bu basın âlemi!.. Bir yıldan beri o âlemin az tecrübelerini mi görmüş, az acı- lıklarını mı tatmıştı! Okuldayken nasıl düşler kurardı! Bugün de o âlemde zevk olduğunu sanan kim bilir ne kadar genç vardır? Fakat bir kere o çirkin hayata girseler... Ahmet Cemil'in "gizli düşmanlık" ve "kıskançlık" dendikçe hep Raci aklına gelirdi. Bu adam, basın çevresinde bir cins yaratıkların özel örneğidir. Düzeltmelere bakarken dizgi yanlışlarına dik- kat edecek yerde, ötekinin berikinin hatalarını bulmaya çalı- şır. Bir gün sözgelişi Ahmet Cemil'in bir makalesinde yanlış bir isim tamlaması bulsa, bir hafta alay geçer. Kuralları çok iyi bilmekle aşırı derecede övünür; Arapça ve Farsçayı da iyi bil- mek iddiasındadır ama bir keresinde Arapça bir gazetenin üç satırını bile tercüme edememişti. Gazetede görevi, muhabir- lerin getirdiği haberleri düzeltmekten ibarettir. Ne vakit küçük bir makaleye ihtiyaç görülse, işin kendisine havale olunma- sından korkarak, akşam içkiyi fazla kaçırdığı için kafasının sersem olduğundan söz eder. - 30- d S 2 € I
Mai ve Siyah
Matbaada onu kimse sevmez, hele idare memuru -o ken-
disine Ahmet Şevki Efendi diyen yuvarlak adam- Raci'den
söz edildiğinde ateş püskürür; onun kadar mahsuben para
alan, matbaada kimsenin bulunmadığı zamanlarda gelen ilan
ücretlerine el koyan bir yazarı -işte matbaa işlerinde buluna-
li on yıl oluyor- hiç görmemişti.
Ahmet Cemil, "Aman, bu Raci!" dediği zaman işte bütün
bu ayrıntılar o üç kelimenin söyleyiş biçiminin içine sıkışmış-
ti.
Bakınız, başyazar Ali Şekip büsbütün başkadır. Raci ile
tam tezat meydana getirir. Uzun boylu, geniş omuzlu, aydın-
lık çehreli, ancak otuz beş yaşında olan bu adam biraz safça
-deyimde incelik aranmazsa- biraz budalaca olmakla bera-
ber "Mir'at-i Şuûn" yazı heyetinin bilgisi en fazla olan kişisidir.
Hukuka ilgisi vardır, çok kitap okumak sayesinde az çok her
şeyden anlar, küçük yaşından beri basında çalışmıştır,
dünya siyasetinin en önemsiz ayrıntıları bile ezberindedir.
Sanki bir ilimler sözlüğü gibi beyninin içinde yapraklar dön-
dükçe bilgiler çeşitlenirdi. Fiziğe ait bir şey yanında idareye
ait bir bölüme de rastlanırdı.
Bununla beraber, pek fazla alçakgönüllüydü; bildiğinden
emin olmayanlara mahsus korkaklıkla herkesten iyi konuşa-
bileceği tartışma konularında susmayı yeğlemek âdetiydi.
Onun için kendisini tanıyanlar ondan hiç korkmazlar, yanında
en saçma şeylerden bahsederler de o, düzeltmekten utanır-
dı. Raci'nin gazellerini güzel bulmamaya bile cesaret ede-
mez; esasında edebiyata kesinlikle bağlı olduğu iddiasında
bulunmazdı. Bir gün bir fikra yazmıştı da, arkadaşlarına oku-
- 31-
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
Mai ve Siyah Matbaada onu kimse sevmez, hele idare memuru -o ken- disine Ahmet Şevki Efendi diyen yuvarlak adam- Raci'den söz edildiğinde ateş püskürür; onun kadar mahsuben para alan, matbaada kimsenin bulunmadığı zamanlarda gelen ilan ücretlerine el koyan bir yazarı -işte matbaa işlerinde buluna- li on yıl oluyor- hiç görmemişti. Ahmet Cemil, "Aman, bu Raci!" dediği zaman işte bütün bu ayrıntılar o üç kelimenin söyleyiş biçiminin içine sıkışmış- ti. Bakınız, başyazar Ali Şekip büsbütün başkadır. Raci ile tam tezat meydana getirir. Uzun boylu, geniş omuzlu, aydın- lık çehreli, ancak otuz beş yaşında olan bu adam biraz safça -deyimde incelik aranmazsa- biraz budalaca olmakla bera- ber "Mir'at-i Şuûn" yazı heyetinin bilgisi en fazla olan kişisidir. Hukuka ilgisi vardır, çok kitap okumak sayesinde az çok her şeyden anlar, küçük yaşından beri basında çalışmıştır, dünya siyasetinin en önemsiz ayrıntıları bile ezberindedir. Sanki bir ilimler sözlüğü gibi beyninin içinde yapraklar dön- dükçe bilgiler çeşitlenirdi. Fiziğe ait bir şey yanında idareye ait bir bölüme de rastlanırdı. Bununla beraber, pek fazla alçakgönüllüydü; bildiğinden emin olmayanlara mahsus korkaklıkla herkesten iyi konuşa- bileceği tartışma konularında susmayı yeğlemek âdetiydi. Onun için kendisini tanıyanlar ondan hiç korkmazlar, yanında en saçma şeylerden bahsederler de o, düzeltmekten utanır- dı. Raci'nin gazellerini güzel bulmamaya bile cesaret ede- mez; esasında edebiyata kesinlikle bağlı olduğu iddiasında bulunmazdı. Bir gün bir fikra yazmıştı da, arkadaşlarına oku- - 31-
Mai ve Siyah
dolaştıktan sonra -bahçenin böyle yan ve tenha bir yerinde
pineklemektense- ortalarda bir yerde oturmak istemişlerdi.
Hatta Ali Şekip ziyafetin eksiksiz olması için nargile ısmarla-
yacağını imtiyaz sahibine hemen ima bile etmişti.
Ahmet Cemil müsaade istedi. O, aydınlık ve kalabalık bir
yere, şu gizli ve yarı karanlık yeri üstün tutuyor; ayaklarının
altına serilen Haliç'in ve İstanbul'un aydınlık bir sema altında
manzarasına karşı düşünmek istiyordu.
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
Mai ve Siyah dolaştıktan sonra -bahçenin böyle yan ve tenha bir yerinde pineklemektense- ortalarda bir yerde oturmak istemişlerdi. Hatta Ali Şekip ziyafetin eksiksiz olması için nargile ısmarla- yacağını imtiyaz sahibine hemen ima bile etmişti. Ahmet Cemil müsaade istedi. O, aydınlık ve kalabalık bir yere, şu gizli ve yarı karanlık yeri üstün tutuyor; ayaklarının altına serilen Haliç'in ve İstanbul'un aydınlık bir sema altında manzarasına karşı düşünmek istiyordu.
Mai ve Siyah
konuşmacının inancıyla gülümseyen dudaklarını fincana
uzattı. Sözünde mahsus gecikiyormuşçasına kahvesinden
uzun bir yudum içti, sonra dedi ki:
"Hüseyin Nazmi'yi hor görmek için sebep arayanları anla-
mıyorum. Her gün kucak kucak önünüze yığdığı o bediaları,
edebiyat binasının o yeni esaslarını görmemek için insanın
gözlerini kapaması, bugün kaleminden taşan zafer çığlığını
işitmemesi için insanın kulaklarını tıkaması gerekir.
Latifelerle onu durdurmak istiyorsanız, boş fikir! Görmüyor
musunuz ki bugün dehasının pınarı köpürmüş bir nehir gibi
akıyor; ileriye, daima ileriye akıyor!.. Onun coşkun dalgaları-
na set mi çekebileceksiniz?.. Anlamıyor musunuz ki, müm-
kün değil! O, en saf kaynaklardan kuvvet alarak, en yüksek
tepelerden atlayarak, en gönül okşayan vadilerden dolaşa-
rak, en temiz kayalardan süzülerek büyüye büyüye yükseldi.
Düşmanları biraz ağızlarını açsalar boğulacaklar..."
Saib -kisa, zayıf, kuru çocuk- hazzından ellerini ovuyor-
du. Sait dayanamadı, arkadaşı Raci'den ayrıldı:
"Evet!" dedi.
Ali Şekip gizlice Raci'yi gösterdi: Raci, kinden, kıskançlık-
tan meydana gelen bir hisle sanki boğuluyordu.
Ahmet Cemil ince parmaklarıyla yumuşak sarı saçlarını
taradı; gözleri yarı kaybolmuş, aklına aniden doğan bir
düşünce dalgasıyla tutuşmuş kadar parlak çehresi -lamba-
nın ışığıyla yarı gölgeli bir tablo şeklinde, kendisini dinleyen,
bütün sözlerine iştirak ettikleri gözlerinden okunan bu arka-
daşlarının karşısında- Raci'ye yarı dönük ve yarı ona söyler
bir vaziyette devam etti:
- 23-
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
Mai ve Siyah konuşmacının inancıyla gülümseyen dudaklarını fincana uzattı. Sözünde mahsus gecikiyormuşçasına kahvesinden uzun bir yudum içti, sonra dedi ki: "Hüseyin Nazmi'yi hor görmek için sebep arayanları anla- mıyorum. Her gün kucak kucak önünüze yığdığı o bediaları, edebiyat binasının o yeni esaslarını görmemek için insanın gözlerini kapaması, bugün kaleminden taşan zafer çığlığını işitmemesi için insanın kulaklarını tıkaması gerekir. Latifelerle onu durdurmak istiyorsanız, boş fikir! Görmüyor musunuz ki bugün dehasının pınarı köpürmüş bir nehir gibi akıyor; ileriye, daima ileriye akıyor!.. Onun coşkun dalgaları- na set mi çekebileceksiniz?.. Anlamıyor musunuz ki, müm- kün değil! O, en saf kaynaklardan kuvvet alarak, en yüksek tepelerden atlayarak, en gönül okşayan vadilerden dolaşa- rak, en temiz kayalardan süzülerek büyüye büyüye yükseldi. Düşmanları biraz ağızlarını açsalar boğulacaklar..." Saib -kisa, zayıf, kuru çocuk- hazzından ellerini ovuyor- du. Sait dayanamadı, arkadaşı Raci'den ayrıldı: "Evet!" dedi. Ali Şekip gizlice Raci'yi gösterdi: Raci, kinden, kıskançlık- tan meydana gelen bir hisle sanki boğuluyordu. Ahmet Cemil ince parmaklarıyla yumuşak sarı saçlarını taradı; gözleri yarı kaybolmuş, aklına aniden doğan bir düşünce dalgasıyla tutuşmuş kadar parlak çehresi -lamba- nın ışığıyla yarı gölgeli bir tablo şeklinde, kendisini dinleyen, bütün sözlerine iştirak ettikleri gözlerinden okunan bu arka- daşlarının karşısında- Raci'ye yarı dönük ve yarı ona söyler bir vaziyette devam etti: - 23-
22.Aşağıdakilerin hangisinde hem tamlayanı hem tam-
lananı sifat tarafından nitelenmiş isim tamlaması
kullanılmıştır?
A) Eski günlerin o tatlı telaşı aklımdan hiç silinsin is-
temiyorum.
B) Kestane ağacının hangi dalından araba tekerleği
yapılacağını bilirdim.
C) Herkes mısır yığınının içinden tazelerini seçip pi-
şirirdi.
D) Yağmurun eksik olmadığını memlekette şemsiye
bulmak zordu.
E) Laz böreklerinin iç harcını gizlice aşırırdık.
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
22.Aşağıdakilerin hangisinde hem tamlayanı hem tam- lananı sifat tarafından nitelenmiş isim tamlaması kullanılmıştır? A) Eski günlerin o tatlı telaşı aklımdan hiç silinsin is- temiyorum. B) Kestane ağacının hangi dalından araba tekerleği yapılacağını bilirdim. C) Herkes mısır yığınının içinden tazelerini seçip pi- şirirdi. D) Yağmurun eksik olmadığını memlekette şemsiye bulmak zordu. E) Laz böreklerinin iç harcını gizlice aşırırdık.
14. "Servis sorumlusu olarak bu işte sizi görevlendiriyorum." cümlesindeki isim tamlamasının türü
aşağıdakilerden hangisinde vardır? 5 puan)
A) Ben oğlunuzu arıyorum, başı büyük dertte.
B) Dört saat sonra Atlanta'da buluşalım.
C) Peki doktorla nişanlansan bu bir şeyi değiştirir mi?
D) Ceyda, yemek duası etmek ister misin?
E) Hangi hastanede çalışmak istediğine karar verdin mi?
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
14. "Servis sorumlusu olarak bu işte sizi görevlendiriyorum." cümlesindeki isim tamlamasının türü aşağıdakilerden hangisinde vardır? 5 puan) A) Ben oğlunuzu arıyorum, başı büyük dertte. B) Dört saat sonra Atlanta'da buluşalım. C) Peki doktorla nişanlansan bu bir şeyi değiştirir mi? D) Ceyda, yemek duası etmek ister misin? E) Hangi hastanede çalışmak istediğine karar verdin mi?
13. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde zincirleme isim tamlaması vardır?
O
A) Ne yapacağını bilmeyerek ağır ağır dükkanların önünden yürüyordu.
B) Ama kendisi parasız kalacak, birkaç gün hiçbir şey yemeden acı acına gezmeye mecbur olacaktı.
C) Ömründe belki ilk defa bir şey yemeden geçirdiği bu uzun günün akşamı, kendisini kızlarının odasına attı.
D) Sen dedim kırk yaşından sonra benim huyumu mu değiştireceksin?
E) Bir tur şirketinin elemanı olarak göreve başladım.
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
13. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde zincirleme isim tamlaması vardır? O A) Ne yapacağını bilmeyerek ağır ağır dükkanların önünden yürüyordu. B) Ama kendisi parasız kalacak, birkaç gün hiçbir şey yemeden acı acına gezmeye mecbur olacaktı. C) Ömründe belki ilk defa bir şey yemeden geçirdiği bu uzun günün akşamı, kendisini kızlarının odasına attı. D) Sen dedim kırk yaşından sonra benim huyumu mu değiştireceksin? E) Bir tur şirketinin elemanı olarak göreve başladım.
46. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tamlayanı düşmüş bir
jsim tamlaması yoktur?
A) Ben sıcak bir denize inen buzdan bir dağım
B) İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
C) Bağından her güzel bir gül seçerdi
D) Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri
E) Saçlarındaydı bütün tılsımı binbir gecenin
Lise Türkçe
İsim Tamlamaları
46. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tamlayanı düşmüş bir jsim tamlaması yoktur? A) Ben sıcak bir denize inen buzdan bir dağım B) İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı C) Bağından her güzel bir gül seçerdi D) Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri E) Saçlarındaydı bütün tılsımı binbir gecenin